Sultan II. Abdülhamid, Avrupa devletlerinin emperyalist emelleriyle mücadele edebilmek ve devletin parçalanmasını önleyebilmek için çeşitli politikalar uygulamıştır (bk. Abdülhamid II). Bu politikalardan biri de Aşiret Mekteb-i Hümâyunu'dur. Mektebin açılmasında iki temel amaç ilk olarak aşiret mensuplarının çağın gelişmelerinden onları haberdar ve hissedar etmektir. İkincisi ise, onların hilafet ve Osmanlı saltanatına bağlılıklarını kuvvetlendirmek şeklinde ifade edilmiştir (SMU, 1316: 294).
Aşiret Mektebi'nin kurulma kararından önce taşradan merkeze yazılan çeşitli layihalarda aşiretlerin kontrol altına alınmasında eğitimin kullanılması önerilmiştir. Mesela Münif Paşa, Tahran sefirliği sırasında Arap, Kürt ve Türkmen taifelerinin zararlı faaliyetlerine son verilmesi ve onlardan istifade edilmesi için asilzade çocuklarından bazılarının İstanbul'a veya uygun vilayetlere gönderilerek devlet mekteplerinde okutulduktan sonra memleketlerine gönderilmesinin faydalı olacağını yazmıştır.
Arap aşiretlerine mensup çocukların eğitimi için bir layiha hazırlamak üzere Mehmed Nûri Paşa görevlendirilmiştir. Aşiret Mektebi'ni konu alan çalışmalarda layihanın Osman Nûri Paşa tarafından hazırlandığı bilgisi tekrar edilmekteyse de bu bilgi doğru değildir. Mehmed Nûri Paşa'nın 21 Haziran 1892 tarihinde tamamladığı layihada, açılması emredilen Aşiret Mektebi'nin amaçları, nasıl tesis edileceği, talebe temini, okutulacak dersler, mektebin idaresi gibi konular ele alınmıştır (BOA, DH. MKT. 1964/35; MF. MKT. 909/29). Layiha daha sonra hazırlanacak Aşiret Mektebi Nizamnamesi'ne temel oluşturmuştur.
Layihanın sunulmasından sonra, Aşiret Mektebi Nizamnamesi hızlı bir şekilde hazırlanmış ve kısa tutulmuştur. On iki maddeden oluşan nizamnameye göre Aşiret Mektebi beş yıllıktır ve yatılıdır. Her yıl Suriye, Halep, Bağdat, Basra, Musul, Trablus, Yemen, Hicaz ve Diyarbekir vilayetleri ile Bingazi, Zor ve Kudüs müstakil livalarında bulunan Arap aşiretlerinin en saygınlarının çocuklarından seçilecek zeki, fizikî yapısı düzgün, on iki ile on altı yaşları arasında bulunan talebeler İstanbul'a gönderilecektir. Mektebe her yıl kırk talebe alınacaktır. Ancak ilk yıla özel elli talebe kabul edilecektir. Mektepte tek tip elbise giyecek olan talebelerin bütün masrafları devlet tarafından karşılanacak olup her birine ayda 30 kuruş burs verilecektir. Mektepten mezun olanlar aşiretlerine döndüklerinde oralarda açılması kararlaştırılmış olan mekteplerde muallimlik yapacaklar veya uygun başka bir hizmete tayin edileceklerdir. Nizamnamenin uygulamasını Maarif Nezareti gerçekleştirecektir (BOA, İ. MMS. 131/5641).
Temmuz 1892 tarihinde vilayetlerden gelecek talebelerin temini için gerekli hazırlıklara başlanmıştır. Hangi vilayet ve mutasarrıflıktan kaçar talebe alınacağı tespit edilmiş, konu ilgili vilayet ve mutasarrıflıklara bildirilmiştir. Buna göre Suriye, Halep, Bağdat, Basra, Musul, Trablusgarp, Diyarbekir vilayetleri ile Bingazi, Kudüs-i Şerif ve Zor mutasarrıflıklarından dörder; Yemen ve Hicaz vilayetlerinden ise beşer olmak üzere toplamda elli talebe alınacaktır. Vilayet ve mutasarrıflıklarda gerekli çalışmalar başlatılmış, ancak ilk etapta yirmi beş talebe gelebilmiştir. Belirlenenden daha az çocuk gelmesi halinde eksik kalan talebelerin Bitlis, Van, Erzurum ve Ma'mûretülaziz vilayetlerindeki Kürt aşiretleri reislerinin çocuklarından seçilerek tamamlanması kararlaştırılmıştır (BOA, BEO. 66/4880). Anlaşılacağı üzere Aşiret Mektebi, Arap aşiretleri çocukları için tasarlanmış olsa da daha açılmadan Kürt aşiretleri çocukları da mektebe dahil edilmiştir. Mektebin açılışından hemen sonra Zilan aşireti reisi Eyüb Paşa ile 5 ve 6. Hamidiye Alayları kumandanları Hasan ve Ali beyler, mensup oldukları Hamidiye Alayları'ndan ve kendi evlatlarından Aşiret Mektebi'ne hiç talebe alınmadığını belirterek aşiretlerinden birkaç çocuğun alınmasını istemiştir. Bu talep üzerine her yıl, Kürt aşiret reislerinin ve Hamidiye Alayları subaylarının çocuklarından Aşiret Mektebi'ne talebe alınması konusunda hususi irade çıkmıştır (BOA, İ. HUS. 5/72). İradede her alaydan iki çocuğun alınması emredilmiş, ancak Maarif Nezareti, otuz beşe ulaşan Hamidiye Alayları'nın her birinden iki talebe alınmasının, mevcudu çok arttıracağı, malî yönden ilave yük getireceği, sonuçta da beklenenin elde edilemeyeceği gibi gerekçelerle bunun mümkün olmadığını ifade etmiştir (BOA, Y. A. HUS. 267/68). Diğer taraftan daha ilk yıldan itibaren mektebe Türk ve Karapapak aşiretlerinden de talebe alınmıştır. İlerleyen yıllarda (1902'den itibaren) Arnavut aşiretlerinden çocuklar da Aşiret Mektebi'ne kabul edilmiştir.
Mektep planlandığı gibi, 3 Ekim 1892 tarihinde açılmış ve Mehmed Nûri Paşa'nın planına göre Akarât-ı Seniye'den tahsis olunan özel dairede faaliyetlerine başlamıştır. Esasında 23 Temmuz 1892 tarihli iradede mektep için Kabataş'taki Esmâ Sultan Yalısı'nın tahsisi emredilmiştir. Ancak bu yalının hazırlanamaması sebebiyle mektep Akarât-ı Seniye'de açılmıştır. İlk sene eğitim orada tamamlandıktan sonra Kabataş'taki yeni binasına taşınması kararlaştırılan mektep Maarif Nazırı Ahmed Zühdü Paşa nezaretinde 11 Ekim 1893 tarihinde yeni binasına nakledilmiştir.
7 Şubat 1895 tarihine kadar Maarif Nezareti'ne bağlı olan mektep bu tarihten sonra Umum Mekâtib-i Askeriye Nezareti'ne devredilmiştir. Aşiret Mektebi'nin idaresi, 25 Ekim 1892 tarihinde yayımlanan yetmiş dört maddelik talimatnameye göre yürütülmüştür. Daha önceki on iki maddelik nizamnameyi de kapsayan talimatnamede, mektebin nitelikleri, idarî ve öğretim kadrosu ve bunların görevleri, ödüller ve cezalar ile sınavlar ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Mektebin idarî ve öğretim kadrosu, bir müdür, müdür yardımcılığı görevini de yürütmek üzere bir dahiliye ve muhasebe memuru, bir kâtip ve gerektiği kadar memurdan oluşmuştur. Padişah doktorlarından birinin, mektebin sağlık hizmetleri için görevlendirilmesi, Sultan II. Abdülhamid'in Aşiret Mektebi'ne verdiği önemi göstermektedir. 1894-1895 ders yılında mektebin idarî ve öğretim kadrosu yirmi beş kişiyken 1902-1903'te bu sayı elli ikiye ulaşmıştır. Görevlilerden on üçü muallimdir.
Aşiret Mektebi müdürlüğüne 25 Eylül 1892 tarihinde Recâi Efendi atanmışsa da; birkaç gün sonra Mekteb-i Sultânî ders nazırı Ali Nazîmâ mektebin yeni müdürü olmuştur. 1895 yılında Ali Nazîmâ'nın yerine müdür yardımcısı Abdülmuhsin Efendi müdürlüğe atanmış ve altı yıl görevde kalmıştır (bk. Ali Nazîmâ). 1901'de müdürlüğe atanan Nâdir Bey 1903'e kadar iki yıl mektebi idare ettikten sonra Cem'iyet-i Rüsûmiye azalığına tayin edilmiştir. Sonraki iki yıl mektep müdürlüğünün münhal olduğu, ikinci müdürlük görevinin Kâmil Efendi tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Kâmil Efendi 1906'da Aşiret Mektebi müdürlüğüne atanmış ve kapanışa kadar bu görevi yürütmüştür.
Oldukça uzak bölgelerden İstanbul'a gelen Aşiret Mektebi talebeleri, masrafları devletçe karşılanmak suretiyle genellikle iki yılda bir memleketlerine gönderilmiştir. Aşiret Mektebi'nin talebeleri gerek eğitim sürecinde gerekse günlük hayatlarında sıkı bir disipline tâbi tutulmuşlardır. Muallimler, talebelerin derslere karşı gayretleri ve gün içerisindeki davranışları hakkındaki görüşlerini, onlar için tutulan defterlerine kaydetmiştir. Haftalık vukuat ayrıca bir deftere kaydedilerek saklanmıştır. Bu defterde hiçbir silinti ve kazıma olmaması esastır.
Talebelerin eğitim öğretim faaliyetlerini kontrol etmek, desteklemek ve disiplini sağlamak için diğer mekteplerdekine benzer ödüller ve cezalar belirlenmiştir. Mektepte talepler için aferin, tahsinname ve mükâfat adıyla üç tür ödül, tevbih, tevkif, ayakta durdurmak, izinsizlik, tekdîr-i alenî ve hapis adlarıyla altı çeşit ceza belirlenmiştir.
Aşiret Mektebi talebeleri bir yılda üçü özel, biri genel olmak üzere dört sınava tâbi tutulmuşlardır. Özel sınavlar idarece belirlenen zamanlarda yapılmıştır. Talebe eğer bir dersten kaldıysa, uygun bir sürede üç defa daha sınava tâbi tutulmuş ve üçüncü sınavda da dersi geçemezse sınıfta bırakılmıştır.
Kaynaklar, Aşiret Mektebi talebe mevcudu hakkında farklı rakamlar vermektedir. Mektep müdürlüğü tarafından 18 Nisan 1901 tarihinde hazırlanan, açılışından o güne kadar mektebe kaydedilmiş ve mektepten mezun olmuş talebe sayılarını bildiren evraka göre mektebe 1892 yılında elli sekiz, 1893'te yirmi üç, 1894'te otuz sekiz, 1895'te otuz üç, 1896'da yirmi altı, 1897'de kırk üç, 1898'de altmış altı, 1899'da on yedi, 1900'de yirmi talebe kaydedilmiştir (İstanbul Üniversitesi Ktp., TY, nr. 9514). 1895 ders yılı sonunda yapılmış sınavların sonuçlarını gösteren listelere göre Aşiret Mektebi'nin birinci sınıfında otuz üç, ikinci sınıfında yirmi altı, üçüncü sınıfında yirmi bir, dördüncü sınıfında yirmi dokuz talebe vardır (BOA, Y. EE. d. 962). Bu belgeden, mektebe ilk yıl kaydedilen elli sekiz talebeden ancak yirmi dokuzunun dördüncü sınıfa ulaşabildiği anlaşılmaktadır. Mektebin bütçesiyle ilgili hazırlanmış bir evraka göre mektebin talebe sayısı toplamı 1897'de 130, 1898 sonunda 192'dir (BOA, İ. MF. 5/90). 1901'de talebe sayısı 139, 1903'te ise 120'dir. Verilerden anlaşılacağı üzere talebe alımında ve sürdürülebilir eğitim sağlamada istikrar sağlanamamıştır.
Meclis-i Hâss-ı Vükelâ'da, Aşiret Mektebi'ne gelecek talebenin daha önce eğitim almamış olması göz önünde bulundurularak derslerin elifbadan başlaması, programın sınırlı olması, mektebin asıl açılış amaçlarını gerçekleştirmeye uygun konuları içerecek şekilde olması gerektiği ifade edilmiş ve derslerin ona göre hazırlanması kararlaştırılmıştır.
Süreç içinde mektebin öğretim programında değişiklikler yapılmış; ders ekleme ve çıkarmalar olmuştur. Genel hatlarıyla beş yıl süreli Aşiret Mektebi'nin öğretim programında bulunan dersler şunlardır: Kur'an-ı Kerim, elifba, ulûm-ı diniye, ilmihal, Türkçe okuma, imla, tecvit, lügat, hesap, hüsnühat (güzel yazı), kısas-ı enbiya (peygamberler tarihi), sarf-ı Türkî (Türkçe dil bilgisi), coğrafya, Fransızca, hüsn-i hatt-ı Fransevî (Fransızca güzel yazı), sarf-ı Arabî (Arapça dil bilgisi), nahv-ı Türkî (Türkçe cümle bilgisi), Fârisî, İslam tarihi, kitâbet-i Türkiye (Türkçe yazı), mâlûmât-ı mütenevvia, resim, nahv-ı Arabî (Arapça cümle bilgisi), Osmanlı tarihi, kavâid-i Osmâniye (Türkçe'nin kuralları), Türkçe okuma ve yazma, Türkçe müzakere, amelî Türkçe (Türkçe'yi kullanma), hendese (geometri), hıfzıssıhha, usûl-i defterî (defter tutma), ilm-i eşya, Osmanlı ceza kanunu, cebir, ilm-i ahlak, ayak talimi.
Mektebin birinci sınıfından beşinci sınıfına kadar her sınıfında, yukarıdaki derslerden özellikle Kur'an-ı Kerim ve ulûm-ı diniye gibi derslerle Türkçe dersine yoğun bir şekilde yer verilmiştir.
Nizamnamesine göre mektep mezunları, aşiretlerine döndüklerinde oralarda açılacak mekteplere muallim olarak veya uygun başka hizmetlere tayin edileceklerdir. Ancak Aşiret Mektebi'nin rüştiye düzeyinde bir mektep kabul edilmesine rağmen talebelerinin nitelik olarak istenen düzeye ulaşamaması mezunlar için farklı planlamaları beraberinde getirmiştir.
II. Abdülhamid, ilk mezuniyet senesinde (1896) mezuniyete hak kazanmış yirmi altı talebeye, beşinci sınıfa geçen yirmi beş talebenin de eklenerek, eğitim öğretimlerine devam etmek şartıyla yarısının süvari ve piyade sınıflarında eğitilmek üzere Mekteb-i Harbiye'ye, diğer yarısının ise Mekteb-i Mülkiye-yi Şâhâne'ye gönderilmesini emretmiştir. Buna göre Mekteb-i Harbiye'ye ve Mekteb-i Mülkiye-yi Şâhâne'ye kaydedilen talebeler bir sene zarfında eğitimlerini tamamlayarak sınava tâbi tutulmak suretiyle, bu iki mektepten mezun olacaklardır. Bu şekilde Aşiret Mektebi talebelerinin hiç olmazsa bir ortaöğretim kurumu düzeyinde mezun olmaları istenmiştir. Bu doğrultuda Mekteb-i Mülkiye-yi Şâhâne'nin özel sınıfını bitirenler idâdî mezunları derecesinde kabul edilmiştir.
Aşiret Mektebi'ni bitirip Mekteb-i Mülkiye-yi Şâhâne'ye gelen on iki talebe bir yıllık eğitimlerini tamamlayarak 1897'de mezun olmuştur. Bunlar aylık 500'er kuruş maaşla çeşitli valiliklerde ve mutasarrıflıklarda (Yemen, Diyarbekir, Halep, Van, Trablusgarp, Yemen, Ma'mûretülaziz, Zor ve Bingazi) maiyet memurluklarına atanmışlardır. Aşiret Mektebi mezunlarından rüştiye mektebi muallimliğine atanan da olmuştur. Mektepten mezun olduktan sonra Mekteb-i Harbiye'nin özel sınıfını bitirenler ise çeşitli askerî birliklere subay olarak atanmıştır. Mezunlardan bir kısmına yüzbaşılık rütbesi ve fahrî yaverlik unvanı da verilmiş, bazıları ise polis ve jandarma çavuşluğu görevlerine de atanmıştır (BOA, DH. MKT. 2861/2). Aşiret Mektebi'nden mezun olarak Mekteb-i Harbiye ve Mekteb-i Mülkiye-yi Şâhâne'deki eğitimlerini tamamlayan talebelere 10'ar lira padişah hediyesi verilmiştir (BOA, İ. HUS. 63/50).
Başlangıçta belirlenen hedeflere ulaşılamamışsa da Aşiret Mektebi 1907'ye kadar on beş yıl açık kalmıştır. O yıl itibariyle talebeleri memleketlerine gönderilmiş olan Aşiret Mektebi'nin ödeneği ile 17 Ocak 1908 tarihinde Beşiktaş'ta bir idâdî açılması kararlaştırılmıştır. Aşiret Mektebi binası da yeni açılacak idâdîye (Kabataş İdâdîsi) tahsis edilmiştir. Konuyla ilgili çalışmalarda mektebin kapatılış sebebi konusunda farklı yorumlar vardır. Osman Nuri Ergin, mektebin kapatılışını talebelerin yemeği beğenmeyip idareye karşı isyan etmelerine bağlamıştır (bk. Ergin, Osman Nuri).
Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinin hız kazandığı bir dönemde, bu tehlikenin önüne geçebilmek için ortaya konan bir irade olan Aşiret Mektebi, devlete sadakat işlevini sağladığı gibi, modern devlet ve toplum inşasında eğitimin gücünü göstermesi bakımından ilginç örneklerden biri olmuştur. Aşiret Mektebi, modern ulus-devletlerin teşekkülü döneminde oynadığı rol ile Türk eğitim tarihinin önemli projelerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
1916 yılında "menâfi-i azîme-yi medeniye ve siyâsiye" tarzındaki amaçlarla Medine ve Şam arasındaki bölgelerin Arap aşiretlerini hedef alan "medrese-yi aşâir" adında bir projenin gündeme gelmesi ve -her ne kadar gerçekleşemese de- hazırlıklara başlanması, Aşiret Mektebi projesinin zihinlerde müspet ve örnek alınabilir bir model/tecrübe olarak kaldığını göstermektedir.