Ters lale (Fritillaria), zambakgiller (Liliaceae) ailesine ait, çok yıllık, soğanlı, otsu bir bitki türüdür. Çiçeklerinin çan şeklinde olmasıyla bilinen bu bitki, Anadolu'da baharın gelişini simgeler.
Morfolojik Özellikleri
Ters lale (Fritillaria), zambakgiller (Liliaceae) ailesine ait, çok yıllık ve soğanlı bir bitki türü olup, adını lalenin dik duruşunun aksine yere doğru sarkmasından alır. Bu morfolojik özelliği "ağlayan gelin" veya "ağlayan lale" gibi isimlerle de anılır. Otsu bir yapıya sahip olan bu bitkinin boyu, türüne göre değişiklik göstermekle birlikte, genellikle 60 ila 80 santimetre arasında uzayabilir; bazı türleri 75 cm'ye kadar ulaşabilmektedir. Bitkinin gövdesindeki her bir dalda çoğunlukla altı adet çan şeklinde çiçek ters bir şekilde büyüyerek aşağı doğru sarkar. Yere doğru sarkan bu çiçek kümesinin hemen üzerinde, bitkinin tepesinde taç şeklinde bir yaprak topluluğu yer alır. Ters laleler, sarı, mor, kahverengi, yeşil ve kırmızı başta olmak üzere farklı tonlarda çiçekler açabilir. Bu çiçeklerde bazen damalı desenler veya işaretler de görülebilirken, yabani formları baskın olarak turuncu veya kırmızı renklidir.
Ters Laleler (Anadolu Ajansı)
Yayılışı ve Habitatı
Ters laleler (Fritillaria), kuzey yarımkürenin ılıman iklim kuşağında doğal olarak yetişen, dünya genelinde yaklaşık 170 civarında türü bulunan çok yıllık soğanlı bitkilerdir. Türkiye, bu cins için öneme sahip üç ana genetik çeşitlilik merkezinden biridir ve bu özelliğiyle biyolojik açıdan öne çıkar. Bitkinin yayılışı Anadolu'dan başlayarak doğuya doğru İran, Afganistan, Pakistan ve Himalayalar gibi Asya ülkelerine kadar uzanır. Küresel dağılımda, Amerika Birleşik Devletleri'nin batısında 22 tür, Yunanistan ve İran'da 27'şer tür ve Çin'de 26 tür yetişmekte olup, Türkiye tek başına 57 ters lale türüne ev sahipliği yapmaktadır. Komşu ülkelerle birlikte düşünüldüğünde ise toplam 101 türün bu bölgede bulunduğu tespit edilmiştir. Türkiye'deki 57 türün 34'ü, başka bir yerde yetişmeyen, ülkeye özgü (endemik) türlerdir. Türkiye'nin iklimsel yapısı ile jeomorfolojik koşulları, Ters Laleyi bir genetik çeşitlilik merkezi haline getirmiştir. Ters Laleler, doğada dağlık ve değişken iklimin hüküm sürdüğü bölgeleri tercih eder. Türkiye'de Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde görülür. Doğal yaşam alanları arasında Hakkari (gen merkezi ve ana vatanı olarak bilinir), Tunceli, Afşin, Şırnak, Erzurum ve Adıyaman gibi şehirler yer alır. Van Gölü'nü çevreleyen dağların eteklerinde ve Gevaş ilçesine bağlı pek çok köyde bu çiçeklere rastlanmaktadır. Genellikle 1400 ila 2500 metre arasındaki yüksek rakımlı, karlı dağ zirvelerinden filizlenerek baharın habercisi olurlar. Ayrıca, köstebek ve fare gibi hayvanların toprağı havalandırdığı, korunaklı ve humuslu topraklarda sık ve sağlıklı bir şekilde büyüdükleri gözlemlenmiştir.
Doğada Yer Alan Ters Laleler (Anadolu Ajansı)
Efsane ve Kültürel Önemi
Halk arasında bilinen "ağlayan lale" isminin kaynağı, tarihsel ve dini efsaneye dayanmaktadır. Bu efsaneye göre, geçmişte Hakkari bölgesinde yaşamış olan Asuriler, ters lalenin sabahın erken saatlerinde çiçeklerinin göbeğinden su yayması olayına mistik bir anlam yüklemişlerdir. Hristiyan inancında bu "ağlama" hali, Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi üzerine annesi Meryem Ana'nın döktüğü gözyaşlarıyla özdeşleştirilir.
Koruma Durumu ve Tehditler
Ters lale, sadece Türkiye için değil dünya çapında hassas çiçek türlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Türkiye'deki türleri, nesli tehlike altında veya hassas cinsler kategorisinde sınıflandırılmıştır. Ters laleyi koruma altına almak amacıyla Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından resmi koruma tedbirleri uygulanmaktadır. Bitkinin varlığını sürdürmesini sağlayan ve yer altında korunaklı bir parça olan soğanının (rizomunun) doğadan izinsiz olarak toplanması, kaçakçılığın ve türlerin yok olmasının önüne geçmek için idari para cezalarına tabidir. Bu cezaların miktarı caydırıcılık ilkesiyle belirlenmiş olup, yaklaşık olarak 570 bin lira civarındadır. Ancak tüm bu yasal korumalara rağmen, Türkiye'deki ters lale cinsleri için tehditler, hâlâ insan faktöründen kaynaklanan kaçak toplama faaliyetleri ve doğal yaşam alanlarında kontrolsüz otlatmadır. Bu tehditlerin, endemik türlerin ve genetik çeşitliliğin yok olmasına yol açmaması için ilgili kurumlar tarafından koruma ve araştırma çalışmaları yürütülmektedir. Ayrıca, bitkinin sadece doğal yaşam alanlarında değil, ticari amaçlarla tarlalarda da yetiştirilebilmesini sağlamak ve üzerindeki doğal baskıyı azaltmak amacıyla cinsin ıslahı üzerine bilimsel çalışmalar da devam etmektedir.