KÜRE LogoKÜRE Logo
sb-image
Yaser Arafat
Genel Kültür+2 Daha
Yaser Arafat, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün lideri ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin ilk başkanıdır. Filistin davasını uluslararası alanda temsil eden en etkili siyasal figürlerden biridir.
fav gif
Kaydet
kure star outline
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Tam Adı
Muhammed Abdurrauf el-Kudve el-Hüseyni
Doğum
24 Ağustos 1929
Doğum Yeri
KahireMısır
Eğitim
Kahire Üniversitesiİnşaat Mühendisliği
Kurucu Olduğu Hareket
Fetih (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi)
Görev
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı (1969–2004)
Devlet Görevi
Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı (1996–2004)
Ödül
Nobel Barış Ödülü (1994)
Vefat
11 Kasım 2004
Vefat Yeri
ClamartFransa
Defin Yeri
RamallahMukataa Yerleşkesi

Yaser Arafat【1】 (tam adıyla Muhammed Abdurrauf el-Kudve el-Hüseyni; 24 Ağustos 1929, Kahire – 11 Kasım 2004, Clamart), 20. yüzyılın ikinci yarısında Filistin ulusal hareketinin önde gelen lideri, Fetih (Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi) ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) kurucularından biridir. Arafat, Filistin davasını silahlı mücadeleden diplomatik müzakere sürecine taşımış; bu süreçte hem bölgesel hem de uluslararası siyasetin belirleyici figürlerinden biri olmuştur. 1994 yılında, Oslo Anlaşmaları’ndaki rolü nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür.


Yaser Arafat İnfografiği (Anadolu Ajansı)

Erken Dönem ve Eğitim

Yaser Arafat (ياسر عرفات), tam adıyla Muhammed Abdurrauf el-Kudve el-Hüseyni, 24 Ağustos 1929 tarihinde Kahire’de doğmuştur. Doğum yeri konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte, birçok biyografik kaynak onun Mısır’ın başkentinde dünyaya geldiğini kaydeder. Arafat’ın ailesi, Gazze’nin köklü ailelerinden el-Kudve soyuna mensuptur. Babası Abdurrauf el-Kudve ticaretle uğraşan bir tüccar, annesi Zahva Halil Ebu Süud ise Kudüs kökenli bir ailedendir.


Arafat, dört yaşında annesini kaybettikten sonra Kudüs’te dayısının yanında yaşamıştır. Bu dönemde birkaç yılını Salim Ebu's-Suud’un evinde geçirmiş, ardından babasının yanına dönerek Kahire’de eğitimine devam etmiştir. Çocukluk yıllarına dair bilgiler sınırlı olmakla birlikte, Filistin’deki İngiliz mandası yönetimi ve artan Yahudi göçü, Arafat’ın erken döneminde tanıklık ettiği tarihsel olaylar arasında yer almıştır.


Eğitimine Kahire’deki Faruq I Lisesi’nde başlamış, burada ortaöğrenimini tamamlamıştır. 1946 yılında, henüz lise öğrencisiyken Filistinli siyasetçi Hac Emin el-Hüseyni ile tanışmıştır. Bu tanışıklık, Filistin’in siyasi meseleleriyle ilgilenmesine vesile olmuştur. 1947’de Birleşmiş Milletler’in Filistin’i taksim kararı almasının ardından bölgede artan çatışmalar sırasında, Arafat gönüllü olarak Arap Yüksek Komitesi’nin yönlendirdiği gruplarda yer almış; bu gruplar İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan silahları toplayarak Filistinli savaşçılara ulaştırmayı amaçlamıştır.


1948’de Arap-İsrail Savaşı’nın başlaması üzerine Arafat, kısa bir süre için Gazze’deki “Cihad Ordusu” (Jaysh al-Jihad al-Muqaddas) içerisinde gönüllü olarak bulunmuştur. Savaşın ardından Kahire’ye dönmüş ve 1949’da Kahire Üniversitesi’nin (Fuad I Üniversitesi) İnşaat Mühendisliği Fakültesi’ne kaydolmuştur.


1951 yılında Filistinli öğrencilerin bir araya gelmesiyle oluşturulan Filistinli Öğrenciler Birliği’nin kurulmasına öncülük etmiş ve aynı yıl birliğin başkanlığına seçilmiştir. Bu görev, ona Filistinli diasporanın genç kesimleriyle sürekli iletişim kurma ve siyasi görüşlerini geliştirme olanağı sağlamıştır. Arafat, bu dönemde eğitimine devam ederken Arap dünyasındaki siyasal hareketlerle de temas hâlinde bulunmuştur.


1956 yılında Kahire Üniversitesi’nden inşaat mühendisliği diplomasını alarak mezun olmuştur. Aynı yıl Süveyş Krizi sırasında Mısır ordusuna yedek subay olarak katılmış, mühendislik eğitimi dolayısıyla teknik görevlerde bulunmuştur.


Mezuniyetinin ardından kısa bir süre Mısır Çimento Şirketi’nde çalışmış, ardından 1957’de Kuveyt’e gitmiştir. Burada hem mühendislik mesleğini sürdürmüş hem de Filistinli işçiler, öğrenciler ve mültecilerle siyasi bağlarını güçlendirmiştir.


Yaser Arafat. Ankara - 6 Ekim 1979 (Anadolu Ajansı)

İlk Siyasi Faaliyetler ve Filistinli Öğrenci Hareketleri

Filistinli Öğrenciler Birliği’nin kuruluşu, dönemin Arap dünyasında etkin olan Arap milliyetçiliği ve sömürge karşıtı hareketler bağlamında değerlendirilmiştir. Birlik, yalnızca öğrenci dayanışması amacı taşımamış; aynı zamanda Filistin davasına yönelik bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma faaliyetleri yürütmüştür. Arafat, başkanlığı süresince Arap başkentlerindeki benzer öğrenci topluluklarıyla temas kurmuş, Filistin meselesinin uluslararası öğrenci forumlarında gündeme gelmesi için çalışmıştır.


1952 yılında Kahire’de yaşanan siyasi değişimler, özellikle Mısır’daki Hür Subaylar Hareketi’nin yönetime gelmesi, Arafat’ın faaliyetlerini yakından etkilemiştir. Yeni yönetim, Arap birliğini ve anti-emperyalist politikaları öne çıkarırken Filistinli öğrenci hareketleri de bu çerçevede ideolojik bir dayanak bulmuştur. Arafat, aynı yıl yeniden öğrenciler birliği başkanlığına seçilmiştir ve 1956’ya kadar bu görevi sürdürmüştür.


Bu dönemde Arafat, siyasi faaliyetlerini yalnızca öğrenci hareketleriyle sınırlı tutmamıştır. 1955 yılında Gazze’yi ziyaret ettiğinde, Filistinli grupların küçük çaplı direniş örgütlenmeleriyle temas kurmuştur. Bu ziyaret sırasında tanıştığı Halil el-Vezir (Ebu Cihad) ile birlikte ilerleyen yıllarda silahlı direniş hareketinin temellerini oluşturacak düşünsel hazırlıklara başlamıştır. Her iki isim de Filistin’in özgürlüğünün yalnızca dış destekle değil, Filistinlilerin kendi örgütlenmeleriyle sağlanabileceği görüşünü savunmuştur.


Arafat’ın üniversite yıllarındaki siyasi faaliyetleri, onun örgütsel kapasitesini ve liderlik becerilerini geliştirmiştir. Kahire’deki Filistinli öğrenciler arasında yürüttüğü çalışmalar, ilerleyen dönemde oluşturacağı daha geniş çaplı örgütlenmelerin (özellikle Fetih Hareketi’nin) öncülü olmuştur. Bu dönemde edindiği deneyim, Arafat’ın siyasal vizyonunu şekillendiren unsurlardan biri olarak görülür.


1956 yılında Kahire Üniversitesi’nden inşaat mühendisi olarak mezun olmasının ardından, öğrenci hareketlerindeki etkinliği yerini profesyonel yaşam ve örgütsel hazırlıklara bırakmıştır. Kısa süreli mühendislik çalışmasının ardından 1957’de Kuveyt’e taşınması, siyasi faaliyetlerinin yeni bir evreye girmesine zemin hazırlamıştır. Bu aşamada Kahire’de kazandığı örgütlenme deneyimi, ileride Filistinli mülteciler arasında oluşturacağı siyasi yapının temelini oluşturmuştur.


Yaser Arafat. Ürdün - 28 Eylül 1969 (Yasser Arafat Foundation)

Fetih Hareketi’nin Kuruluşu ve İlk Eylemler

Yaser Arafat’ın siyasi kariyerinde belirleyici dönüm noktalarından biri, Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Fetih)’in kuruluş sürecidir. 1950’lerin sonlarında, Arap devletlerinin Filistin sorununa yönelik politikalarından bağımsız bir halk hareketine duyulan ihtiyaç, Arafat ve çevresindeki Filistinli aydınlar arasında tartışılmaya başlanmıştır. Arafat, 1957’de Kuveyt’e taşındıktan sonra, burada yaşayan Filistinli mülteciler, işçiler ve mühendislerle yakın temas kurmuş; bu çevrede oluşan grup, kısa süre içinde yeni bir örgüt fikri üzerinde çalışmaya başlamıştır.


1958 yılı sonlarında Arafat, Halil el-Vezir (Ebu Cihad) ile birlikte Filistin’in kurtuluşunu hedefleyen bir örgütün temellerini atmıştır. Kurulan yapı, Arap devletlerinin resmî kurumlarından ve ordularından bağımsız olarak hareket etmeyi amaçlamış; Arap hükümetlerinin kararlarını beklemek yerine, doğrudan Filistin halkının inisiyatifiyle mücadele yürütmeyi savunmuştur. Bu anlayış, dönemin egemen siyasal çizgilerinden farklı bir yönelişi temsil etmiştir.


Arafat ve arkadaşları, örgüte “Hareket Tahrir el-Vatani el-Filistini” adını vermişler, kısaltma olarak ise “Fetih” kelimesini kullanmışlardır. “Fetih” ismi, Arapça açmak, özgürleştirmek anlamına gelen “f-t-h” kökünden türetilmiş olup Filistin topraklarının yeniden özgürlüğüne kavuşturulmasını simgelemekteydi. 1959’da Arafat ve çevresindekiler, örgütün fikirlerini duyurmak amacıyla “Falestinuna” (Bizim Filistinimiz) adlı bir dergi yayımlamaya başlamışlardır. Bu dergi, hareketin ideolojik çerçevesini şekillendirmiş; bağımsızlık, özsavunma ve ulusal sorumluluk kavramlarını öne çıkarmıştır.


Fetih’in kuruluş bildirgelerinde, mücadelenin temel aracının silahlı direniş olacağı vurgulanmıştır. Arafat ve kurucu kadro, uluslararası diplomasiye güvenmek yerine, işgal altındaki topraklarda gerilla savaşı yöntemleriyle Filistin’in kurtuluşuna odaklanmıştır. Bu yaklaşım, 1950’lerin sonunda Arap devletlerinin ordularının başarısızlığına duyulan tepkiyle doğrudan ilişkilidir. Fetih’in ideolojik çerçevesi, milliyetçilik, vatanseverlik ve halk seferberliği ilkeleri etrafında şekillenmiştir.


Örgüt, ilk yıllarında gizli biçimde faaliyet göstermiştir. Arafat, Kuveyt’te mühendislik gelirinin büyük bölümünü örgütün mali kaynaklarına yönlendirmiş; aynı zamanda farklı Arap ülkelerinde yaşayan Filistinlilerle irtibat kurmuştur. 10 Ekim 1959 tarihinde Kuveyt’te yapılan bir toplantıda, çeşitli Arap ülkelerinden gelen genç Filistinlilerin katılımıyla Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Fetih) kurulmuştur. Toplantıda, hareketin bağımsız ve halk temelli yapısı vurgulanmış; karar alma süreçlerinde herhangi bir Arap hükümetinin müdahalesinin kabul edilmeyeceği belirtilmiştir.


Fetih, ilk eylemlerine 1960’ların başlarında hazırlık aşamasında başlamıştır. 1 Ocak 1965 gecesi, örgütün askeri kanadı el-Asifa (Fırtına Kuvvetleri), İsrail’in Aylabun bölgesindeki bir su hattını hedef alan küçük çaplı bir sabotaj gerçekleştirmiştir. Bu eylem, Filistin direnişinin modern dönemdeki başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Olayda iki İsrail askeri yaralanmış, saldırıya katılan Filistinli Ahmed Musa Selameh ölmüştür. Bu eylemin sembolik niteliği, Fetih’in stratejik yaklaşımını göstermesi bakımından önem taşımıştır: Filistin’in kurtuluşu, kademeli ve halk temelli bir gerilla savaşı ile yürütülecekti.


Arafat, bu eylemin ardından Fetih’in politik söylemini “Arap ordularına güvenmek yerine, Filistin halkının kendi kaderini belirleme hakkına dayanmak” ilkesi üzerine inşa etmiştir. Fetih’in bu ilk operasyonu, aynı zamanda 1 Ocak tarihinin Filistinliler tarafından “modern devrim günü” olarak anılmasına yol açmıştır.


Fetih’in örgütsel yapısı, 1960’ların başında hızla genişlemiştir. Kısa sürede Arap dünyasındaki Filistinli topluluklarda temsilcilikler kurulmuş; hareket, askeri ve siyasi kanatlar arasında bölünmüş bir yapıya kavuşmuştur. Arafat, bu dönemde hareketin dış ilişkilerinden ve askeri planlamasından sorumlu olmuştur. 1967 yılına kadar Fetih, Ürdün, Suriye ve Lübnan’da faaliyet gösteren en etkili Filistinli direniş örgütlerinden biri haline gelmiştir.


Fetih’in kuruluş süreci, Arafat’ın siyasal kimliğinin kurumsal düzeyde biçimlendiği bir dönemi temsil etmektedir. Bu dönemde geliştirdiği örgütsel yapı, ilerleyen yıllarda Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içinde üstleneceği liderlik rolünün de temelini oluşturmuştur.


Yaser Arafat. Ürdün - 1970 (Yasser Arafat Foundation)

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Arafat’ın Yükselişi

1960’ların başı, Filistin ulusal hareketinin örgütsel olarak yeniden şekillendiği bir dönem olmuştur. 1964 yılında, Arap Birliği’nin girişimiyle Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kurulmuştur. FKÖ, başlangıçta Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın etkisi altında, Arap devletleriyle koordineli biçimde oluşturulmuş bir çatı örgüt niteliğindeydi. Örgütün ilk başkanlığını Ahmet eş-Şukayri üstlenmiş, merkezi Kahire’de kurulmuştur. Kuruluşun amacı, Filistin halkını uluslararası platformlarda temsil etmek ve Filistin topraklarının kurtuluşu için Arap ülkeleriyle ortak bir strateji yürütmek olarak belirlenmiştir.


Yaser Arafat ve arkadaşlarının 1959’da kurdukları Fetih Hareketi, FKÖ’nün kuruluşuna temkinli yaklaşmıştır. Fetih liderleri, Arap devletlerinin kontrolü altındaki bir örgütün Filistin halkının bağımsız iradesini temsil edemeyeceğini savunmuşlardır. Bu nedenle Fetih, FKÖ’den bağımsız şekilde silahlı eylemlerine devam etmiş; 1965’ten itibaren İsrail hedeflerine yönelik operasyonlar gerçekleştirmiştir. Bu dönemde Filistinli gençler arasında Fetih’in etkisi artarken FKÖ daha çok diplomatik bir yapı olarak varlığını sürdürmüştür.


1967’deki Altı Gün Savaşı, Arap ordularının yenilgisiyle sonuçlanmış ve Filistin topraklarının (Batı Şeria, Gazze, Doğu Kudüs) İsrail tarafından işgali, FKÖ’nün yeniden yapılanmasına zemin hazırlamıştır. Bu yenilgi, Arap dünyasında moral kaybına yol açarken Filistinliler arasında bağımsız bir ulusal direnişin gerekliliği fikrini güçlendirmiştir. Savaş sonrasında Arafat, Fetih’in askeri faaliyetlerini yoğunlaştırmış; Batı Şeria’da gizli direniş hücreleri oluşturmuş ve Ürdün topraklarından İsrail’e yönelik gerilla operasyonlarını artırmıştır.


1968 yılında Ürdün’ün El-Kerame kasabasında yaşanan çatışma, Arafat’ın Filistin ulusal hareketi içindeki konumunu güçlendiren bir olay olmuştur. İsrail birliklerinin bölgeye düzenlediği saldırı, Filistinli direnişçiler ve Ürdün ordusunun ortak savunmasıyla püskürtülmüş; bu olay, 1967 yenilgisinin ardından Arap kamuoyunda “moral üstünlük” olarak görülmüştür. Arafat’ın liderliğindeki Fetih, bu çatışmadan sonra büyük sayıda gönüllü kazanmış ve Filistin direnişinin sembol örgütü hâline gelmiştir.


FKÖ içindeki dengeler bu gelişmeden sonra değişmiştir. 1968 sonrasında örgüt yapısında yeniden düzenleme yapılmış ve Fetih’in etkisi artmıştır. 1969 yılında Kahire’de toplanan Filistin Ulusal Konseyi (FUK), FKÖ Yürütme Komitesi başkanlığına Yaser Arafat’ı seçmiştir. Arafat bu görevle birlikte Ahmet eş-Şukayri’nin ardından örgütün ikinci resmî lideri olmuştur. Bu seçimle birlikte FKÖ, Arap devletlerinin yönlendirdiği bir platform olmaktan çıkarak Filistinlilerin kendi siyasi iradesine dayanan bir hareket kimliği kazanmıştır.


Arafat’ın FKÖ başkanlığı döneminde örgüt, çok katmanlı bir yapıya dönüşmüştür. Siyasi, askeri ve diplomatik birimler oluşturulmuş; Filistinli mültecilerle iletişim kurmak amacıyla sosyal hizmet ağları genişletilmiştir. FKÖ’nün askeri kanadı olan “Filistin Kurtuluş Ordusu” ve siyasi organı “Filistin Ulusal Konseyi” bu dönemde kurumsallaşmıştır. Arafat, örgütün merkezini Ürdün’ün başkenti Amman’da konumlandırmış; ancak 1970’te yaşanan “Kara Eylül” olayları sonrasında FKÖ’nün merkezini Lübnan’a taşımak zorunda kalmıştır.


Arafat’ın yükselişi, Filistin davasının uluslararası düzeyde tanınmasında önemli bir döneme denk gelmiştir. 1970’lerin başından itibaren FKÖ, yalnızca askeri eylemler yürüten bir örgüt değil, aynı zamanda Filistin halkını diplomatik olarak temsil eden bir yapı hâline gelmiştir. Bu süreçte Arafat, hareketin askeri lideri olmanın ötesinde, Filistin ulusal kimliğini temsil eden bir siyasi figür olarak öne çıkmıştır.


Yaser Arafat ve Bülent Ecevit. Ankara - 5 Ekim 1979 (Anadolu Ajansı)

Diplomatik Dönüşüm ve Birleşmiş Milletler Konuşması (1974)

1970’li yılların başı, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) uluslararası alandaki konumunun değişmeye başladığı bir dönem olmuştur. 1960’ların sonundaki askeri faaliyetler ve Ürdün’de yaşanan Kara Eylül (1970) olaylarının ardından FKÖ, merkezini Lübnan’a taşımış ve burada hem siyasi hem de diplomatik olarak yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bu dönemde örgütün lideri Yaser Arafat, Filistin meselesinin yalnızca askeri mücadeleyle çözülemeyeceğini, uluslararası diplomatik kanalların da kullanılmasının zorunlu olduğunu savunmaya başlamıştır.


FKÖ’nün 1970’lerin başında izlediği diplomatik yönelim, Arap dünyasındaki değişen siyasi dengelerle de ilişkilidir. 1973 Arap-İsrail Savaşı sonrasında Arap ülkeleri, İsrail ile müzakere sürecine daha fazla önem vermeye başlamışlardır. Bu durum, Filistin ulusal hareketinin de diplomasiye yönelmesini teşvik etmiştir. Arafat, bu bağlamda FKÖ’nün Arap devletleriyle ilişkilerini güçlendirmeye ve örgütün Filistin halkının “tek meşru temsilcisi” olarak tanınmasını sağlamaya odaklanmıştır. Bu hedef doğrultusunda, Ekim 1974’te Rabat’ta düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’nde FKÖ, resmen Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanınmıştır. Bu karar, örgütün diplomatik statüsünü kökten değiştirmiş ve Arafat’a uluslararası platformlarda yeni bir hareket alanı kazandırmıştır.


Bu gelişmelerin ardından, Arafat 13 Kasım 1974’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda tarihi bir konuşma gerçekleştirmiştir. Bu konuşma, Filistin ulusal hareketinin ilk kez BM düzeyinde doğrudan temsil edildiği bir diplomatik girişim olarak kabul edilmektedir. Arafat konuşmasında, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını vurgulamış ve “Elimde bir zeytin dalı ve bir özgürlük savaşçısının silahı var; zeytin dalının elimden düşmesine izin vermeyin”【2】 sözleriyle barış ve direniş arasındaki ikili dengeye dikkat çekmiştir. Bu ifadeler, hem Filistin davasının uluslararası kamuoyundaki görünürlüğünü artırmış hem de Arafat’ın siyasal söyleminde diplomatik dönüşümün sembolü olmuştur.


BM Genel Kurulu, konuşmanın ardından 22 Kasım 1974’te aldığı kararla Filistin halkının kendi kaderini tayin etme ve bağımsızlık hakkını tanımış, FKÖ’ye ise Birleşmiş Milletler’de gözlemci statüsü vermiştir. Bu karar, FKÖ’nün uluslararası hukuk açısından resmî tanınırlığını artırmış ve örgütü, Filistin meselesinin diplomatik çözüm sürecinde doğrudan taraf haline getirmiştir.


1974 yılı, Filistin ulusal hareketinin askeri eylem eksenli bir yapısından diplomatik temsil ve uluslararası tanınırlığa yöneldiği bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Arafat’ın Birleşmiş Milletler’deki konuşması, Filistin davasının küresel düzeyde siyasal bir mesele olarak kabul edilmesine katkı sağlamış; aynı zamanda FKÖ’nün gelecekteki müzakerelerdeki konumunu kurumsal temele oturtmuştur.


Yaser Arafat. Lübnan - 1982 (Yasser Arafat Foundation)

Lübnan’dan Çıkış ve Tunus Yılları

1970’lerin sonu ve 1980’lerin başı, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Lübnan’daki faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Ürdün’den çıkarılmasının ardından FKÖ, 1971’den itibaren siyasi ve askeri merkezini Lübnan’a taşımış, burada hem askeri üsler kurmuş hem de ülkenin siyasal dengelerinde etkili bir aktör hâline gelmiştir. Örgüt, özellikle Güney Lübnan’daki Filistin mülteci kamplarında güçlü bir varlık göstermiştir. Ancak bu durum, Lübnan’daki bazı gruplarla ve İsrail ile yaşanan çatışmaların artmasına neden olmuştur.


1975 yılında başlayan Lübnan İç Savaşı, FKÖ’nün ülke içindeki konumunu daha da karmaşık hâle getirmiştir. Arafat, bu süreçte FKÖ ile Lübnan’daki sol ve milliyetçi gruplar arasında bir ittifak kurulmasını desteklemiştir. Ancak örgütün silahlı varlığının artması, Lübnan’daki bazı kesimlerde FKÖ’ye yönelik tepkiyi güçlendirmiştir. Aynı dönemde İsrail, Lübnan’ın güneyinde yaşanan sınır ötesi çatışmaları gerekçe göstererek bölgeye yönelik askeri operasyonlarını sıklaştırmıştır.


1982 yılında İsrail ordusu, “Celile Barış Harekatı” adıyla Lübnan’a geniş çaplı bir askerî harekât düzenlemiştir. Operasyonun hedefi, FKÖ’nün Lübnan’daki askeri ve siyasi varlığını sona erdirmekti. İsrail kuvvetleri kısa sürede Beyrut’u kuşatma altına almış, FKÖ merkezini ve Filistinli milislerin konuşlandığı bölgeleri yoğun biçimde bombalamıştır. Arafat, kuşatma boyunca uluslararası arabulucularla görüşmeler yürütmüş ve örgütün tahliyesine ilişkin bir anlaşmanın sağlanmasını kabul etmiştir.


30 Ağustos 1982’de, ABD elçisi Philip Habib’in arabuluculuğunda yapılan anlaşma uyarınca Arafat ve FKÖ üyeleri, Beyrut’tan ayrılmıştır. Arafat, Fransız ve ABD savaş gemilerinin deniz güvenliği sağladığı bir konvoyla Lübnan’dan ayrılmış ve örgütün merkezini Tunus’a taşımıştır. Böylece FKÖ’nün Lübnan’daki askeri varlığı sona ermiş, hareketin ağırlık noktası diplomatik ve siyasi faaliyetlere kaymıştır.


Tunus dönemi (1982–1993), FKÖ’nün askeri eylemden diplomatik temsile yöneldiği bir evre olmuştur. Arafat, Tunus’ta örgütün yeniden yapılandırılması sürecini yönetmiş; çeşitli Arap ülkeleriyle ve Batılı devletlerle diplomatik temaslar kurmuştur. FKÖ’nün siyasi ofisleri Tunus’ta faaliyet göstermeye devam etmiş, örgüt Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde temsil edilmiştir. Bu dönemde Filistin içindeki halk hareketleriyle doğrudan temas sınırlı kalmış olsa da FKÖ’nün dış temsil ağı genişlemiştir.


Tunus’taki faaliyetler, zaman zaman İsrail’in hedefi hâline gelmiştir. 1 Ekim 1985’te İsrail Hava Kuvvetleri, Tunus yakınlarındaki Hammam Şatt bölgesinde bulunan FKÖ karargâhını bombalamış; saldırıda örgüt üyeleri ve siviller ölmüştür. Arafat saldırıdan yara almadan kurtulmuş, olay uluslararası kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştır. Bu gelişme, FKÖ’nün Tunus’taki varlığının da sürekli tehdit altında olduğunu göstermiştir.


Tunus yılları boyunca Arafat, Filistin ulusal hareketinin siyasi bir çözüm çerçevesinde ilerletilmesi gerektiği görüşünü sürdürmüş; 1987’de başlayan Birinci İntifada süreciyle birlikte FKÖ’nün uluslararası alandaki diplomatik rolünü yeniden tanımlamıştır. Bu dönemde geliştirilen stratejiler, 1988’de ilan edilen Filistin Devleti ve 1993 Oslo Süreci’nin temellerini oluşturmuştur.


Yaser Arafat. Anıtkabir - 6 Ekim 1979 (Anadolu Ajansı)

Filistin Devleti’nin İlanı (1988)

1980’li yılların ikinci yarısı, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) diplomatik faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve siyasi stratejisinin önemli ölçüde değiştiği bir dönem olmuştur. 1982’de Lübnan’dan ayrılarak merkezini Tunus’a taşıyan FKÖ, bu tarihten itibaren uluslararası tanınırlık kazanma ve Filistin davasını diplomasi zemininde sürdürme yönünde çabalarını artırmıştır. Bu süreçte, 1987’de başlayan Birinci İntifada, Filistin meselesine küresel kamuoyunun ilgisini yeniden çekmiş ve örgüt içinde devlet ilanına yönelik tartışmaları hızlandırmıştır.


15 Kasım 1988 tarihinde, Cezayir’in başkenti Cezayir’de toplanan Filistin Ulusal Konseyi (FUK), Filistin Devleti’nin kurulduğunu ilan etmiştir. Bağımsızlık Bildirgesi, FKÖ Yürütme Komitesi Başkanı Yaser Arafat tarafından okunmuştur. Bildirgede, Filistin halkının doğal, tarihî ve yasal haklarına dayanılarak bağımsız devletin kurulduğu ifade edilmiştir. Metinde “Doğu Kudüs (El-Kuds eş-Şerif)” Filistin’in başkenti olarak belirtilmiş, Filistin’in sınırları açık biçimde tanımlanmamıştır. Bildirge, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler kararlarına atıfta bulunarak devletin meşruiyetini vurgulamıştır.


Arafat’ın bu ilanı, FKÖ’nün siyasi çizgisinde önemli bir dönüşümü temsil etmiştir. 1960’larda örgütün önceliği, Filistin topraklarının tamamen kurtarılması ve tek bir demokratik devletin kurulmasıyken; 1988 bildirgesi, 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını hedefleyen daha sınırlı bir yaklaşımı yansıtmıştır. Bu değişim, FKÖ’nün uzun süredir sürdürdüğü “silahlı direniş” stratejisinden kademeli bir diplomatik çözüm anlayışına geçişinin göstergesi olmuştur.


Bağımsızlık ilanının hemen ardından, 100’ün üzerinde ülke Filistin Devleti’ni tanımıştır. Aynı dönemde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 15 Aralık 1988’de FKÖ temsilciliğini “Filistin Devleti” olarak tanıma kararı almış ve örgüt, BM’de “devlet” unvanıyla gözlemci statüsüne kavuşmuştur. Bu gelişme, Filistin’in uluslararası tanınırlığını artırmış; ancak devletin fiilî egemenliği, İsrail işgali altındaki topraklarda uygulanabilir olmamıştır.


1988 bildirgesinin bir diğer önemli sonucu, ABD ile FKÖ arasındaki diplomatik temasların başlaması olmuştur. ABD yönetimi, FKÖ ile diyalog kurmanın ön koşulu olarak örgütün İsrail’in var olma hakkını tanımasını ve şiddeti reddetmesini talep etmiştir. Arafat, 14 Aralık 1988’de Cenevre’de düzenlenen bir basın toplantısında bu koşulları kabul ettiğini açıklamış; böylece ABD, FKÖ ile resmî görüşmelere başlamıştır. Bu adım, FKÖ’nün uluslararası sistem içindeki konumunu güçlendirmiştir.


Filistin Devleti’nin ilanı, Filistin halkı açısından sembolik bir anlam taşımıştır. Bu adım, uzun süredir süregelen ulusal kimlik ve devletleşme arayışının hukuki bir ifadesi olarak değerlendirilmiş; ancak fiilî bağımsızlık, İsrail işgalinin ve iç siyasi bölünmelerin devam etmesi nedeniyle gerçekleşmemiştir. Buna rağmen 1988 kararı, Filistin’in uluslararası hukukta “devlet olma” statüsüne geçişinin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir.


Yaser Arafat Filistin Devleti'nin Bağımsızlık Bildirgesi'ni Okumaya Hazırlanıyor. Cezayir - 15 Kasım 1988 (Yasser Arafat Foundation)

Oslo Süreci ve Barış Girişimleri (1993–2000)

1988 yılında ilan edilen Filistin Devleti’nin ardından, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında dolaylı temaslar başlamıştır. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Körfez Savaşı sonrasında şekillenen yeni uluslararası ortam, Arap-İsrail meselesinde diplomatik çözüm arayışlarını hızlandırmıştır. Bu bağlamda ABD ve Sovyetler Birliği’nin ortak girişimiyle düzenlenen Madrid Barış Konferansı (1991), Filistin meselesinin müzakere sürecine dâhil edildiği ilk kapsamlı toplantı olmuştur. Konferansa, İsrail’in talebi doğrultusunda, FKÖ doğrudan katılmamış; Filistin heyeti, Ürdün’le ortak bir delegasyon içinde temsil edilmiştir.


Madrid Konferansı sonrasında yapılan görüşmelerden somut bir sonuç alınamaması üzerine, FKÖ ve İsrail temsilcileri arasında Norveç’in Oslo kentinde gizli temaslar başlatılmıştır. Ocak 1993’te başlayan bu görüşmeler, iki tarafın birbirini karşılıklı olarak tanımasını öngören bir uzlaşma metniyle sonuçlanmıştır. 13 Eylül 1993’te, Washington’da Beyaz Saray bahçesinde düzenlenen törende, Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı Yaser Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin, ABD Başkanı Bill Clinton’ın huzurunda Oslo İlkeler Bildirgesi (Declaration of Principles)’ni imzalamışlardır. Bu belge, Filistin meselesinin tarihindeki ilk karşılıklı tanıma anlaşması niteliğindedir.


İzak Rabin, Bill Clinton ve Yaser Arafat Oslo Anlaşmaları'nın sırasında. Washington - 13 Eylül 1993 (Store Norske Leksikon)

Anlaşmaya göre, İsrail yönetimi Gazze Şeridi ve Eriha bölgelerinden çekilmeyi, buna karşılık Filistin tarafının da İsrail’in varlığını tanımasını ve şiddet eylemlerine son vermesini kabul etmiştir. Aynı zamanda beş yıllık bir geçiş dönemi öngörülmüş, bu sürecin sonunda Filistin topraklarının nihai statüsünü belirleyecek müzakerelerin yapılması kararlaştırılmıştır. Anlaşma çerçevesinde, Filistin topraklarında özerk bir idare organı kurulması planlanmış ve Filistin Ulusal Yönetimi (FY) bu dönemde oluşturulmuştur.


Arafat, 1 Temmuz 1994’te sürgünden dönerek Gazze’ye girmiş ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin ilk başkanı olarak göreve başlamıştır. Aynı yıl, barış sürecine katkılarından dolayı Arafat, İsrail Başbakanı İzak Rabin ve Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. Oslo süreci, uluslararası kamuoyunda büyük bir umutla karşılanmış, ancak uygulama sürecinde önemli sorunlarla karşılaşılmıştır.


İsrail’in Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini genişletmeye devam etmesi, Filistin tarafında anlaşmaya yönelik güveni zayıflatmıştır. 1995 yılında İzak Rabin’in bir İsrailli aşırılık yanlısı tarafından öldürülmesi, sürecin seyrini olumsuz etkilemiştir. Ardından iktidara gelen İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, anlaşmanın bazı maddelerini yavaşlatmış veya askıya almıştır. Buna rağmen, 1998’de ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan Wye River Memorandumu, taraflar arasında kısmi bir uzlaşma sağlamıştır; ancak bu belge de tam anlamıyla uygulanamamıştır.


Oslo süreci, Filistin topraklarında sınırlı bir özerk yönetim kurulmasını sağlamış olsa da bağımsız devletin kuruluşuna giden süreçte kalıcı bir çözüm üretememiştir. 2000 yılında ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliğinde düzenlenen Camp David Zirvesi, nihai statü konularında (Kudüs, mülteciler, sınırlar) tarafların uzlaşamaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Aynı yılın sonbaharında başlayan İkinci İntifada, Oslo süreciyle başlayan diplomatik dönemin fiilen sona erdiğini göstermiştir.


1993–2000 dönemi, Filistin meselesinin uluslararası hukuk ve diplomasi çerçevesinde çözülmesine yönelik en kapsamlı girişim olarak tarihe geçmiştir. Ancak sürecin beklenen sonucu vermemesi hem Filistin iç siyasetinde hem de bölgesel dengelerde yeni bir istikrarsızlık döneminin başlangıcına yol açmıştır.


Yaser Arafat'ın Sürgün Yıllarının Ardından Gazze'ye Girmesi. Gazze - 1 Temmuz 1994. (Yasser Arafat Foundation)

Filistin Ulusal Yönetimi Başkanlığı ve İkinci İntifada Yılları (1996–2004)

Oslo Süreci’nin ardından Filistin topraklarında kurulan Filistin Ulusal Yönetimi (FY), 1994’ten itibaren kademeli biçimde işlev kazanmaya başlamıştır. Bu yönetim, İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin belirli bölgelerinde sınırlı özerklik sağlamayı hedefleyen geçici bir idari yapı niteliğindeydi. Oslo Anlaşması’nın öngördüğü geçiş sürecinin ardından 1996 yılında yapılan ilk genel seçimlerde Yaser Arafat, oyların yaklaşık yüzde 83’ünü alarak Filistin Ulusal Yönetimi’nin ilk başkanı seçilmiştir.


Arafat’ın başkanlık dönemi, yeni yönetim yapısının oluşturulması ve kurumsallaştırılması süreciyle başlamıştır. Filistin Ulusal Yönetimi; bakanlıklar, güvenlik birimleri, mahkemeler ve yerel idarelerden oluşan bir yapı olarak tasarlanmış, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile eşgüdüm içinde çalışmıştır. Ancak ekonomik kaynak yetersizliği, idari karmaşa ve güvenlik sorunları yönetimin etkinliğini sınırlamıştır. Uluslararası yardımlar, İsrail’in sınır kontrolleri ve ticari kısıtlamaları nedeniyle sık sık kesintiye uğramıştır.


Arafat, bu dönemde Filistin’deki farklı siyasal gruplar arasında denge politikası izlemeye çalışmıştır. FY’nin ana gücü Fetih Hareketi iken Hamas ve İslami Cihad gibi örgütler Oslo sürecine karşı tutumlarını sürdürmüşlerdir. Arafat bu grupları siyasi sisteme entegre etmeye çalışmış, ancak kapsamlı bir uzlaşı sağlanamamıştır.


2000 yılının sonbaharında başlayan İkinci İntifada, Filistin-İsrail ilişkilerinde Oslo dönemiyle şekillenen diplomatik sürecin sonunu getirmiştir. İsrail muhalefet lideri Ariel Şaron’un 28 Eylül 2000’de Mescid-i Aksa çevresinde yaptığı tartışmalı ziyaretin ardından başlayan protestolar kısa sürede yaygın bir direniş hareketine dönüşmüş, yüzlerce Filistinli ve onlarca İsrailli yaşamını yitirmiştir. Barış süreci fiilen askıya alınmıştır.


İsrail yönetimi, İntifada’dan Filistin Ulusal Yönetimi’ni ve özellikle Arafat’ı sorumlu tutmuştur. 2001’de başbakan olan Ariel Şaron, Arafat’ı “barışın önündeki engel” olarak nitelendirmiş ve diplomatik temasları büyük ölçüde durdurmuştur. 2002 baharında İsrail ordusu “Savunma Kalkanı Operasyonu” adıyla Batı Şeria’da geniş çaplı bir askerî harekât başlatmış, Filistin şehirlerine girerek kamu kurumlarını ve güvenlik altyapısını hedef almıştır. Aynı yılın mart ayında Arafat’ın Ramallah’taki Mukataa karargâhı kuşatma altına alınmış, karargâhın çevresi tanklarla sarılmış ve iletişim hatları kesilmiştir. Bu kuşatma, aralıklarla yaklaşık iki yıl sürmüş; Arafat, fiilen izole edilmiştir.


İkinci İntifada süresince Filistin yönetiminin kurumsal yapısı büyük ölçüde zayıflamış, ekonomi durma noktasına gelmiştir. Hamas ve İslami Cihad’ın düzenlediği saldırılar uluslararası kamuoyunda Filistin direnişine dair farklı görüşlerin doğmasına neden olmuştur. Arafat, iç siyasette otoritesini korumakta zorlanmış, farklı gruplar arasında denge kurmaya çalışmıştır.


2003 yılında ABD ve İngiltere öncülüğünde geliştirilen “Yol Haritası Planı” süreci, Arafat’ın siyasi konumunu daha da sarsmıştır. ABD yönetimi, Filistin tarafında reform yapılmasını ve Arafat’ın yetkilerinin sınırlandırılmasını istemiş; bu doğrultuda Mahmud Abbas, Filistin Başbakanı olarak atanmıştır. Bu gelişme, Arafat’ın yönetim yetkilerinde fiilî bir azalma anlamına gelmiştir.


Yaser Arafat Ölümünden Bir Ay Önce Cuma Namazında. Ramallah - 1 Ekim 2004. (Yasser Arafat Foundation)

Hastalığı, Ölümü ve Sonrası

2004 yılına gelindiğinde, Yaser Arafat uzun süredir Ramallah’taki Mukataa karargâhında fiilî kuşatma altında bulunmaktaydı. İsrail ordusunun 2002’de başlattığı kuşatma süreci, Arafat’ın dış dünyayla doğrudan temasını büyük ölçüde kısıtlamıştı. Bu dönemde Arafat, çoğunlukla karargâh binasının yıkıntıları arasında yaşamak zorunda kalmış hem fiziksel koşullar hem de sürekli stres, sağlık durumunu olumsuz etkilemiştir. 2004 yılının Ekim ayında Arafat’ın halsizlik, iştahsızlık ve mide rahatsızlıkları yaşadığı açıklanmış, kısa sürede durumu ağırlaşmıştır.


İsrail hükümeti, başlangıçta Arafat’ın Ramallah’tan çıkışına izin vermemiş, ancak sağlık durumunun ciddileşmesi üzerine uluslararası baskılar sonucunda 29 Ekim 2004’te yurt dışına gitmesine onay vermiştir. Aynı gün Ürdün üzerinden Fransa’ya götürülen Arafat, Paris yakınlarındaki Clamart kentinde bulunan Percy Askerî Hastanesi’ne yatırılmıştır. Tedavi süreci boyunca sağlık durumu hakkında çelişkili açıklamalar yapılmış; Fransız yetkililer gizlilik gerekçesiyle detaylı bilgi paylaşmamıştır. 11 Kasım 2004’te, 75 yaşında yaşamını yitirdiği resmî olarak duyurulmuştur. Fransa’daki yetkililer ölüm nedenini beyin kanaması olarak açıklamıştır.


Yaser Arafat'ın Naaşı Kahire'deki Resmî Törenin Ardından Ramallah’a Getirilmesi (Yasser Arafat Foundation)

Cenaze süreci, Filistin’de ve Arap dünyasında geniş yankı uyandırmıştır. Arafat’ın vasiyeti doğrultusunda Kudüs’e defnedilmesi istenmiş, ancak İsrail hükümeti buna izin vermemiştir. Bunun üzerine naaşı 12 Kasım 2004’te Kahire’de düzenlenen resmî törenin ardından Ramallah’a getirilmiş ve Mukataa yerleşkesine defnedilmiştir. Cenaze törenine çok sayıda devlet temsilcisi ve uluslararası kuruluş yetkilisi katılmıştır. Mezarı daha sonra sembolik bir türbe hâline getirilmiş, Ramallah’taki “Yaser Arafat Anıtı ve Müzesi” kompleksi içerisinde yer almıştır.


Arafat’ın ölümünün ardından, kesin ölüm nedeni konusunda tartışmalar gündeme gelmiştir. Filistin tarafı, ölüm koşullarının olağan dışı olduğunu ileri sürerek soruşturma başlatılmasını talep etmiştir. 2012 yılında Arafat’ın Ramallah’taki mezarı açılmış ve uluslararası bir uzman ekibi tarafından alınan örnekler üzerinde inceleme yapılmıştır. İsviçreli bilim insanları tarafından hazırlanan raporda, Arafat’ın vücudunda normalin üzerinde polonyum-210 izine rastlandığı bildirilmiş; bu bulgu, ölümünde zehirlenme olasılığını güçlendirmiştir. İsviçreli araştırmacılar, 2013 yılında Yaser Arafat’ın naaşından alınan örnekleri inceledikten sonra, Filistin liderinin zehirlendiğine dair olasılığın yüzde 83 oranında yüksek olduğunu duyurdu. Ancak Rus ve Fransız laboratuvarlarının raporları farklı sonuçlar vermiş, dolayısıyla ölüm nedenine ilişkin kesin bir yargıya varılamamıştır. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Kasım 2016’da yaptığı bir açıklamada Arafat’ın ölümüne ilişkin soruşturmanın sürdüğünü belirtmiş, failleri açıklayacağını aktarmıştır ancak bir açıklama olmamıştır. 


Arafat’ın ölümünden sonra Filistin siyasetinde geçici bir belirsizlik dönemi yaşanmıştır. Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin Ulusal Yönetimi’nde yürütülen olağanüstü toplantılar sonucunda, Mahmud Abbas geçici olarak FKÖ Yürütme Komitesi Başkanlığı’nı ve Filistin Yönetimi Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Ocak 2005’te yapılan seçimlerde Abbas’ın resmen başkan seçilmesiyle, Arafat sonrası dönemde Filistin siyasal yapısında yeni bir liderlik dönemi başlamıştır.


Yaser Arafat’ın ölümü, Filistin ulusal hareketinin hem sembolik hem de kurumsal açıdan bir dönüm noktası olmuştur. Ölümünün ardından Filistin iç siyasetinde Fetih ile Hamas arasındaki rekabet giderek belirginleşmiş, bu durum ilerleyen yıllarda yönetimsel bölünmelere yol açmıştır. Buna rağmen Arafat, Filistin kimliğinin uluslararası tanınırlığına katkı sağlamış bir lider olarak Filistin siyasi tarihindeki merkezi konumunu korumuştur.


Yaser Arafat'ın Ölümünden Sonra Anılması (Anadolu Ajansı)

Mirası ve Anısına Kurumlar

Yaser Arafat’ın 2004 yılındaki ölümünün ardından, Filistin siyasal yaşamı ve toplumsal belleğinde önemli bir dönüşüm süreci yaşanmıştır. Arafat, yaklaşık kırk yıl boyunca Filistin ulusal hareketinin en görünür ismi olmuş; ölümünden sonra da Filistin kimliğinin ve devletleşme sürecinin tarihsel bir sembolü olarak anılmaya devam etmiştir. Onun siyasi mirası, hem Filistin ulusal mücadelesinin kurumsal yapısında hem de Filistin toplumunun kolektif hafızasında belirgin bir yer tutmuştur.


Arafat’ın mirası, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Fetih Hareketi’nin sonraki dönem politikalarında belirleyici olmaya devam etmiştir. 2005 yılında Mahmud Abbas’ın FKÖ ve Filistin Ulusal Yönetimi başkanlıklarını devralmasıyla birlikte, Arafat döneminden miras kalan siyasi ve idari yapı sürdürülmüştür. Ancak bu dönemde Filistin siyasetinde belirgin bir bölünme ortaya çıkmış; 2006’daki seçimlerin ardından Fetih ile Hamas arasında yaşanan anlaşmazlıklar, Filistin topraklarının Batı Şeria (Fetih yönetimi) ve Gazze (Hamas yönetimi) olarak fiilen iki ayrı idareye bölünmesine neden olmuştur. Bu durum, Arafat sonrası dönemin en belirgin yapısal sonucu olmuştur.


Arafat’ın anısı, Filistin’de ve uluslararası alanda çeşitli kültürel ve kurumsal girişimlerle yaşatılmaktadır. 2016 yılında Ramallah’ta açılan Yaser Arafat Müzesi, bu çabanın en somut örneklerinden biridir. Müze, “Filistin Hafızası” temasıyla inşa edilmiş olup Arafat’ın kişisel eşyalarını, belgelerini, diplomatik yazışmalarını ve Filistin ulusal hareketine ilişkin arşiv materyallerini içermektedir. Müze kompleksi, Arafat’ın defnedildiği Mukataa yerleşkesinin hemen yanında yer almakta ve aynı zamanda bir araştırma ve belge merkezi olarak da hizmet vermektedir.


Filistin dışında da Arafat’ın adı çeşitli kamu alanlarına, eğitim kurumlarına ve kültürel yapılara verilmiştir. Arap ülkelerinde Arafat’ın adıyla anılan sokaklar, meydanlar ve kurumlar, onun bölgesel düzeydeki sembolik etkisinin göstergelerinden biri olarak değerlendirilmektedir.  Ayrıca, Ramallah’taki Yaser Arafat Vakfı tarafından yürütülen araştırma ve arşiv çalışmaları, Filistin tarihinin belgelenmesi ve sonraki kuşaklara aktarılması açısından önemli bir işlev görmektedir.


Yaser Arafat'ın Ölümünün 9. Yılında Düzenlenen Gösteri. Kudüs - 2013 (Anadolu Ajansı)

Kaynakça

Aksünger, Selman. “Filistin’in 1988’deki Bağımsızlık İlanı, Devlet Olma Mücadelesinin Dönüm Noktası Oldu.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/filistinin-1988deki-bagimsizlik-ilani-devlet-olma-mucadelesinin-donum-noktasi-oldu/3393559


Al Jazeera. “Profile: Yasser Arafat.” Al Jazeera. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aljazeera.com/news/2013/11/6/profile-yasser-arafat


BBC Türkçe. “Portre: Yaser Arafat” BBC Türkçe. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.bbc.co.uk/turkish/indepth/story/2004/10/041028_arafat_profile.shtml


Biography.com. “Yasser Arafat.” Biography. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.biography.com/political-figures/yasser-arafat


Canlı, Enes ve Esat Fırat. “Filistin Davasının Unutulmaz Lideri Yasir Arafat.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/filistin-davasinin-unutulmaz-lideri-yasir-arafat/2734420


Charif, Maher. “Yasir Arafat.” Interactive Encyclopedia of the Palestine Question. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.palquest.org/en/biography/6562/yasir-arafat


Çalıkoğlu, Kubilay. “Filistin’in Efsane Lideri Arafat’ın Vefatının Üzerinden 15 Yıl Geçti.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/pg/foto-galeri/filistinin-efsane-lideri-arafatin-vefatinin-uzerinden-15-yil-gecti/4


Demirci, Yasin. “Direniş Hareketinden Filistin İktidar Partisine Fetih Hareketi.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/direnis-hareketinden-filistin-iktidar-partisine-fetih-hareketi-/695445


Feinstein, Stephen C. “Yasir Arafat.” EBSCO Research Starters. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.ebsco.com/research-starters/biography/yasir-arafat


Fırat, Esat. “Filistin Direnişinin Efsane Lideri Yasir Arafat.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/filistin-direnisinin-efsane-lideri-yasir-arafat/2039629


İbicioğlu, Said ve Qais Omar Darwesh Omar. “Yasir Arafat’ın Zehirlendiğine Dair İlk Şüpheler Ölümünün Hemen Ardından Ortaya Çıktı.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/yasir-arafatin-zehirlendigine-dair-ilk-supheler-olumunun-hemen-ardindan-ortaya-cikti/2040525


Jensehaugen, Jørgen ve Dag Leraand. “Yasir Arafat.” Store Norske Leksikon. Erişim 9 Kasım 2025. https://snl.no/Yasir_Arafat


Karaman, M. Lutfullah. "Arafat, Yâsir." TDV İslâm Ansiklopedisi. Erişim 9 Kasım 2025. https://islamansiklopedisi.org.tr/arafat-yasir


Kemiksiz, Dr. Neşe. “El Aksa İntifadası ve Yol Haritası.” Anka Enstitüsü. Erişim 9 Kasım 2025. https://ankaenstitusu.com/el-aksa-intifadasi-ve-yol-haritasi/


Koşak, Çağrı, Avad er-Recub ve İbrahim el-Hazin. “Türkiye, Filistin Arşivlerini Arafat’ın Uyarısıyla Korudu.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-filistin-arsivlerini-arafatin-uyarisiyla-korudu/2039788


Meşe, Ertuğrul. “Filistin Direnişinde Tarihsel Bir Aktör: Filistin Kurtuluş Örgütü.” Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi 16, no. 31 (2024): 474–492. Erişim 9 Kasım 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3863794


Nobel Peace Summit. “Yasser Arafat.” Nobel Peace Summit. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.nobelpeacesummit.com/project/yasser-arafat/


Qaq, Saeed. “Arafat’ın 9’uncu Ölüm Yıl Dönümü.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/pg/foto-galeri/arafatin-9uncu-olum-yil-donumu/0


The Nobel Prize. “Yasser Arafat – Biographical.” The Nobel Prize. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.nobelprize.org/prizes/peace/1994/arafat/biographical/


TRT Haber. “Filistin Davasının Unutulmaz Lideri Yaser Arafat.” TRT Haber. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.trthaber.com/foto-galeri/filistin-davasinin-unutulmaz-lideri-yaser-arafat/51778/sayfa-1.html


TRT Haber. “Filistin Davasının Unutulmaz Lideri: Yaser Arafat.” TRT Haber. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.trthaber.com/foto-galeri/filistinin-efsane-lideri-yaser-arafat/40312/sayfa-1.html


Yasir Arafat Vakfı. “Yâsir Arafat Müzesi: Filistin Hafızası.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/pg/foto-galeri/yasir-arafat-muzesi-filistin-hafizasi-/4


Yasser Arafat Foundation. “100 Years of Struggle Narrative.” Yasser Arafat Foundation. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.yaf.ps/page-1432-en.html


Yasser Arafat Foundation. “Photos.” Yasser Arafat Foundation. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.yaf.ps/page-1547-en.html

Dipnotlar

[1]

Arafat'ın ismini bazı kaynaklar "Yasir" bazı kaynaklar ise "Yaser" olarak ele almıştır. Ekseriyetle bilinen isim "Yaser" olmasından dolayı maddede bu isim kullanılmıştır.

[2]

Enes Canlı ve Esat Fırat. “Filistin Davasının Unutulmaz Lideri Yasir Arafat.” Anadolu Ajansı. Erişim 9 Kasım 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/filistin-davasinin-unutulmaz-lideri-yasir-arafat/2734420

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarYusuf Bilal Akkaya9 Kasım 2025 16:24
KÜRE'ye Sor