Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası (UIİM), 1908-1911 yılları arasında yayımlanan, Türkiye'deki ilk liberal ve sosyal bilimler dergisidir. II. Meşrutiyet döneminin fikri atmosferinde iktisadi ve içtimai meseleleri ele alarak, Osmanlı düşünce hayatına önemli katkılarda bulunmuştur.
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'na Genel Bakış
Derginin Tanımı ve Önemi
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası (UİİM), Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yayımlanmaya başlayan önemli bir düşünce dergisidir. Türkiye'de yayımlanan ilk liberal dergi olma özelliği taşımakta olup, aynı zamanda sosyal bilimler alanında Türkçe yayımlanan ilk süreli yayınlardan biridir. Dergi, özellikle iktisadi ve toplumsal sorunları ele alarak Osmanlı aydınları arasında yeni fikirlerin yayılmasına ve tartışılmasına zemin hazırlamıştır.
Yayın Tarihleri ve Sayısı
Derginin ilk sayısı 15 Kânun-ı Evvel 1324 (28 Aralık 1908) tarihinde yayımlanmıştır. Yayın hayatına 14 Mart 1911 tarihine kadar devam etmiş ve toplamda 27 sayı olarak okuyucuyla buluşmuştur. Milli Kütüphane'deki son sayısı 3. ciltle birlikte 1 Mart 1327 (1911) tarihini taşımaktadır.
Türkiye'deki İlk Liberal ve Sosyal Bilimler Dergisi Niteliği
UİİM, Türkiye'de sosyolojiye ciddi ve belirgin bir vurgu yapan ilk süreli yayın olma niteliği taşır. Dergi, içerdiği iktisadi ve sosyal bilimler üzerine makalelerle, Batı'daki bilimsel gelişmeleri Osmanlı düşünce dünyasına aktarmada öncü bir rol oynamıştır. Genel bir yaklaşımla, Türkiye'deki ilk liberal dergi olarak nitelendirilmektedir. Özellikle kurucularından Mehmed Cavid Bey'in yazılarında ekonomik liberalizmi savunması bu nitelikte önemli bir paya sahiptir. Ancak, diğer kurucular Ahmed Şuayb ve Rıza Tevfik Beylerin düşüncelerinin "tam anlamıyla liberal" olarak nitelendirilmesinin genellemeci bir yaklaşım olabileceği de belirtilmiştir. Dergi, iktisadi ve içtimai sorunları bağımsız bir disiplinler arası yaklaşımla incelemesiyle öne çıkmıştır.
Tarihsel ve Toplumsal Arka Plan
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'nın yayınlandığı dönem, Osmanlı İmparatorluğu için büyük değişimlerin ve çalkantıların yaşandığı bir süreç olan II. Meşrutiyet Dönemi'ne denk gelmektedir. Bu dönem, derginin içeriğini ve misyonunu derinden etkileyen önemli tarihsel ve toplumsal dinamiklere sahiptir.
Meşrutiyet Dönemi ve Fikri Ortam
II. Meşrutiyet'in ilanı (1908), Osmanlı toplumunda özgürlük ve anayasal yönetim beklentilerini yükseltmiş, aynı zamanda siyasi ve fikri tartışmaların yoğunlaştığı bir ortam yaratmıştır. Bu dönemde birçok yeni gazete ve dergi yayın hayatına girmiş, farklı ideolojiler ve düşünce akımları kendilerine ifade alanı bulmuştur. Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası da bu zengin fikri ortamın bir ürünüdür. Derginin ortaya çıktığı bu çevre, Osmanlı aydınlarının Batı'daki bilimsel ve felsefi gelişmeleri takip etme ve bunları kendi toplumlarının sorunlarına uygulama çabalarının bir yansımasıdır. Özellikle devletin çöküşünü engelleme ve büyük sosyal sorunlara çözüm bulma önceliğiyle hareket eden aydınlar, sosyoloji bilimini doğrudan kaynağından (Fransa) alarak Türk toplum yapısına uygulamayı hedeflemişlerdir.
Osmanlı Devleti'nin Batılılaşma Süreci ve Ekonomik Gerilemesi
Tanzimat Dönemi'nden itibaren hız kazanan Batılılaşma hareketleri, II. Meşrutiyet'te de devam etmiştir. Osmanlı aydınları, Batı'daki bilimsel, teknolojik ve sosyal gelişmeleri yakından takip ederek, imparatorluğun içinde bulunduğu bunalımdan kurtulmak için çareler aramışlardır. Bu süreçte Batı'dan alınan fikirlerin başında ekonomik ve sosyal düşünceler gelmekteydi. Ancak imparatorluk, özellikle dış borçlar ve ekonomik bağımlılık gibi ciddi ekonomik sorunlarla boğuşmaktaydı. Bu durum, dergide iktisadi konuların ağırlıklı olarak ele alınmasına ve farklı iktisat politikaları üzerine yoğun tartışmalar yürütülmesine zemin hazırlamıştır.
Sosyoloji Biliminin Türkiye'ye Girişi ve Gelişimi
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, Türkiye'de sosyoloji biliminin gelişimi açısından bir dönüm noktasıdır. Her ne kadar Türkiye'deki ilk sosyoloji dersi 1914'te Darülfünun'da Ziya Gökalp tarafından verilmişse de, sosyoloji ile temas eden düşünürlerin ve onların etkinliklerinin 1914'ten çok daha önce başladığı belirtilmektedir. Dergi, yayımlandığı dönemde sosyolojiye "ciddi ve belirgin bir vurgu" yaparak, toplumsal sorunları bilimsel bir yöntemle inceleme geleneğinin ilk örneklerini sunmuştur. Bu dergi, Osmanlı'da sosyolojik düşüncenin kaynaklarından biri olarak kabul edilmekte ve Batı'dan alınan sosyolojik teorilerin (özellikle Pozitivizm ve Evrimci sosyoloji) Osmanlı toplumuna uyarlanması çabalarına öncülük etmiştir. Dergi, toplumsal sorunların diğer süreli yayınlarda birer çeşitleme olarak yer almasının aksine, bu derginin iki önemli çıkış noktasından birini toplumsal sorunların teşkil ettiğini açıkça belirtmiştir.
Kurucular ve Önemli Katkıda Bulunanlar
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'nın yayın hayatına başlamasında ve içerik çizgisini belirlemesinde üç anahtar isim öne çıkmaktadır: Mehmed Cavid Bey, Ahmed Şuayb ve Rıza Tevfik Bey. Bu isimler, derginin iktisadi ve sosyal bilimler alanındaki liberal ve pozitivist yaklaşımlarını şekillendirmişlerdir.
Mehmed Cavid Bey (Maliye Nazırı)
Derginin kurucu isimlerinden biri olan Mehmed Cavid Bey, özellikle teorik anlamda ve ağırlıklı olarak ekonomi alanında liberalizmi savunan yazılarıyla öne çıkmıştır. Onun liberal iktisat görüşleri, derginin "Türkiye'deki ilk liberal dergi" olarak nitelendirilmesinde önemli bir paya sahiptir. Cavid Bey'in liberalizmi, yazılarında daha çok ekonomik alanda kendini göstermiştir. Dönemin önemli devlet adamlarından biri olarak, Maliye Nazırı görevini de üstlenmiş olması, onun ekonomik görüşlerinin dergi aracılığıyla kamuoyuna aktarılmasında etkili olmuştur.
Ahmed Şuayb (Yayınları ve Entelektüel Katkıları)
Derginin diğer önemli kurucularından Ahmed Şuayb, düşünceleriyle dergiye katkıda bulunmuştur. Kaynaklarda belirtildiği üzere, onun ileri sürdüğü düşüncelerin "tam anlamıyla liberal" olduğunu söylemek "oldukça genellemeci bir yaklaşım" olarak değerlendirilse de, kendisi derginin entelektüel derinliğine katkı sağlamıştır. Ahmed Şuayb'ın genel düşünce yapısı ve etkisi, Mehmed Cavid Bey'in liberal iktisadi duruşuna ek olarak derginin çok boyutlu fikri yapısını oluşturmuştur.
Rıza Tevfik (Bölükbaşı) (Filozof)
Derginin kurucuları arasında yer alan Rıza Tevfik Bey de, felsefi ve sosyolojik görüşleriyle dergiye önemli katkılar sunmuştur. Tıpkı Ahmed Şuayb gibi, Rıza Tevfik Bey'in düşüncelerinin de salt liberalizmle sınırlandırılmasının genellemeci olabileceği ifade edilmiştir. Bir filozof kimliğiyle, özellikle dönemin sosyal bilimler alanındaki tartışmalarına derinlik katmıştır.
Diğer Önemli Yazarlar ve Düşünürler
Kaynaklarda bu üç ismin yanı sıra doğrudan başka önemli yazarların isimleri belirtilmemiştir. Ancak derginin dönemin önde gelen düşünürlerinin makalelerine yer verdiği ve bu sayede farklı bakış açılarının tartışıldığı bir platform sunduğu anlaşılmaktadır.
Dergideki İdeolojik ve Felsefi Yaklaşımlar
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, II. Meşrutiyet Dönemi'nin karmaşık fikri yapısını yansıtan, farklı ancak birbiriyle ilişkili ideolojik ve felsefi yaklaşımları bünyesinde barındırmıştır. Bu yaklaşımlar, derginin iktisadi ve toplumsal sorunlara getirdiği çözüm önerilerinin temelini oluşturmuştur.
Dergi, "Türkiye'deki ilk liberal dergi" olarak nitelendirilmektedir. Özellikle kurucu isimlerinden Mehmed Cavid Bey'in yazılarında teorik anlamda ve ağırlıklı olarak ekonomi alanında liberalizmi savunduğu belirtilmiştir. Ancak diğer kurucular Ahmed Şuayb ve Rıza Tevfik Beylerin yazılarında ileri sürdükleri düşüncelerin "tam anlamıyla liberal" olduğunu söylemenin genellemeci bir yaklaşım olabileceği de vurgulanmıştır. Bu durum, derginin liberalizm anlayışının tek boyutlu olmadığını, farklı yorumları içerebildiğini göstermektedir. Liberal iktisat politikaları, serbest piyasa ekonomisi, yabancı sermayenin rolü gibi konular derginin temel tartışma alanlarından olmuştur.
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'nın sosyolojik yaklaşımında pozitivizmin etkileri açıkça görülmektedir. Dergi, toplumsal sorunların bilimsel yöntemlerle, pozitif bilim anlayışıyla incelenmesi gerektiğini savunmuştur. Dönemin aydınları, toplumu bir laboratuvar gibi ele alarak, sorunlara bilimsel ve rasyonel çözümler bulma arayışında olmuşlardır. Bu yaklaşım, sosyolojinin Türkiye'deki ilk gelişim evrelerinde de etkili olmuş, toplumsal gerçekliğin gözlem ve deneylerle anlaşılması gerektiği fikrini yaygınlaştırmıştır.
Dergide evrimci düşüncenin ve özellikle Herbert Spencer'ın "sosyal Darwinizm" olarak bilinen fikirlerinin etkileri bulunmaktadır. Toplum, canlı bir organizma gibi ele alınmış, sürekli bir gelişim ve ilerleme içinde olduğu düşüncesi benimsenmiştir. Bu evrimci bakış açısı, toplumsal değişimi doğal bir süreç olarak görmüş ve değişimin yasalarını anlamaya yönelik bir çaba olarak sosyolojiye yönelimi teşvik etmiştir. "Mücadele-i Hayatiye ve Tekâmül-i Cemiyet" (Hayat Mücadelesi ve Toplumun Tekamülü) gibi konular dergide ele alınarak bu evrimci perspektif işlenmiştir.
Dergideki bazı düşünürler, toplumu bir organizma gibi gören "organismik" bir yaklaşıma sahip olmuşlardır. Bu perspektif, toplumun bireylerin toplamından daha fazlası olduğunu, kendi içinde işleyen bir bütünlüğe sahip olduğunu savunur. Toplumdaki kurumlar ve ilişkiler, bir organizmanın organları gibi birbirine bağlı ve işlevsel olarak görülmüştür. Bu anlayış, toplumsal düzenin ve dayanışmanın önemini vurgularken, aynı zamanda toplumsal mühendislik ve reform çabalarına da zemin hazırlamıştır.
Dergide birey ve toplum ilişkisi de önemli bir tartışma alanı olmuştur. Liberal düşüncenin etkisiyle bireysel özgürlük ve haklar vurgulanırken, aynı zamanda toplumsal düzen ve devletin rolü de göz ardı edilmemiştir. Özellikle sosyolojik yaklaşımlar, bireyin toplumsal yapılar içindeki yerini ve toplumsal faktörlerin birey üzerindeki etkilerini incelemiştir. Derginin temel amaçlarından biri, toplumsal sorunları ele alırken bireysel özgürlükleri koruma ile toplumsal yapının güçlendirilmesi arasında bir denge kurmaktı.
Genel olarak, Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, Batı'dan alınan liberalizm, pozitivizm ve evrimcilik gibi ideolojik ve felsefi akımları Osmanlı toplumunun kendine özgü koşulları içinde yorumlayarak, dönemin entelektüel tartışmalarına önemli bir katkı sağlamıştır.
İktisat Politikası Tartışmaları
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, II. Meşrutiyet Dönemi'nin ekonomik sorunlarına çözüm arayışları bağlamında çeşitli iktisat politikası tartışmalarına ev sahipliği yapmıştır. Dergi, özellikle liberal iktisat görüşlerinin savunulduğu bir platform olmasının yanı sıra, "Milli İktisat" gibi farklı yaklaşımlara da yer vermiştir.
Liberal İktisat Politikaları
Oluşumu ve Temsilcileri
Dergi, genel bir yaklaşımla "Türkiye'deki ilk liberal dergi" olarak nitelendirilmektedir. Bu liberal yaklaşımın en önemli temsilcisi, derginin kurucularından ve Maliye Nazırı olan Mehmed Cavid Bey'dir. Cavid Bey, özellikle teorik anlamda ve ağırlıklı olarak ekonomi alanında liberalizmi savunmuştur.
Yabancı Sermaye ve Kalkınma İlişkisi
Liberal iktisatçıların önemli bir kısmı, Osmanlı ekonomisinin kalkınması için yabancı sermayenin ülkeye girişini desteklemiştir. Bu görüşe göre, yabancı sermaye hem teknoloji transferini sağlayacak hem de sermaye birikimini artırarak ekonomik büyümeyi hızlandıracaktı.
Liberal İktisat Politikalarına Yönelik Eleştiriler
Dergi liberal bir çizgide olmasına rağmen, liberal iktisat politikalarına yönelik eleştirilere de yer verilmiştir. Özellikle dönemin "Milli İktisat" taraftarları, yabancı sermayenin kontrolsüz girişinin ve serbest ticaretin Osmanlı ekonomisini dışa bağımlı hale getireceğini ve yerli sanayiyi engelleyeceğini savunmuşlardır.
Milli İktisat Politikaları
Yükselişi ve Önemli Temsilcileri
II. Meşrutiyet Dönemi'nde, liberal iktisada alternatif olarak "Milli İktisat" düşüncesi önem kazanmıştır. Yusuf Akçura ve Tekinalp gibi isimler bu akımın önemli temsilcilerindendir. Milli İktisat, Osmanlıcılık ve İslamcılık gibi ideolojilerin yanında, Türkçülük ideolojisinin ekonomi alanındaki yansıması olarak ortaya çıkmıştır.
Koruyucu ve Teşvik Edici Politikalar
Milli İktisat taraftarları, yerli sanayinin ve üretimin korunması ve teşvik edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Bu bağlamda, gümrük vergilerinin artırılması, yerli tüccarların desteklenmesi ve devletin ekonomiye daha aktif müdahale etmesi gibi koruyucu ve teşvik edici politikalar önerilmiştir.
Yerli ve Yabancı Sermaye Ortaklığı
Milli İktisatçılar tamamen yabancı sermayeye karşı olmamakla birlikte, yabancı sermayenin yerli sermaye ile ortaklık kurması ve belirli kısıtlamalara tabi olması gerektiğini savunmuşlardır. Amaç, ulusal çıkarları ön planda tutarak dengeli bir ekonomik kalkınma sağlamaktı.
Sosyalist İktisat Düşünceleri ve Eleştirisi
Kaynaklarda Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'nın ağırlıklı olarak liberal ve milli iktisat tartışmalarına odaklandığı görülmektedir. Sosyalist iktisat düşüncelerine ilişkin doğrudan ve ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır. Dergi, toplumsal sorunlara çözüm arayışında olsa da, bu arayışın temelinde liberal ve milliyetçi iktisadi yaklaşımlar yatmaktadır. Sosyalist düşüncelere yer verilmişse bile, bu daha çok eleştirel bir bağlamda veya karşıt görüş olarak değerlendirilmiştir.
Sosyolojik Düşünce ve Katkıları
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, yayınlandığı dönemde Osmanlı-Türk düşünce hayatında sosyolojik düşüncenin gelişimi ve yaygınlaşması açısından merkezi bir rol oynamıştır. Dergi, sadece iktisadi konulara değil, aynı zamanda toplumsal meselelere de derinlemesine eğilerek sosyolojiye ciddi bir platform sunmuştur.
Dergi, toplumsal sorunların çözümünde sosyal bilimlerin, özellikle de sosyolojinin gücüne inanmıştır. Osmanlı aydınları, İmparatorluğun içinde bulunduğu bunalımlardan çıkış yolu olarak, toplumsal yapıyı bilimsel yöntemlerle analiz etmeyi ve bu analizlere dayanarak reformlar yapmayı hedeflemişlerdir.
Dergideki sosyolojik düşünce, devlet ve toplum arasındaki ilişkiyi de ele almıştır. Dönemin aydınları, devletin toplumsal yapıyı şekillendirme ve toplumsal düzeni sağlama rolünü önemsemişlerdir. Sosyolojik analizler, devletin toplumsal faktörlerle nasıl etkileşimde bulunduğunu ve toplumsal değişimin devlet üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik bir çerçeve sunmuştur. Dergi, toplumsal sorunları sadece bireysel değil, yapısal düzeyde ele alarak devletin bu sorunlar karşısındaki sorumluluğunu vurgulamıştır.
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, dönemin önemli sosyal meselelerine (eğitim, yoksulluk, toplumsal ahlak vb.) sosyolojik bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Dergi, bu sorunların kökenlerini ve çözüm yollarını bilimsel veriler ve teorik çerçevelerle açıklamaya çalışmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan büyük toplumsal sorunların çözümü ve devletin çöküşünün engellenmesi, dergiyi çıkaran aydınların öncelikleri arasında yer almıştır. Sosyoloji, bu hedeflere ulaşmada bir "kurtuluş reçetesi" olarak görülmüştür.
Türkiye'de ilk sosyoloji dersinin 1914'te Ziya Gökalp tarafından verilmesine rağmen, dergi yayımlandığı dönemde sosyolojiye "ciddi ve belirgin bir vurgu" yapmıştır. Bu durum, Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası'nı Osmanlı'da sosyolojik düşüncenin ve sosyoloji disiplininin kurumsallaşmasının önemli öncülerinden biri haline getirmiştir. Dergi, sosyolojik araştırmaların ve analizlerin toplumsal değişimi anlama ve yönetme potansiyeline olan inancını yansıtmıştır.
Dergideki sosyolojik düşünce üzerinde, Batı'nın önde gelen sosyologlarından Emile Durkheim ve Herbert Spencer'ın etkileri belirgin bir şekilde görülmüştür. Spencer'ın evrimci ve organismik toplum görüşleri, dergideki "Mücadele-i Hayatiye ve Tekâmül-i Cemiyet" gibi makalelerde kendine yer bulmuştur. Durkheim sosyolojisinin doğrudan yansımaları açıkça belirtilmese de, toplumsal dayanışma, normlar ve toplumsal olguların bilimselliği gibi Durkheimcı temaların derginin genel sosyolojik yaklaşımında hissedildiği söylenebilir. Osmanlı aydınları, özellikle Fransa'dan sosyolojiyi doğrudan alarak kendi toplum yapılarına uygulama amacını gütmüşlerdir.
Eleştiriler ve Tartışmalar
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, yayınlandığı dönemde ve sonrasında, hem genel yaklaşımı hem de bünyesinde barındırdığı fikirler nedeniyle çeşitli eleştirilere ve tartışmalara konu olmuştur. Bu eleştiriler, derginin ideolojik duruşu, Batı'dan alınan fikirleri yorumlama biçimi ve dönemin siyasi aktörleriyle ilişkisi üzerine odaklanmıştır.
Kaynaklarda, Doğan ve Alkan'ın (2010) çalışmasından alıntılanan bir eleştiriye göre, dergiden çalışma için seçilen makalelerin "özet-alıntı-özet-yorum" şeklinde birbirinin peşi sıra aktarıldığı, ana gövdesinin birbirine eklenmiş makale özetleri görünümünde olduğu belirtilmiştir. Bu durum, derginin bazı konuları derinlemesine analiz etmek yerine, daha çok farklı görüşleri derleme eğiliminde olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, çoğu kez bir-iki makaleye dayanarak derginin bütün yazarlarının ilgili konudaki görüşlerine dair derinleşimli bir analiz yapılmaya çalışılmasının, ele alınan malzemeye ilişkin gereğinden fazla seçmeci (görmek istediği unsurları birkaç yerde bulup ön plana çıkaran) bir tavrın takınılmış olabileceği izlenimini verdiği de ifade edilmiştir.
Dergideki bazı tartışmalar ve eleştiriler, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) Batı fikirlerini anlama ve uygulama biçimine yönelik olmuştur. Kaynaklar, İttihatçıların iktisadi ve siyasi siyaset anlayışlarının ve devlet ideallerinin Cumhuriyet Türkiyesi'ne yansımalarının yeterince incelenmediği veya göz ardı edildiğini öne sürmektedir (Doğan ve Alkan, 2010:161). Bu, dolaylı olarak derginin ele aldığı İttihatçı görüşlerin veya bu görüşleri savunan yazarların, Batılı fikirleri bazen yüzeysel bir şekilde ele aldığına dair bir imayı içermektedir. Dergi, liberal bir çizgi izlemesine rağmen, dönemde iktidarda olan İttihatçıların merkeziyetçi ve devletçi anlayışlarıyla zaman zaman çelişen bir içeriğe sahip olmuştur.
Ulûm-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, liberal iktisat görüşlerinin yanı sıra, "Milli İktisat" gibi farklı iktisadi akımlara da yer vererek önemli tartışmalara zemin hazırlamıştır. Liberal iktisatçılar yabancı sermayenin önemini vurgularken, Milli İktisatçılar yerli üretimin korunmasını ve devletin ekonomiye daha aktif müdahale etmesini savunmuşlardır. Bu iki ana akım arasındaki görüş ayrılıkları, derginin sayfalarında açıkça dile getirilmiş ve okuyucuya dönemin iktisadi düşünce dünyasındaki çeşitliliği sunmuştur. Bu tartışmalar, Osmanlı'nın ekonomik bağımsızlığını kazanma ve kalkınma stratejilerini belirleme çabalarının bir yansıması olmuştur.


