Helicoverpa armigera, Lepidoptera takımının Noctuidae familyasına ait, tarımda büyük ekonomik kayıplara yol açan önemli bir zararlı türdür. İlk olarak 1808 yılında Hübner tarafından tanımlanmış, uzun süre Heliothis armigera adıyla anılmış, daha sonra taksonomik düzenlemeler sonucunda Helicoverpa cinsine dahil edilmiştir. Türün Türkçe karşılığı genellikle Yeşilkurt dışında Mısırı Koçanı Kurdu, Pamuk kozası kurdu veya Pamuk yaprakkurdu olarak kullanılmakta, dünyada ise “cotton bollworm”, “African bollworm” ve “corn earworm” gibi isimlerle bilinmektedir.
Morfoloji
Ergin bireyler orta büyüklükte gece kelebekleridir. Ön kanatlar kahverengimsi ya da sarımsı tonlarda olup dalgalı desenler taşır. Arka kanatlar daha açık renklidir ve genellikle koyu renkli bir kenar bandına sahiptir. Larvalar oldukça değişken renklenmeye sahiptir; genç dönemlerde açık yeşil olan larvalar gelişme sürecinde yeşil, sarı, kahverengi ya da siyaha yakın tonlara dönebilir. Yanlarında açık renkli çizgiler bulunur. Pupalar toprak içerisinde, kahverengimsi koza içinde gelişir.
Yaşam Döngüsü
Bu tür tam başkalaşım (holometabol) geçirir. Dişiler yumurtalarını yaprak, tomurcuk veya meyve yüzeyine tek tek ya da küçük gruplar halinde bırakır. Yumurtadan çıkan larvalar bitkinin yaprak, çiçek, koçan ve meyvelerinde beslenerek asıl zararı meydana getirir. Larva dönemini tamamlayan bireyler toprakta pupa olur. İklim koşullarına bağlı olarak yılda 4–6 döl verebilir. Tropikal bölgelerde döl sayısı daha da artabilmektedir.
Konak Bitkiler
Helicoverpa armigera çok besinli (polifag) bir türdür ve 180’den fazla konak bitki üzerinde zarar yaptığı bilinmektedir. Türkiye’de en sık pamuk, mısır, domates, nohut, biber ve patlıcan gibi ürünlerde görülür. Pamukta kozaları delerek ürün kaybına yol açar. Mısırda koçanların içini tahrip ederken, domates ve biberde meyveleri delip çürümeye açık hale getirir. Ayrıca çeşitli süs ve tarla bitkileri de konak olarak kullanılabilmektedir.
Zarar Şekli ve Ekonomik Önemi
Larvalar yaprak, tomurcuk ve meyveleri kemirerek beslenir. Pamukta kozaların açılmasını engeller, mısırda koçanların içini tahrip eder, sebze ve meyvelerde ürün kalitesini düşürür. Bu zarar hem verimde hem de pazarlanabilirlikte ciddi kayıplara neden olur. Küresel ölçekte tarım ekonomisine verdiği zarar, onu en tehlikeli zararlılardan biri haline getirmiştir.
Yayılış Alanı
Bu tür geniş bir coğrafi dağılıma sahiptir. Tropikal, subtropikal ve ılıman iklimlerde yaşayabilir. Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya’da yaygın olarak bulunur. Amerika kıtasına da taşınmış ve yerleşmiştir. Türkiye’de özellikle Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğun popülasyonlara rastlanmaktadır.
Mücadele Yöntemleri
Helicoverpa armigera ile mücadelede tek bir yöntem genellikle yeterli olmaz. Bu türün çok sayıda konukçuda zarar yapabilmesi, hızlı üremesi, iklim koşullarına kolay uyum sağlaması ve kısa sürede kimyasal insektisitlere karşı direnç geliştirmesi nedeniyle, entegre zararlı yönetimi (IPM) kapsamında farklı stratejilerin birlikte uygulanması zorunludur.
Kültürel Önlemler
Kültürel mücadele yöntemleri, zararlının popülasyonunu azaltmayı ve yayılımını sınırlamayı hedefler. Ekim nöbeti, larvaların sürekli aynı bitkide beslenmesini engellerken, hasat sonrası tarla temizliği ve bitki artıklarının imhası, larvaların ve pupaların barınabileceği ortamları ortadan kaldırır. Erken ekim uygulamaları veya dayanıklı çeşitlerin tercih edilmesi, zararlının yoğun popülasyon oluşturmasını sınırlandırır. Ayrıca tarlaların derin sürülmesi, toprakta bulunan pupaların büyük bir kısmını yok ederek gelecek dönem zararlı baskısını azaltır.
Mekanik ve Fiziksel Mücadele
Bu yöntemler özellikle küçük ölçekli üretim alanlarında etkilidir. Feromon tuzakları kullanılarak erkek bireyler cezbedilip yakalanabilir ve çiftleşme oranı düşürülebilir. Işık tuzakları ise gece aktif olan erginlerin yakalanmasında faydalıdır. Bunun yanı sıra hasat sonrası bitki artıkları toplanıp imha edilerek zararlının kışlaması önlenebilir.
Kimyasal Mücadele
Kimyasal insektisitler uzun yıllardır H. armigera ile mücadelede önemli bir yer tutmaktadır. Ancak türün hızla direnç geliştirme özelliği nedeniyle, kimyasal yöntemler tek başına önerilmez. Sentetik piretroitler, organofosfatlar ve karbamatlar geçmişte etkili olmuşsa da direnç nedeniyle etkinlikleri düşmüştür. Günümüzde insekt büyüme düzenleyicileri (IGR’lar) ve seçici biyoinsektisitler daha yaygın kullanılmaktadır. Kimyasal mücadelede başarı için zararlının popülasyon yoğunluğu izlenmeli ve ilaçlama yalnızca ekonomik zarar eşiği aşıldığında yapılmalıdır.
Biyolojik Mücadele
Doğal düşmanlar, H. armigera’nın kontrolünde önemli bir role sahiptir. Özellikle parazitoit Hymenoptera türleri, örneğin Trichogramma spp., yumurtalara saldırarak zararlı popülasyonunu baskılar. Predatör böcekler (uğur böcekleri, Chrysopidae larvaları ve bazı hemipterler) larvaları avlayarak önemli katkı sağlar. Ayrıca entomopatojen funguslar (Beauveria bassiana, Metarhizium anisopliae), bakteriler (Bacillus thuringiensis) ve nükleer poliedrovirüs (NPV) preparatları, larvalar üzerinde yüksek öldürücülüğe sahiptir ve biyopreparat olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Biyoteknolojik Yöntemler
Biyoteknolojik yöntemler de zararlının kontrolünde giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Feromon tuzakları yalnızca popülasyon izleme amacıyla değil, kitle halinde yakalama için de kullanılabilir. Çiftleşmeyi engelleyici feromon uygulamaları, erkeklerin dişileri bulmasını zorlaştırarak popülasyon artışını sınırlar. Bazı bölgelerde ise steril böcek tekniği (SIT) gibi yöntemlerin uygulanabilirliği üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
Genetik Yöntemler ve Transgenik Bitkiler
Son yıllarda genetik mühendisliği tabanlı yöntemler öne çıkmıştır. Özellikle Bt pamuk gibi transgenik bitkiler, H. armigera larvalarına karşı dirençli olup, zararlının popülasyonunu önemli ölçüde azaltmıştır. Ancak Bt bitkilerinin uzun süreli kullanımında, zararlının bu proteine karşı direnç geliştirme riski bulunduğundan, direnç yönetimi stratejileri (örneğin refugia uygulamaları) mutlaka hayata geçirilmelidir.
Entegre Zararlı Yönetimi (IPM)
Tüm bu yöntemlerin tek başına uygulanması kalıcı bir çözüm sunmaz. En etkili ve sürdürülebilir kontrol, kültürel, biyolojik, biyoteknolojik ve kimyasal yöntemlerin bir arada kullanıldığı entegre zararlı yönetimi ile sağlanır. Bu strateji sayesinde hem ekonomik zarar en aza indirilebilir hem de çevreye verilen zarar ve direnç gelişimi önlenebilir.


