Yunanistan, 2025 yılı itibarıyla ülke tarihindeki ilk resmi Ulusal Deniz Mekansal Planını yayımlayarak planlama sürecini somutlaştırmıştır. Bu plan, özellikle Avrupa Birliği’nin Deniz Mekansal Planlama direktifi çerçevesinde yükümlülüklerin yerine getirildiğini gösteren bağlayıcı bir belge niteliğindedir. Yayımlanan harita, ülkenin deniz yetki alanlarında yürütülecek faaliyetlerin mekânsal tahsisini net biçimde tanımlamış ve ulusal deniz stratejisinin görsel karşılığını oluşturmuştur.
Yunanistan, Akdeniz’in doğu kesiminde, çok sayıda adaya sahip karmaşık bir deniz coğrafyası içerisinde yer alır. Bu nedenle ülke, deniz yetki alanlarının düzenlenmesi, doğal kaynakların korunması ve denizcilik sektörlerinin koordinasyonu bakımından uzun süredir kapsamlı bir deniz planlaması ihtiyacı içerisindedir. Avrupa Birliği’nin 2014/89/EU sayılı Deniz Mekansal Planlama Direktifi doğrultusunda üye devletler için belirlenen yükümlülükler, Yunanistan’ın da ulusal düzeyde bir DMP sistemi oluşturmasını zorunlu kılmıştır.
Yunanistan'ın Deniz Mekansal Planı (Protothema).
Yunanistan’ın Tematik Hedefleri
Yunanistan’ın DMP sürecinde benimsediği temel ilkeler şunlardır:
- Sürdürülebilirlik: Deniz kaynaklarının gelecek nesiller adına korunması
- Çok sektörlülük: Farklı ekonomik ve çevresel çıkarlar arasında denge kurulması
- Ekosistem temelli yaklaşım: Doğal yaşam alanlarının planlama süreçlerinin merkezine yerleştirilmesi
- Bilimsel temellilik: Kararların bilimsel veri ve modellemelere dayandırılması
- Uygulama ve izleme bağlantısı: Harita kararlarının somut izleme araçlarıyla desteklenmesi
Bu doğrultuda belirlenen stratejik hedefler ise deniz enerjisi yatırımlarının artırılması, sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarının yaygınlaştırılması, turizm altyapısının planlı biçimde genişletilmesi, deniz koruma alanlarının etkinliğinin artırılması ve ulaşım rotalarının güvenli hale getirilmesi olarak öne çıkmıştır.
Haritanın Özellikleri ve Kapsamı
Yunanistan’ın resmî haritası; Ege Denizi, İyon Denizi ve Girit Denizi olmak üzere üç ana deniz bölgesini kapsamaktadır. Bu bölgelerde, farklı faaliyet türlerine tahsis edilen alanlar renk kodlarıyla ayrılmış ve her biri teknik veri ile desteklenmiştir. Harita dijital platformlar üzerinden de erişime açılmış ve kamuoyuna açık biçimde paylaşılmıştır.
Deniz Mekansal Plan içerisinde bölünmüş bölgeler. (Protothema)
Yukarıdaki haritada öne çıkan ana kategoriler şunlardır:
- Yenilenebilir Enerji Bölgeleri: Rüzgâr ve dalga enerjisi projelerine uygun alanlar, özellikle Ege’nin kuzeydoğusunda konumlandırılmıştır.
- Balıkçılık Alanları: Geleneksel ve endüstriyel balıkçılığa uygun bölgeler, koruma bölgeleri ile dengeli biçimde sınırlanmıştır.
- Deniz Koruma Alanları: Natura 2000 ağı ile uyumlu olarak belirlenen koruma bölgeleri, biyoçeşitlilik merkezleri etrafında yoğunlaşmıştır.
- Deniz Ulaşım Koridorları: Uluslararası ve ulusal deniz trafiğini düzenleyen güzergâhlar, güvenli geçiş ilkeleriyle planlanmıştır.
- Turizm ve Rekreasyon Alanları: Yat turizmi, dalış ve yüzme gibi etkinliklere ayrılan alanlar, özellikle adalar çevresinde yoğunlaşmıştır.
Jeopolitik Araç Olarak DMP
Yunanistan’ın DMP süreci, yalnızca çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınma hedefleriyle sınırlı kalmamış, aynı zamanda jeopolitik boyutlar da kazanmıştır. Özellikle Ege Denizi’nde Türkiye ile yaşanan deniz yetki alanları uyuşmazlıkları, DMP’yi dış politika ve güvenlik politikalarıyla doğrudan ilişkili hâle getirmiştir. Bu çerçevede Yunanistan, hazırladığı resmi Deniz Mekansal Planlarını sadece çevresel ya da ekonomik hedeflerin bir yansıması değil, aynı zamanda egemenlik iddialarını haritalandıran bir araç olarak sunmuştur.
2025 yılında yayımlanan resmî MSP haritası, Türkiye tarafından güçlü şekilde reddedilmiş ve uluslararası düzeyde siyasi tartışmaları beraberinde getirmiştir. Haritada, adaların deniz yetki alanları tam yetkiyle ele alınmış ve Türkiye kıyılarına çok yakın bölgelerde de Yunan planlaması kapsamında tanımlar yapılmıştır.
Yunanistan-Türkiye Arasında DMP Gerilimi
Türkiye, bu haritayı hem kendi kıta sahanlığı haklarına hem de uluslararası deniz hukuku ilkelerine aykırı bulmakta; özellikle BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)’na taraf olmaması nedeniyle bu düzenlemeleri tanımadığını diplomatik notalarla açıklamaktadır.
Yunanistan, MSP haritasını oluştururken tüm adaların kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge üretme hakkına sahip olduğunu varsaymıştır. Bu anlayış, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) çerçevesinde değerlendirildiğinde Yunanistan’ın taraf olduğu metne uygun düşmekteyse de, Türkiye bu sözleşmeye taraf değildir ve söz konusu hükümleri tanımamaktadır.
Türkiye’nin pozisyonu, adaların anakara ile aynı ölçüde deniz yetki alanı yaratamayacağı yönündedir. Özellikle Ege Denizi’nde adaların karşılıklı kıyılara çok yakın mesafede yer alması, sınırlandırma meselesini teknik ve hukuki olarak karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum, Yunanistan’ın MSP haritasının deniz yetki alanlarını fiilen belirleme girişimi olarak algılanmasına yol açmaktadır.