Sosyolog ve düşünür Vilfredo Pareto’nun siyaset teorisine bıraktığı en kışkırtıcı cümlelerden biri: “Tarih bir elitler mezarlığıdır.”
Bu ifade öylesine söylenmiş değildir. Çağının çok ötesinde siyaset sosyolojisinin temeline bir kazık gibi oturmuştur. Pareto, bu sözle iktidarın doğasına dair bir tespitte bulunur. Ona göre tarih, halkların değil, yöneten azınlıkların, yani elitlerin ardı ardına sahneye çıkıp sonra indiği bir döngüler toplamıdır. İktidar değişir, isimler değişir, semboller değişir ama yönetenlerin varlığı ve azınlık oluşu asla değişmez.

Mezarlık. (Görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur.)
Pareto’nun dünyasında demokrasi, iktidarın halka yayılması anlamına gelmez. Halk için demokrasi Pareto’nun dünyasında pek de bir şey ifade etmez. Seçimler, çoğunluğun kaderini belirlemesinden çok, hangi azınlığın yöneteceğine karar verilen bir prosedürden ibarettir. Halk yönetmez, yalnızca yöneticilerini yeniler. Bu nedenle iktidar, hiçbir zaman toplumun geneline eşit biçimde dağılmaz. Enerji, para, kaynaklar, eğitim, sanat ve en önemlisi karar verme gücü, her dönemde küçük bir grubun elinde yoğunlaşır.
Pareto’ya göre elit, “iyi” olduğu için iktidarda değildir, güçlü olduğu için oradadır. Kendi alanında en yüksek kapasiteye, en fazla etkiye ve en güçlü organizasyon yeteneğine sahip olanlar, doğal olarak yönetici konuma yükselir. Bu yükseliş, bir hak ediş değil, bir sonuçtur.
İktidarın cazibesi ise Pareto’ya göre rasyonel gerekçelerle açıklanamaz. İnsan davranışlarının temelinde akıldan çok içgüdüler vardır. Pareto bu içgüdülere “tortular” adını verir. Yönetme arzusu, güç isteği ve hakim olma eğilimi bu tortuların en merkezindedir. Rasyonel değillerdir, ispatlanamazlar, değişmezler, bastırılamazlar. İnsan doğasının değişmeyen sabit parçalarıdır.
Bu ham, cahil ve çıplak iktidar arzusu, toplumsal alanda kendini doğrudan göstermez. Üzerine ideolojik bir örtü çekilir. Pareto bu örtüleri “türevler” olarak adlandırır. Din, ideoloji, ahlak, vatan, halk iradesi, özgürlük söylemi… Bunların tamamı, iktidar arzusunun kabul edilebilir kılınması için kullanılan meşrulaştırıcılardır. Elitler, yönettiklerini yani halkı ikna etmek için bu anlatılara ihtiyaç duyar. Böylece iktidar, “haklı” ve “kaçınılmaz” görünür.
“Tarih bir elitler mezarlığıdır” cümlesi, bu noktada bir anlam kazanır. Çünkü hiçbir elit grubu sonsuza kadar iktidarda kalamaz. Zamanla gevşerler, dinamizmlerini kaybederler, mevcut düzeni sürdürmekten başka bir şey düşünemez hale gelirler. Bu yıpranma, kaçınılmaz olarak yeni bir elit grubunun doğuşunu tetikler.
Yeni gelenler genellikle daha enerjik, daha saldırgan, daha heyecanlı ve daha iddialıdır. Mevcut elitlerin kurduğu düzeni eleştirir, onların kullandığı örtüleri etkisizleştirir ve kendi meşruiyet anlatılarını üretirler. Bazen bu değişim çok serttir. Bazen sessiz ve içten içe perdenin arkasında gerçekleşir. Sonuç aynıdır: Eski elit mezarlığa gömülür, yenisi sahneye çıkar.
Pareto’ya göre tarih ilerlemez, dönüp durur. O yüzden “değişim” bir gelişme vaadi taşımaz, yalnızca bir yer değiştirmedir. Mezarlık büyür ama elitler hiç tükenmez. Rahatsız eder bu bakış açısı. Çünkü değişime yönelik umutlarımızı yerle bir eder. Hiçbir elit özünde nihai bir özgürlük, adalet ve eşitlik vadetmez. Pareto’nun dünyasında tarih, ilerlemenin değil, güç ilişkilerinin sahnesidir.
Belki de bu yüzden 100 yıl sonra hala sarsıcıdır. Çünkü aradan geçen onca zamana rağmen, iktidarın dili değişse de yapısı tanıdık kalır. Elitler ölür, yerlerine yenileri gelir. Mezarlık sessizce genişler.

