Kastamonu'da doğdu. Babasının ismi Hüseyin'dir. İbtidâî ve rüştiyeyi Kastamonu'da, ortaöğretimini Trabzon İdâdîsi'nde tamamladı. Daha sonra Dârülmuallimîn'in Fen Şubesi'nden mezun oldu. 1896 yılında Selanik İdâdîsi'nde göreve başladı. Ardından Bursa İdâdîsi, Selanik Hukuk Mektebi müdürlükleri ve Selanik Maarif müdürlüğü görevlerini icra etti. Ahmed Şükrü Bey, İttihat ve Terakkî iktidarında sık sık hükümetin ve buna bağlı olarak Maarif nazırının değiştiği bir dönemde, 23 Ocak 1914-11 Aralık 1917 tarihleri arasında, yaklaşık beş yıl Maarif nazırlığı yaptı. İttihatçılar'ın eğitim politikasının şekillenmesinde ve hayata geçirilmesinde önemli katkılarda bulundu. Dönemin şartları içinde iyi bir eğitim alan, öğretmenlik, okul müdürlüğü, maarif müdürlüğü gibi eğitimin farklı kademelerinde görevler yapıp Maarif nazırlığı makamına kadar yükselerek elde ettiği tecrübe ve birikimlerini, eğitimin sorunlarının çözümünde ve önemli yeniliklere girişilmesinde kullandı.
İttihat Terakkî Partisi'nin tam olarak iktidarda bulunduğu 1913-1918 döneminde tasarladıkları yeni topluma ulaşmak için eğitimi etkili bir araç olarak gören İttihatçılar'ın nüfuzlu mensuplarından biri olarak Ahmed Şükrü Bey, mensubu bulunduğu partinin politikalarını ve ideolojisini kendi bilgi ve birikimini de katarak eğitim alanında hayata geçirmeye çaba gösterdi.
Ahmed Şükrü Bey maarifin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşünerek ancak böyle yapılırsa her alanda gelişmenin yakalanabileceğini ileri sürdü. Ayrıca bir ülkenin kurtarılmasında en büyük etkenin maarif olduğuna inanıyordu.
Maarif Nezareti'nin merkez ve taşra teşkilatında önemli düzenlemeler gerçekleştirerek modern bir maarif teşkilatı oluşturmayı hedeflerdi. Resmî yazışmaların düzgün yapılmasına, evrakların düzenli tanzim edilip saklanmasına, eğitim ve yönetimle alakalı istatistiklerin düzenli tutulmasına büyük ehemmiyet gösterirdi. Almanya ile gelişen ilişkilerin bir sonucu olarak, Maarif Nezareti'nde ilk defa yabancı bir müşavir istihdam edilmesi de onun nazırlığı sırasında gerçekleşmiştir.
Osmanlı döneminde ilk resmî anaokulları Ahmed Şükrü Bey'in nazırlığı döneminde açıldı. Bu doğrultuda bir hayli anaokulu öğretmeni yetiştirilmesine rağmen, savaş şartları dolayısıyla yeteri kadar anaokulu açılamamıştır.
Ahmed Şükrü Bey eğitim kademelerinin hepsine önem vermesine rağmen nazırlık görevine başlamasından önce Balkan savaşları yenilgisinin yarattığı travmanın bir sonucu olarak, kuvvetli bir ordunun yanında eğitimde de güçlü olmanın gerekli olduğu düşüncesi ile ilköğretim konusuna el attı. Bunun sebebi ise, "Memlekete adam yetiştirmek, dinine merbut, vatanını sever, milliyetini tanır… İyi bir vazifeşinas, münevver bir vatanperver olacak çocuklar yetiştirmek istiyoruz" şeklinde açıkladı. İlk iş olarak, Emrullah Efendi döneminde hazırlanan ama bir türlü kanunlaştırılamayan Tedrîsât-ı İbtidâiye Kanunu tasarısında bazı değişiklikler yapılarak, 1913 yılında geçici bir kanun şeklinde kabulünü sağladı. Söz konusu kanunda ilköğretim zorunlu ve ücretsiz olup, üç devre halinde altı senedir. Bu şekilde rüştiyeler ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca kanunda eğitime devamlılığı sağlamak için bazı yaptırımlar da getirilir. Böylece geçici kanun düzenlemesiyle ilköğretim yasal temellere sahip kılınır. Ahmed Şükrü Bey ilköğretimin en büyük sorununu oluşturan öğretmen ihtiyacı konusunu çözmeye çalışarak bu doğrultuda yeteri kadar öğretmen yetiştirilmesi için bazı düzenlemeleri hayata geçirir. Bütün bu çaba ve faaliyetlerine rağmen, gerçekçi bir bakışla, ilköğretim sorunlarının çözülmesi için on-on beş yıllık bir zamana daha ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.
Ortaöğretimdeki gelişmelere bakıldığında; Ahmed Şükrü Bey döneminde bu alandaki en önemli yenilik, yedi yıllık idâdîlerin sultânîlere dönüştürülmesi olmuştur. İdâdîlerin müfredatına sanayi, ticaret ve ziraata ait dersler konularak, buralardaki eğitim salt teorik olmaktan çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu okullarda oluşturulacak şubelerin, bulunduğu bölgenin ihtiyaçları göz önünde tutularak belirlenmesi benimsendi. İdâdîlerle ilgili bir başka yenilik ticaret idâdîlerinin açılması olmuştur. Diğer ortaöğretim kurumu olan sultânîlerde de eğitimin kalitesinin yükseltilmesi hedeflenmiş, öncelikle Mekâtib-i Sultâniye Talimatnamesi çıkarılmış, ardından sultânîlerin programlarında, sultânî mezunlarının Dârülfünun'a gittiklerinde zorlanmamaları için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Sultânîler birer meslek okulu gibi görüldüğünden ve mezunları devlet dairelerinde veya özel sektörde çalıştıklarından, programlarında buna uygun değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu konudaki en köklü düzenleme ise yedi senelik bütün idâdîlerin sultânîlere dönüştürülmesidir. Bunun sonucunda sultânî okul sayılarında ve bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısında ciddi bir artış yaşandı. Bu gelişmelere rağmen, savaş sırasında sultânîlerin özellikle ikinci devre öğrencilerinin askere çağrılması, bu okullar için olumsuz bir durum oluşturdu. Böylece ikinci devredeki sınıflarda sadece birkaç öğrenci ile eğitim sürdürülebildi. Ayrıca çoğu öğrenciyi parasız ve yatılı imkânlarda okutan sultânîler ekonomik sıkıntılardan da ciddi olarak etkilenir. Ortaöğretim bahsinde bu dönemde kızların ortaöğretim imkânlarından yararlanmaları için Ahmed Şükrü Bey'in özel bir çaba harcadığı, İstanbul'da beş kız sultânîsi açıldığı bilinmektedir. Kız sultânîleri ile ilgili en önemli eksiklik ise taşrada bu tür okulların açılamaması olmuştur.
Avrupa'ya öğrenim için öğrenci gönderilmesi bu dönem üzerinde önemle durulan uygulamalardan birisi idi. İlk defa öğrenci gönderilmesiyle ilgili bir nizamname çıkarılarak bu iş düzenli bir şekilde yürütülmeye çalışıldı. Sadece öğrenciler değil, öğretmenler de bilgi ve görgülerini arttırmak için yurt dışına gönderildi. Nazırlığı döneminde yalnız Maarif Nezareti'nin gönderdiği öğrencilere değil, kendi imkânlarıyla yurt dışında okuyan birçok öğrenciye de devlet tarafından ödenek bağlanmıştır.
Ahmed Şükrü Bey bir Osmanlı üniversitesi olarak adlandırılan Dârülfünun'u modern bir eğitim kurumu haline getirmek için gayret etmiştir. Bunun için birçok Alman bilim adamı getirilerek istihdam edilmiş ve bunlar Dârülfünun'un gelişmesinde önemli rol oynamışlardır.
Özel okullar ve bunlar içerisinde azınlık ve yabancı okulları bu döneme kadar devlet denetiminin tam olarak işletilemediği kurumlardı. Bu dönemde özel okullarla ilgili köklü düzenlemeler hayata geçirilmiş, özel okullarla ilgili Cumhuriyet döneminde de uzunca bir süre yürürlükte kalacak olan etkili ve ayrıntılı bir yönetmelik hazırlanmıştır.
Öğretmenlik, okul müdürlüğü, maarif müdürlüğü gibi görevlerde bulunan biri olarak eğitimin içinden gelen Ahmed Şükrü Bey, öğretmen okullarının sorun ve ihtiyaçlarıyla çok yakından ilgilenmiş, öğretmenlerin de öğrenim için Avrupa'ya gönderilmesi, öğretmenliğin daimi bir mesleğe dönüştürülmesi, öğretmen okullarının program ve mevzuat gibi noksanlarının giderilmesi, birçok kız ve erkek öğretmen okulunun açılması, belli şartlar getirilerek kolayca öğretmen olmanın önüne geçilmesi gibi icraatları hayata geçirmiştir. Ancak savaşın bir etkisi olarak, ihtiyaçları karşılayacak oranda öğretmen yetiştirilememiş, böylece öğretmen eksikliği eğitimin en önemli sorunlarından biri olarak çözümsüz kalmıştır. Ahmed Şükrü Bey kız öğretmen okullarına özel bir önem vermiştir. Onun görev süresi içinde, yüksek öğretmen okulu olan Dârülmuallimât-ı Âliye'de önemli yenilikler yaşanmış ve buraya bağlı bir şube halinde İnâs Dârülfünunu oluşturulmuştur ki bu şube kız üniversitesi olarak da adlandırılmıştır. Ayrıca taşra kız öğretmen okullarının sayısı da arttırılmıştır.
Ahmed Şükrü Bey'in nazırlığı sırasında gerçekleşen bir başka yenilik de Kasım 1914 tarihinde dârüleytamların açılmasıdır. Büyük ölçüde Balkan ve I. Dünya Savaşı'nın ortaya çıkardığı yetim ve kimsesiz çocuklara sahip çıkma ihtiyacının bir tezahürü olarak kurulan dârüleytamlar vasıtasıyla, söz konusu çocuklara iyi bir eğitim verilmesi, hayatlarını ve maişetlerini kazanacak vasıflara kavuşturulmaları amaçlanmıştır.
Ahmed Şükrü Bey'in Maarif nazırlığı dönemi savaş şartlarının bu olumsuzluklarına rağmen eğitimin her alanında esaslı yeniliklerin yaşandığı, millî, dinî ve modern bir eğitim hedefi doğrultusunda adımlar atıldığı, teorik eğitimden ziyade uygulamalı eğitimin öne çıkarıldığı bir dönemdir. Gerek eğitim teşkilatı gerekse eğitimle ilgili çeşitli mevzuata dair düzenlemeler Cumhuriyet dönemine miras kalmıştır.