2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), yoksulluğun ortadan kaldırılması, gezegenin korunması ve eşitsizlik ile adaletsizlikle mücadele edilmesi amacıyla oluşturulmuş 17 küresel hedeften oluşan bir yol haritasıdır. SKA'lar, 2030 yılına kadar tamamlanması planlanan ve tüm ülkeler için geçerli olan bir eylem planıdır. "Kimseyi geride bırakmamak" ilkesi doğrultusunda tasarlanan bu amaçlar, her toplumun ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik ekseninde ilerleme kaydetmesini hedeflemektedir.
SKA'ların takibi, 169 gösterge ile yapılmakta olup, BM tarafından her yıl SKA İlerleme Raporu yayımlanmaktadır. Bu rapor, BM Ajansları tarafından geliştirilen küresel göstergeler çerçevesine ve ulusal istatistik sistemleri tarafından sağlanan verilere dayanmaktadır. Bunun yanı sıra, ülkeler Gönüllü Ulusal Gözden Geçirme (Voluntary National Review - VNR) raporları aracılığıyla iki yılda bir ilerlemelerini değerlendirmekte ve paylaşmaktadır. Türkiye de bu sürece aktif katılım sağlayarak SKA'lara yönelik ulusal stratejilerini ve uygulamalarını raporlamaktadır.
İş Dünyasının SKA'lara Katkısı ve Önemi
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın gerçekleştirilmesi sürecinde kamu kurumlarının yanı sıra özel sektör de kritik bir rol oynamaktadır. Küresel kalkınma hedeflerine ulaşmada şirketlerin sahip olduğu geniş değer zincirleri, inovasyon kapasitesi ve kaynaklar önemli bir etki yaratmaktadır. Küresel ölçekte iklim değişikliği, su ve gıda krizleri, yoksulluk, çatışmalar ve eşitsizlikler gibi sorunların çözümünde özel sektörün katkısı kaçınılmazdır. Bu bağlamda, şirketlerin sürdürülebilir iş modellerini benimsemeleri ve sosyal sorumluluk ilkelerini operasyonlarına entegre etmeleri gerekmektedir.
Bu doğrultuda, UN Global Compact ve benzeri inisiyatifler, iş dünyasının SKA'lara yönelik stratejiler geliştirmesine destek olmakta ve şirketlerin sorumlu iş modellerini teşvik etmektedir. Şirketlerin yalnızca kâr odaklı değil, uzun vadeli sosyal, ekonomik ve çevresel fayda sağlayan iş modellerine yönelmeleri, hem rekabet avantajı yaratmakta hem de sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunmaktadır.
Son yıllarda, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası düzenlemeler, sürdürülebilirlik konusunu küresel ekonominin temel dinamiklerinden biri haline getirmiştir. Bu çerçevede, iş dünyasının sürdürülebilirlik hedeflerine uyum sağlaması, uzun vadede rekabetçiliğini koruyabilmesi açısından stratejik bir gereklilik haline gelmiştir.
SKA'ların başarıya ulaşabilmesi için hükümetler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve bireyler arasındaki iş birliğinin artırılması gerekmektedir. Küresel refahın sürdürülebilir bir şekilde sağlanması için ekonomik büyümenin çevresel ve sosyal boyutlarla dengeli bir şekilde ele alınması kaçınılmazdır.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Bu liste, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde belirlediği 17 hedeften bir kısmını içermektedir. Bu hedefler, dünyada yoksulluğu sona erdirmek, gezegeni korumak ve herkes için refahı sağlamak amacıyla oluşturulmuştur.
1.Yoksulluğa Son
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde belirlenen Yoksulluğa Son hedefi, 2030 yılına kadar her türlü aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda, günlük 1,25 ABD Doları sınırının altında yaşayan bireylerin refah seviyesinin yükseltilmesi temel öncelik olarak belirlenmiştir. Ayrıca, ulusal tanımlara göre her yaş grubundan bireyin tüm boyutlarıyla yoksulluk içinde yaşama oranının en az yarıya indirilmesi ve sosyal koruma sistemlerinin genişletilerek kapsayıcılığının artırılması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, ülkelerin ulusal koşullarına uygun sosyal güvenlik mekanizmaları geliştirerek yoksul ve kırılgan grupların sosyal koruma sistemlerine erişimini sağlaması gerekmektedir.

Ekonomik kaynaklara erişimde fırsat eşitliğinin artırılması amacıyla, özellikle yoksul ve kırılgan kesimlerin toprak mülkiyeti, miras hakları, doğal kaynak kullanımı, yeni teknolojilere erişim ve finansal hizmetlerden yararlanma haklarının güvence altına alınması hedeflenmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomik, sosyal ve çevresel şoklar ile iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı yoksul kesimlerin dayanıklılığını artırmak ve maruziyetlerini azaltmak amacıyla afet risk azaltma stratejilerinin benimsenmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda, yerel ve ulusal yönetimlerin, Sendai Afet Riski Azaltma Çerçevesi’ne uygun olarak afet risk yönetimi politikaları geliştirmesi ve uygulaması gerekmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler, yoksulluğun azaltılması konusunda özel destek mekanizmalarına ihtiyaç duymaktadır. Bu çerçevede, uluslararası kalkınma işbirliklerinin artırılması ve çeşitli finansal kaynakların seferber edilmesi gerekmektedir. Yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde cinsiyete duyarlı, yoksul yanlısı kalkınma stratejilerinin benimsenmesi, sürdürülebilir kalkınma politikalarının merkezinde yer almalıdır. Kamu harcamalarının eğitim, sağlık ve sosyal koruma gibi temel hizmetlere yönlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, kadınların, yoksul grupların ve kırılgan kesimlerin doğrudan faydalandığı kamu yatırımlarının artırılması, ekonomik eşitsizliklerin giderilmesinde kritik bir unsur olarak değerlendirilmektedir.
Bu hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik olarak belirlenen göstergeler arasında uluslararası yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus oranı, sosyal koruma sistemlerinden yararlanan bireylerin kapsamı, ekonomik kaynaklara erişim oranları, afetlerin yol açtığı doğrudan ekonomik kayıpların gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı ve kamu harcamalarının yoksulluk azaltma politikalarına yönelme derecesi yer almaktadır. Bu kapsamda, yoksulluğun yalnızca ekonomik bir sorun olmadığı, aynı zamanda sosyal ve çevresel boyutlarının da bulunduğu vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, Yoksulluğa Son hedefi yalnızca ekonomik büyümeye odaklanmamakta, aynı zamanda sosyal adaletin sağlanması ve dayanıklı toplulukların oluşturulması yönünde bütüncül politikalarla desteklenmelidir.
2.Açlığa Son
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde belirlenen Açlığa Son hedefi, 2030 yılına kadar küresel düzeyde açlığın ortadan kaldırılmasını ve tüm bireylerin yıl boyunca güvenli, besleyici ve yeterli gıdaya erişiminin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, özellikle yoksul kesimler, bebekler, ergenlik çağındaki kız çocukları, hamile ve emziren kadınlar ile yaşlılar gibi kırılgan grupların beslenme gereksinimlerinin karşılanması büyük önem arz etmektedir. Beş yaş altındaki çocuklarda yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi ve büyüme geriliği gibi sağlık sorunlarının giderilmesi öncelikli hedefler arasında yer almaktadır.

Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gıda üretim sisteminin oluşturulması amacıyla, özellikle kadınlar, yerli halklar, küçük ölçekli çiftçiler, göçebeler ve balıkçılar gibi grupların; arazi kullanımı, üretim kaynaklarına erişim, finansal hizmetlerden yararlanma, bilgiye erişim, pazarlara katılım ve tarım dışı istihdam olanakları bakımından desteklenmesi gerekmektedir. Küçük ölçekli gıda üreticilerinin gelir düzeylerinin artırılması ve tarımsal verimliliğin yükseltilmesi, kırsal kalkınma ve ekonomik refah açısından kritik bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
Sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, ekosistemlerin korunmasına katkı sağlayarak iklim değişikliği, kuraklık, sel ve diğer doğal afetlere karşı tarımsal sistemlerin dayanıklılığını artıracak; aynı zamanda toprak ve su kaynaklarının korunmasına yönelik yapısal iyileştirmeleri destekleyecektir.
Genetik çeşitliliğin korunması, uzun vadeli gıda güvenliği açısından temel bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, tohum ve bitki bankalarının oluşturulması ve genetik kaynakların korunarak uluslararası düzeyde adil paylaşım mekanizmalarının geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Bunun yanı sıra, gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretim kapasitesinin artırılması amacıyla tarımsal altyapıya, bilimsel araştırmalara, çiftçi eğitimine ve teknolojik yeniliklere yönelik yatırımların genişletilmesi büyük önem arz etmektedir.
Uluslararası ticaret politikaları çerçevesinde, küresel tarım piyasalarında ticari kısıtlamaların kaldırılması, ihracat sübvansiyonlarının eş zamanlı olarak sona erdirilmesi ve tarım sektöründeki yapısal eşitsizliklerin giderilmesi hedeflenmektedir. Küresel gıda piyasalarının istikrarlı bir şekilde işlemesini sağlamak ve gıda fiyatlarında aşırı dalgalanmaların önüne geçmek, gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Bu hedeflerin başarısını ölçmeye yönelik belirlenen göstergeler arasında yetersiz beslenme oranı, gıda güvensizliği yaşayan nüfus oranı, tarımsal üretkenlik düzeyi, gelir dağılımı, sürdürülebilir tarım yapılan alanların yüzdesi, genetik materyal saklama kapasiteleri, tarıma yönelik kamu harcamaları ve tarımsal ticaretteki sübvansiyon miktarları gibi ölçütler yer almaktadır.
Açlığa Son hedefi, yalnızca gıda üretimi ve dağıtımının artırılmasını değil, aynı zamanda sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi, genetik çeşitliliğin korunması, ticaret engellerinin kaldırılması ve gıda fiyatlarının istikrara kavuşturulması gibi çok boyutlu politikaları kapsamaktadır. Küresel gıda güvenliğinin uzun vadeli olarak sağlanabilmesi için sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği gözeten entegre stratejilerin benimsenmesi zorunluluk arz etmektedir.
3.Sağlık ve Kaliteli Yaşam
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde belirlenen Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam hedefi, 2030 yılına kadar herkesin sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamak ve küresel sağlık eşitsizliklerini azaltmak amacıyla kapsamlı önlemleri içermektedir. Bu doğrultuda, anne ve çocuk sağlığının iyileştirilmesi, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele, madde bağımlılığı ve trafik kazalarına yönelik önleyici tedbirlerin artırılması, cinsel sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, evrensel sağlık hizmetlerine erişimin artırılması ve çevresel sağlık tehditlerinin azaltılması gibi temel bileşenler belirlenmiştir.
Anne ve çocuk sağlığının geliştirilmesine yönelik olarak, küresel anne ölüm oranının 100.000 canlı doğumda 70’in altına düşürülmesi, yenidoğan ölüm oranının 1.000 canlı doğumda 12 veya altına, beş yaş altı çocuk ölüm oranının ise 1.000 canlı doğumda 25 veya altına indirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda, gebelik, doğum ve doğum sonrası süreçlerde sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, yeterli beslenme, aşılama programlarının yaygınlaştırılması ve temel sağlık hizmetlerine erişimin artırılması gerekmektedir.

Bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında AIDS, tüberküloz, sıtma ve ihmal edilen tropik hastalıkların tamamen ortadan kaldırılması, ayrıca hepatit ve su kaynaklı hastalıklarla etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesi ve erken teşhis yoluyla tedavi edilmesi sağlanarak, kalp-damar hastalıkları, kanser, diyabet ve kronik solunum yolu hastalıklarına bağlı ölümlerin üçte bir oranında azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca, akıl sağlığı ve esenliği destekleyen politikaların geliştirilmesiyle intihar oranlarının düşürülmesi planlanmaktadır.
Sağlıklı bir toplum inşa edebilmek için madde bağımlılığı ve alkol tüketiminin zararlarının azaltılması kritik bir öneme sahiptir. Bu çerçevede, uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığına yönelik önleyici tedbirlerin artırılması, rehabilitasyon merkezlerinin genişletilmesi ve tedavi hizmetlerinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, trafik kazalarından kaynaklanan ölümlerin ve yaralanmaların yarıya indirilmesi amacı doğrultusunda, trafik güvenliği politikalarının sıkılaştırılması öngörülmektedir.
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine evrensel erişimin sağlanabilmesi için aile planlaması, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, cinsel sağlık hizmetlerinin ulusal stratejilere entegre edilmesi planlanmaktadır. Aynı zamanda, herkesin mali risklerden korunmasını sağlayacak, kaliteli temel sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına alacak ve uygun fiyatlı ilaç ve aşılara ulaşımını kolaylaştıracak bir genel sağlık sigortası sisteminin oluşturulması hedeflenmektedir.
Çevresel faktörlerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla tehlikeli kimyasalların, hava, su ve toprak kirliliğinin neden olduğu ölüm ve hastalık oranlarının azaltılması gerekmektedir. Bu bağlamda, çevresel sürdürülebilirliği destekleyen politikaların uygulanması kritik bir öncelik olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin uygulanmasının güçlendirilmesi yoluyla sigara kullanımının azaltılması hedeflenmektedir.
Bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelede ilaç ve aşı araştırmalarının teşvik edilmesi, özellikle gelişmekte olan ülkelerin uygun fiyatlı ilaç ve aşılara erişimini sağlayacak yasal düzenlemelerin uygulanması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları (TRIPS) ve Kamu Sağlığına İlişkin Doha Deklarasyonu’na uyumlu politikaların geliştirilmesi öngörülmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde sağlık finansmanının güçlendirilmesi, sağlık çalışanlarının kapasitesinin artırılması ve tıbbi eğitimin iyileştirilmesi için yatırımların artırılması gerekmektedir. Küresel sağlık tehditlerine karşı erken uyarı, risk azaltma ve kriz yönetimi kapasitesinin güçlendirilmesi, pandemi ve diğer halk sağlığı tehditleriyle mücadelede kritik bir rol oynamaktadır. Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam hedefinin başarıya ulaşabilmesi, sağlık göstergelerinin düzenli olarak izlenmesi, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi ve küresel iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi ile mümkün olacaktır.
4.Nitelikli Eğitim
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Nitelikli Eğitim hedefi, 2030 yılına kadar tüm bireyler için kapsayıcı, eşit ve kaliteli bir eğitim sunulmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda, tüm çocukların ücretsiz ve nitelikli ilköğretim ve ortaöğretimi tamamlaması, erken çocukluk eğitimi ve okul öncesi gelişim olanaklarının artırılması, mesleki ve teknik eğitim de dahil olmak üzere herkesin yükseköğretime eşit erişiminin sağlanması hedeflenmektedir. Eğitime erişimde özellikle kadınlar, engelliler, yerli halklar ve savunmasız grupların desteklenmesi, cinsiyet eşitliği temelinde eğitime katılımın artırılması önemli bir önceliktir.

Eğitim, bireylerin istihdam edilebilirliklerini artırmak ve ekonomik kalkınmayı desteklemek açısından kritik bir rol oynamaktadır. Bu doğrultuda, istihdam, girişimcilik ve insana yakışır işler için gerekli teknik ve mesleki becerilerin kazandırılması, bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimin artırılması ve dijital becerilerin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, okuryazarlık ve temel matematik becerileri gibi temel akademik yeterliliklerin her yaştaki bireyler için yaygınlaştırılması hedeflenmektedir.
Eğitim, yalnızca akademik bilgi aktarımıyla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma, insan hakları, cinsiyet eşitliği, kültürel çeşitlilik, küresel vatandaşlık, barış kültürü ve şiddetsizlik gibi temel değerlerin yaygınlaştırılmasını sağlamalıdır. Bu doğrultuda, eğitim sistemlerinin sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak beceriler kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılması önem arz etmektedir.
Eğitim ortamlarının fiziksel olarak güvenli, şiddetten arındırılmış, kapsayıcı ve erişilebilir olması için çocuk, engelli ve cinsiyete duyarlı eğitim tesislerinin yaygınlaştırılması, eğitim altyapısının geliştirilmesi gerekmektedir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yükseköğrenim burslarının artırılması, teknik ve bilimsel eğitim programlarının desteklenmesi, uluslararası eğitim iş birliklerinin genişletilmesi ve öğretmenlerin mesleki yeterliliklerinin artırılması büyük önem taşımaktadır. Eğitimin kalitesini artırmak için, nitelikli öğretmen arzının artırılması, öğretmen eğitimine yönelik küresel iş birliklerinin teşvik edilmesi ve pedagojik kapasitenin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bu hedeflerin izlenmesi için geliştirilen göstergeler, eğitimde cinsiyet eşitliğinin sağlanması, okuryazarlık oranlarının artırılması, dijital becerilerin kazandırılması, eğitim tesislerinin altyapısının iyileştirilmesi ve eğitim politikalarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda yeniden şekillendirilmesi gibi çeşitli kriterleri içermektedir.
Nitelikli eğitim, bireysel gelişimin yanı sıra, toplumsal kalkınma, ekonomik büyüme ve sürdürülebilir bir gelecek için temel bir unsurdur. Bu doğrultuda, eğitim sistemlerinin her bireyin tam potansiyelini ortaya çıkaracak şekilde yapılandırılması ve her yaş grubundan bireyler için yaşam boyu öğrenme fırsatlarının artırılması büyük önem taşımaktadır.
5.Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Cinsiyet Eşitliği hedefi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın ve toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin tüm biçimlerinin sona erdirilmesi, insan kaçakçılığı, cinsel istismar ve fiziksel şiddet gibi temel insan hakları ihlallerine karşı etkin önlemler alınması hedeflenmektedir. Aynı zamanda, çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler ile kadın sünneti gibi zararlı uygulamaların tamamen ortadan kaldırılması, toplumsal yapıların kadın haklarına duyarlı hale getirilmesini gerektirmektedir.

Cinsiyet eşitliğinin sağlanması, sadece hukuki düzenlemelerle değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal alanlarda kadınların güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu doğrultuda, kadınların ekonomik kaynaklara, mülkiyet haklarına, mali hizmetlere ve doğal kaynaklara erişimlerinin artırılması, miras ve toprak sahipliği gibi haklar konusunda yasal reformların hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal yaşamda tam ve etkin katılımının sağlanması için, siyasi karar alma süreçlerine, liderlik pozisyonlarına ve yöneticilik rollerine eşit erişimlerinin garanti altına alınması hedeflenmektedir.
Kadınların ve kız çocuklarının eğitim ve teknolojik gelişim fırsatlarına erişimini artırmak için, özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimin yaygınlaştırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen dijital becerilerin geliştirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, kadınların ev içi ücretsiz iş yükünün tanınması, kamu hizmetleri ve sosyal koruma politikalarının desteklenmesiyle aile içinde sorumluluk paylaşımının teşvik edilmesi, kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımını artırmada önemli bir adımdır.
Kadın sağlığının korunması ve cinsel sağlık hizmetlerine erişimin yaygınlaştırılması, cinsiyet eşitliğinin önemli bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının güvence altına alınması, gebeliği önleyici yöntemlerin kullanımının yaygınlaştırılması ve bu konularda bireylerin bilinçli kararlar alabilmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu çerçevede, uluslararası sözleşmelere uygun politikalar geliştirilmesi ve yasal çerçevelerin oluşturulmasının, cinsiyet eşitliğini destekleyen küresel taahhütlerin hayata geçirilmesini sağlayacağı tahmin edilmektedir.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında kadınlara yönelik şiddet vakalarının oranı, erken yaşta evliliklerin yaygınlığı, kadınların ekonomik haklara erişimi, siyasi ve yönetsel pozisyonlarda temsil oranları ve cinsiyet eşitliği politikalarına ayrılan kamu ödeneklerinin düzeyi gibi kriterler bulunmaktadır. Cinsiyet Eşitliği hedefi, toplumsal adaletin sağlanması ve sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biri olarak ele alınmalı ve kadınların güçlendirilmesini teşvik eden kapsamlı politika ve yasal düzenlemelerle desteklenmelidir.
6.Temiz Su ve Sanitasyon
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Temiz Su ve Sanitasyon hedefi, 2030 yılına kadar herkesin güvenilir, karşılanabilir ve sürdürülebilir içme suyuna ve sanitasyon hizmetlerine adil erişimini sağlamayı amaçlamaktadır. Suya erişim, yalnızca temel bir insan hakkı olmakla kalmayıp, aynı zamanda halk sağlığı, ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik açısından da kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, güvenli ve hijyenik sanitasyon altyapısının yaygınlaştırılması, özellikle kadınlar, kız çocukları ve kırılgan grupların ihtiyaçlarına duyarlı politikalar geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Su kaynaklarının korunması ve su kalitesinin artırılması için atık su yönetiminin geliştirilmesi, tehlikeli kimyasal salınımının en aza indirilmesi, arıtılmamış atık su oranının azaltılması ve geri dönüşüm teknolojilerinin teşvik edilmesi gerekmektedir. Su kıtlığı, küresel çapta giderek daha büyük bir tehdit haline gelmekte olup, bu soruna çözüm olarak su kullanım verimliliğinin artırılması ve tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi sağlanmalıdır. Aynı zamanda, sınır ötesi işbirliklerini içeren entegre su kaynakları yönetimi, suyun adil ve sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek için kritik bir adımdır.
Su ekosistemlerinin korunması, su kalitesinin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Nehirler, göller, sulak alanlar, dağlar ve yeraltı su kaynakları gibi ekosistemlerin restorasyonu ve korunması, tatlı su kaynaklarının sürekliliği için temel bir gerekliliktir. Bu kapsamda, su toplama, tuzdan arındırma, su geri dönüşümü, atık su arıtımı ve su verimliliği gibi teknolojik yatırımların artırılması su krizine karşı küresel çapta çözüm geliştirilmesine katkı sunacaktır.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında güvenilir içme suyu hizmetlerine erişen nüfus oranı, arıtılmış atık su oranı, su kullanım verimliliği, su stresi düzeyi, entegre su yönetimi politikalarının etkinliği ve yerel toplulukların su yönetimine katılımı gibi kriterler bulunmaktadır. Temiz Su ve Sanitasyon hedefi, yalnızca suya erişimi değil, aynı zamanda su yönetiminin uzun vadede sürdürülebilir ve kapsayıcı olmasını da hedeflemektedir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin, uluslararası iş birliklerinin ve toplumsal katılımın artırılması, küresel su krizine karşı etkili çözümler üretmek açısından kritik bir öneme sahiptir.
7.Erişilebilir ve Temiz Enerji
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Erişilebilir ve Temiz Enerji hedefi, 2030 yılına kadar herkes için güvenilir, sürdürülebilir ve karşılanabilir modern enerji hizmetlerine evrensel erişimin sağlanmasını amaçlamaktadır. Enerji, ekonomik büyümenin ve sosyal refahın temel unsurlarından biri olup, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizliklerin giderilmesinde kritik bir role sahiptir. Bu doğrultuda, enerjiye erişimin yaygınlaştırılmasıyla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel enerji bileşimindeki payının artırılması, temiz ve sürdürülebilir enerjiye geçişin hızlandırılması hedeflenmektedir.

Enerji verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir kalkınma için hayati önem taşımaktadır. 2030 yılına kadar enerji verimliliğindeki küresel iyileşme hızının iki katına çıkarılması, daha az enerji kullanarak daha fazla üretim sağlamayı amaçlayan bir stratejiyi ifade etmektedir. Bu doğrultuda, düşük karbonlu teknolojilere geçişin hızlandırılması, fosil yakıtların çevresel etkilerinin azaltılması ve enerji tüketiminin daha verimli hale getirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve temiz enerji teknolojilerine yönelik yatırımların artırılması, bu hedefin gerçekleşmesi için kritik bir öneme sahiptir.
Küresel düzeyde temiz enerjiye erişimin artırılması için yenilenebilir enerji teknolojilerine yatırım yapılması, enerji altyapısının güçlendirilmesi ve uluslararası iş birliklerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, hibrit enerji sistemleri, güneş, rüzgar, hidroelektrik ve biyokütle gibi sürdürülebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması, enerji arz güvenliğini sağlamanın yanı sıra, çevresel sürdürülebilirliği de desteklemektedir. Özellikle en az gelişmiş ülkeler, küçük ada devletleri ve karayla çevrili gelişmekte olan ülkelerde enerji altyapısının yaygınlaştırılması, sürdürülebilir kalkınma açısından büyük bir gerekliliktir.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında elektriğe erişim sağlayan nüfus oranı, temiz yakıt ve teknolojileri kullanan hanelerin oranı, yenilenebilir enerjinin toplam enerji tüketimindeki payı, enerji yoğunluğu ve temiz enerji yatırımlarına yönlendirilen uluslararası finansal kaynakların düzeyi gibi kriterler bulunmaktadır.
Erişilebilir ve Temiz Enerji hedefi, sadece enerji arzını artırmayı değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği ve enerji kullanımında verimliliği teşvik eden politikaları hayata geçirmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda, temiz enerji dönüşümünü hızlandırmak için yenilenebilir enerjiye dayalı altyapı yatırımlarının artırılması, gelişmekte olan ülkelerde kapasite geliştirme çalışmalarının desteklenmesi ve yenilikçi enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması kritik önem taşımaktadır.
8.İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme hedefi, sürdürülebilir ekonomik büyümenin teşvik edilmesini, herkes için tam ve üretken istihdam olanaklarının sağlanmasını ve insana yakışır iş koşullarının oluşturulmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda, özellikle en az gelişmiş ülkelerde yıllık en az %7 oranında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesi sağlanması, ekonomik verimliliğin artırılması ve yüksek katma değerli, emek yoğun sektörlere odaklanarak teknoloji ve yenilikçiliğin teşvik edilmesi hedeflenmektedir.

Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanması için üretken faaliyetlerin desteklenmesi, girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması ve mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyümesinin teşvik edilmesi büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda, tüketim ve üretim süreçlerinde kaynak verimliliğinin artırılması, çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda ekonomik büyümenin doğal kaynakların tükenmesine yol açmadan gerçekleşmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Ekonomik kalkınmanın sosyal adaletle birlikte ilerlemesi adına tüm bireyler için tam ve üretken istihdam olanaklarının oluşturulması, eşit işe eşit ücret prensibinin benimsenmesi ve gençler ile engelliler dâhil olmak üzere her bireyin iş gücüne katılımının desteklenmesi kritik hedefler arasında yer almaktadır.
İş gücü piyasasında eşitsizliklerin giderilmesi ve toplumsal refahın artırılması için zorla çalıştırmanın, modern kölelik ve insan kaçakçılığının sona erdirilmesi, çocuk işçiliğinin her türünün ortadan kaldırılması ve özellikle tehlikeli işlerde çalışan çocukların korunması gerekmektedir. Bu doğrultuda, işçilerin haklarının korunması, güvencesiz işlerde çalışanların desteklenmesi ve göçmen işçiler ile kadın çalışanların güvenli ve adil çalışma koşullarına erişiminin sağlanması hedeflenmektedir.
Turizm sektörü, ekonomik büyümeyi destekleyen ve istihdam yaratan önemli bir alan olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, yerel kültür ve ürünleri teşvik eden sürdürülebilir turizmin desteklenmesi, istihdam yaratıcı politikaların uygulanması ve turizmin yerel ekonomilere katkısının artırılması öngörülmektedir. Finansal kapsayıcılığın artırılması amacıyla bankacılık, sigorta ve mali hizmetlere erişimin kolaylaştırılması, ulusal finans kurumlarının kapasitelerinin güçlendirilmesi ve bireylerin finansal sistemlere daha etkin katılımının teşvik edilmesi de hedefler arasındadır.
Bu hedeflerin izlenmesi için belirlenen göstergeler arasında kişi başına düşen reel GSYH büyüme hızı, kadın ve erkek çalışanların ücret farkları, işsizlik oranları, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı, iş kazaları ve işçi haklarının korunma düzeyi gibi kriterler yer almaktadır.
İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme hedefi, yalnızca ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın sosyal adalet, eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, küresel ölçekte genç istihdamının artırılması, iş gücüne katılımı destekleyen politikaların yaygınlaştırılması ve uluslararası ticaret yardımlarının geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
9.Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı hedefi, dayanıklı altyapılar inşa edilmesini, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin desteklenmesini ve yenilikçiliğin teşvik edilmesini amaçlamaktadır. Küresel ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir bir temele oturtulabilmesi için herkesin adil ve karşılanabilir şekilde erişebileceği kaliteli, güvenilir ve dayanıklı altyapıların inşa edilmesi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümenin desteklenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu kapsamda, bölgesel ve sınır ötesi altyapı yatırımlarının artırılması, ulaşım, enerji ve iletişim altyapılarının güçlendirilmesi hedeflenmektedir.

Sanayileşmenin sürdürülebilir kalkınma ile uyumlu bir şekilde ilerleyebilmesi için imalat sanayisinin ulusal ekonomilerdeki payının artırılması, sanayi sektörünün istihdam yaratma kapasitesinin güçlendirilmesi ve özellikle en az gelişmiş ülkelerde sanayinin GSYH içindeki payının iki katına çıkarılması öngörülmektedir. Bu doğrultuda, küçük ölçekli sanayi işletmelerinin finansal hizmetlere erişiminin genişletilmesi, uygun kredi mekanizmalarının oluşturulması ve sanayi sektörünün piyasa entegrasyonunun sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Teknolojik gelişmelerin sürdürülebilir sanayileşme ile entegre edilmesi, ekonomik büyümenin çevresel etkilerini azaltmak açısından kritik bir gerekliliktir. 2030 yılına kadar altyapının modernize edilmesi, enerji verimliliğinin artırılması ve çevreye duyarlı sanayi süreçlerinin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede, düşük karbonlu üretim süreçleri, yenilenebilir enerji kullanımı ve çevre dostu üretim teknolojilerinin teşvik edilmesi büyük bir öncelik olarak değerlendirilmektedir.
Sanayi ve teknolojik gelişimin desteklenmesi için bilimsel araştırmaların artırılması, Ar-Ge yatırımlarının teşvik edilmesi ve sanayi sektörlerinin teknolojik kapasitesinin geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle araştırma-geliştirme harcamalarının artırılması ve gelişmekte olan ülkelerde yenilikçilik ekosistemlerinin güçlendirilmesi, sanayi sektörlerinin rekabetçiliğini artıracak önemli adımlardır. Bu doğrultuda, Afrika ülkeleri, en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletlerinde sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi için finansal, teknolojik ve teknik destek sağlanması gerekmektedir.
Sanayi çeşitliliğinin artırılması, katma değer üreten sektörlerin desteklenmesi ve sanayi politikalarının yerel ekonomik dinamiklere uygun olarak geliştirilmesi de bu hedefin önemli bileşenlerindendir. İnternet erişiminin yaygınlaştırılması, bilgi ve iletişim teknolojilerine herkesin erişiminin sağlanması ve özellikle en az gelişmiş ülkelerde internete evrensel ve karşılanabilir erişimin sağlanması, sanayi ve altyapı gelişimini destekleyen unsurlar arasında yer almaktadır.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında imalat sanayisinin GSYH içindeki payı, sanayi sektöründe istihdam edilen nüfus oranı, küçük ölçekli işletmelerin finansmana erişimi, sanayi üretimi sırasında ortaya çıkan karbon emisyonları, Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı ve bilgi teknolojilerine erişim oranları gibi kriterler bulunmaktadır.
Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı hedefi, ekonomik büyümenin yalnızca üretim artışı ile değil, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal kapsayıcılık ilkeleri ile uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, sanayi politikalarının teknolojik ilerleme, finansal destek mekanizmaları ve sürdürülebilir altyapı yatırımlarıyla güçlendirilmesi, küresel kalkınma süreçlerinin hızlandırılmasında kritik bir rol oynama potansiyeline sahiptir.
10.Eşitsizliklerin Azaltılması
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Eşitsizliklerin Azaltılması hedefi, ülkeler içinde ve ülkeler arasında ekonomik, sosyal ve siyasi eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, toplumun en alt gelir grubundaki %40’lık kesimin gelirinin ulusal ortalamadan daha hızlı artmasını sağlamak, refahın adil dağılımını teşvik etmek ve ekonomik büyümeden tüm kesimlerin eşit şekilde yararlanmasını garanti altına almak hedeflenmektedir. Ayrıca, yaş, cinsiyet, engellilik, etnik köken, din veya ekonomik statü gibi faktörler nedeniyle yaşanan dışlanmaları ortadan kaldırmak, herkesin toplumsal yaşama tam ve eşit katılımını sağlamak için temel bir öncelik olarak belirlenmiştir.

Fırsat eşitliğinin sağlanması, yalnızca ekonomik politikalarla değil, aynı zamanda ayrımcılığa yol açan yasaların, politikaların ve uygulamaların ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Bu kapsamda, iş gücü piyasasında, eğitimde, sağlık hizmetlerine erişimde ve karar alma mekanizmalarında eşitliği artıran sosyal politikaların yaygınlaştırılması gerekmektedir. Mali politikalar, ücret politikaları ve sosyal koruma tedbirleri aracılığıyla, gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması ve düşük gelirli grupların yaşam standartlarının iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
Küresel mali sistemlerin istikrarının sağlanması ve gelişmekte olan ülkelerin uluslararası finans kuruluşlarındaki temsilinin artırılması, eşitsizliğin azaltılması adına önemli bir unsurdur. Bu doğrultuda, uluslararası ekonomi ve finans politikalarında gelişmekte olan ülkelerin daha güçlü söz hakkına sahip olmaları teşvik edilmelidir. Ayrıca, planlı ve iyi yönetilen göç politikalarının uygulanması, göçmenlerin haklarının korunması ve düzenli göç hareketliliğinin kolaylaştırılması, küresel çapta sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin giderilmesine katkı sunacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik olarak desteklenmesi amacıyla özellikle en az gelişmiş ülkeler, Afrika ülkeleri, gelişmekte olan küçük ada devletleri ve karayla çevrili gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal yatırımların artırılması, doğrudan yabancı sermaye akışlarının teşvik edilmesi ve resmi kalkınma yardımlarının genişletilmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda, Dünya Ticaret Örgütü anlaşmalarına uygun olarak gelişmekte olan ülkelerin küresel ticaret sistemine entegrasyonunu kolaylaştıran düzenlemelerin uygulanması büyük önem taşımaktadır.
Küresel iş gücünün giderek artan hareketliliği göz önüne alındığında, göçmen işçilerin ülkelerine gönderdikleri döviz havale işlem bedellerinin düşürülmesi ve mali hizmetlere erişimlerinin kolaylaştırılmasının, göçmenlerin ekonomik durumlarını iyileştirmelerine katkı sağlaması beklenmektedir. 2030 yılına kadar, havale masraflarının %3’ün altına düşürülmesi ve %5’ten yüksek işlem ücretlerinin sona erdirilmesi, düşük gelirli göçmenlerin ekonomik refahını artırmayı amaçlamaktadır.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında nüfusun en alt gelir diliminin büyüme oranı, cinsiyet ve yaş gruplarına göre yoksulluk oranları, ayrımcılık mağdurlarının oranı, iş gücü ödemelerinin GSYH içindeki payı, uluslararası finansal kurumlarda gelişmekte olan ülkelerin temsil düzeyi ve göç politikalarının etkinliği gibi kriterler yer almaktadır.
Eşitsizliklerin Azaltılması hedefi, yalnızca gelir dağılımındaki eşitsizlikleri gidermeyi değil, aynı zamanda toplumsal katılımı artıran, ayrımcılıkla mücadele eden ve gelişmekte olan ülkeleri destekleyen küresel iş birliklerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, sosyal ve ekonomik politikaların eşitsizliği ortadan kaldıracak şekilde tasarlanması, daha adil ve sürdürülebilir bir küresel ekonomik düzenin inşa edilmesine katkı sağlayacaktır.
11.Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar hedefi, şehirlerin ve insan yerleşimlerinin kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirilmesini amaçlamaktadır. Küresel kentleşme hızla artarken, kentlerin ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi, yaşam kalitesinin korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, herkesin güvenli, yeterli ve karşılanabilir konutlara erişiminin sağlanması, gecekondu alanlarının iyileştirilmesi ve toplumsal eşitsizliklerin azaltılması hedeflenmektedir.

Ulaşım altyapısının geliştirilmesi, şehirlerin kapsayıcılığı ve erişilebilirliği açısından kritik bir unsurdur. Bu kapsamda, özellikle kadınlar, çocuklar, engelliler ve yaşlılar gibi kırılgan grupların ihtiyaçlarına duyarlı, güvenli, ekonomik ve sürdürülebilir ulaşım sistemlerinin geliştirilmesi öncelik taşımaktadır. Aynı zamanda, şehirleşme sürecinin kapsayıcı, planlı ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, şehirlerin altyapı, konut ve hizmet alanlarında adil bir gelişim göstermesini sağlayacaktır.
Kentsel çevrenin korunması ve iyileştirilmesi için kültürel ve doğal mirasın korunması, şehirlerin tarihi ve ekolojik kimliklerinin sürdürülebilir şekilde korunmasını sağlayan önemli bir adımdır. Ayrıca, afetlere karşı dirençli kentler inşa edilmesi, iklim değişikliği kaynaklı risklerin azaltılması ve doğal afetlerin yıkıcı etkilerinin en aza indirilmesi için kritik bir gerekliliktir. Bu bağlamda, özellikle yoksul ve kırılgan grupların afetlerden korunmasını sağlamak, su kaynaklı afetler dahil olmak üzere afet kaynaklı ölümleri ve ekonomik kayıpları azaltmak hedeflenmektedir.
Çevresel sürdürülebilirlik açısından şehirlerin hava kirliliğini azaltan politikalar geliştirmesi, atık yönetimini etkinleştirmesi ve kişi başına düşen çevresel etkileri en aza indirmesi gerekmektedir. Ayrıca, kent içinde güvenli, kapsayıcı ve erişilebilir yeşil alanların artırılması, toplumsal refahın ve kent yaşamının kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlayacaktır.
Kentleşme sürecinin başarılı bir şekilde yönetilmesi için şehirler, kırsal alanlar ve kent çeperleri arasındaki ekonomik, sosyal ve çevresel ilişkilerin güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen entegre bir planlama yaklaşımının benimsenmesini gerektirmektedir. Ayrıca, yerel yönetimlerin iklim değişikliğine uyumlu, çevre dostu ve afetlere dayanıklı kentsel politika ve planları benimsemesi, şehirlerin gelecekteki risklere karşı dayanıklılığını artıracaktır.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında kent nüfusunun gecekondu alanlarında yaşama oranı, toplu taşıma hizmetlerine erişim düzeyi, kentsel planlamaya sivil toplumun katılım oranı, hava kirliliği seviyeleri, afetlerden etkilenen kişi sayısı ve kamuya açık yeşil alanların erişilebilirliği gibi kriterler bulunmaktadır.
Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar hedefi, yalnızca kentlerin fiziksel altyapısını geliştirmeyi değil, aynı zamanda sosyal kapsayıcılığı artıran, çevreyi koruyan ve afetlere karşı dayanıklılığı güçlendiren entegre bir kent yönetimi anlayışını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, sürdürülebilir kentleşme politikalarının yaygınlaştırılması ve gelişmekte olan ülkelerde dayanıklı kentsel altyapının desteklenmesi, küresel kalkınma sürecinin temel taşlarından biri olarak değerlendirilmelidir.
12.Sorumlu Üretim ve Tüketim
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Sorumlu Üretim ve Tüketim hedefi, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek, atık oluşumunu azaltmak ve çevresel etkileri minimize ederek üretim ve tüketim süreçlerini daha verimli hale getirmek amacıyla oluşturulmuştur. Bu doğrultuda, Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Modellerine Yönelik 10 Yıllık Çerçeve Programı geliştirilmiş olup, gelişmiş ülkelerin öncülüğünde tüm ülkelerin bu sürece katılımı teşvik edilmektedir.

Sürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenlerinden biri, doğal kaynakların etkin yönetimi ve verimli kullanımıdır. Bu bağlamda, 2030 yılına kadar doğal kaynak kullanımının sürdürülebilir bir çerçevede yönetilmesi ve küresel ölçekte gıda israfının azaltılması hedeflenmektedir. Özellikle perakende ve tüketici seviyesinde gıda israfının yarıya indirilmesi ve tedarik zincirinde üretim sonrası gıda kayıplarının azaltılması, gıda güvenliği ve kaynak verimliliği açısından büyük önem taşımaktadır.
Sanayi faaliyetlerinin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi adına kimyasalların ve tehlikeli atıkların yaşam döngüsü boyunca çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesi, hava, su ve toprak kirliliğinin önlenmesi gerekmektedir. 2020 yılı itibarıyla kabul edilen uluslararası çerçeveler doğrultusunda, kimyasal atık yönetimi ve bertaraf süreçlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi, insan sağlığına ve çevreye yönelik riskleri azaltmada kritik bir faktördür.
Atık oluşumunun önlenmesi ve azaltılması için geri dönüşüm, yeniden kullanım ve geri kazanım uygulamalarının yaygınlaştırılması, çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak önemli unsurlardan biridir. Özellikle büyük ölçekli şirketlerin sürdürülebilir üretim uygulamalarını benimsemesi ve sürdürülebilirlik raporlamalarını şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşması, özel sektörün bu süreçte oynadığı rolü güçlendirecektir. Aynı zamanda, kamu alımlarında sürdürülebilirlik ilkelerinin benimsenmesi, devletlerin çevresel etkileri azaltan politikalara öncülük etmesini sağlayacaktır.
Bireylerin sürdürülebilir kalkınma konusunda bilinçlenmesi ve doğayla uyumlu yaşam tarzlarını benimsemeleri için sürdürülebilir kalkınma ve çevre eğitimi programlarının yaygınlaştırılması, farkındalık oluşturma açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerine geçişini desteklemek amacıyla bilimsel ve teknolojik kapasitelerinin artırılması, küresel düzeyde sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunacaktır.
Turizm sektörünün sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde gelişmesi de bu hedefin önemli bir parçasıdır. İstihdam yaratan, yerel kültürü ve ürünleri teşvik eden sürdürülebilir turizme yönelik politikaların uygulanması ve sürdürülebilir kalkınma etkilerinin izlenmesi, turizm sektörünün çevresel etkilerini azaltarak ekonomik kalkınmayı destekleyecektir.
Fosil yakıt sübvansiyonlarının çevresel ve ekonomik etkileri göz önünde bulundurularak, ulusal koşullara uygun bir şekilde aşamalı olarak kaldırılması, piyasa aksaklıklarının giderilmesi ve çevreye zarar veren tüketim modellerinin önlenmesi açısından kritik bir adımdır. Bu süreçte, gelişmekte olan ülkelerin özel koşulları dikkate alınarak yoksul toplulukları koruyan politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında madde ayak izi, kişi başına düşen doğal kaynak tüketimi, gıda kaybı ve atık oranları, sürdürülebilir üretim ve tüketim politikalarına sahip ülkelerin sayısı, sürdürülebilirlik raporları yayınlayan şirketlerin oranı ve fosil yakıt sübvansiyonlarının toplam enerji harcamalarına oranı gibi kriterler bulunmaktadır.
Sorumlu Üretim ve Tüketim hedefi, küresel üretim ve tüketim sistemlerini doğaya uyumlu hale getirmeyi, atık yönetimini iyileştirmeyi ve şirketleri sürdürülebilir iş modellerine yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, çevre dostu politikaların yaygınlaştırılması ve kaynak verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için kritik bir rol oynamaktadır.
13.İklim Eylemi
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen İklim Eylemi hedefi, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, etkilerini azaltmak ve uyum süreçlerini güçlendirmek amacıyla oluşturulmuştur. Küresel ısınma ve iklim değişikliği, doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırarak hem ekosistemleri hem de insan topluluklarını tehdit etmektedir. Bu doğrultuda, ülkelerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığını artırmaları, doğal afetlere uyum kapasitelerini güçlendirmeleri ve iklim politikalarını ulusal kalkınma planlarına entegre etmeleri temel hedefler arasında yer almaktadır.

İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için küresel, ulusal ve yerel düzeyde politika ve stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda, sera gazı emisyonlarının azaltılması, düşük karbon ekonomisine geçişin teşvik edilmesi ve iklim direnci yüksek kalkınma modellerinin benimsenmesi, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma politikalarına entegre edilmelidir. Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda eğitim, farkındalık artırma çalışmaları ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, toplumsal bilinçlenmenin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
İklim finansmanı, iklim değişikliğinin etkilerine karşı küresel ölçekte alınacak önlemlerin uygulanabilirliğini desteklemek açısından kritik bir faktördür. Bu doğrultuda, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere yönelik olarak 2020 yılı itibarıyla yıllık 100 milyar ABD doları finansman sağlamaları taahhüt edilmiştir. Bu finansmanın, Yeşil İklim Fonu aracılığıyla harekete geçirilerek gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum kapasitelerini artırmalarına destek olması hedeflenmektedir.
Özellikle en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletleri, iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha savunmasız durumdadır. Bu nedenle, bu ülkelerde kadınlar, gençler ve yerel topluluklara odaklanan iklim politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması büyük önem taşımaktadır. İklim değişikliğiyle mücadelede yerel yönetimlerin, toplulukların ve sivil toplum kuruluşlarının katılımını artıran mekanizmaların oluşturulması, karar alma süreçlerinde toplumsal kapsayıcılığı güçlendirecektir.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında iklim değişikliği nedeniyle etkilenen kişi sayısı, afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal ve yerel stratejilerin uygulanma düzeyi, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik ulusal politikaların varlığı, eğitim müfredatlarında iklim değişikliği konularının yer alma oranı ve gelişmekte olan ülkelere sağlanan iklim finansmanı miktarı gibi kriterler bulunmaktadır.
İklim Eylemi hedefi, yalnızca sera gazı emisyonlarının azaltılmasını değil, aynı zamanda toplumların ve ekosistemlerin iklim değişikliğine uyum sağlamalarını teşvik eden, doğal afetlere karşı dayanıklılığı artıran ve iklim finansmanını harekete geçiren bütüncül bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu doğrultuda, küresel iş birliğinin güçlendirilmesi, yenilikçi çevresel politikaların benimsenmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu iklim stratejilerinin uygulanması, dünyamızın geleceği açısından kritik bir rol oynamaktadır.
14.Sudaki Yaşam
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) kapsamında belirlenen Sudaki Yaşam hedefi, okyanusların, denizlerin ve su kaynaklarının korunması, sürdürülebilir yönetimi ve deniz ekosistemlerinin sağlığının iyileştirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Küresel ısınma, aşırı avlanma, yasadışı balıkçılık, deniz kirliliği ve okyanus asitlenmesi gibi tehditler, deniz ekosistemlerini ve bu ekosistemlere bağımlı olan toplulukları olumsuz etkilemektedir. Bu doğrultuda, denizlerin ve kıyı ekosistemlerinin korunması, sürdürülebilir yönetim politikalarının hayata geçirilmesi ve okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı temel hedefler arasında yer almaktadır.

Deniz kirliliğinin önlenmesi ve azaltılması, okyanusların ekolojik dengesinin korunması açısından kritik öneme sahiptir. Özellikle plastik atıklar ve karasal faaliyetlerden kaynaklanan kimyasal kirlilik, deniz ekosistemlerini tehdit eden başlıca unsurlar arasında yer almaktadır. 2025 yılına kadar bu tür kirliliklerin önlenmesi ve önemli ölçüde azaltılması, okyanusların biyolojik çeşitliliğinin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, okyanus asitlenmesinin etkilerini anlamak ve bu süreçleri azaltmak için bilimsel iş birliğinin güçlendirilmesi, deniz yaşamının korunmasına yönelik uzun vadeli stratejilerin geliştirilmesini sağlayacaktır.
Aşırı avlanma ve tahrip edici balıkçılık uygulamalarının önlenmesi, deniz ekosistemlerinin sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürebilmesi için gereklidir. Bu nedenle, bilimsel temelli yönetim planları ile balık stoklarının korunması, yasadışı, kayıt dışı ve kural dışı (YKK) balıkçılıkla mücadele edilmesi ve sürdürülebilir balıkçılığın teşvik edilmesi, okyanus ekosistemlerinin dengesini koruyacak önemli adımlardan biridir. Ayrıca, deniz ve kıyı alanlarının en az %10’unun koruma altına alınması, deniz biyolojik çeşitliliğinin korunmasını destekleyen önemli bir politikadır.
Deniz ekosistemlerine yönelik sürdürülebilir politikaların hayata geçirilmesi için, balıkçılık sübvansiyonlarının düzenlenmesi, küçük ölçekli balıkçılığın teşvik edilmesi ve kıyı topluluklarının ekonomik olarak desteklenmesi gerekmektedir. Özellikle küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkeler için su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımından elde edilen ekonomik faydaların artırılması, bu bölgelerdeki geçim kaynaklarının sürdürülebilirliğini destekleyecektir.
Deniz ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir yönetimi için bilimsel araştırmaların ve deniz teknolojilerinin geliştirilmesi, okyanus sağlığının iyileştirilmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu kapsamda, bilimsel bilgiye dayalı deniz yönetimi politikalarının oluşturulması, deniz ekosistemlerinin uzun vadeli korunmasına yönelik stratejilerin geliştirilmesi ve gelişmekte olan ülkelerin deniz teknolojilerine erişiminin artırılması, okyanusların sürdürülebilir yönetimini güçlendirecektir.
Bu hedefin başarısı için belirlenen göstergeler arasında kıyı ötrofikasyon endeksi, deniz suyu asitlenmesi oranları, biyolojik olarak sürdürülebilir seviyelerdeki balık stoklarının oranı, yasadışı balıkçılıkla mücadele politikalarının uygulanma düzeyi ve deniz koruma alanlarının kapsamı gibi kriterler bulunmaktadır.
Sudaki Yaşam hedefi, yalnızca denizlerin korunmasını değil, aynı zamanda deniz ekosistemlerine bağımlı toplulukların ekonomik refahını artırmayı, deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik etmeyi ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Denizlerin biyolojik çeşitliliğinin korunması ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, küresel ekosistemin sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır ve bu doğrultuda atılacak adımlar, gelecek nesillere sağlıklı okyanuslar bırakmak için kritik bir rol oynayacaktır.
15.Karasal Yaşam
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) çerçevesinde belirlenen Karasal Yaşam hedefi, karasal ekosistemlerin korunması, biyolojik çeşitliliğin devamlılığının sağlanması, çölleşme ve arazi bozulmasıyla mücadele edilmesi, sürdürülebilir orman yönetiminin teşvik edilmesi gibi kritik unsurları içermektedir. Küresel ölçekte ormanların yok edilmesi, doğal habitatların bozulması, yasa dışı avlanma, istilacı türlerin yayılması ve ekosistemlerin sürdürülebilir olmayan kullanımı gibi tehditler, hem çevresel dengenin hem de insan topluluklarının geçim kaynaklarının sürdürülebilirliğini riske atmaktadır. Bu nedenle biyolojik çeşitliliği ve doğal kaynakları korumaya yönelik politikalar geliştirmek ve uygulamak, sürdürülebilir kalkınma açısından büyük önem taşımaktadır.

Ormanların korunması ve sürdürülebilir yönetimi, karasal ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve biyolojik çeşitliliği korumak açısından kritik bir role sahiptir. Bu kapsamda, orman kaybını durdurmak, bozulmuş orman alanlarını restore etmek ve yeniden ağaçlandırma çalışmalarını küresel ölçekte artırmak, doğal yaşam alanlarının korunmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca, çölleşme, kuraklık ve seller nedeniyle bozulan toprakların iyileştirilmesi ve toprak bozulmasını tersine çevirmek, ekosistemlerin sürdürülebilir işleyişini sağlamak için hayati öneme sahiptir.
Dağ ekosistemleri, küresel su döngüsünde ve biyolojik çeşitlilik açısından önemli bir role sahip olduğundan, dağ ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir yönetiminin sağlanması, çevresel istikrar açısından büyük bir gerekliliktir. Bununla birlikte, biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik acil önlemler alınarak tehdit altındaki türlerin yok olmasını önlemek ve doğal habitatları daha dayanıklı hale getirmek, küresel ekosistem dengesini korumaya yardımcı olacaktır.
Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı ve genetik kaynaklara erişimin adil ve hakkaniyetli paylaşımı, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve yerel toplulukların kalkınması için önemli bir adımdır. Aynı zamanda, yasa dışı avlanmanın ve yabani hayvan kaçakçılığının önlenmesi, ekosistemlerin korunması açısından kritik bir gerekliliktir. Bu doğrultuda, bitki ve hayvan türlerinin yasa dışı yollarla ticaretinin önüne geçmek ve bu tür kaçakçılığına karşı küresel düzeyde daha etkili politikalar geliştirmek, ekosistemlerin sürdürülebilirliğine katkıda bulunacaktır.
İstilacı yabancı türlerin ekosistemlere verdiği zararları en aza indirmek için önlemler almak ve öncelikli türleri kontrol altına almak, doğal ekosistemlerin dengesinin korunmasını sağlamak açısından hayati bir önem taşımaktadır. Ek olarak, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerinin ulusal ve yerel kalkınma planlarına, ekonomik stratejilere ve yoksulluk azaltma politikalarına entegre edilmesi, çevresel sürdürülebilirliği destekleyen uzun vadeli bir yaklaşım olacaktır.
Bu hedefin başarısını ölçmek için belirlenen göstergeler arasında ormanlık alanların toplam arazi içindeki payı, ekosistem ve biyolojik çeşitlilik açısından korunan alanların oranı, bozulmuş arazilerin oranı, tehdit altındaki türlerin durumu ve yasa dışı avlanmanın azaltılması gibi kriterler bulunmaktadır.
Karasal Yaşam hedefi, yalnızca doğal alanların korunmasını değil, aynı zamanda sürdürülebilir orman yönetimini desteklemeyi, biyolojik çeşitliliği artırmayı ve çevresel riskleri azaltmayı amaçlamaktadır. Küresel düzeyde ekosistemleri korumak için uluslararası iş birliklerinin artırılması, finansal kaynakların seferber edilmesi ve yerel toplulukların sürdürülebilir geçim fırsatlarına erişiminin sağlanması, sürdürülebilir kalkınma yolunda kritik bir rol oynamaktadır. Doğal ekosistemlerin korunması ve sürdürülebilir yönetimi, gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmak için kaçınılmaz bir sorumluluktur.
16.Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar
Sürdürülebilir kalkınma, yalnızca ekonomik büyüme ve çevresel sürdürülebilirlik ile değil, aynı zamanda barışçıl, kapsayıcı ve adil toplumların oluşturulmasıyla da doğrudan ilişkilidir. Şiddetin ve adaletsizliğin azaltılması, hukukun üstünlüğünün sağlanması, güçlü ve hesap verebilir kurumların oluşturulması, sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biridir. Bu doğrultuda, bireylerin temel haklarını koruyarak, eşit adalet sistemine erişimini sağlamak ve güvenli toplumlar inşa etmek, küresel düzeyde barış ve istikrar için kritik öneme sahiptir.

Şiddet ve suç oranlarının azaltılması, herkesin güvenli ve huzurlu bir yaşam sürebilmesini sağlamak için temel bir gerekliliktir. Çocukların istismar ve şiddetten korunması, insan kaçakçılığı ve çocuk işçiliği gibi insan hakları ihlallerinin önlenmesi, küresel adaletin sağlanması için alınması gereken öncelikli tedbirler arasındadır. Bununla birlikte, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele etmek, devlet kurumlarının hesap verebilirliğini artırmak ve vatandaşların yönetime duyduğu güveni sağlamak açısından hayati bir rol oynamaktadır.
Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve adalete erişimin yaygınlaştırılması, bireylerin haklarını savunabilecekleri güçlü yasal sistemlerin oluşturulmasını gerektirir. Bu kapsamda, adalet mekanizmalarının herkes için erişilebilir hale getirilmesi ve hukuki süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütülmesi, kapsayıcı toplumların gelişimi için önemlidir. Ayrıca, yasadışı finansal akışların ve organize suçların önlenmesi, küresel güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunacaktır.
Devlet yönetiminde şeffaflık, hesap verebilirlik ve kapsayıcılık ilkeleri, demokratik kurumların güçlenmesini sağlar. Bu doğrultuda, hükümetlerin tüm düzeylerinde etkili, katılımcı ve temsiliyetçi karar alma süreçleri oluşturulmalı, halkın yönetime aktif katılımı teşvik edilmelidir. Aynı zamanda, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası yönetişim mekanizmalarındaki tems
ili artırılarak, küresel karar alma süreçlerine daha adil bir katılım sağlanmalıdır.
Herkesin yasal haklardan faydalanmasını sağlamak adına, doğum kayıtları başta olmak üzere tüm bireylere yasal kimlik verilmesi, vatandaşlık haklarının korunması açısından önemlidir. Bunun yanı sıra, bilgiye erişim ve ifade özgürlüğünün korunması, demokratik toplumların temel ilkelerinden biridir. Bu nedenle, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve aktivistlerin güvenliğinin sağlanması, özgür ve bağımsız medya ortamlarının sürdürülmesi açısından kritik bir gerekliliktir.
Terör ve suçla mücadelede uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, barış ve güvenliği sağlamak adına ulusal kurumların kapasitelerinin artırılmasını gerekli kılmaktadır. Şiddeti ve ayrımcılığı önlemeye yönelik kapsayıcı yasa ve politikaların oluşturulması, toplumsal istikrarın korunması için atılması gereken önemli adımlardan biridir.
Bu hedefin başarısını ölçmek amacıyla belirlenen göstergeler arasında şiddet ve suç oranları, yolsuzluk seviyeleri, adalete erişim oranları, hukuki süreçlerin şeffaflığı, bilgiye erişim hakkı, insan hakları ihlalleri ve ayrımcılıkla mücadelede kaydedilen ilerleme gibi kriterler bulunmaktadır.
Barışçıl, adil ve güçlü kurumlara sahip toplumlar, yalnızca bireylerin güvenliğini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma ve küresel refahın korunmasına da katkıda bulunur. Bu nedenle, herkes için adil, kapsayıcı ve güvenli bir yaşam ortamı sağlamak, sürdürülebilir bir geleceğin inşası için vazgeçilmez bir unsurdur.
17.Amaçlar İçin Ortaklıklar
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşılabilmesi, küresel düzeyde işbirliği, ortak finansman mekanizmaları ve teknolojik kapasitenin güçlendirilmesi ile mümkündür. Bu doğrultuda, kamu ve özel sektörler, sivil toplum kuruluşları, uluslararası örgütler ve hükümetler arasında güçlü ortaklıklar kurularak ekonomik, sosyal ve çevresel kalkınma hedeflerinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Finans, teknoloji, kapasite artırımı, ticaret ve politika uyumu gibi alanlarda geliştirilecek stratejik ortaklıklar, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandıracak önemli araçlardır.
Finansal kaynakların harekete geçirilmesi, gelişmekte olan ülkelerin kendi gelir toplama kapasitelerini artırmalarını destekleyerek sürdürülebilir kalkınma için gerekli yatırımların yapılmasını sağlayacaktır. Vergi sistemlerinin güçlendirilmesi ve borç sürdürülebilirliğinin sağlanması, finansal istikrarı artırarak uzun vadeli kalkınmayı destekleyen unsurlar arasındadır. Ayrıca, resmi kalkınma yardımları ve doğrudan yabancı yatırımlar, özellikle en az gelişmiş ülkelerin ekonomik büyümesine ve altyapı yatırımlarına katkıda bulunmalıdır.

Teknoloji ve inovasyonun paylaşımı, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak adına kritik bir rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelere çevreye duyarlı teknolojilerin transfer edilmesi, dijital dönüşüm ve bilimsel kapasitenin artırılması, bu ülkelerin yeşil enerji, temiz üretim ve çevre dostu politikalar uygulayabilmesine olanak tanıyacaktır. Bilgi ve iletişim teknolojilerine erişimin artırılması da bilgi paylaşımını kolaylaştırarak küresel işbirliklerini güçlendirecektir.
Kapasite artırımı, özellikle daha az gelişmiş ülkelerde kamu yönetiminin ve sivil toplumun sürdürülebilir kalkınma hedeflerini uygulayabilmesi için hayati bir gerekliliktir. Bu doğrultuda, uluslararası işbirlikleri yoluyla kamu yönetimi, bilim, eğitim ve teknoloji alanlarında yetkinlik geliştirme çalışmaları teşvik edilmelidir.
Adil ve açık ticaret sistemlerinin teşvik edilmesi, gelişmekte olan ülkelerin küresel ticarette daha fazla söz sahibi olmalarını sağlayarak ekonomik büyümelerini destekleyecektir. Ticari engellerin azaltılması, gelişmekte olan ülkelerin ihracat kapasitelerinin artırılması ve gümrüksüz ticaret anlaşmalarının uygulanması, sürdürülebilir kalkınma sürecini hızlandıracak önemli faktörler arasındadır.
Politika ve kurumsal uyum, küresel makroekonomik istikrarı artırarak ülkeler arasındaki sürdürülebilir kalkınma işbirliğini güçlendirecektir. Uluslararası finansal kurumlarda gelişmekte olan ülkelerin karar alma süreçlerine daha fazla katılım göstermesi, küresel yönetimde daha adil bir temsil sağlanmasına katkıda bulunacaktır.
Çok paydaşlı işbirliklerinin teşvik edilmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasını hızlandıracaktır. Kamu-özel sektör ortaklıklarının desteklenmesi, ekonomik büyümenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine katkı sağlayarak daha geniş kitlelerin refah düzeyini artıracaktır.
Veri toplama, izleme ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınma sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlayarak ilerlemeyi değerlendirmeye yardımcı olacaktır. Ülkeler arasında kapsamlı veri paylaşımının artırılması, karar alma süreçlerini iyileştirecek ve küresel sürdürülebilir kalkınma politikalarının etkinliğini artıracaktır.
Sonuç olarak, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için küresel ortaklıkların güçlendirilmesi ve işbirliklerinin artırılması gerekmektedir. Finansal, teknolojik, ticari ve kurumsal alanlarda kurulacak işbirlikleri, ülkelerin sürdürülebilir büyüme politikalarını daha etkin uygulamalarına olanak sağlayarak daha kapsayıcı ve adil bir kalkınma sürecini destekleyecektir.

