"Gül Muştusu" Sezai Karakoç'un şiir türünde kaleme aldığı ve bu isimle kitap olarak basılan eseridir. İlk kez 1969 yılında Diriliş Yayınları'ndan müstakil formda çıkmıştır. Sonraki baskılarında "Taha'nın Kitabı" eseriyle birlikte çıkarılmıştır.

Sezai Karakoç (İnsicam Dergi)
İçerik ve Ana Tema
Gül Muştusu adlı şiir, on dört bölümden oluşmakta ve aşk teması etrafında şekillenen imgeler ile metaforlar üzerinden kurgulanmaktadır. Şiirdeki “gül” imgesi, yalnızca botanik bir unsur olarak değil, İslam geleneğinde Hz. Muhammed’i (sav) temsil eden sembolik anlamıyla da kullanılmaktadır. Bu kullanım, eserin dini ve kültürel referanslarını güçlendirmektedir. Sezai Karakoç, gül imgesi ile “diriliş” düşüncesi arasında doğrudan bir bağ kurmaktadır. Gül, bu bağlamda hem estetik bir güzellik unsuru hem de manevi uyanış ve yeniden doğuş fikrinin göstergesi olarak işlev görmektedir. Şairin güle yüklediği bu çok katmanlı anlam, onun edebi anlayışında gülün merkezi bir sembol olarak konumlandığını ortaya koymaktadır
Eserin Anlatım Biçimi ve Üslup
Gül Muştusu, günümüzde “modern mesnevi” olarak nitelendirilmektedir. Eser, okuyucuya gül etrafında şekillenmektedir. Şair, dirilişin ancak Hz. Muhammed’in (sav) çağrısına, tebliğine yönelmek ve bu yolu takip etmekle mümkün olabileceği inancını taşımaktadır. Bu inanç, Gül Muştusu’nda gül imgesi aracılığıyla ifade edilmektedir.
"Gül gelecek
Kıyamet demek gülün gelişi demek
Gül peygamber muştusu peygamber sesi
Doğunun açılan alınyazısı
Yırtılan kalbimin çile çiçeği"【1】

Sezai Karakoç - Kemal Özyurt çizimi (İnsicam Dergi)
Gül Muştusu ve Diriliş
Sezai Karakoç, Gül Muştusu’nda gülü “dirilişi” gerçekleştirecek kaynak olarak konumlandırmakta ve bu imgeye manevi anlamın yanı sıra yeni çağrışımlar yüklemektedir. Anlam dünyası bu çağrışımlarla derinleşen gül, şiirde Peygamber sesi, uygarlık, öz, bahar, Hızır fısıltısı, baharın salavatı, şerbet, sebil, namaz, ağaç, çocuk, haberci, hayat, güzellik, sevgi, tazelik ve doğum gibi unsurlarla ilişkilendirilmiştir.
Şiirde medeniyet tasavvuru da gül imgesi üzerinden “gül uygarlığı” ifadesiyle nitelenmektedir. Bu bağlamda Karacadağ, Dicle, Fırat, Kudüs, Mekke, Medine, Semerkand, Taşkent, Diyarbakır, Bağdat ve Şam gibi yer isimleri, hem metaforik anlamda hem de hakiki coğrafyalarla bağlantılı olarak anılmıştır. Böylece gül, hem kültürel hem coğrafi hem de medeniyet boyutlarını kapsayan çok yönlü bir sembol haline gelmektedir.
"Dicle’yle Fırat arasında
İpekten sedirlerinde Kur’an okunan
Açık pencerelerinden gül dolan
Güneşin beyaz köpüklerinde yanmış
Bir şehir bir eski kanatlar ülkesi
Ölüm kıyısında bahar bekleyen
Gül ağacından tabut yapıp içine giren
Ülke"【2】

Şiirler II - Taha'nın Kitabı Gül Muştusu


