Mısırlı yazar Necîb el-Kîlânî’nin Türkistan Geceleri (Leyali Türkistan) adlı eseri, 1931-1951 yılları arasında Türkistan coğrafyasında meydana gelen bağımsızlık mücadelelerini ve halkın direniş öyküsünü ele alan bir romandır. Roman, edebiyat ve tarih disiplinlerini birleştirerek, sadece Doğu Türkistan’ın değil, tüm İslam dünyasının yaşadığı trajedilere ışık tutmayı amaçlamaktadır.

Yapay Zekâ Perspektifinden Türkistan Geceleri
Romanın Konusu ve Yapısı
Türkistan Geceleri, yazarın Mekke’de Mustafa Murat Hazret adlı bir Doğu Türkistanlı direnişçi ile tanışmasıyla başlar. Mustafa Murat Hazret, yaşadığı trajedileri ve halkının bağımsızlık mücadelesini Necîb el-Kîlânî’ye anlatır. Roman boyunca, bireysel hikâyesi ile Türkistan halkının toplumsal mücadelesi birbirine paralel bir şekilde işlenir.
Eserde, 1931 yılında Kumul’da (Hami) Çinli valilerin kötü muameleleri ve zulümleri üzerine patlak veren Hoca Niyaz Hacı liderliğindeki isyan temel bir dönüm noktası olarak aktarılmaktadır. Çin’in yanı sıra Sovyetler Birliği’nin de bu bağımsızlık hareketlerini bastırmak için Çin’e destek verdiği anlatılmaktadır. Roman, Hoca Niyaz ve Osman Batur gibi liderlerin hem karizmatik kişilikleri hem de gönüllü savaşçılara önderlik ederek direnişi örgütlemeleri açısından kahramanlıkla anılmalarını sağlamaktadır.
Romanın sonunda, Doğu Türkistan halkı düşmanlarının yoğun baskısı altında Keşmir’e kaçmaya karar verir. Ancak çok az kişi bu zorlu göçten sağ çıkabilir. Göçün temel nedenlerinden biri, özellikle Mao Zedung’un 1949’daki komünist devriminden sonra Çin’in, Doğu Türkistan halkına yönelik kültürel yok etme politikalarını daha da yoğunlaştırmasıdır. Bu süreçte, halk can güvenliği sağlamak için başka ülkelere sığınmayı tercih eder. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin gibi önemli liderlerin Türkiye’ye ulaşma çabaları, romanda işlenen tarihsel gerçeklerin önemli bir parçasıdır. Ancak göç eden yaklaşık 2000 kişiden sadece bir kısmı Türkiye’ye varabilmiştir.
Eserin Temaları ve İdeolojik Mesajları
Roman, tarihî bir anlatı olmanın ötesinde siyasal bir boyut taşır. Türkistan’daki işgallerin ve zulümlerin etkilerini gözler önüne seren eser, halkın asimile edilme çabalarını, sosyalist rejimlerin dini ve kültürel değerleri yok etmeye yönelik politikalarını sert bir şekilde eleştirmektedir. Yazar, roman boyunca ateizmin ideolojik dayanağı olan komünizme ve onun Türkistan halkı üzerindeki yıkıcı etkilerine hicivsel bir üslupla yaklaşmıştır.
Necîb el-Kîlânî’nin romanlarında sıkça görülen "organize kötülük" teması, bu eserde de belirgin şekilde hissedilmektedir. Rus ve Çin işgalleri, yazarın zihinsel olarak Soğuk Savaş yıllarında şekillenen sosyalizm karşıtı bakış açısıyla kurgulanmıştır. Romanın başkahramanı Mustafa Murat Hazret, halkının yaşadığı acıları anlatırken, Türkistan Müslümanlarının “kendi özüne” dönmesi gerektiğini vurgular. Bu ideolojik mesaj, romanın tüm olay örgüsüne sinmiş bir bilinçaltı çağrı niteliği taşır.
Tarihî Gerçeklik ve Edebî Kurgu
Roman, tarihî gerçeklik ile edebî kurguyu dengeli bir şekilde harmanlar. Hoca Niyaz ve Osman Batur gibi liderlerin tarihî kimlikleri, eser içinde direnişin sembolü olarak işlenir. Mustafa Murat Hazret’in Necîb el-Kîlânî’ye anlattığı hikâyeler, bireysel bir trajediyi değil, bir milletin direniş destanını yansıtır. Mustafa Murat’ın şu sözleri, bu bağlamda romanın ana fikrini özetler: “Yenildik Necmetülleyl, yenildik. Ama kaybetmedik. Ben varsam, sen varsan ve Hoca Niyazlar büyüyorsa gecenin karanlık örtüsü kıpırdıyor demektir.”
Romanda, sadece büyük olaylara değil, bireylerin günlük yaşamlarındaki trajedilere de yer verilmiştir. Türkistan coğrafyasındaki küçük mutluluklar, büyük acılarla birlikte işlenmiş; halkın kültürel kimliğine ve tarihine olan bağlılığı vurgulanmıştır. Çin asimilasyon politikalarının etkileri, özellikle Türk kadınlarının zorla evlendirilmeleri gibi trajik detaylarla gözler önüne serilmiştir. Necmetül Leyl karakteri, bu baskının bireysel bir örneği olarak sunulmuştur.
Eserin Önemi ve Yazarın Perspektifi
Türkistan Geceleri, Türkistan halkının direniş öyküsünü edebî bir metin üzerinden uluslararası arenaya taşıyan önemli bir eserdir. Eserin siyasal mesajları, İslam dünyasının diğer bölgelerine yönelik bir eleştiri de barındırır. Roman, Müslüman ülkelerin Doğu Türkistan’daki zulümlere ilgisiz kalmasını eleştirirken, yazarın şu sözüyle dikkat çeker: “Hac, Müslümanların üzerine, geldikleri şekilde gitmeleri için mi farz olmuş? Hiç sanmıyorum!”
Yazarın tarihî gerçeklikleri anlatırken kullandığı edebî üslup, romanın evrensel bir anlam taşımasını sağlamıştır. Direnişi anlatan destansı üslubu ve ideolojik duruşu, eseri sadece bir tarih kitabı olmaktan çıkarıp, hem bireysel hem de toplumsal bir sorgulama metni haline getirmiştir.
Necîb el-Kîlânî’nin Türkistan Geceleri, Doğu Türkistan halkının tarihî mücadelesini, kültürel asimilasyon karşısındaki direnişini ve insanî trajedilerini ele alan bir yapıttır. Eser, bir milletin mücadelesine tanıklık etmekle kalmaz; İslam dünyasının kolektif bilincini sorgulayan ve harekete geçmeye çağıran bir metin olarak değerlendirilmelidir. Roman, edebiyat ile tarih arasındaki sınırları zorlayarak, bireyin ve toplumun karşılaştığı zulümleri ve bunlara karşı verilen mücadeleyi, evrensel bir duyarlılıkla okuyucuya ulaştırmayı başarmıştır.


