KÜRE LogoKÜRE Logo
İZ, MAHİR(1895-1974)
fav gif
Kaydet
kure star outline
Avatar
Ana YazarMustafa İsmet UZUN18 Nisan 2025 10:29
İstanbul Beykoz'da doğdu. Tam adı Abdullah Mahir'dir. Aslen Erzurumlu olup babası Medine kadılığı da yapmış, Seyyid İsmâil Abdülhalim Efendi, annesi ise Râife Hanım'dır. Mahir İz, henüz beş yaşındayken ailece gittikleri Midilli'de başladığı eğitimini, babasının kadılık göreviyle bulunduğu Balıkesir ve Isparta'da sürdürdü. Balıkesir'de Saraybosnalı müderris Mahmud Necî Efendi'den özel derslere başlayarak manzum lügatlardan Tuhfe-yi Vehbî'yi okuyup ezberledi. Abdülhalim Efendi Medine kadılığına tayin edilince orada rüştiyeye devam etti. Bir yandan da Necî Efendi'den başta sarf-nahiv olmak üzere Arap dili ve edebiyatı yanında İslam dünyasında geleneksel bir usul olan "kırâatü't-tâlibi ale'l-üstâd" (talebenin ders kitabını üstadına okuması ve anlayamadığı meseleleri hocasından dinlemesi) suretiyle akait, fıkıh, hadis dersleri aldı. Muallimlik hayatı boyunca bilhassa takip ettiği soru-cevap usulünün temeli olacak müzakere alışkanlığı kazandı. Medine Rüştiyesi Farsça hocası Dağıstanlı Îsâ Rûhî Efendi'den Gülistan okuyarak Farsça'sını ilerletme imkânı buldu.Medine dönüşü İstanbul Vefa İdâdîsi ve Ankara Sultânîsi'ne devam etti. 1916 yılında sultânîyi bitirince, aynı okulun ilk kısmında Türkçe muallimliğine başlayarak elli dokuz yıl sürecek muallimlik hayatına adım attı.Bir taraftan da Ankara'da ilim ve edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinden özel eğitim aldı. Mehmet Akif'ten (Ersoy) Sa'dî-yi Şîrâzî'nin Bostân'ı, Muhammed Şîrîn-i Mağribî'nin (ö. 809/1407) ağırlıklı olarak tasavvuf ve vahdet-i vücutla ilgili şiirlerinden meydana gelen Şems-i Mağribî Divânı, Ziya Paşa'nın Harâbât'ından Farsça Müntehâbât'ı, Alphonse Daudet'nin Değirmenimden Mektuplar'ı gibi Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca edebî metinler ve divanlar okudu. O sıralarda bir görevle Ankara'ya gelen Ömer Ferit'ten de (Kam) Fars edebiyatı dersleri aldı. Ankara'da tanışıp sohbetlerinden faydalandığı âlim-şairlerden bir diğeri ise Trabzonlu Cûdî Efendi'dir. Ayrıca öğretmen arkadaşlarıyla yürüttükleri sanat, edebiyat ve fikrî konular etrafındaki akşam sohbetlerinin yetişmesinde ciddi katkıları oldu.İlk manzumelerini de bu senelerde yazmış; arkadaşları arasında şair olarak tanınmıştır, ancak çok genç oluşu sebebiyle o günün önde gelen şair ve yazarları arasında boy göstermeye çekindiğinden kalem tecrübeleri dediği bu manzumelerini, sonraları da kullanacağı Maksud Kâmran takma adıyla imzalamıştır.Birinci Büyük Millet Meclisi açılınca zabıt kâtibi olarak mecliste görev aldı. Nisan 1920 başından 1925 yılı Aralık ayına kadar, gizli celseler dahil zabıt kâtibi, zabıt mümeyyizi ve ikinci grup şefi sıfatıyla görevini sürdürdü. Böylece yeni ve farklı bir muhitte seçkin kişilerle tanıştı, Millî Mücadele'nin bütün safhalarına, resmî tarihe intikal etmeyen arka planlarıyla tanık oldu. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin de bütün merhalelerini, çalkantılarını, etraflıca bilen sayılı isimlerden biri haline geldi. Bu devrede istifade edeceği her sohbete, her derse, her vaaza katılmaya gayret etti. Sonraki yıllarda tecrübelerini öğretmenlik mesleğinin verdiği imkânlarla usûlüyle genç nesillere aktarmada büyük bir başarı elde etti.Öğretmenlik mesleğini sürdürmek ve yüksek tahsilini tamamlamak üzere meclisteki görevinden ayrıldı. Maarif Vekâleti'nce açılan tarih hocalığı imtihanını kazanarak 16 Aralık 1924 tarihinde Sultanselim'deki (günümüzde Yavuzselim) İmam-Hatip Mektebi hocalığı ile İstanbul'a döndü.Önce Eczacı Mektebi'ne, ardından Kimya ve Hukuk fakültelerine devam ettiyse de öğretmenlik görevi sebebiyle derslerini düzenli takip edemedi. Edebiyat Fakültesi'ne yazıldı. Burada şerh-i mütûn müderrisi Ferit (Kam) ve Nâmık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bey'den (Bolayır) istifade imkânı buldu. Köprülü Fuat Bey'in derslerine devam etti. Ailesinin geçimini sağlama mecburiyeti dolayısıyla mezuniyet tezini tamamlayamadan Edremit Orta Mektebi müdürlüğü vazifesiyle İstanbul'dan ayrıldı (12 Eylül 1933). Soyadı kanunu çıkınca (21 Haziran 1934) "İz" soyadını aldı. Devrin tanınmış muallim-şairlerinden Muhyiddin Râif Bey'in kızı Mihrunur Hanım'la evlendi (1937). Tek çocuğu Sema Hanım da öğretmendir.Beykoz Orta Mektebi Türkçe öğretmenliği ile 1936'da İstanbul'a dönünce tezini tamamlayarak Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu (1938). Nişantaşı Erkek Orta Mektebi müdürlüğü, Kadıköy Orta Mektebi, Fransız Saint Jean D'Arc Okulu (günümüzde Saint Michel Lisesi), Halıcıoğlu ve Kuleli Askerî liseleri ile Üsküdar Paşakapısı ve Davutpaşa Orta mekteplerinde çalıştı. Meslek hayatının en velut ve kalıcı izler bırakan devresi, öğrencileri arasında "Mahir Baba" adıyla anıldığı, bütün talebelerden sevgi ve saygı gördüğü Haydarpaşa Lisesi yılları oldu. Burada daha sonra millî kültürümüze önemli hizmetleriyle tanınan M. Uğur Derman, yakın tarih ve Mehmet Akif üzerindeki çalışmalarıyla öne çıkan öğretmen-yazar M. Ertuğrul Düzdağ, eski Türk edebiyatı hocalarından Mehmed Çavuşoğlu (ö. 1987), Osman Öztürk (ö. 2014), romancı ve mütefekkir Mehmet Niyazi Özdemir (ö. 2018) gibi öğrenciler yetiştirdi.Yaş haddi sebebiyle Çamlıca Kız Lisesi edebiyat hocalığından emekliye ayrıldıysa da kısa bir müddet sonra İslamî edebiyat tarihi hocalığı ile İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde yeniden mesleğine döndü (Ocak 1960). On yıl boyunca öğretim üyesi sıfatıyla tasavvuf tarihi, hitabet ve irşat derslerini okuttu. İmam-Hatip Okulu öğrencileri ile, o günkü Yüksek İslam Enstitüsü'nün ilk nesilleri üzerinde kalıcı ve derin etkileri oldu. Ortaya çıkan sağlam birikimiyle tasavvuf konusundaki ilk kitabını kaleme aldı. Bu devredeki talebeleri arasında, kendisinin her bakımdan hayrü'l-halefi olan Selçuk Eraydın'ı (ö. 1995) öncelikle zikretmek gerekir. Ayrıca Hayrettin Karaman, Bekir Topaloğlu, M. Saim Yeprem, Tayyar Altıkulaç, M. Yaşar Kandemir, Yusuf Ziya Kavakçı, İsmail E. Erünsal, Yaşar Fersahoğlu, Mahmut Çamdibi, Mustafa Bilge, Mustafa İsmet Uzun, Emin Işık, Nedim Urhan gibi daha pek çok isim zikredilebilir.1967 yılında İstanbul'da başarılı talebelerini eğitim kadrosunda toplayarak, Özel Fatih Erkek Koleji'ni kurmuş ve müdürlüğünü yapmıştır."Çok heyecanlı ve neşeli geçti, dünyaya yeniden gelsem yine muallim olurdum" dediği meslek hayatında, hocalığı daima ilk planda tuttuğundan emekliliğinden sonra da isteyenlere karşılıksız dersler vermiş, sohbet, konferans ve yazılarına devam etmiştir.Yakalandığı akciğer kanseri neticesi Paşabahçe Hastanesi'nde vefat etti (9 Temmuz 1974). 11 Temmuz'da Erenköy'deki Sahrayıcedit Camii'nden kaldırılarak yakınındaki mezarlığa defnedildi. Baş taşındaki celî tâlik "Muallim Mâhir İz" ibaresi Uğur Derman hattıyladır.Vefatı üzerine başta yakın dostu Kemal Edip Kürkçüoğlu olmak üzere şairler tarafından tarih manzumeleri ve mersiyeler yazılmıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde ardından yayımlanan kırk civarı yazı, bazı yeni makaleler ilavesiyle, talebeleri tarafından Tohum dergisinin Mahir İz Özel Sayısı'nda (İstanbul 1975, nr. 86) bir araya getirilmiştir.İlim ve fikir adamı, edebiyatçı, rehber ve öğretmen özelliklerine sahip kâmil bir insan olarak ömrünü öğrencilerine adamış, "Muallim Mahir" olarak anılmıştır. Fikirlerini cesaretle kaleme almaktan ve bunları her fırsatta dile getirmekten geri durmamıştır. İlmî yazılarında Abdullah Söğüt, edebî ve içtimaî yazılarında Namık Yaz takma adını kullandı. 1960 sonrasında çıkan Diyanet Dergisi, Diyanet Gazetesi, Sebîlürreşâd, İslâm Mecmuası, İslâm Medeniyeti, İslâm Düşüncesi, Oku, Tohum, Hilâl gibi aylık dergilerde, Yeni İstiklâl, Bugün, Sabah, Yeni Asya gibi günlük ve haftalık gazetelerde ise müstear isim kullanmadan kendi adıyla yazdı. Bu gazete ve dergi sayfalarında kalmış yazılarının bir kısmı, sağlığında Din ve Cemiyet (İstanbul 1972), vefatının kırkıncı yılında ise Üstadım Mehmed Âkif (İstanbul 2014) adıyla neşredildi.Erken yaşlarda şiirlerini neşretmekle başlayan matbuat hayatı, 1960'lardan sonra yoğunluk kazanmış millî, dinî, ilmî, fikrî birikimini geniş kitlelere ulaştırdığı gibi özellikle gençlere yol gösteren belli başlı isimler arasına girmiştir. O yıllarda Sönmez Neşriyat ve Matbaacılık adıyla dinî ve ilmî yayınlar yapmak üzere kurulan şirketin iki yıl idare meclisi başkanlığını yapmış, buna da haftalık olarak çıkarılan Yeni İstiklâl gazetesinin ilk otuz sayısına başmakaleler yazmıştır.Kuruluşuna katılıp aktif olarak hizmetlerine katıldığı vakıf ve cemiyetlerin en eskileri Büyük Millet Meclisi'nin açılışından önce Millî Mücadele'yi desteklemek üzere Ankara'da kurulan Azm-i Millî Cemiyeti ile devrin Ankara ve İstanbul'daki önemli meslek kuruluşlarından biri olan "Muallimler Cemiyeti"dir. İmam-Hatip okullarının açılması ve desteklenmesinin öncülerinden İlim Yayma Cemiyeti'nin ilim ve müşavere azası ve başkanı olarak yıllarca hizmet vermiştir. Tertiplediği dinî-ilmî toplantılarla akademik çalışmaları destekleyen İslamî İlimler Araştırma Vakfı'nda kurucu başkanlığını üstlendiği gibi Millî Kültür Vakfı'nın da kurucuları arasında bulunmuştur.Belirgin vasıflarından biri de iyi bir hatip ve çok sevilen bir sohbet adamı olmasıdır. Bilhassa enstitüdeki hocalık yıllarından itibaren üniversite hocaları, çeşitli fakültelerden öğrenciler, ilim, fikir ve sanat adamları yanında halktan kişilerin de katıldığı sohbet meclisleri gerçekleştirmiştir. Bu meclisler birer ilim, irfan ve sanat mahfeli halinde yazları Arnavutköy, Emirgan, Kanlıca ve Beşiktaş Yahyâ Efendi, kışları ise Erenköy gibi İstanbul'un en güzel semtlerinde yıllarca devam etmiştir. Bu sohbetler, gündelik siyaset hariç, yakın tarihin ibretlik olayları ve kişileri yanında dinî, millî, fikrî, edebî konuları içeriyordu. Onlar, katılanları her bakımdan yetiştiren, birer serbest eğitim faaliyeti olmuştur.Mahir Hoca, bu tarz sohbetlerin "bildiğini başkasına öğretmekle mükellef olduğu" ölçüsünden hareketle, ihmali halinde halk ve Hak katında sorumluluğu bulunduğunu belirterek bu bağlamda İstanbul ve Anadolu'da bazı konferanslar da vermiştir.Özellikle klasik Türk, Arap, Fars edebiyatlarının manzum mahsullerini kendine has bir tavır ve sesle, muhtevayı aksettirecek bir tarzda, hisli ve etkili bir tavırla okumuştur.Mahir Hoca'nın önemli bir özelliği de yazdığı çok sayıdaki mektuplarıdır.Ölümünden sonra adı İstanbul Pendik'te bir ilkokul ve Bağcılar'da bir ortaokul ile Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun İstanbul Esenyurt'ta açtığı bir yüksek öğrenim erkek öğrenci yurduna verilmiştir.Hayatının son beş yılında edebiyat, tasavvuf, tarih konularıyla beraber dinî muhtevalı az sayıda ancak özlü eserler ortaya koymuştur. Bunların içinde şiirleri, mezuniyet tezi, basılmış telif eserleriyle sadeleştirme ve redaksiyonuna katıldığı eserler bulunmaktadır.1. Tasavvuf (İstanbul 1969). Asistanı Selçuk Eraydın'ın Yüksek İslam Enstitüsü'nde tuttuğu notların Mahir Hoca tarafından genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır. Kitabın özelliklerinden biri konular işlenirken çok sayıda Arapça, Farsça ve Türkçe beyitlere yer verilmesi, tasavvuf edebiyatının seçkin örnekleriyle zenginleştirilmiş olmasıdır. Eseri daha sonra M. Ertuğrul Düzdağ bir ders kitabı havasından çıkararak yeniden düzenlenmiş, sonundaki tarikatlar listesini geliştirerek alfabe sırasına koymuş, bir dizin ve Mahir İz'in hayatıyla ilgili kısa bir bölüm ilavesiyle yeniden bastırmıştır (İstanbul 1981). 2. Din ve Cemiyet (İstanbul 1972). Sosyal hayatın her sahası için İslamiyet'in gösterdiği pratik değeri, yüksek uygulama yollarını "amel-i sâlih" anlayışıyla ortaya koyan bir eserdir. Daha önce Diyanet Gazetesi'nde ve İslâm Düşüncesi dergisinde yayımlanmış makalelerden oluşur. Osman Öztürk'ün "himmet ve gayretleriyle" derlenen kitap ikinci baskıdan itibaren M. Ertuğrul Düzdağ tarafından ara başlıklar ilavesiyle yeniden basılmıştır (İstanbul 1979). 3. Yılların İzi (İstanbul 1975). Mahir İz II. Abdülhamid döneminde doğmuş, II. Meşrutiyet ve Millî Mücadele'den sonra 1970'lere kadar Cumhuriyet dönemini yaşamış ciddi çalkantılara, baskıcı uygulamalara, köklü değişikliklere tanıklık etmiş bir neslin mensubudur. Hatıralardan oluşan bu eser, yakın geçmişin bilinmeyen tarihî, siyasî ve sosyal hadiselerine ait birçok gerçeği ve onlarla ilgili değerlendirmeleri ortaya koyan mühim bir kaynaktır. 4. Üstadım Mehmed Âkif (İstanbul 2014). Değişik dönemlerde Mehmet Akif hakkında İslâm Mecmuası (1956), Sebîlürreşâd dergisi (1962), Diyanet Gazetesi (1968-70), İslâm Medeniyeti mecmuasıyla (1968-69) Yeni Asya gazetesinde (1973) kaleme aldığı yazılar, hatıralar ve yaptığı konuşmaların metinlerinden oluşur. M. Ertuğrul Düzdağ tarafından derlenip düzenlenerek hocanın vefatının kırkıncı yılında yayımlanmıştır. 5. Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe Anlamı (Meal) (Ankara 1961). İhtilalci kadrolar 1960 ihtilalinden sonra Kur'an-ı Kerim'in Arapça metninin günümüz harfleriyle basılmasını istemiştir. Onlara bu uygulamanın doğuracağı telafisi zor sonuçları büyük bir cesaret ve vukufla anlatmış, onun yerine bir meal hazırlanarak yayımlanmasının daha isabetli olacağı konusunda fikir birliği temin etmiştir. Redaksiyon Heyeti başkanlığını üstlenerek hazırlanan esere önemli katkılarda bulunmuştur. 6. Kısas-ı Enbiyâ (I-VI, Ankara 1972). Millî Eğitim Bakanlığı'nın isteği üzerine Ahmed Cevdet Paşa'ya ait Kısas-ı Enbiyâ adlı eseri sadeleştirerek yayıma hazırlamıştır. Sadeleştirilen metnin aslıyla mukabelesi ve matbaa tashihleri M. Ertuğrul Düzdağ tarafından yapılmıştır.Bunların dışında Mahir İz'in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirirken hazırladığı Adanalı Hayret Hayatı ve Eseri adlı mezuniyet tezi (İstanbul 1938, İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ktp. T., 87), sanatkâr hakkındaki geniş kapsamlı ilk çalışma olarak şair ve dönemiyle ilgili araştırmalarda hâlâ kullanılabilecek önemli bir kaynaktır.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

İZ, MAHİR(1895-1974)

Board Main İcon
Kure Card Image
Mahir İz

İstanbul Beykoz'da doğdu. Tam adı Abdullah Mahir'dir. Aslen Erzurumlu olup babası Medine kadılığı da yapmış, Seyyid İsmâil Abdülhalim Efendi, annesi ise Râife Hanım'dır. Mahir İz, henüz beş yaşındayken ailece gittikleri Midilli'de başladığı eğitimini, babasının kadılık göreviyle bulunduğu Balıkesir ve Isparta'da sürdürdü. Balıkesir'de Saraybosnalı müderris Mahmud Necî Efendi'den özel derslere başlayarak manzum lügatlardan Tuhfe-yi Vehbî'yi okuyup ezberledi. Abdülhalim Efendi Medine kadılığına tayin edilince orada rüştiyeye devam etti. Bir yandan da Necî Efendi'den başta sarf-nahiv olmak üzere Arap dili ve edebiyatı yanında İslam dünyasında geleneksel bir usul olan "kırâatü't-tâlibi ale'l-üstâd" (talebenin ders kitabını üstadına okuması ve anlayamadığı meseleleri hocasından dinlemesi) suretiyle akait, fıkıh, hadis dersleri aldı. Muallimlik hayatı boyunca bilhassa takip ettiği soru-cevap usulünün temeli olacak müzakere alışkanlığı kazandı. Medine Rüştiyesi Farsça hocası Dağıstanlı Îsâ Rûhî Efendi'den Gülistan okuyarak Farsça'sını ilerletme imkânı buldu.



Medine dönüşü İstanbul Vefa İdâdîsi ve Ankara Sultânîsi'ne devam etti. 1916 yılında sultânîyi bitirince, aynı okulun ilk kısmında Türkçe muallimliğine başlayarak elli dokuz yıl sürecek muallimlik hayatına adım attı.



Bir taraftan da Ankara'da ilim ve edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinden özel eğitim aldı. Mehmet Akif'ten (Ersoy) Sa'dî-yi Şîrâzî'nin Bostân'ı, Muhammed Şîrîn-i Mağribî'nin (ö. 809/1407) ağırlıklı olarak tasavvuf ve vahdet-i vücutla ilgili şiirlerinden meydana gelen Şems-i Mağribî Divânı, Ziya Paşa'nın Harâbât'ından Farsça Müntehâbât'ı, Alphonse Daudet'nin Değirmenimden Mektuplar'ı gibi Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca edebî metinler ve divanlar okudu. O sıralarda bir görevle Ankara'ya gelen Ömer Ferit'ten de (Kam) Fars edebiyatı dersleri aldı. Ankara'da tanışıp sohbetlerinden faydalandığı âlim-şairlerden bir diğeri ise Trabzonlu Cûdî Efendi'dir. Ayrıca öğretmen arkadaşlarıyla yürüttükleri sanat, edebiyat ve fikrî konular etrafındaki akşam sohbetlerinin yetişmesinde ciddi katkıları oldu.



İlk manzumelerini de bu senelerde yazmış; arkadaşları arasında şair olarak tanınmıştır, ancak çok genç oluşu sebebiyle o günün önde gelen şair ve yazarları arasında boy göstermeye çekindiğinden kalem tecrübeleri dediği bu manzumelerini, sonraları da kullanacağı Maksud Kâmran takma adıyla imzalamıştır.



Birinci Büyük Millet Meclisi açılınca zabıt kâtibi olarak mecliste görev aldı. Nisan 1920 başından 1925 yılı Aralık ayına kadar, gizli celseler dahil zabıt kâtibi, zabıt mümeyyizi ve ikinci grup şefi sıfatıyla görevini sürdürdü. Böylece yeni ve farklı bir muhitte seçkin kişilerle tanıştı, Millî Mücadele'nin bütün safhalarına, resmî tarihe intikal etmeyen arka planlarıyla tanık oldu. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin de bütün merhalelerini, çalkantılarını, etraflıca bilen sayılı isimlerden biri haline geldi. Bu devrede istifade edeceği her sohbete, her derse, her vaaza katılmaya gayret etti. Sonraki yıllarda tecrübelerini öğretmenlik mesleğinin verdiği imkânlarla usûlüyle genç nesillere aktarmada büyük bir başarı elde etti.



Öğretmenlik mesleğini sürdürmek ve yüksek tahsilini tamamlamak üzere meclisteki görevinden ayrıldı. Maarif Vekâleti'nce açılan tarih hocalığı imtihanını kazanarak 16 Aralık 1924 tarihinde Sultanselim'deki (günümüzde Yavuzselim) İmam-Hatip Mektebi hocalığı ile İstanbul'a döndü.



Önce Eczacı Mektebi'ne, ardından Kimya ve Hukuk fakültelerine devam ettiyse de öğretmenlik görevi sebebiyle derslerini düzenli takip edemedi. Edebiyat Fakültesi'ne yazıldı. Burada şerh-i mütûn müderrisi Ferit (Kam) ve Nâmık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bey'den (Bolayır) istifade imkânı buldu. Köprülü Fuat Bey'in derslerine devam etti. Ailesinin geçimini sağlama mecburiyeti dolayısıyla mezuniyet tezini tamamlayamadan Edremit Orta Mektebi müdürlüğü vazifesiyle İstanbul'dan ayrıldı (12 Eylül 1933). Soyadı kanunu çıkınca (21 Haziran 1934) "İz" soyadını aldı. Devrin tanınmış muallim-şairlerinden Muhyiddin Râif Bey'in kızı Mihrunur Hanım'la evlendi (1937). Tek çocuğu Sema Hanım da öğretmendir.



Beykoz Orta Mektebi Türkçe öğretmenliği ile 1936'da İstanbul'a dönünce tezini tamamlayarak Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu (1938). Nişantaşı Erkek Orta Mektebi müdürlüğü, Kadıköy Orta Mektebi, Fransız Saint Jean D'Arc Okulu (günümüzde Saint Michel Lisesi), Halıcıoğlu ve Kuleli Askerî liseleri ile Üsküdar Paşakapısı ve Davutpaşa Orta mekteplerinde çalıştı. Meslek hayatının en velut ve kalıcı izler bırakan devresi, öğrencileri arasında "Mahir Baba" adıyla anıldığı, bütün talebelerden sevgi ve saygı gördüğü Haydarpaşa Lisesi yılları oldu. Burada daha sonra millî kültürümüze önemli hizmetleriyle tanınan M. Uğur Derman, yakın tarih ve Mehmet Akif üzerindeki çalışmalarıyla öne çıkan öğretmen-yazar M. Ertuğrul Düzdağ, eski Türk edebiyatı hocalarından Mehmed Çavuşoğlu (ö. 1987), Osman Öztürk (ö. 2014), romancı ve mütefekkir Mehmet Niyazi Özdemir (ö. 2018) gibi öğrenciler yetiştirdi.



Yaş haddi sebebiyle Çamlıca Kız Lisesi edebiyat hocalığından emekliye ayrıldıysa da kısa bir müddet sonra İslamî edebiyat tarihi hocalığı ile İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde yeniden mesleğine döndü (Ocak 1960). On yıl boyunca öğretim üyesi sıfatıyla tasavvuf tarihi, hitabet ve irşat derslerini okuttu. İmam-Hatip Okulu öğrencileri ile, o günkü Yüksek İslam Enstitüsü'nün ilk nesilleri üzerinde kalıcı ve derin etkileri oldu. Ortaya çıkan sağlam birikimiyle tasavvuf konusundaki ilk kitabını kaleme aldı. Bu devredeki talebeleri arasında, kendisinin her bakımdan hayrü'l-halefi olan Selçuk Eraydın'ı (ö. 1995) öncelikle zikretmek gerekir. Ayrıca Hayrettin Karaman, Bekir Topaloğlu, M. Saim Yeprem, Tayyar Altıkulaç, M. Yaşar Kandemir, Yusuf Ziya Kavakçı, İsmail E. Erünsal, Yaşar Fersahoğlu, Mahmut Çamdibi, Mustafa Bilge, Mustafa İsmet Uzun, Emin Işık, Nedim Urhan gibi daha pek çok isim zikredilebilir.



1967 yılında İstanbul'da başarılı talebelerini eğitim kadrosunda toplayarak, Özel Fatih Erkek Koleji'ni kurmuş ve müdürlüğünü yapmıştır.



"Çok heyecanlı ve neşeli geçti, dünyaya yeniden gelsem yine muallim olurdum" dediği meslek hayatında, hocalığı daima ilk planda tuttuğundan emekliliğinden sonra da isteyenlere karşılıksız dersler vermiş, sohbet, konferans ve yazılarına devam etmiştir.



Yakalandığı akciğer kanseri neticesi Paşabahçe Hastanesi'nde vefat etti (9 Temmuz 1974). 11 Temmuz'da Erenköy'deki Sahrayıcedit Camii'nden kaldırılarak yakınındaki mezarlığa defnedildi. Baş taşındaki celî tâlik "Muallim Mâhir İz" ibaresi Uğur Derman hattıyladır.



Vefatı üzerine başta yakın dostu Kemal Edip Kürkçüoğlu olmak üzere şairler tarafından tarih manzumeleri ve mersiyeler yazılmıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde ardından yayımlanan kırk civarı yazı, bazı yeni makaleler ilavesiyle, talebeleri tarafından Tohum dergisinin Mahir İz Özel Sayısı'nda (İstanbul 1975, nr. 86) bir araya getirilmiştir.



İlim ve fikir adamı, edebiyatçı, rehber ve öğretmen özelliklerine sahip kâmil bir insan olarak ömrünü öğrencilerine adamış, "Muallim Mahir" olarak anılmıştır. Fikirlerini cesaretle kaleme almaktan ve bunları her fırsatta dile getirmekten geri durmamıştır. İlmî yazılarında Abdullah Söğüt, edebî ve içtimaî yazılarında Namık Yaz takma adını kullandı. 1960 sonrasında çıkan Diyanet Dergisi, Diyanet Gazetesi, Sebîlürreşâd, İslâm Mecmuası, İslâm Medeniyeti, İslâm Düşüncesi, Oku, Tohum, Hilâl gibi aylık dergilerde, Yeni İstiklâl, Bugün, Sabah, Yeni Asya gibi günlük ve haftalık gazetelerde ise müstear isim kullanmadan kendi adıyla yazdı. Bu gazete ve dergi sayfalarında kalmış yazılarının bir kısmı, sağlığında Din ve Cemiyet (İstanbul 1972), vefatının kırkıncı yılında ise Üstadım Mehmed Âkif (İstanbul 2014) adıyla neşredildi.



Erken yaşlarda şiirlerini neşretmekle başlayan matbuat hayatı, 1960'lardan sonra yoğunluk kazanmış millî, dinî, ilmî, fikrî birikimini geniş kitlelere ulaştırdığı gibi özellikle gençlere yol gösteren belli başlı isimler arasına girmiştir. O yıllarda Sönmez Neşriyat ve Matbaacılık adıyla dinî ve ilmî yayınlar yapmak üzere kurulan şirketin iki yıl idare meclisi başkanlığını yapmış, buna da haftalık olarak çıkarılan Yeni İstiklâl gazetesinin ilk otuz sayısına başmakaleler yazmıştır.



Kuruluşuna katılıp aktif olarak hizmetlerine katıldığı vakıf ve cemiyetlerin en eskileri Büyük Millet Meclisi'nin açılışından önce Millî Mücadele'yi desteklemek üzere Ankara'da kurulan Azm-i Millî Cemiyeti ile devrin Ankara ve İstanbul'daki önemli meslek kuruluşlarından biri olan "Muallimler Cemiyeti"dir. İmam-Hatip okullarının açılması ve desteklenmesinin öncülerinden İlim Yayma Cemiyeti'nin ilim ve müşavere azası ve başkanı olarak yıllarca hizmet vermiştir. Tertiplediği dinî-ilmî toplantılarla akademik çalışmaları destekleyen İslamî İlimler Araştırma Vakfı'nda kurucu başkanlığını üstlendiği gibi Millî Kültür Vakfı'nın da kurucuları arasında bulunmuştur.



Belirgin vasıflarından biri de iyi bir hatip ve çok sevilen bir sohbet adamı olmasıdır. Bilhassa enstitüdeki hocalık yıllarından itibaren üniversite hocaları, çeşitli fakültelerden öğrenciler, ilim, fikir ve sanat adamları yanında halktan kişilerin de katıldığı sohbet meclisleri gerçekleştirmiştir. Bu meclisler birer ilim, irfan ve sanat mahfeli halinde yazları Arnavutköy, Emirgan, Kanlıca ve Beşiktaş Yahyâ Efendi, kışları ise Erenköy gibi İstanbul'un en güzel semtlerinde yıllarca devam etmiştir. Bu sohbetler, gündelik siyaset hariç, yakın tarihin ibretlik olayları ve kişileri yanında dinî, millî, fikrî, edebî konuları içeriyordu. Onlar, katılanları her bakımdan yetiştiren, birer serbest eğitim faaliyeti olmuştur.



Mahir Hoca, bu tarz sohbetlerin "bildiğini başkasına öğretmekle mükellef olduğu" ölçüsünden hareketle, ihmali halinde halk ve Hak katında sorumluluğu bulunduğunu belirterek bu bağlamda İstanbul ve Anadolu'da bazı konferanslar da vermiştir.



Özellikle klasik Türk, Arap, Fars edebiyatlarının manzum mahsullerini kendine has bir tavır ve sesle, muhtevayı aksettirecek bir tarzda, hisli ve etkili bir tavırla okumuştur.



Mahir Hoca'nın önemli bir özelliği de yazdığı çok sayıdaki mektuplarıdır.



Ölümünden sonra adı İstanbul Pendik'te bir ilkokul ve Bağcılar'da bir ortaokul ile Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun İstanbul Esenyurt'ta açtığı bir yüksek öğrenim erkek öğrenci yurduna verilmiştir.



Hayatının son beş yılında edebiyat, tasavvuf, tarih konularıyla beraber dinî muhtevalı az sayıda ancak özlü eserler ortaya koymuştur. Bunların içinde şiirleri, mezuniyet tezi, basılmış telif eserleriyle sadeleştirme ve redaksiyonuna katıldığı eserler bulunmaktadır.



1. Tasavvuf (İstanbul 1969). Asistanı Selçuk Eraydın'ın Yüksek İslam Enstitüsü'nde tuttuğu notların Mahir Hoca tarafından genişletilmesi suretiyle hazırlanmıştır. Kitabın özelliklerinden biri konular işlenirken çok sayıda Arapça, Farsça ve Türkçe beyitlere yer verilmesi, tasavvuf edebiyatının seçkin örnekleriyle zenginleştirilmiş olmasıdır. Eseri daha sonra M. Ertuğrul Düzdağ bir ders kitabı havasından çıkararak yeniden düzenlenmiş, sonundaki tarikatlar listesini geliştirerek alfabe sırasına koymuş, bir dizin ve Mahir İz'in hayatıyla ilgili kısa bir bölüm ilavesiyle yeniden bastırmıştır (İstanbul 1981). 2. Din ve Cemiyet (İstanbul 1972). Sosyal hayatın her sahası için İslamiyet'in gösterdiği pratik değeri, yüksek uygulama yollarını "amel-i sâlih" anlayışıyla ortaya koyan bir eserdir. Daha önce Diyanet Gazetesi'nde ve İslâm Düşüncesi dergisinde yayımlanmış makalelerden oluşur. Osman Öztürk'ün "himmet ve gayretleriyle" derlenen kitap ikinci baskıdan itibaren M. Ertuğrul Düzdağ tarafından ara başlıklar ilavesiyle yeniden basılmıştır (İstanbul 1979). 3. Yılların İzi (İstanbul 1975). Mahir İz II. Abdülhamid döneminde doğmuş, II. Meşrutiyet ve Millî Mücadele'den sonra 1970'lere kadar Cumhuriyet dönemini yaşamış ciddi çalkantılara, baskıcı uygulamalara, köklü değişikliklere tanıklık etmiş bir neslin mensubudur. Hatıralardan oluşan bu eser, yakın geçmişin bilinmeyen tarihî, siyasî ve sosyal hadiselerine ait birçok gerçeği ve onlarla ilgili değerlendirmeleri ortaya koyan mühim bir kaynaktır. 4. Üstadım Mehmed Âkif (İstanbul 2014). Değişik dönemlerde Mehmet Akif hakkında İslâm Mecmuası (1956), Sebîlürreşâd dergisi (1962), Diyanet Gazetesi (1968-70), İslâm Medeniyeti mecmuasıyla (1968-69) Yeni Asya gazetesinde (1973) kaleme aldığı yazılar, hatıralar ve yaptığı konuşmaların metinlerinden oluşur. M. Ertuğrul Düzdağ tarafından derlenip düzenlenerek hocanın vefatının kırkıncı yılında yayımlanmıştır. 5. Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe Anlamı (Meal) (Ankara 1961). İhtilalci kadrolar 1960 ihtilalinden sonra Kur'an-ı Kerim'in Arapça metninin günümüz harfleriyle basılmasını istemiştir. Onlara bu uygulamanın doğuracağı telafisi zor sonuçları büyük bir cesaret ve vukufla anlatmış, onun yerine bir meal hazırlanarak yayımlanmasının daha isabetli olacağı konusunda fikir birliği temin etmiştir. Redaksiyon Heyeti başkanlığını üstlenerek hazırlanan esere önemli katkılarda bulunmuştur. 6. Kısas-ı Enbiyâ (I-VI, Ankara 1972). Millî Eğitim Bakanlığı'nın isteği üzerine Ahmed Cevdet Paşa'ya ait Kısas-ı Enbiyâ adlı eseri sadeleştirerek yayıma hazırlamıştır. Sadeleştirilen metnin aslıyla mukabelesi ve matbaa tashihleri M. Ertuğrul Düzdağ tarafından yapılmıştır.



Bunların dışında Mahir İz'in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirirken hazırladığı Adanalı Hayret Hayatı ve Eseri adlı mezuniyet tezi (İstanbul 1938, İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ktp. T., 87), sanatkâr hakkındaki geniş kapsamlı ilk çalışma olarak şair ve dönemiyle ilgili araştırmalarda hâlâ kullanılabilecek önemli bir kaynaktır.

Kaynakça

Derman, Uğur. “Mâhir Hoca’dan İzler”. Kubbealtı Akademi Mecmuası. IV/1 (1975), s. 15-26.
a.mlf. Ömrümün Bereketi I. İstanbul 2013, s. 154-163, 472-475.
İz, Mahir. Yılların İzi. İstanbul 1975. s. 17, 25, 30, 32, 34, 40-44, 56-57, 59, 60, 67-69, 74, 112, 125, 127, 128-135, 137-138, 146-153, 337-340, 359, 385-386.
Kurucu, Ali Ulvi. Hatıralar IV. İstanbul 2014.
Mâhir İz’in MÜ İlâhiyat Fakültesi’ndeki şahsi dosyası.
Mehmed Süreyyâ. Sicill-i Osmânî. İstanbul 1308, I, 415.
Özdamar, Mustafa. Mâhir İz Hoca. İstanbul 1994.
Öztürk, Osman. “İslâmî Edebiyatın Unutulmaz Üstadı Mâhir İz Hoca (1895-1974)”. İslâmî Edebiyat. sy. 2 (1988), s. 41-43.
Tohum Mecmuası: Mahir İz özel sayısı. sy. 85, İstanbul 1974.
Uzun, Mustafa. “İz, Abdullah Mahir”. DİA. 2001, XXIII, 501-503.
a.mlf. İstanbul Beyefendisi Muallim Mâhir İz’den İzler. Ankara 2021.
a.mlf. Ummana Dökülen Irmaklar (Mehmet Âkif’in Dost Çevresi): Mehmet Âkif Ersoy’un Talebesi Abdullah Mahir İz Hocamız. İstanbul 2017, s. 112-127.
Mustafa İsmet UZUN, "İZ, MAHİR", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/iz-mahir/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor