KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Yedi Kat Gök Tasviri

Astronomi+2 Daha
fav gif
Kaydet
kure star outline

Yedi kat gök” (seb‘a semâvât) ifadesi, Kur’an-ı Kerîm’de evrenin tabakalı yapısını ve bu yapının fizikî ve metafizik boyutlarıyla ilahî düzene bağlılığını ifade eden temel kozmolojik bir kavramdır. Bu ifade, yalnızca fiziksel anlamda gökyüzünün tabakalı yapısını değil, aynı zamanda mahiyeti tam olarak bilinmeyen metafizik semâvî boyutları da kapsamaktadır. Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde (el-Bakara 2/29; Fussılet 41/12; el-Mülk 67/3; en-Nebe’ 78/12) göklerin yedi kat olarak yaratıldığı belirtilmiş; bu yapı, yaratılışın aşamalı gerçekleştiğine, göklerin düzenli ve korunaklı olduğuna ve evrenin ölçü ile yaratıldığına delil olarak sunulmuştur. 


Tasavvufî yorumlarda bu katmanlar mânevî mertebeler şeklinde açıklanmış; bazı astronomik ve bilimsel tefsirlerde ise bu yapı, gezegen katmanları veya atmosfer tabakalarıyla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla “yedi kat gök” kavramı, hem lafzî hem de yoruma açık anlam boyutlarıyla İslâm düşüncesinde önemli bir yer tutmaktadır.

Kur’ân’da Yedi Kat Gök İfadesi

Kur’an-ı Kerîm’de “yedi kat gök” ifadesi, farklı surelerde ve bağlamlarda doğrudan veya dolaylı şekilde geçmektedir. Bu ifadeye doğrudan yer verilen başlıca ayetler arasında el-Bakara Suresi 2/29, Fussılet Suresi 41/12, el-Mülk Suresi 67/3 ve en-Nebe’ Suresi 78/12 bulunmaktadır. Bu ayetlerde göklerin “yedi kat” olarak yaratıldığı belirtilmekte; el-Mülk Suresi’nde geçen “tıbâkan” (tabaka tabaka), el-Mü’minûn Suresi’nde geçen “seb‘a tarâik” (yedi yol) ve en-Nebe’ Suresi’ndeki “seb‘an şidâden” (yedi sağlam) ifadeleriyle bu çok katmanlı yapı vurgulanmaktadır. Söz konusu ayetler, göklerin tabakalı oluşuna, sağlamlığına ve sistematik yaratılışına işaret eden temel kaynaklardır.


Hadislerde de semânın yedi kat olduğu bilgisi yer almaktadır. Bazı rivayetlerde her gök katı arasında beşyüz yıllık bir mesafe bulunduğu belirtilmiş; bu durum gök katlarının hem sayıca yedi olduğunu hem de düzenli bir şekilde ayrıldığını göstermektedir. Klasik tefsirlerde yedi sayısının gerçek anlamda kullanıldığı ifade edilmiş, bununla birlikte bazı yorumcular yedi rakamının sembolik bir değer taşıyabileceğini, çokluk veya mükemmellik anlamına gelebileceğini ileri sürmüşlerdir.

Semânın Yaratılışı ve Yapısı

Kur’an’da göklerin yaratılışı ile ilgili olarak çeşitli ayetlerde verilen bilgiler, semânın yaratılma sürecine dair aşamalı ve sistematik bir anlayış ortaya koymaktadır. Fussılet Suresi 41/11–12 ayetlerinde göklerin başlangıçta “duhan” hâlinde olduğu, yani bir tür duman, buhar ya da gaz kütlesi şeklinde var olduğu ifade edilmekte; ardından Allah tarafından iki gün veya iki aşama içerisinde düzenlenip tamamlandığı bildirilmektedir. El-Enbiyâ Suresi 21/30’da ise göklerin ve yerin başlangıçta bitişik olduğu, sonrasında ayrıldıkları ifade edilmektedir. Bu ifadeler klasik müfessirler tarafından, yaratılışın ilk aşamada bütüncül bir yapı içinde başladığı, ardından Allah’ın kudretiyle bu yapıların ayrılarak düzenli bir sistem haline getirildiği şeklinde yorumlanmıştır.


Kur’an’da semânın ve arzın yaratılış süreci genellikle “altı gün” olarak ifade edilmektedir. Fussılet Suresi’nde ise yerin iki günde yaratıldığı, dağlar ve rızıkların dört günde tamamlandığı, göklerin de iki günde yaratıldığı bilgisi verilmektedir. Bu anlatım ilk bakışta sekiz günü işaret ediyor gibi görünse de müfessirler bu sürelerin bir kısmının örtüştüğünü, dolayısıyla toplamda altı günlük bir yaratılış sürecinin kastedildiğini belirtmişlerdir. Kur’an’daki “yevm” (gün) kelimesi, klasik tefsir anlayışına göre 24 saatlik zaman dilimini değil; yaratılış safhası, aşama veya dönem gibi daha geniş zaman kavramlarını ifade etmektedir.


Modern bilimsel tefsir yaklaşımlarında, “duhan” ifadesi genellikle nebula, plazma veya hidrojen gazı gibi astrofiziksel oluşumlarla ilişkilendirilmiştir. Bu kapsamda göklerin yaratılış süreci, Big Bang teorisi ya da evrenin genişlemesi gibi modern kozmolojik modellerle açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu tür yorumların her zaman Kur’an’daki bağlamsal anlamla tam bir uyum içinde olmadığı, dil yapısı ve klasik tefsir çizgisiyle çelişebileceği yönünde eleştiriler de bulunmaktadır.

Yedi Katın Yorumu

Kur’an’da geçen yedi kat gök ifadesi, farklı dönemlerde çeşitli yorumlarla açıklanmıştır. Bu yorumlar hem fizikî hem de metafizik düzlemde şekillenmiş, zamanla bilimsel, tasavvufî ve sembolik yaklaşımlar geliştirilmiştir.


Klasik Müfessirlerin Yorumu: Kur’an’da “yakın gök” (es-semâü’d-dünyâ) olarak adlandırılan birinci kat gök, yıldızların, gezegenlerin ve diğer gök cisimlerinin yer aldığı fizikî semâ olarak kabul edilmiştir. Diğer altı kat göğün ise mahiyeti bilinmeyen, fizik ötesi düzlemler olduğu belirtilmiştir. Es-Sâffât Suresi 37/6’da geçen “Biz yakın semâyı yıldızlarla süsledik” ayeti bu yoruma dayanak olarak gösterilmektedir.


Astronomik Yoruma Dayalı Yaklaşımlar: Eski astronomi anlayışına göre yedi kat gök, Venüs, Merkür, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn ve sabit yıldızlar küresi gibi gök cisimlerine dayandırılmıştır. Bu model Batlamyus’un evren sistemi çerçevesinde geliştirilmiş; ancak modern astronomiyle geçerliliğini yitirmiştir.


Atmosfer Katmanlarıyla Özdeşleştirme: Çağdaş bazı yorumcular, yedi kat göğü dünyanın atmosferinde yer alan troposfer, stratosfer, ozonosfer, mezosfer, termosfer, iyonosfer ve ekzosfer gibi katmanlarla eşleştirmiştir. Ancak bu yaklaşım, gök kavramını yalnızca fizikî atmosferle sınırladığı için eleştirilmiş ve Kur’an’ın kapsamına dar bakmakla itham edilmiştir.


Tasavvufi Yorumlar: Bazı tasavvufî anlayışlarda yedi kat gök, insanın mânevî yolculuğu sırasında aşması gereken ruhsal dereceler olarak yorumlanmıştır. Bu yorumda semânın her katı, kulun Allah’a yaklaşmasında geçmesi gereken ruhî bir basamak olarak kabul edilmiştir.

Semânın Koruyucu Niteliği

Kur’an’da semâ, yalnızca yaratılmış bir yapı olarak değil, aynı zamanda işlevsel bir unsur olarak da tanımlanmıştır. El-Enbiyâ Suresi 21/32’de gök, “korunmuş bir tavan” (es-sekfe’l-mahfûz) olarak nitelendirilmiştir. Klasik tefsirlerde bu ifade, göğün bilgi kaçırmak isteyen şeytanlara karşı bir bariyer oluşturduğu şeklinde yorumlanmıştır. Aynı zamanda, Kur’an’da şeytanların semâya yaklaşarak haber sızdırmaya çalıştığı ve bu girişimlerinin şihâb (ışın, meteor) ile engellendiği belirtilmiştir. Bu anlatımlar, semânın metafizik bir koruma işlevine sahip olduğunu göstermektedir.


Bazı modern tefsirlerde ise bu koruyuculuk, atmosferin güneşten gelen zararlı ışınları süzmesi ve dünya üzerindeki canlı yaşamı muhafaza etmesiyle ilişkilendirilmiştir. Ancak bu tür eşleştirmelerin, Kur’an’ın lafzı, bağlamı ve klasik anlam dünyasıyla tam olarak örtüşmediği yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Bilimsel tefsir yöntemine dair yapılan değerlendirmelerde, bu yaklaşımın dilsel uygunluk ve bağlamsal bütünlük açısından dikkatle ele alınması gerektiği vurgulanmıştır.

Kaynakça

Ağralı, Ahmet. “Semâvât Hakkındaki Ayetlere Bilimsel Yaklaşımlar – İlk Dönem ve Çağdaş Dönem Literatürü Bağlamında Bir Değerlendirme.” Din ve Bilim 1, no. 2 (2018): 20–37. Erişim 18 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/609513


Boşnak, Nagihan Ayşe. ''İlk Altı Asır Tefsirlerinde Yedi Gök İfadesi.'' Yüksek lisans tezi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, 2018. Erişim 18 Haziran 2025. https://dosya.kmu.edu.tr/sbe/userfiles/file/tezler/Temel%20%C4%B0slam%20Bilimleri/nagihanaysebasnak.pdf


Baş, Erdoğan. “Semâ.” TDV İslâm Ansiklopedisi. Erişim 18 Haziran 2025. https://islamansiklopedisi.org.tr/sema--gok


Yerinde, Adem, ve Rıdvan Durak. “Kur'ân Dili ile Bilim Dilinin Kesişme Noktasında Gökyüzüne Dair Âyetlerin Yorumu.” Universal Journal of Theology 7, no. 2 (2022): 127–152. Erişim 18 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2807836

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarNeriman Çalışkan18 Haziran 2025 13:30
KÜRE'ye Sor