Taşkent Depremi, 26 Nisan 1966 tarihinde, sabaha karşı saat 05:23 sularında, Sovyetler Birliği’ne bağlı Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Taşkent’te meydana gelen ve modern dönemde şehirde büyük yıkıma neden olan bir doğal afettir. Yaklaşık 7,5-8 büyüklüğünde olduğu belirtilen bu deprem, hem fiziksel hem de psikolojik etkileri itibarıyla Taşkent’in toplumsal hafızasında iz bırakmıştır.
Depreme Dair Haber. (TRT Özbekistan)
Taşkent, tarihsel olarak 8-9 şiddetinde sarsıntıların görüldüğü aktif bir sismik kuşakta yer almaktadır. 19. yüzyıldan itibaren şehirde yaklaşık 300’e yakın farklı büyüklükte deprem kaydedilmiş, özellikle 1866, 1868, 1886 ve 1924 yıllarında şiddetli sarsıntılar yaşanmıştır.
1966 yılına gelindiğinde, bu sismik faaliyetlerin zirveye ulaştığı görülmüştür. 26 Nisan 1966’daki ana şokun ardından, 1969 yılı sonuna kadar toplam 1.102 artçı sarsıntı kaydedilmiştir; yalnızca ilk 12 gün içinde 264 kez yer sarsılmıştır.
Fiziki Yıkım ve Kentsel Dönüşüm
Deprem sonucunda 78.000 aile (yaklaşık 300.000 kişi) evsiz kalmış, 236 idari bina, 700 ticaret ve hizmet tesisi, 180 eğitim kurumu, 185 sağlık kurumu, 245 sanayi tesisi ve çeşitli kültürel yapılar ağır hasar görmüştür. Bu olağanüstü yıkım, Sovyet planlaması dahilinde geniş çaplı bir yeniden inşa sürecini tetiklemiş; şehir büyük ölçüde modernist mimari anlayışla yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreçte 3.2 milyon m² konut inşa edilmiş, bunun 1.18 milyon m²’si diğer Sovyet Cumhuriyetlerinden gelen ekipler tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni konutlar çoğunlukla beş katlı betonarme yapılardan oluşmuş ve bu yapılaşma, şehirdeki demografik ve mimari dokuyu değiştirmiştir.
Toplumsal Tepki ve Dayanışma
Depremin hemen ardından 15.000’den fazla çadır ve geçici barınak kurulmuş; halkın sağlık ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için mobil eczaneler, sağlık noktaları ve geçici yardım merkezleri faaliyete geçmiştir. Ayrıca “Taşkent Fonu” adıyla bir yardım kampanyası başlatılmış, pek çok Taşkentli aile geçici olarak diğer Sovyet şehirlerine tahliye edilmiştir.
Deprem sonrası dönemde halk arasında gözlemlenen dayanışma ve kolektif seferberlik, Özbek halk kültüründe köklü bir yere sahip olan hashar (kolektif imece çalışması) geleneğiyle uyumlu biçimde gelişmiştir. Şiirsel ve edebî anlatımlarda bu dayanışma ruhu sıkça vurgulanmış, özellikle Erkin Vâhidov’un "Palatkada Yozilgan Doston" (Çadırda Yazılan Destan) adlı eserinde Özbek halkının bu süreçteki metaneti idealize edilmiştir.
1966 Taşkent Depremi, modern Orta Asya tarihinde sadece bir afet değil, aynı zamanda Sovyet şehircilik pratiği, toplumsal dayanışma ve kolektif hafıza bağlamında çok katmanlı bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmektedir. Fiziksel yıkımın ötesinde bu olay, kentsel modernleşme süreçlerini hızlandırmış, toplumsal bağları güçlendirmiş ve Taşkent’in hem fiziksel hem de sembolik yeniden inşasına zemin hazırlamıştır.