Köken
Arapça kökenli bir kelimedir. “C-z-y” kökünden türemiş olan “tecezzi”, “bir şeyin bölünmesi, parçalara ayrılması” anlamına gelir. Osmanlı Türkçesi döneminde felsefi metinlerde, kelâm ilminde ve mantık kitaplarında yaygın biçimde kullanılmıştır. Modern Türkçede daha çok akademik ve kavramsal bağlamda kullanılmaktadır.
Kullanım Alanları
Felsefe: Özellikle metafizik ve varlık felsefesinde, bir şeyin bölünebilir olup olmadığı, tecezzi kavramı üzerinden tartışılır.
Tasavvuf: İlahi hakikatlerin çokluk âleminde parça parça tezahür etmesi tecezzi ile ifade edilir.
Mantık: Kavramların analizinde, bütünü oluşturan parçaların ayrı ayrı değerlendirilmesi anlamında geçer.
İslam Kelamı: Allah’ın sıfatları konusunda, “tecezzi kabul etmez” ifadesiyle Allah’ın bölünmezliği vurgulanır.
Günlük Akademik Dil: Bilimsel veya kavramsal bir bütünün analitik yöntemle incelenmesinde mecazî biçimde kullanılır.
Alt ve Yan Anlamlar
Fiziksel bölünme: Maddi bir bütünün somut parçalar hâline gelmesi.
Zihinsel/parçalı kavrayış: Bir fikrin, anlamın ya da hükmün ayrı ayrı ele alınması.
Ontolojik bölünme: Bir varlığın mahiyet itibarıyla parçalanabilir olup olmadığının felsefî tartışması.
Teolojik ret: İlahi olanın parçalanamayacağı fikriyle tecezzinin reddi.
Sembolizm: Birliğin içinden gelen çeşitliliğin çoklukla ifadesi.
Örnek Cümleler
“Cisimlerin tecezzisi, onları daha iyi anlayabilmek için gereklidir.”
“Tasavvuf ehline göre, Hak tecezzi etmeden âlemde tecelli eder.”
“Bir kavramın doğru anlaşılması için önce tecezzi yoluyla analiz edilmesi gerekir.”
“Felsefede ‘basit varlık’ tecezzi kabul etmeyen mutlak varlıktır.”
“İlim, hakikatin tecezzisiyle başlayan bir keşif yolculuğudur.”






