Türkmenler, Anadolu’ya gelmeden Suriye ve Irak’a da gidip, yerleşmişlerdi. Tarihi rivayetlerde de Osmanlı hanedanının mensup olduğu aşiretin Suriye üzerinden Türkiye’ye geldiği anlatılır. Aşıkpaşazâde, Neşri ve Oruç Bey gibi ilk Osmanlı tarihçileri Osmanlı hanedanının atası Süleyman Şah’ın Ca‘ber Kalesi civarında Fırat Nehri’ni geçerken boğulduğunu ve cesedinin nehirden çıkarılarak kale eteğine gömüldüğünü anlatırlar. Süleyman Şah, 13. Yüzyılın başlarında Ca‘ber Kalesi önlerinde Fırat’ta boğularak ölmüş olmalıdır. Yine bu eserlerde Süleyman Şah’ın mezarının “Türk Mezarı” olarak adlandırıldığı söylenir.
Türbenin Erken Dönem Önemi ve Halk İnançları
Bölge, Türkmenler’in yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Türkmenler ve bölgede yaşayanlar açısından Süleyman Şah Türbesi önemli bir ziyaretgâhtı. Süleyman Şah’ın Caʻber’deki mezarı, “Mezar-ı Türk” veya “Mezar-ı Türkî” adıyla daha Osmanlı Beyliği’nin ilk dönemlerinden itibaren bilinen bir yerdi ve zamanla önemli bir ziyaretgâh hâline gelmişti. 15. yüzyıla gelindiğinde Süleyman Şah’ın mezarıyla ilgili halk inanışları çoktan oluşmuştu. Tarih kitaplarına göre “sıtmalılar gidip bu türbe üzerinde Fatiha okuyunca, Allah’ın izniyle dertten” kurtulmaktaydılar. Mezar, hasta atların da ziyaretgâhıydı.
Evliya Çelebi, 17. Yüzyılda Suriye seyahati sırasında Ca‘ber Kalesi’ni ve Süleyman Şah Türbesi’ni de ziyaret etmiştir. Türbeyi, “Ziyaretgâh-ı Süleyman Şah” başlığı altında şöyle anlatır “Âl-i Osmân'ın büyük atası Ertuğrul Bey'in babası Süleyman Şah Mâhân diyarından çıkıp, Âl-i Selçukiyân'a gelirken bu Ca‘ber Kalesi dibinde bütün adamlarıyla otururken, Süleyman Şah'a gusl icap ettikte Fırat Nehri’nde guslederken bi-emrillah boğulup, naaş-ı şerifini kale eteğinde tepeye defnederler”.
Süleyman Şah Türbesi - Halep–Hasseki yolu üzerinde bulunan Karakozak Köyü 2012 (Anadolu Ajansı)
II. Abdülhamid Döneminde Türbenin İnşası
İkinci Abdülhamid döneminde imparatorluğun dört bir tarafındaki önemli şahsiyetlerin türbesi inşa edildi. Bunlardan biri de padişahın büyük atası Süleyman Şah’tı. Süleyman Şah mezarının üzerine türbe yapılması için Halep Vilayet Meclisi, Ocak 1882’de talepte bulundu. Nisan 1884’te Türbe yapılması için ilk keşif raporu İstanbul’a ulaştı. Yapılan keşifte inşaat için 49.145 kuruş harcanacağı tahmin edildi. Hazırlanan plana göre kare biçimindeki türbenin yanısıra kuyu, anbarlar odalar ve türbenin koruması için kalacak askerler için bir koğuş da vardı. Temmuz 1884’te türbenin yapılması için İkinci Abdülhamid’den izin alındı. Masrafları hazine-i hassadan karşılanan inşaat 1887’de bitti. Türbeyi koruması için bir onbaşı takımı ve 100 kuruş maaşla bir de türbedar tayin edildi. 1910’da Halep Vilayet Meclisi türbenin tamiri için İstanbul’a müracaat etti. Sultan Mehmed Reşad döneminde yapılan keşifte türbenin Süleyman Şah’ın şan ve şerefine uygun olmadığı tespit edilip, tamiri kararlaştırıldı.
Ankara İtilâfnâmesi ve Türbenin Statüsü
Milli Mücadele sürerken Fransa ile TBMM hükümeti antlaşma masasına oturdu. Türkiye, Suriye sınırı çizilirken tarihi haklarının da göz önüne alınmasını istedi. Sınırın Türk mezarı diye adlandırılan ve Osman Gazi’nin dedesinin mezarının bulunduğuna inanılan Ca‘ber Kalesi’nden geçmesini talep ettik. Ancak Fransa bu durumu kabul etmedi ve sınır Ca‘ber Kalesi’nin daha kuzeyinden geçti, ancak Türk mezarının bulunduğu bölge Türkiye toprağı olarak kabul edildi. 20 Ekim 1921’de TBMM hükümetiyle Fransa hükümeti arasında imzalanan Ankara İtilâfnâmesi’nin dokuzuncu maddesi gereğince Ca‘ber Kalesi ve kuzeybatı eteklerindeki “Türk mezarı” diye anılan türbenin bulunduğu bölge (8797m2), Anadolu Türkleri için manevi bir önem taşıdığı için Türkiye’ye bırakıldı. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması ile de türbenin Türkiye toprağı olduğu onaylandı.
Cumhuriyet Dönemi ve İdari Düzenlemeler
30 Kasım 1925’te çıkarılan Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarların Birtakım Ünvanlarının İlgasına Dair Kanun’un bir gereği olarak türbe 1926’da Maarif Vekâleti’ne bağlandı. Tekke ve Zaviyelerle ilgili 1925’te çıkarılan kanuna istinaden Süleyman Şah Türbesi’nin türbedarının maaşı kesildi ve türbedarın müracaatı sebebiyle türbe Türkiye Cumhuriyeti makamlarınca gündeme alındı. Tekke, Zaviye ve Türbeler Kanunu ile maaşı kesilen Süleyman Şah Türbesi’nin imamlık maaşı, 1931’den itibaren Evkaf Umum Müdürlüğü bütçesinden ödendi.
1936’da türbeyi koruyan Jandarma Saygı Kıtası için bir karakol yapılması için yazışmalar başladı. 23 Haziran 1937’de Jandarma Saygı Kıtası için karakol yapılmasına ödenek ayrılmak üzere kararnâme kabul edildi. Haziran 1938’de Süleyman Şah Türbesi karakolu resmen açıldı.
1938’de sonra Süleyman Şah’ın mezarının olduğu yere bir de karakol yaptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti toprağı sayılan bu bölgede bulunan jandarma karakolu Türk bayrağını dalgalandırmaktaydı. 1949’da Ca‘berkale Jandarma Karakolu’nda bir astsubay, bir onbaşı ve sekiz er türbeyi korumaktaydı. Türbede bir de imam bulunmaktaydı. 8 Eylül 1949’da türbeyi koruyan askerlerin maaşları arttırıldı.
20. Yüzyıl Ortası Gelişmeleri
1951 yılında, Ca‘ber kalesi, Süleyman Şah'ın mezarı, Halep ve Şam'daki şehitliklerin durumunu inceleyen Konya Milletvekili Saffet Gürol, gördüğü aksaklıkları devlet makamlarına bildirdi. Milletvekilinin durumu gündeme getirmesi üzerine Süleyman Şah Türbesi incelendi. Türbenin ve karakolda bulunan askerlerin hayat şartlarındaki olumsuzluklar tespit edildi. 5 Ağustos 1956’da Halep’teki üst düzey bir toplantıda türbeyi koruyan askerlerle ilgili yeni bir düzenleme kabul edildi.
1963’te Suriye’de iç karışıklıklar çıktı ve Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerimiz bir müddet mahsur kaldılar. 1966’da Suriye, Tabka Barajı’nı yapmaya başlayınca, sular altında kalacağı anlaşılan mezarın taşınmasını istedi. Suriye ile yapılan antlaşma uyarınca 24 Aralık 1973’te Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Tayyar Altıkulaç’ın nezaretinde Süleyman Şah ve türbede yanında yatanların kabirleri kuzeye Karakozak’a nakledildi, ancak henüz türbe inşa edilmemişti. 1975’te Süleyman Şah’ın kabri üzerine yeni bir türbe inşa edildi. Ca‘ber Kalesi, kuş uçuşu Türkiye’ye 92 km, Karakozak ise 28 km’dir.
Süleyman Şah Türbesi - Suriye Eşmesi 2015 (Anadolu Ajansı)
21. Yüzyılda Gelişmeleri
1990’da Suriye, Fırat Nehri üzerinde Tişrin Barajı’nı inşa etmeye başladığından Süleyman Şah Türbesi’nin tekrar taşınması gündeme geldi. 2001’de Süleyman Şah Türbesi, TBMM’de gündeme geldi. 22 Ocak 2003’te Ankara’da Suriye ve Türkiye heyeti Süleyman Şah Türbesi ile ilgili bir teknik protokol imzaladı. Aynı sene protokol Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilerek kanun hâline getirildi. 13 Mayıs 2004’te Suriye ve Türkiye yetkilileri arasında Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesi imzalandı. 2005’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ziyareti öncesinde türbe tekrar gündeme geldi. Ağustos 2006’da türbe ile ilgili Bakanlar Kurulu’nda 22 maddelik yeni bir protokol kabul edildi. 2007’de türbenin baraj sularından korunması için Kültür ve Turizm Bakanlığı, 4,5 milyon TL’lik bir tahsisat ayırdı. 2011’de Suriye’de iç savaş çıktı ve Süleyman Şah Türbesi tekrar gündeme geldi. 2 Ekim 2014: TBMM’de Suriye ve Irak tezkeresi tartışmalarında Süleyman Şah Türbesi de birçok kez gündeme geldi.
Suriye’de iç savaş çıkmasından sonra türbenin taşınması kararı alındı. 21-22 Şubat 2015 gecesi, Süleyman Şah Türbesi’ndeki mezarlar açılarak cenazeler Türkiye’nin askeri bir operasyonuyla geçici olarak Suriye Eşmesi’ne getirildi ve türbenin eski yeri tamamen imha edildi.