Pisagor
Pisagor, çok çok eski zamanlarda (M.Ö. 570 civarı) Sisam adasında doğmuş bir düşünür, matematikçi ve biraz da gizemli bir filozoftu. İnsanlar ona “sayıların babası” diyordu. Çünkü ona göre evrendeki her şeyin temelinde sayılar vardı ama ona göre bu sadece matematik değil, evrenin diliydi.
Bir süre sonra Sisam’da huzur bulamayan Pisagor, Güney İtalya’daki Kroton’a taşındı ve orada kendi okulunu kurdu. Bu okul hem bir matematik kulübü, hem bir müzik atölyesi, hem de biraz gizemli bir kardeşlik topluluğu gibiydi. Ama dikkat! Öğrenciler öğrendiklerini dışarıya anlatamazdı.
Pisagor’un İlginç Okulu
Pisagor’un okulunda hem kızlar hem erkekler vardı. Bu o dönem için çok sıra dışıydı. Okulda öğrenciler ikiye ayrılıyordu:
- Dinleyiciler (sessizce dinleyenler),
- Matematikçiler (daha derine inenler).
Öğrenciler sıkı kurallara uymak zorundaydı: Az yemek, çok çalışmak, disiplinli yaşamak, ustaya saygı göstermek… (Biraz “matematikçi ninja” eğitimi gibi düşünebilirsiniz!)

(Yapay zeka ile oluşturulmuştur.)
Sayılar Dünyanın Anahtarı
Pisagor’a göre sayıların özel güçleri vardı:
- 3 = Aile,
- 4 = Adalet,
- 5 = Evlilik,
- 6 = Canlılık,
- 7 = Şanslı zaman,
- 10 = En mükemmel sayı!
Ayrıca tek sayılar “erkek”, çift sayılar “kadın” olarak düşünülüyordu. Ona göre evren, bu sayıların uyumuyla ayakta duruyordu.

(Yapay zeka ile oluşturulmuştur.)
Müzik ve Matematik
Pisagor, müzikle de ilgilenmişti. Tellerle yaptığı deneylerde seslerin uzunluk ve kısalıkla değiştiğini fark etti.
Mesela bir telin uzunluğunu yarıya bölerseniz çıkan ses, normal sesin tam bir oktav üstünde olur. Yani Pisagor müziği sadece kulağımızla değil, matematikle de anlamamızı sağladı.

(Yapay zeka ile oluşturulmuştur.)
Pisagor Teoremi
Tabii ki en ünlü keşfi, dik üçgenlerle ilgili Pisagor Teoremi:
Hipotenüsün karesi = Dik kenarların kareleri toplamı!
(Yani o meşhur: a² + b² = c²).
Bugün ev yaparken, köprü tasarlarken, bilgisayar grafikleri çizerken bile bu teoremi kullanıyoruz.
Uzaya Dair Fikirleri
Pisagor’a göre Dünya yuvarlaktı ve gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler dairesel yörüngelerde dönüyordu. Hatta bazı öğrencileri, Dünya’nın da hareketli olduğunu düşünüyordu. Bu fikirler, yüzyıllar sonra Kopernik’in güneş merkezli evren görüşüne ilham verdi.