logologo
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarAyşe AKSU18 Nisan 2025 10:22
a) Tanım: Osmanlı dönemi maarif ıstılahında "mekâtib-i gayrimüslime" ve "ekalliyet mektepleri", günümüzde ise "azınlık okulları" şeklinde geçen bu okullar hukukî zeminde geçmişten bugüne "hususi mektep" statüsünde yer almış ve onların hukukuna tâbi kılınmışlardır. Gayrimüslimler Osmanlı klasik hukuk geleneğinde ilgili kanunlara tâbi olarak yaşayan, kendi cemaat ve dinî liderlerinin sorumluluğu ve gözetimi altında bulunan dinî topluluklardır. Literatürde "tebaa-yı Osmâniye", "milel-i gayrimüslime", "ehl-i zimmî" gibi ifadelerle yer almışlardır. Bu bağlamda Rum milleti Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin, Ermeni milleti ise Kumkapı'daki Gregoryen Ermeni Patrikhanesi'nin nezaretindeydi. Patrikhanelerin altındaki piskoposluklar çeşitli şehirlerdeki dinî temsilciliklerdi ve oralardaki kiliselerden sorumluydular. Yahudi milleti 1835 yılından sonra teşekkül eden İstanbul'daki hahambaşılığın çatısı altında toplanmıştı. 1782'ye kadar müstakil patriklik olan Süryânî kilisesi ise o tarihten sonra Ermeni Patrikhanesi'ne bağlanmıştı. Bu yapılanma şekli ırk, dil veya coğrafya aidiyetine göre değil, din veya mezhep esasına dayalıdır. Bir başka deyişle Osmanlı Devleti gayrimüslim unsurları kiliselerine ve dinî aidiyetlerine göre tanımlamış, gruplamış ve hukuklarını da buna göre tanzim etmiştir. Kiliselerin açtıkları bütün mektepler ve manastırlar da faaliyetlerini bu hukuk sistemi çerçevesinde sürdürmüşlerdir.Islahat Fermanı (1856) azınlıklarla alakalı klasik dönem uygulamalarına açılımlar getirmiştir. Öncelikle yeni kurulmakta olan modern devlet okullarına gayrimüslim gençlerin girmeleri onaylanmış, hangi milletten olursa olsunlar devletin hizmet ve memuriyetine kabul olunacakları ilan edilmiştir.İkinci olarak, her cemaatin maarif ve sanayi mesleklerine dair mektepler açmalarına izin verilmiştir. Ancak bunların tedris usulü ve muallimlerinin seçimi, üyeleri padişah tarafından tayin edilecek bir maarif meclisinin nezareti ve teftişi altında bulunacaktı. Şehir, kasaba ve köylerde "ahalisi cümleten bir mezhepte bulunanların" âyin icra edecekleri binalarla mektep, hastane, mezarlık gibi diğer mahallerin asılları üzere tamirlerine mani olunmayacak, yeniden inşa edileceklerse patrik veya milletin ileri gelenlerinin tasvibi, inşaat planının Bâbıâli'ye arzı ve padişah iradesinin alınmasından sonra teşebbüse geçeceklerdi.1862 yılında Rum Ortodoks, 1863'te Gregoryen Ermeni, 1865'te yahudilere dair yayımlanan ve ruhanîlerin yetkilerini sınırlayarak kilise dışından kimselere de söz hakkı tanıyan patriklik nizamnameleri doğrultusunda gayrimüslim şahısların açtığı yeni mektepler ortaya çıktı. Bundan böyle bu yeni tür mektepler için devlet tarafından kanunlar ve nizamnameler yayımlanmaya, teftişler yapılmaya başlandı.1869 tarihli Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'nin 129. maddesinde yer alan, "Mekâtib-i hususiye bazı mahallerde cemaatler tarafından veya gerek tebaa-yı Devlet-i Aliyye ve gerekse tebaa-yı ecnebiyeden olan efrat ve eşhastan biri canibinden ücretli veya ücretsiz olarak ihdas ve tesis olunan mekteplerdir" şeklindeki tanımlama ilk defa gayrimüslim mekteplerine kanunlar nezdinde hukukî bir zemin kazandırdı. Böylece bu mektepler daha kolay ve hızlı bir biçimde çoğaldı. Nizamnamenin 7. maddesine göre gayrimüslim mekteplerinin müfredatında değişiklik yapılmak istendiğinde mahallî maarif meclislerine bildirilmesi, oranın da Meclis-i Kebîr-i Maârif'ten onay alması gerekiyordu.Kanûn-ı Esâsî'de yer alan "Devlet-i Osmâniye'nin dini dîn-i İslam'dır. Bununla beraber… Memâlik-i Osmâniye'de maruf olan bütün dinlerin serbestî-yi icrası ve muhtelif cemaatlere verilmiş mezhep imtiyazlarının eskiden olduğu gibi devamı devletin himayesindedir" (md. 11); "Emr-i tedris serbesttir. Muayyen kanuna tâbi olmak kaydıyla her Osmanlı umumi ve hususi tedrise mezundur" (md. 15); "Bütün mektepler devletin nezareti altındadır. Osmanlı tebaalarının terbiyesinin ittihat ve intizam üzere olmak için iktiza eden sebeplere teşebbüs olunacak ve milletlerin itikatlarına ilişkin usûl-i tedrise halel getirilmeyecektir" (md. 16) hükümleri azınlık mekteplerinin belli şartlar dahilinde açılabileceğini anayasa mertebesinde kayıt altına aldı (Düstur, 1296: 5).1879 yılında yürürlüğe giren Rumeli Şarkî'nin Nizamnâme-yi Dahiliyesi'nde de ibtidâî ve tâli mekteplerin idaresi ve muallim tayinleri için gereken masrafların "cemâat-i mezhebiyeye" ait olduğu (md. 347), "hangi millet veya mezhepten olursa olsun" ahlak ve kabiliyetçe tayin olunan şartları taşıyanların mektep açmaya hakkı bulunduğu (md. 352), hiçbir çocuğun kendi dininden başka bir dinin talimine kabul olunamayacağı (md. 355), öğretmenlerden biri yakışıksız surette bir kusur ederse müfettişin o kişiyi maârif-i umum müdürüne bildirmeye mecbur olduğu ve böyle birinin sancak mahkemesine gönderileceği (md. 357) belirtildi (Düstur, 1296: 878-881).Mekâtib-i Gayrimüslime ve Ecnebiye Müfettişliği Nizamnamesi'nin (1888) 10. maddesinde, "Tebaa-yı hazret-i mülûkâne evladından olan şâkirdâna Türkçe okuyup yazmak talimi ve târîh-i Osmânî tedrisi mecburidir" (BOA, Y.PRK.MF, 1/63) hükmü o okullarda bu iki dersin değil farklı ülkelerin dil ve tarihlerinin okutulduğunu göstermektedir. Ertesi yıl da Ermeni mekteplerinde okutulan Ermeni tarihi kitabında muzır bahisler bulunduğundan yerine târîh-i Osmânî okutulması emredilmişti (BOA, İ. DH, 1127/88079; 1137/88788).1896 yılında çıkarılan Vilâyât-ı Şâhâne Maarif Müdürlerinin Vezâifini Mübeyyin Talimat'ta köylerden şehirlere kadar bütün azınlık mekteplerinin kendilerine mahsus defterlere kaydedilmesi, her sene sonunda bu istatistiklerin nezarete bildirilmesi (md. 7), önceden mevcut olanlara verilecek ruhsatnamelerin, mensup oldukları ruhanî reislerin tutacakları ve idare meclislerinin de tasdik edeceği defterlerle okulların kitap, program ve muallim şehadetnameleriyle başvurdukları takdirde gerçekleşmesi (md. 28), lisân-ı Osmânî'nin ders olarak okutulması (md. 34), diğer hususi mektepler gibi ruhsat, kitap, şehadetname, programlarıyla muallimlerin şifahen nizama aykırı telkinleri olup olmadığının teftiş edilmesi (md. 38) hükme bağlandı (Maarif Salnamesi, 1898: 136-156). 1897 yılında Maarif Nezareti ruhsat konusundaki hassasiyetini, Dersaadet ve taşradaki Ermeni mekteplerinin ruhsat almaları için üç ay mühlet verildiğini, aksi halde kapatılacaklarını bildirildi (BOA, A.} MKT.MHM, 701/27).Diğer bir hassas mesele de derslerde kullanılan kitap, mecmua ve haritalardı. Bunlardan en fazla sıkıntı çıkaranlar ise yurt dışından getirtilen yabancı dildeki matbuattı. Muhtevalarında Osmanlı aleyhinde yanlış bilgiler yer alanların kurumsal olarak denetimi için 1882 yılında Encümen-i Teftiş ve Muâyene Heyeti ile Tedkîk-i Müellefât Komisyonu kuruldu. Bu komisyonların yayınları onaylaması hükmü getirildi. Öte yandan bölge idareleri ve maarif müdürlükleri kendilerine bu konuda yüklenen sorumluluk muvacehesinde sahadaki teftiş sonuçlarını merkeze iletiyorlardı. Selanik Maarif Müdürü Mehmed Celal Bey'in tespitlerine göre bölgedeki Sırp ve Bulgar mekteplerinin kütüphanelerindeki kitaplarda Osmanlı tebaasının çocukları arasında yayılması uygun olmayan zararlı fikirler vardı (BOA, MF.MKT, 224/27). Merkezî hükümetin azınlık mekteplerinde Türkçe'nin mecburi ders olarak okutulmasına dair talimatlarında, "Manastır, Prizren, Görice sancaklarındaki Rum, Bulgar ve Ulah mekteplerinde lisân-ı Osmânî'nin mecburi ders olmasının ve teftişler için Rumca ve Bulgarca bilen müslüman müfettişlerin tayininin" istendiği sıklıkla bildirilmiştir. Bu mesele yıllarca halledilememiş olmalı ki, yine Selanik valiliğinin tahkikatına göre Bulgar okullarında Osmanlı tarihi yerine Bulgar tarihi ve kadim Bulgar krallıklarının menkıbelerinin okutulduğu, aynı şeyi Rum mekteplerinin de yaptığı rapor edilmiştir. Bunun üzerine bütün hıristiyan mekteplerinde Osmanlı tarihi dersinin programa dahil edilmesi emredilmiştir (BOA, BEO, 3681/276055).Gayrimüslimlere ait binaların müslümanların binalarından belli bir mesafede bulunması (BOA, MV, 75/118), törenlerde memur bulundurulması ve Marş-ı Hamîdî söylenmesi, müslüman öğrenci kabul edilmemesi (BOA, Y.PRK.MF, 3/29) uyulması gereken şartlardandı. Bütün bu yaptırımlar daha öncesinde o mekteplerde başka devletler adına övgü dolu konuşmalar yapıldığı, yabancı ülke marşlarının söylendiği, Osmanlı Devleti veya değerler sistemine yönelik aleyhte sözler sarfedilmiş olduğu gerekçelerine dayanıyordu.1909 yılında çıkarılan "Rumeli'de Kâin Münâzaun-fîh Kilise ve Mekteplere Dair Kanunda Rum Patrikhanesi" ile Bulgar Eksarhanesi'ne mensup ahalinin kasaba veya köylerdeki kilise ve mekteplerine hükümet tarafından yapılacak nakdî yardımın "kemiyet ve nispetinin" ihtiyaca ve emsaline göre takdir edileceği, bunun da bir defaya mahsus olacağı (md. 1, 5, 6) belirtilmiştir. Hususi mekteplere dair ilk müstakil hukukî metin olan 1915 tarihli Mekâtib-i Husûsiye Talimatnamesi'nde de "devletçe tanınmış Osmanlı cemaatleri tarafından müesses mekâtib-i ibtidâiye-yi gayrimüslimenin" müdür ve muallimlerinin, ruhanî reisleri marifetiyle yapılacak ehliyetname imtihanlarında başarılı olmaları, imtihanın bütün ayrıntılarının bu ehliyetnamelere yazılarak maarif idarelerine mühürletilmesi istenmiştir (md. 25). Bütün bu yasal çerçevelere rağmen bazı azınlık mekteplerinin devletin kanun ve nizamlarına uymadıkları, Osmanlı'dan kopuş sürecini hızlandırıcı faaliyetler içinde bulundukları, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele dönemlerinde karşı saflarında yer aldıkları tespit edilmiştir.Azınlık Okulları Lozan Antlaşması'nda yeni bir hukukî statü ile yer almış ve Türkiye hükümeti doğum, milliyet, lisan, ırk veya din ayırt etmeksizin "Türkiye ahalisinin kâffesine hayat ve hürriyetlerince himâye-yi tâmme ve kâmile bahşetmeyi" Lozan Antlaşması'nda taahhüt etmiştir. Ayrıca "Türkiye'nin bütün ahalisi intizâm-ı âm ve âdâb-ı umumiye ile gayrikabil-i telif olmayan her din, mezhep veya itikadın gerekse umumi gerekse hususi surette serbestî-yi icrası hakkına mâlik olacaklardı." "Gayrimüslim ekalliyetlere mensup Türk tebaası" din, itikat veya mezhep farkı gözetilmeden müslümanlarla aynı hukûk-ı medeniye ve siyasiyeden istifade edecekler, Türkiye'nin bütün ahalisi "kanun nazarında müsavi olacaktı" (md. 38, 39).Antlaşmanın azınlık okullarına dair maddesi, "Gayrimüslim ekalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukuken ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen aynı muamelede aynı teminatta müstefit olacaklar ve bilhassa masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müessesât-ı hayriye, dîniye veya içtimaiyeyi her türlü mektep vesair müessesât-ı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe etmek ve buralarda kendi lisanlarını serbestçe istimal ve âyîn-i dînilerini serbestçe icra etmek hususlarında müsavi bir hakka mâlik bulunacaklardır" (md. 40) şeklindedir. Görüldüğü gibi mütekabiliyet esasına dayalı olarak azınlıklara okul açma serbestisi verilmiştir. Lakin bu ve diğer haklardan Batı Trakya ve Balkanlar'daki müslümanların ve Türkler'in ne kadar yararlandırıldığı daima tartışma konusu olmuştur.Antlaşmaya göre "Türkiye hükümeti, gayrimüslim tebaanın mühim bir nispet dahilinde mütemekkin oldukları şehirlerde ve kazalarda bu Türk tebaasının çocuklarının ibtidâî mekteplerde kendi lisanlarıyla tahsil etmelerini" temin için gerekli kolaylığı gösterecekti. Bu hüküm "Türkiye hükümetinin mezkûr mekteplerde Türk lisanının tedrisini mecburi kılmasına mani olmayacaktır" (md. 41) denilerek pekiştirilmiştir. Aynı maddede, "Gayrimüslim ekalliyete mensup Türk tebaasının mühim nispette mevcut oldukları şehirlerde ve kazalarda devlet bütçesi, belediye vesair bütçeler tarafından terbiye, din veya emr-i hayr maksadıyla vâridât-ı umumiyeden tahsis edilecek mebâliğden istifade ve tahsisat ifrazı hususunda mezkûr ekalliyetler âdilane bir surette hissement olacaklardır" hükmü de yer almaktadır. Buradaki "mühim nispette" ifadesi uluslararası bir antlaşma metni için fazla muğlak bir ibare olup azınlıklar lehine kullanılacak bir ajanda olarak bırakıldığı izlenimi vermektedir.Azınlıkların mevcut ve müstakbel kurumlarını düzenleyen 42. madde ise şöyledir: "Türkiye hükümeti mezkûr ekalliyetlere ait kiliselere, havralara, mezarlıklara vesair müessesât-ı dîniyeye her türlü himayeyi bahşeylemeyi taahhüt eder. Aynı ekalliyetlerin halihazırda Türkiye'de mevcut olan evkafına ve müessesât-ı dîniye ve hayriyelerine her türlü teshîlat ve müsâadât ita olunacak ve Türkiye hükümeti yeni müessesât-ı dîniye ve hayriye ihdası için bu kabil sair müessesât-ı hususiyeye temin edilmiş olan teshîlât-ı lâzimeden hiçbirini diriğ etmeyecektir." Buna göre Türkiye'nin vaadi mevcut kurumları muhafaza etmek, yeni açılacak olanlara da kolaylık sağlamaktır.Bu haliyle Lozan Antlaşması azınlıkların kendi dilleriyle öğrenim hakkını sadece ilkokul kademesiyle sınırlamış, devletin gözetim ve denetimi çerçevesinde öğretim serbestliğinin hudutlarını genişletmiştir. Ayrıca Osmanlı döneminde azınlıklara yönelik bütün hukukî yaptırımları ortadan kaldırmış, buna mukabil yeni devlette müslümanların tâbi olduğu bütün hak ve yaptırımlara onların da her halükârda uyacağını garanti altına almıştır.Cumhuriyet'in ilanı sonrasında azınlık okullarıyla ilgili ilk çerçeve Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu ile (1924) çizilmiştir. Kanunun "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur" (md. 88) ve "Hükümetin nezaret ve murakabesi altında kanun dairesinde her türlü tedrisat serbesttir" (md. 80) hükümleri azınlıkları da kapsadığından genel eğitim hukukuna tâbi oldukları tevsik edilmiştir.Azınlık okullarının müfredat programlarının ve iç yönetmeliklerinin yeniden onaylanması veya reddedilmesi işlemlerine 1927 yılında başlanmıştır. Bu bağlamda resmî okullarda uygulanan programların icra sorumluluğu okul idarelerine verilmiş, ders çizelgeleri Millî Eğitim Bakanlığı'nın isteği ve kurumun ihtiyacı doğrultusunda hazırlanıp bakanlığın onayına sunulduktan sonra yürürlüğe konması istenmiştir. 27 Mayıs 1955 tarih, 6581 sayılı kanunda, "Azınlık okullarının Türkçe ve Türkçe kültür dersleri, Maarif Vekâleti teşkilat kanunlarıyla muayyen kadrolara, me'mûrîn ve barem kanunlarına göre tayin edilen öğretmenler tarafından tedris olunur" maddesi bu derslerin Millî Eğitim Bakanlığı'nın tayin edeceği Türk öğretmenlerce verileceğini hükme bağlamıştır.1965 yılında çıkan Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda doğrudan azınlık okullarına yönelik madde bulunmazken, onu yürürlükten kaldıran 14 Şubat 2007 tarih, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda azınlık okulları "Rum, Ermeni ve Mûsevî azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları" şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunda şu madde yeniden düzenlenmiştir: "Azınlık okulları 23 Ağustos 1923 tarih, 340 sayılı kanuna bağlı antlaşmanın 40 ve 41. maddeleriyle ilgisi bulunan okulların özellik göstermesi gereken hususları yönetmelikle tespit edilir. Bu yönetmelik, ilgili ülkelerin bu konulardaki mütekabil mevzuat ve uygulamaları dikkate alınmak suretiyle hazırlanır. Yönetmelikte belirtilmeyen hususlarda resmî okullar mevzuatı uygulanır. Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir" (md. 5). Burada en dikkat çekici konu, ilgili ülkelerle mütekabiliyet esasının tekrar gündeme getirilmesidir.20 Mart 2012 tarih, 28239 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde azınlık okullarında yönetici ve öğretmenlerin okul müdürlüğünün teklifi, valiliğin onayı ile en fazla beş yıl süreyle görevlendirileceği, bu okulların bir kısmında kültür anlaşmaları gereğince veya mütekabiliyet esasına göre bakanlığın onayı ile yabancı uyruklu öğretmenlerin görevlendirilebileceği (md. 28), resmî okullarda okutulan derslerin, öğretim programları ve haftalık ders dağıtım çizelgelerinin uygulanmasının esas olduğu, ilgili ülkelerdeki mütekabil mevzuat ve uygulamalar da dikkate alınarak hangi derslerin Türkçe'den başka bir dille yapılabileceğinin bakanlıkça kararlaştırılacağı, Türkçe'den başka bir dilin öğretimi için izin verilen derslere ayrılan haftalık ders saatine karşılık Türkçe okutulacak derslerin süresi ve sayısının bakanlıkça tespit edileceği (md. 50) bildirilmiştir.Günümüzde bu okullar Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı, ilgili kanun ve düzenlemelere tâbi olarak öğretim faaliyetlerine devam etmektedirler.b) Ermeni Okulları: Osmanlı Devleti'nde Ermeniler'in eğitim kurumlarına dair yapılan araştırmalardan XIX. yüzyıl öncesinde din adamlarının kilise odalarında veya kendi evlerinde açtıkları, çocuklara mahalle mektebi tarzında temel bilgilerin verildiği bireysel çabalar dışında bir yapılanma ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum XIX. yüzyılın ilk yarısında da benzer şekilde devam etmiş, zaman zaman esnaf dükkânlarının da bu amaca hizmet ettiği olmuştur. Mesela İzmir'de yaşayan Elmas Dudu adlı bir dokumacı kadının evindeki öğretim ortamı da benzer anlatımlarla ortaya konulmaktadır (Alboyacıyan, 2019: 254-260; Mamourian, 1999: 1-8).Gregoryen Kilisesi eğitim anlamında kurumsal bir mektep hiyerarşisinden çok kilise inancı ve ritüellerinin papazlar tarafından küçük çocuklara öğretilmesi, ailelerin de bunu pekiştirmesi şeklinde bir uygulamayı gelenekselleştirmiştir. Yüksek dinî ilimlerin okutulduğu ve ruhban zümresinin yetiştirildiği kurumlar ise manastırlardı (bk. Manastır).Ermeniler'in modern eğitim kurumları cemaat içindeki üç oluşum tarafından açılmıştır. Bunlardan ilki, Katolik Ermeniler'dir. Katolik inancı Roma'daki papalığın misyonerleri vasıtasıyla Anadolu'daki Ermeniler arasında yayılmıştır. Buna ilaveten özellikle Fransa'nın Katolikliğe girecek Ermeniler'e 1630'lardan itibaren himaye vaat etmesi bir başka teşvik olmuştur.Katolikler eliyle asıl Ermeni modern okullarının temeli Mihitaristler (Mikhitarist) tarafından atılmıştır. Sivas'taki Surp Nişan Manastırı'nda bir Gregoryen rahibi olarak yetişen, fakat daha sonra Katolik olan papaz Mihitar (ö. 1749) 1700 yılında İstanbul'a gelerek bir Ermeni okulu açmış ve birkaç öğrencisiyle birlikte Mihitaryan Birliği Manastırı'nı kurmuştur. Mihitaryanın oluşturduğu ders halkaları zamanla Beyoğlu (1808), Pangaltı (1811) ve Beyoğlu Sakızaağacı'nda (1830) ibtidâî mekteplere dönüşmüştür. Ayrıva 1705 yılında papalıktan onay alınca Venedik'te bir akademi de kurmuştur (1715). Ermeniler'in kültürel açıdan gelişmeleri gerektiğini, Avrupalılaşma'dan da Katolikliği sürdürebileceklerini telkin eden Mihitar Ermenice'nin ihyasını, âyinlerin Türkçe yerine Ermenice yapılmasını savunmuşlardır. Bu anlamda modern Ermenice öğretimi konusunda hazırladığı ilk eserini Ermenice harfli Türkçe yayımlamıştır (1717). Ermenice Dil Bilgisi, Haygazyan Lügatı ve Ermenice Sözlük adlı eserleri de bu şekilde vücut bulmuştur.Osmanlı Ermenileri arasındaki Mihitar taraftarı olan Düzyan, Dadyan ve Balyan aileleri devlet kadrolarında edindikleri birikimlerle cemaat içinde nüfuzlarını arttırarak günümüzdeki ilkokullara denk modern mektepler açmışlardır. Kazaz Artin Bezciyan'ın 1826'da açtığı Beyoğlu Kız Mektebi'ni Kumkapı Bezciyan (1828), Balat Surp Arakelots (1830), Kumkapı Varvaryan (1832), Topkapı Bezciyan (1832) ve Eyüp Karma mektepleri (1832) izlemiştir. Ohannes Düzyan'ın Galata ve Kartal'da inşa ettirdiği mektepler, Hovhannes Dadyan'ın Bakırköy Ardzrumyun Mektebi (1844), Garabet Balyan'ın Jarankavorats ruhban okulu, Mıgırdıç Cezayirliyan'ın 1836'da ıslah ettiği Nersesyan, Samuel Katırcıyan'ın 1842'de Kadıköy'de açtığı papaz okulu, Beyoğlu Naregyan-Eseyan (1846), Karagümrük Surp Tatios-Partoğomiyos (1840'lar), Karagümrük Surp Vosgiyanz (1847), Beşiktaş Andonyan Ermeni Katolik (1848), Yenikapı Arakelots-Hayganuşyan (1850), Aramyan-Uncuyan (1858), Kasımpaşa Surp Mesropyan (1859), Galata Surp Lusavorçiyan (1858), Hasköy Arakel-Nubar Şahnazaryan (1866), Beşiktaş Mahrukyan (1866), Üsküdar Nersesyan-Yermonyan (1871) aynı çizgideki okullardır. Bunlar ayrıca Nazaryan (1865), Fener Surp Arakelots (1840'lar), Üsküdar Berberyan (1876), Samatya Anarad Hığutyun (1868), Kocamustafapaşa Anarat Hığutyun (1868), Beyoğlu Anarad Hığutyun (1847), Hisardibi Mezburyan (1870) ve Samatya Akabyan (1872) adlı kız mekteplerini açmışlardır.Ermeniler'in okullaşmasındaki ikinci oluşum Protestan misyonerler ve Protestan Ermeniler'dir. Protestan misyonerlerin ilk tecrübesi, 1834'te Beyoğlu'nda Ermeni çocukları için açılan ve üç yıl devam eden ortaokuldur. Yerli Protestan din adamı yetiştirmek amacıyla 1840'ta Amerikalı misyoner C. Hamlin'in açtığı Bebek İlahiyat Okulu 1863'te Merzifon'a taşınmıştır. Bunlardan başka öğretim dili Ermenice olan Adapazarı, Erzurum, Bahçecik ve Maraş'taki kız okulları, Harput Kız İlahiyat, Maraş Teoloji Okulu, Harput Öğretmen Okulu ve Fırat Koleji ile Ermenice harfli Türkçe öğretim yapan Antep Kız İlahiyat Okulu bu cemaate yönelik açılan okullardır (bk. Protestan Okulları). Protestan Ermeniler'in açtıkları diğer okullara örnek olarak Kevork Şişmanyan'ın İstanbul Gedikpaşa'da, Mianzara Gabrielyan'ın Eskişehir Çalkara köyündeki mektepleri, Harutune Cenanyan'ın Konya'daki Apostolik Enstitüsü verilebilir.Okullaşma konusunda Katolik ve Protestanlar'ın faaliyetlerinden rahatsız olan İstanbul Ermeni Patrikhanesi üçüncü grubu oluşturmaktadır. Patrikhane, öncelikle onları ve takipçilerini baskıları devlete şikâyet ve aforoz yoluyla caydırmaya çalışırken, bir yandan da cemaatine sahip çıkmak adına yeni okullar açmaya girişmiştir. 1790 yılında Patrik Şınork Mıgırdıç ve sarraf Miricanyan devletten ilk defa müstakil mektep izni alarak Kumkapı'da bir modern mektep açmışlardır. Bunları Samatya'daki Sahakyan, Nunyan (1831), Langa'daki Surp Lussavoriç, Balat'taki Surp Hreştagabed ve Khorenyan (1831), Beyoğlu'ndaki Surp Eçmiyazin, Hasköy Nersesyan (1832), Kartal Surp Nişan (1810), Topkapı Levonyan-Vartuhyan (1820), Gedikpaşa Surp Mesropyan (1835), Feriköy Surp Mesropyan-Merametciyan ve Surp Lusavoriçyan okulları takip etmiştir. Bunların tedrisat programı Ermenice kıraat, dinî kıraat, Hıristiyanlığın esasları, dualar, ilahîler, Ermenice-Türkçe senet yazma, Türkçe tedris edilen dört işlemden ibaretti. Ermeni gençlerinin Bebek İlahiyat'a gitmesini önlemek adına patrikhanenin 1838'de Üsküdar'da açtığı ve müfredatı Ermenice, Türkçe ve Fransızca hüsnühat, coğrafya, hesap, cebir, resim, tarih, hendese, mantık, ticaret, usûl-i defterî gibi derslerinden oluşan rüştiye seviyesindeki Cemaran Mektebi'ni de anmak gerekir. Bu mekteplerin büyük çoğunluğu uzun ömürlü olmamış, kapanmış, kimileri yeniden açılmıştır. Kız mektepleri bağlamında Patrik Agop Nalyan'ın 1741'de Kumkapı'da, Muallim Tekvaz ve Minasyan'ın Beyoğlu'nda açtıkları mektepler ilk örnekler olup bunlara daha sonra Karagümrük'teki Surp Hıripsimyants ve Surp Kayianyants (1830) eklenmiştir. 1828'de patrikhane bünyesinde bir "maarif komisyonu" kurulmasının ardından Anadolu'daki okullaşmaya hız verilmiştir.Ermeni okulları Sultan II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemlerinde de artış göstermiştir. Öğretmen, zanaatkâr, düşünce adamları yetiştirmek ve misyoner okullarıyla mücadele amacıyla Patrik Nerses Varjabedyan tarafından Galata'da Getronagan Mektebi (1886) açılmıştır. Aynı dönemde Kadıköy Berberyan (1876), Yenikapı Meşdudciyan (1884), Üsküdar Haygazyan (1885), Kumkapı Miricanyan (1887), Büyükdere Sahak Mesrop (1887), Jaran Kovoraç (1888), Beyoğlu Surp Anna (1895), Harbiye Lusavoriçyan (1895), Pangaltı Nigoğosyan (1903), Garabetyan (1907), Palakaşyan (1901), Anarat Hığutyun (1902), Pangaltı Anarad Hığutyun (1903), Şişli Nor Tbrots (1908), Bakırköy Bezazyan (1908), Kadıköy Torosyan (1909), Üsküdar Dadyan (1910), Langa Minasyan (1911), Şişli Karagözyan (1913), Üsküdar Yeranuhyan (1914) mektepleri faaliyetteydi.Avrupa şehirlerinde ve bilhassa Paris'te okuyan zengin Ermeni gençlerinin 1849 yılında Paris'te Araradyan Ingerutyun (Ararat Cemiyeti) adıyla kurdukları cemiyetin amacı Ermeni milletinin eğitim düzeyinin yükseltilmesi, donanımlı kadın ve erkek öğretmenler yetiştirilmesi, dil bilimine vâkıf kimselerin telif ve tercüme eserlerinin yayımlanması olarak belirlenmiştir (Eseyan, 2010: 143). Bu cemiyet örnek alınarak İzmir ve İstanbul gibi şehirlerde benzerleri kurulmuş, Anadolu'da da şubeler açmışlardır. Mesela İstanbullu genç Ermeniler cemaatlerine okuma alışkanlığı kazandırmak için Kumkapı ve Ortaköy gibi yerlerde Yardımcı Ermeni Eğitim Cemiyeti, Okuma Severler Cemiyeti, Ermeni Kıraatperverler Cemiyeti ve Sahakyan Ermeni Öğrenci Birliği gibi teşekkülleri hayata geçirmişlerdir. Hassa Mimarı Nigogos Balyan da kıraatperverler için bir kütüphane inşa ettirmiştir.Aynı şekilde Ermeni kadınları da hemcinslerini kamusal alanda faaliyet göstermeye teşvik ve kız okulları için gerekli fonları bulmak amacıyla cemiyetler kurmuşlardır. 1879'da faaliyete geçen Azkanıver Hayuhyats Ingerutyun (Milletperver Ermeni Kadınlar Cemiyeti) ilk beş yılda otuz beş okul açmıştır. 1895'te çalışmalarına ara veren cemiyet II. Meşrutiyet döneminde Anadolu'da yirmi üç kız okulu daha faaliyete geçirmiştir. Yine 1879'da kurulan Tıbrotsaser Dignants Ingerutyun (Okulsever Ermeni Kadınlar Cemiyeti) ile aynı hedefe matuf olan Araratyan ve Kilikyan Cemiyeti 1880'de Hoyaçmihaçyal Ingerutyun adı altında birleşerek yirmi dört mektep daha tesis etmişlerdir. II. Meşrutiyet sonrasında ise Erzurum, Adana, Muş, Siirt, Trabzon ve diğer yerlerde seksen dört okulu daha faaliyete sokmuşlardır.1869'da İstanbul'da kurulan Andznever (Fedakâr) Eğitim Cemiyeti'nin amacı, taşradan gelen ve Türkçe'den başka dil bilmeyen yetişkin Ermeniler'e Ermenice öğretmek, onları Protestan misyonerlerin etkisinden korumaktı. Hızla Anadolu'da teşkilatlanarak aynı yıl Sivas ve Tokat'ta şubeler açtıktan sonra Tokat'taki Vosgiyan Okulu'nda tarih, okuma yazma, matematik ve coğrafya dersleri veren kurslar da açmıştır. Tebrotzasirats Arevelyan Ingerutyun (Şark Okul Cemiyeti) 1860-1870 yılları arasında çalışmalarını Diyarbakır, Van, Bitlis, Muş, Ma'mûretülaziz, Erzurum, Adana bölgelerinde yoğunlaştırmış; 1871'de kurulan Kilikyan Cemiyeti Adana bölgesinde çalışmıştır. Bu cemiyetler 1847'de İstanbul'da yirmi dört olan okul sayısını 1859'da kırk ikiye çıkarmışlardır.Dönemin uluslararası rekabet ortamında tamamının Ermeni okulları ve cemiyetlerinin sadece eğitim amaçlı faaliyetleri göstermedikleri anlaşılmaktadır. Bazı Ermeni mekteplerinin ve öğretmenlerinin ülke güvenliğini tehdit eder icraatlarda bulundukları Bâbıâli tarafından tespit edilirken, gazeteci Panusyan Karabet'in, Getronagan Mektebi'ni Patrik Nerses Efendi'nin "âdeta bir menba-ı fesâd olmak üzere küşad ettiğini" söylediği raporu (BOA, Y.PRK.AZJ. 27/87), aynı mektepte silah bulunması ve muallimlerinin "erbâb-ı fesâd" olduğu (BOA, A.}MKT.MHM. 632/49), Tokat Çoksular'daki Ermeni mektebi muallimlerinden Karamanyan Avakim ile Çatalyan Serope'nin bazı öğrencileri fesada teşvik ettiklerine dair Ermeni murahhasının raporu da (BOA, DH.TMIK.M. 16/9), benzer bulguları teyit etmektedir. Bir başkası ise Erzurum'da 1882 yılında açılan ve çakı, bıçak, kama gibi yaralayıcı aletler imal edilen, civar köylerde muallimler öncülüğünde silah talimleri yapılan (BOA, Y.PRK.ASK. 180/63) Sanasaryan Mektebi'dir.Osmanlı Döneminde Ermeni Patrikhanesi çatısı altında konumlandırılmış olan Süryani cemaati 1978 yılına kadar kilise ve manastırlarında madraşto adı verdikleri birimlerde çocuklarına din eğitimi gerçekleştirmişlerdir.Cumhuriyet döneminde azınlık okulları yeniden yapılandırılmıştır. Günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı "özel" statüde öğretim yapan Ermeni okulları şunlardır: Sahakyan Nunyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Topkapı Levon-Vartuhyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Bomonti Ermeni Katolik İlkokulu ve Ortaokulu, Feriköy Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Dadyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Yeşilköy Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Tarkmancas Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Esayan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Bezciyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Kocamustafapaşa Anarat Hığutyun Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Karagözyan Ermeni Anaokulu, İlkokulu ve Ortaokulu, Pangaltı Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Kalfayan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Surp Haç Ermeni Lisesi, Esayan Ermeni Lisesi, Getronagan Ermeni Anadolu Lisesi, Pangaltı Ermeni Anadolu Lisesi.c) Rum Okulları: Osmanlı döneminde Anadolu, Balkanlar, Mısır ve günümüzdeki Ortadoğu bölgesinde yaşayan bütün Ortodokslar'ı (Rum, Bulgar, Sırp, Hırvat, Arap, Arnavut, Ulah vd.) Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi temsil etmekte, sorumluluklarını üstlenmekteydi. Diğer kiliseler gibi Rumlar da mezheplerinin usulünce âyin, nikâh, boşanma, defin, miras ve eğitim gibi hukukî işlemlerini kendi dinî normları çerçevesinde gerçekleştiriyorlardı. Ancak bu durum, başına buyruk hareket edilen bir statü değildi. Patrikhane ve cemaati diğer milletler gibi Osmanlı hukukundaki ilgili bütün kanun, yaptırım ve yükümlülüklere uymak şartına bağlıydılar. Cemaat ve kiliselerdeki herhangi bir meselenin hesabı doğrudan patriğe soruluyordu.XIX. yüzyıl ortalarına kadar geleneksel Ortodoks eğitim kurumları dinî karakterdeydi ve öğretim papazların uhdesindeydi. Öğretim her cemaatin kendi dilinde gerçekleştiriliyordu. Mesela Kayseri, Nevşehir, Niğde, Aksaray havalisinde yaşayan ve yüzyıllarca Rumca harfli Türkçe yazan Karamanlı Rumlar XVIII. asrın sonlarına doğru patrikhanenin Helenleştirme politikası doğrultusunda Rumca eğitim veren okullarda bu dili öğrenmişlerdir. Dolayısıyla kilise metinleri ve ürettikleri bütün kitabî birikim Türkçe olmuştur. Ecvibe-i dîniye tarzı kitaplar ile 1851-1921 yılları arasında çıkardıkları Anatoli, Ahteri adlı mecmuaları bunlardandır. Benzer şekilde yüzyıl sonlarında patrikhanenin Helenleştirme politikası bağlamında Rumca öğrenmeye zorladığı Sırp, Bulgar ve Arnavut Ortodokslar da yüzyıllarca kendi dillerinde öğrenim görmüşlerdir.Rum Ortodokslar'ın okulları "klasik dönem", "modernleşme dönemi" ve "şahıslara mahsus okullar" şeklinde üç başlık altında toplanmaktadır.Klasik dönemde Ortodoks kilisesi küçük çocukların eğitimine yönelik herhangi bir kurum ihdas etmediğinden onların eğitimi papazların kilisede verdikleri basit düzeydeki temel öğretimle sınırlı kalmıştır. Ruhban sınıfı ise Hıristiyanlığın ilk devirlerinden itibaren manastırlarda yetiştirilmiştir (bk. Manastır).Patrikhaneye ait olan en eski eğitim kurumu İstanbul'daki Fener Rum Mektebi'dir. Kuruluş tarihi olarak 1454 yılı genel kabul görmüştür. Ortodoks ruhban sınıfını yetiştiren bu kurumda Eflak ve Boğdan voyvodaları ile devletin istihdam ettiği tercümanlar da yetişmiştir. 1861'den sonra fen bilimlerinin de okutulduğu bir liseye dönüşmüş, 1903'te pedagoji dersleri ilave edilmiştir.XIX. yüzyılda patrikhaneden ayrılan Slav, Arnavut, Bulgar ve Sırp Ortodokslar da kendi kiliseleri bünyesinde okullar açmışlardır.Modernleşme dönemindeki eğitim anlayışının Rum milletindeki ilk izdüşümleri XVIII. yüzyılın ortalarında açtıkları akademilerde kendini göstermiştir. Başdiyakoz Makarios Kalogeras'ın 1713'te Patmos adasındaki manastırda birkaç hücre inşa ederek açtığı Patmos Akademisi, Aynaroz yarımadasındaki Vatopedi Manastırı'nda 1749'da Patrik V. Kyrillos'un Athon Akademisi ile Sakız ve Ayvalık'taki akademiler patrikhanenin nezaretinde faaliyet te bulunmuşlardı. Teoloji, gramer, mantık, dil, felsefe derslerinin okutulduğu bu birimler, Avrupa menşeli bilimler, deneyler, doğa bilimleri, Antik Yunan edebiyatı ve tarihi, Yeni Aristocu felsefe gibi dersleri müfredata dahil etmek isteyen ve onları Helenizm'e hizmet eden bir kuruma dönüştürmeye çabalayan öğretmenler yüzünden iç kargaşa yaşamışlardır. Bunlardan başka patrikhaneden kısmen bağımsız olarak Eflak Voyvodası Serban Kantakuzenos'un 1687'de açtığı Bükreş Akademisi ile Boğdan Voyvodası Kantemir'in 1707'de açtığı Yaş Akademisi de vardır. Bilhassa 1789 Fransız İhtilali'nden etkilenerek Osmanlı'dan kopuş sürecini projelendiren ve 1919'daki Yunan isyanında bizzat rol alan isimler buralarda yetişmiş, bazıları öğretmenlik yapmıştır. Bu yüzden Osmanlı toprakları dahilindeki akademiler Yunan isyanı sürecinde kapatılmıştır.Ayrıca İstanbul'da Kuruçeşme (1803-1820), Ortaköy Surp Tarkmanças (1785) ve Kuzguncuk (1826) okulları da bu dönemde açılan okullardandır.Aynı şekilde gelişmeler doğrultusunda teçhiz edilmiş din adamı yetiştirmek üzere patrikhane 1844 yılında Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmıştır. Bu adımın atılmasında, Yunanistan'ın 1833 yılında patrikhaneden bağımsız olarak Yunan kilisesini kurmasıyla güç kaybetmesinin etkisi söz konusudur. Okulun kuruluşu Sultan Abdülmecid'in 1844 tarihli fermanına dayandırılmaktadır. Adadaki Ayatriada Manastırı'nda açılan okul başlangıçta üç yıllık bir müfredata sahipken 1853'te ise dördü rüştiye, üçü teoloji olmak üzere yedi yıla çıkarılmıştır. 1919'da orta kısmı lağvedilerek beş sınıflı bir akademiye dönüştürülmüştür. Kurtuluş Savaşı sonrasında eğitim kadrosu ve öğrencisi azalan okulun akademi dönemi Haziran 1923'te son bulmuştur. 1923-1951 yılları arasında Türkiye'deki orta dereceli azınlık okulları statüsünde eğitim vermiştir. Ancak okulun teoloji kısmının resmî bir karşılığı olmamıştır. 1951'de yeniden yapılandırılarak üç yıl lise, dört yıl teoloji ihtisas bölümü olmak üzere yedi yıla çıkartılmış, 1971'e kadar bu şekilde devam etmiştir. Çoğunlukla yurt dışından öğrenci aldığı için 1960'ların ikinci yarısından itibaren yurt dışı öğrenci akışının durması kurumu zayıflatmıştır.1971'de Türkiye yükseköğretiminde yaşanan hukukî bir süreç Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden konumlandırılmasına yol açmıştır. Danıştay Dava Kurulu daireleri, özel yüksekokulların verdikleri diplomaların iptali için Millî Eğitim Bakanlığı'na bir dava açmıştır. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 1971 tarihinde Türkiye'deki özel yüksekokulların devlete bağlanması kararını almıştır. Heybeliada Ruhban Okulu da aynı statüde olduğundan okul idaresine, ankara-universitesi" target="_blank">Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne bağlanmaları teklif edilmiştir. Teklif kabul görmeyince okulun teoloji bölümü kapatılmış, mevcut öğrenciler Selanik Üniversitesi Teoloji Fakültesi'ne nakledilmiştir. Daha sonraki yıllarda öğrenci yokluğu sebebiyle okul yönetimi 1985 yılında fiilen eğitime ara vermiştir.Heybeliada Ruhban Okulu ile benzer amaçlarla Kudüs'te açılan Kutsal Haç Teoloji Okulu'nun (1855-1909) müfredatında ilm-i ruh, mantık, târîh-i felsefe, âsâr-ı atîka-yı İbrâniye, Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedit medhalleri, tefsir (hermönetik), İncil tefsiri, kilise ve azizler tarihi, ilm-i akait, ilm-i ahlâk-ı hıristiyânî, ilm-i temâsil, ilm-i hitâbet, ilm-i âyin ve merasim, pastoral teoloji, ilm-i terbiye, ma'lûmât-ı hukukiye, kilise hukuku dersleri yer almaktaydı.Rum gençlerinin öğrenim için Avrupa'ya gidip orada din değiştirmelerini veya ateist olmalarını engellemek adına patrikhane İzmir Evangelike Mektebi'nde ıslahat yapmıştır. Başlangıçta dinî müfredat yoğunken 1750'lerde İngiltere'nin himayesine geçmesiyle Helenizm öğretisi öne çıkmıştır. 1831'de yerli Rumlar'ın idaresine geçmesiyle tam bir Batılı-Aydınlanmacı-Helenistik bir okul hüviyeti kazanmıştır. Müfredatında özellikle antik ve modern Yunanca, Latince, Türkçe, İngilizce ve Fransızca dersleri yer alan okulun mezunları Heybeliada Ruhban Okulu'na ve Atina Üniversitesi'ne kabul edilmişlerdir. 1831'deki eğitim üç yılı Helen okulu, dört yılı cimnazyum olmak üzere yedi yıl olmuştur. Patrikhane, fen bilimleri ağırlıklı seküler eğitim veren bu kuruma sıcak bakmamıştır. 1918'de Rum cemaatinden öfkeli bir grup tarafından yakılarak ortadan kaldırılmıştır. Okulun 50.000 kitap ve 180 el yazmasını barındıran kütüphanesi Yunanlılar'ın 1922'de İzmir'i işgal ettiği günlerde ortadan kaybolmuştur.İzmir Evangelike Mektebi'nin bir benzeri Trabzon'daki eski bir manastırda kurulmuştur. 1880'lerden sonra müfredatına Antik Yunanca, Yunan tarihi, Yunan mitolojisi, Latince, Fransızca ve Rusça dahil edilerek biçim değiştirmiştir. Okuldaki din derslerini veren Trabzon Metropoliti Hrisantos Filippidis, patrikhanenin de desteği ile 1919 sonrası bölgede özerk bir Pontus Rum Devleti kurmak amacıyla Rum Mektebi mezunlarıyla yakın ilişki içerisinde olmuştur. Okul mensupları çıkardıkları dergi, gazete, kitap ve kurdukları cemiyetlerle cemaatin eğitimine destek vermiştir. Ancak Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasının ardından öğrenci sayısı iyice azalınca 1921'de kapanmış, mübadele sürecinde bölgeden Rumlar'ın ayrılmasıyla binası devlet okullarına tahsis edilmiştir.Patrikhanenin modern mektepler açmasındaki ikinci saik Katolik ve Protestan misyonerlerin cemaate yönelik düşüncelerini engelleme refleksi olmuştur. Bu doğrultuda bir okul seferberliğine girişildiği görülmektedir. Günümüz ölçeğinde ilk (dimotikon), orta (ellinikon shulyon) ve lise (cimnazyum) seviyesindeki bu okullardan İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği'ne bağlı olanların sayısı 1913 itibarıyla 3721'dir. Ayrıca Kudüs Patrikliği'ne bağlı yetmiş sekiz, Kıbrıs'ta (1878) ise yetmiş altı mektep faaliyetteydi. İskenderiye Patrikliği bölgesinde birer cimnazyum, kız idâdîsi, rüştiye ve ticaret mektebi açılmıştır.Kayseri'de misyonerlik faaliyetlerinin etkisini kırmak için Theodoros Rodokanakis'in kendi adıyla kurduğu ruhban okulu 1882-1916 arasında aktif olmuştur. Bu okulun özelliği Karamanlı Türk Ortodokslar'a ait olmasıdır.Rum kız okullarının ilk örnekleri de yine misyonerlik tehlikesine karşı açılmıştır. Mahalle mektebi seviyesindeki Surp Hıripsimyants, Surp Kayianyants (1830), Sahakyan-Nunyan (1831), Karagümrük Surp Hırıpsimyantz (1829), Beyoğlu Surp Kayianyants, Beyoğlu Merkez (1844) kız okulları bu amaçla hayata geçirilmiştir.1851'de Islahat Fermanı'nın milletlerle ilgili bazı düzenlemeleri doğrultusunda 1862'de hazırlanan Rum Nizamnamesi gerek cemaat üzerinde gerekse eğitim konularında sivillerin de söz sahibi olmasına kapı aralamıştır. Bu durum ruhban sınıfında büyük rahatsızlık meydana getirmekle birlikte varlıklı Rumlar eğitim işlerine müdahil olmuşlardır. Rum ticaret dünyasının (özellikle bankerlerin) giderek artan "nitelikli eleman ihtiyacı" okullaşmayı hızlandıran en önemli unsur olmuştur. Henüz 1831 gibi erken bir tarihte patrikhanenin onayı ile Rum zenginlerinin Heybeliada'da açtıkları ticaret mektebini, 1912'de kapanıncaya kadar yine onlar finanse etmişlerdir. Bu durum bankacılık ve para yönetimine dair teknik bilgilere ve Avrupa dili bilen gençlere duydukları ihtiyaçtan ileri gelmiştir. Bu ihtiyaca kısmen Katolik ve Protestan misyoner okulları cevap verdiğinden zengin Rum aileleri buralara yönelmekte, ayrıca cemaatin diğer kesimleri de çocuklarını oralara göndermekteydi. Bu yönelişi engellemek adına müfredatında modern bilim derslerinin yer aldığı Rum okulları kurulmaya veya eskilerden bazıları dönüştürülmeye başlanmıştır.Rum kızları için orta ve lise seviyesindeki mektepler büyük ölçüde bu dönemde açılmıştır. 1875'te açılan yatılı Zapyon Kız Mektebi'nin hedefi "iyi ev kadınları, eşler, anne ve öğretmenler" yetiştirmekti. Kurumda iki senelik öğretmenlik bölümü mevcuttu. Sofia Therinou Fransız-Rum (1865), Yovakimyon (1882), Taksim Pallas (1874) ve Aynalıçeşme de (1891) diğer kız okullarıdır.1862 sonrasında Rumlar İstanbul, Balkanlar ve Anadolu'da okullaşmayı arttırmak amacıyla syllogos adlı cemiyetler kurmuşlardır. Yunanistan Krallığı bu cemiyetleri, Helen olmayan (Yunanca konuşmayan ve Yunan kültürünü benimsemeyen) Slav, Arnavut ve Türk kökenli Ortodokslar'da Helenlik bilinci oluşturarak Yunan yayılmacılığına (megali idea) zemin hazırlamak için desteklemiştir. Nitekim Maarif Nazırı Ahmed Zühdü Paşa'nın bir raporunda yer alan "Yunanistan'ın Silogos cem'iyet-i fesâdiyesi hayli zamandan beri Arnavutlar'ı Yunanlaştırmak fikriyle an-asıl bir nefer Rum olmayan ahîlî-yi hıristiyâniye için mektepler açmak, Arnavut çocuklarına lisân-ı mâderzâdlarını unutturup Rumlaştırmak emeline düşüyorlar" (BOA. Y.PRK.MF. 3/29) sözleri bu hususa işaret etmektedir.1861-1922 yılları arasında faaliyet gösteren Dersaadet Cem'iyet-i Edebiyesi Rum eğitiminin sistemleştirilmesi, misyoner okullarıyla rekabet ve yabancı dil öğretimi gayesiyle kurulmuştur. Yunanca'yı bütün Ortodokslar'ın ortak dili haline getirmek isteyen cemiyet bu çerçevede ders kitapları hazırlamış, eğitim konferansları düzenlemiş ve Bizans araştırmalarını finanse etmiştir. Cemiyet raporlarına göre 1873'te Bursa'da toplam 2000 öğrencinin okuduğu yirmi sekiz okul; Giresun'da iki ilkokul, bir ortaokul, bir kız okulu; Nevşehir Ürgüp'te iki kız okulu ile bir karma okul, Manisa'da üç kız mektebi faaliyetteydi. 1877'de İstanbul ve civarındaki 254 okulda yaklaşık 25.000 öğrenci öğrenim görüyordu. 1878'de Antalya'da biri kız mektebi olmak üzere üç okul ile iki anaokulu bulunuyordu. Ünye'deki Ortodoks cemaatinin üç okulunda toplam 320 öğrenci okuyordu. Bunlara ilaveten Ege bölgesi ve Balkanlar'da da okulları vardı.Anadolu'da Protestan ve Katolik misyoner okullarının yerli hıristiyan cemaatleri üzerindeki kültürel etkisini kırmak için 1891'de Atina'da kurulan Şark Küçük Asya Kültür Cemiyeti'nin hedefi, yetenekli Rum gençlerine eğitim bursları vererek Atina'da öğrenim görmelerini ve öğretmen olarak Yunan dilini ve Helenlik bilincini yaymak üzere Anadolu'ya geri dönmelerini sağlamaktı. Buralarda çalışacak öğretmenler Selanik, Filibe (1875) ve İstanbul'daki (1908) müstakil öğretmen okullarında veya mevcut okullara eklenen pedagoji sınıflarında yetiştiriliyordu.Lozan Konferansı'ndaki düzenlemeler çerçevesinde ve "Ekalliyet Mektepleri" başlığı altında sadece İstanbul'da bulunmaları şartıyla Rum vatandaşlar için eğitim kurumlarının mevcudiyetleri tanınmıştır. Bu hukukî düzenlemeler Batı Trakya'daki Türk azınlığın eğitim öğretim haklarının da garantisi olup mütekabiliyet esasına dayalı olarak uygulanmıştır (bk. Batı Trakya Türkleri) Günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı ve özel statüde bulunan Rum okulları şunlardır: Büyükada Rum İlkokulu, Yeşilköy Rum İlkokulu ve Ortaokulu, Zapyon Rum İlkokulu, Beyoğlu Merkez Rum İlkokulu ve Lisesi, Zoğrafyon Rum İlkokulu, Ortaokulu, Lisesi ve Ticaret Okulu, Langa Rum İlkokulu, Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi, Tarabya Rum İlköğretim Okulu, Gökçeada Rum İlkokulu, Ortaokulu ve Lisesi, Heybeliada Rum Erkek Lisesi.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

AZINLIK OKULLARI

Board Main İcon
Wiki Card Image
Fener Rum Lisesi
Wiki Card Image
Özel Ermeni Esayan İlköğretim Okulu ve Lisesi
Wiki Card Image
Getronagan Lisesi öğrencileri beden eğitimi dersinde

a) Tanım: Osmanlı dönemi maarif ıstılahında "mekâtib-i gayrimüslime" ve "ekalliyet mektepleri", günümüzde ise "azınlık okulları" şeklinde geçen bu okullar hukukî zeminde geçmişten bugüne "hususi mektep" statüsünde yer almış ve onların hukukuna tâbi kılınmışlardır. Gayrimüslimler Osmanlı klasik hukuk geleneğinde ilgili kanunlara tâbi olarak yaşayan, kendi cemaat ve dinî liderlerinin sorumluluğu ve gözetimi altında bulunan dinî topluluklardır. Literatürde "tebaa-yı Osmâniye", "milel-i gayrimüslime", "ehl-i zimmî" gibi ifadelerle yer almışlardır. Bu bağlamda Rum milleti Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin, Ermeni milleti ise Kumkapı'daki Gregoryen Ermeni Patrikhanesi'nin nezaretindeydi. Patrikhanelerin altındaki piskoposluklar çeşitli şehirlerdeki dinî temsilciliklerdi ve oralardaki kiliselerden sorumluydular. Yahudi milleti 1835 yılından sonra teşekkül eden İstanbul'daki hahambaşılığın çatısı altında toplanmıştı. 1782'ye kadar müstakil patriklik olan Süryânî kilisesi ise o tarihten sonra Ermeni Patrikhanesi'ne bağlanmıştı. Bu yapılanma şekli ırk, dil veya coğrafya aidiyetine göre değil, din veya mezhep esasına dayalıdır. Bir başka deyişle Osmanlı Devleti gayrimüslim unsurları kiliselerine ve dinî aidiyetlerine göre tanımlamış, gruplamış ve hukuklarını da buna göre tanzim etmiştir. Kiliselerin açtıkları bütün mektepler ve manastırlar da faaliyetlerini bu hukuk sistemi çerçevesinde sürdürmüşlerdir.



Islahat Fermanı (1856) azınlıklarla alakalı klasik dönem uygulamalarına açılımlar getirmiştir. Öncelikle yeni kurulmakta olan modern devlet okullarına gayrimüslim gençlerin girmeleri onaylanmış, hangi milletten olursa olsunlar devletin hizmet ve memuriyetine kabul olunacakları ilan edilmiştir.



İkinci olarak, her cemaatin maarif ve sanayi mesleklerine dair mektepler açmalarına izin verilmiştir. Ancak bunların tedris usulü ve muallimlerinin seçimi, üyeleri padişah tarafından tayin edilecek bir maarif meclisinin nezareti ve teftişi altında bulunacaktı. Şehir, kasaba ve köylerde "ahalisi cümleten bir mezhepte bulunanların" âyin icra edecekleri binalarla mektep, hastane, mezarlık gibi diğer mahallerin asılları üzere tamirlerine mani olunmayacak, yeniden inşa edileceklerse patrik veya milletin ileri gelenlerinin tasvibi, inşaat planının Bâbıâli'ye arzı ve padişah iradesinin alınmasından sonra teşebbüse geçeceklerdi.



1862 yılında Rum Ortodoks, 1863'te Gregoryen Ermeni, 1865'te yahudilere dair yayımlanan ve ruhanîlerin yetkilerini sınırlayarak kilise dışından kimselere de söz hakkı tanıyan patriklik nizamnameleri doğrultusunda gayrimüslim şahısların açtığı yeni mektepler ortaya çıktı. Bundan böyle bu yeni tür mektepler için devlet tarafından kanunlar ve nizamnameler yayımlanmaya, teftişler yapılmaya başlandı.



1869 tarihli Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'nin 129. maddesinde yer alan, "Mekâtib-i hususiye bazı mahallerde cemaatler tarafından veya gerek tebaa-yı Devlet-i Aliyye ve gerekse tebaa-yı ecnebiyeden olan efrat ve eşhastan biri canibinden ücretli veya ücretsiz olarak ihdas ve tesis olunan mekteplerdir" şeklindeki tanımlama ilk defa gayrimüslim mekteplerine kanunlar nezdinde hukukî bir zemin kazandırdı. Böylece bu mektepler daha kolay ve hızlı bir biçimde çoğaldı. Nizamnamenin 7. maddesine göre gayrimüslim mekteplerinin müfredatında değişiklik yapılmak istendiğinde mahallî maarif meclislerine bildirilmesi, oranın da Meclis-i Kebîr-i Maârif'ten onay alması gerekiyordu.



Kanûn-ı Esâsî'de yer alan "Devlet-i Osmâniye'nin dini dîn-i İslam'dır. Bununla beraber… Memâlik-i Osmâniye'de maruf olan bütün dinlerin serbestî-yi icrası ve muhtelif cemaatlere verilmiş mezhep imtiyazlarının eskiden olduğu gibi devamı devletin himayesindedir" (md. 11); "Emr-i tedris serbesttir. Muayyen kanuna tâbi olmak kaydıyla her Osmanlı umumi ve hususi tedrise mezundur" (md. 15); "Bütün mektepler devletin nezareti altındadır. Osmanlı tebaalarının terbiyesinin ittihat ve intizam üzere olmak için iktiza eden sebeplere teşebbüs olunacak ve milletlerin itikatlarına ilişkin usûl-i tedrise halel getirilmeyecektir" (md. 16) hükümleri azınlık mekteplerinin belli şartlar dahilinde açılabileceğini anayasa mertebesinde kayıt altına aldı (Düstur, 1296: 5).



1879 yılında yürürlüğe giren Rumeli Şarkî'nin Nizamnâme-yi Dahiliyesi'nde de ibtidâî ve tâli mekteplerin idaresi ve muallim tayinleri için gereken masrafların "cemâat-i mezhebiyeye" ait olduğu (md. 347), "hangi millet veya mezhepten olursa olsun" ahlak ve kabiliyetçe tayin olunan şartları taşıyanların mektep açmaya hakkı bulunduğu (md. 352), hiçbir çocuğun kendi dininden başka bir dinin talimine kabul olunamayacağı (md. 355), öğretmenlerden biri yakışıksız surette bir kusur ederse müfettişin o kişiyi maârif-i umum müdürüne bildirmeye mecbur olduğu ve böyle birinin sancak mahkemesine gönderileceği (md. 357) belirtildi (Düstur, 1296: 878-881).



Mekâtib-i Gayrimüslime ve Ecnebiye Müfettişliği Nizamnamesi'nin (1888) 10. maddesinde, "Tebaa-yı hazret-i mülûkâne evladından olan şâkirdâna Türkçe okuyup yazmak talimi ve târîh-i Osmânî tedrisi mecburidir" (BOA, Y.PRK.MF, 1/63) hükmü o okullarda bu iki dersin değil farklı ülkelerin dil ve tarihlerinin okutulduğunu göstermektedir. Ertesi yıl da Ermeni mekteplerinde okutulan Ermeni tarihi kitabında muzır bahisler bulunduğundan yerine târîh-i Osmânî okutulması emredilmişti (BOA, İ. DH, 1127/88079; 1137/88788).



1896 yılında çıkarılan Vilâyât-ı Şâhâne Maarif Müdürlerinin Vezâifini Mübeyyin Talimat'ta köylerden şehirlere kadar bütün azınlık mekteplerinin kendilerine mahsus defterlere kaydedilmesi, her sene sonunda bu istatistiklerin nezarete bildirilmesi (md. 7), önceden mevcut olanlara verilecek ruhsatnamelerin, mensup oldukları ruhanî reislerin tutacakları ve idare meclislerinin de tasdik edeceği defterlerle okulların kitap, program ve muallim şehadetnameleriyle başvurdukları takdirde gerçekleşmesi (md. 28), lisân-ı Osmânî'nin ders olarak okutulması (md. 34), diğer hususi mektepler gibi ruhsat, kitap, şehadetname, programlarıyla muallimlerin şifahen nizama aykırı telkinleri olup olmadığının teftiş edilmesi (md. 38) hükme bağlandı (Maarif Salnamesi, 1898: 136-156). 1897 yılında Maarif Nezareti ruhsat konusundaki hassasiyetini, Dersaadet ve taşradaki Ermeni mekteplerinin ruhsat almaları için üç ay mühlet verildiğini, aksi halde kapatılacaklarını bildirildi (BOA, A.} MKT.MHM, 701/27).



Diğer bir hassas mesele de derslerde kullanılan kitap, mecmua ve haritalardı. Bunlardan en fazla sıkıntı çıkaranlar ise yurt dışından getirtilen yabancı dildeki matbuattı. Muhtevalarında Osmanlı aleyhinde yanlış bilgiler yer alanların kurumsal olarak denetimi için 1882 yılında Encümen-i Teftiş ve Muâyene Heyeti ile Tedkîk-i Müellefât Komisyonu kuruldu. Bu komisyonların yayınları onaylaması hükmü getirildi. Öte yandan bölge idareleri ve maarif müdürlükleri kendilerine bu konuda yüklenen sorumluluk muvacehesinde sahadaki teftiş sonuçlarını merkeze iletiyorlardı. Selanik Maarif Müdürü Mehmed Celal Bey'in tespitlerine göre bölgedeki Sırp ve Bulgar mekteplerinin kütüphanelerindeki kitaplarda Osmanlı tebaasının çocukları arasında yayılması uygun olmayan zararlı fikirler vardı (BOA, MF.MKT, 224/27). Merkezî hükümetin azınlık mekteplerinde Türkçe'nin mecburi ders olarak okutulmasına dair talimatlarında, "Manastır, Prizren, Görice sancaklarındaki Rum, Bulgar ve Ulah mekteplerinde lisân-ı Osmânî'nin mecburi ders olmasının ve teftişler için Rumca ve Bulgarca bilen müslüman müfettişlerin tayininin" istendiği sıklıkla bildirilmiştir. Bu mesele yıllarca halledilememiş olmalı ki, yine Selanik valiliğinin tahkikatına göre Bulgar okullarında Osmanlı tarihi yerine Bulgar tarihi ve kadim Bulgar krallıklarının menkıbelerinin okutulduğu, aynı şeyi Rum mekteplerinin de yaptığı rapor edilmiştir. Bunun üzerine bütün hıristiyan mekteplerinde Osmanlı tarihi dersinin programa dahil edilmesi emredilmiştir (BOA, BEO, 3681/276055).



Gayrimüslimlere ait binaların müslümanların binalarından belli bir mesafede bulunması (BOA, MV, 75/118), törenlerde memur bulundurulması ve Marş-ı Hamîdî söylenmesi, müslüman öğrenci kabul edilmemesi (BOA, Y.PRK.MF, 3/29) uyulması gereken şartlardandı. Bütün bu yaptırımlar daha öncesinde o mekteplerde başka devletler adına övgü dolu konuşmalar yapıldığı, yabancı ülke marşlarının söylendiği, Osmanlı Devleti veya değerler sistemine yönelik aleyhte sözler sarfedilmiş olduğu gerekçelerine dayanıyordu.



1909 yılında çıkarılan "Rumeli'de Kâin Münâzaun-fîh Kilise ve Mekteplere Dair Kanunda Rum Patrikhanesi" ile Bulgar Eksarhanesi'ne mensup ahalinin kasaba veya köylerdeki kilise ve mekteplerine hükümet tarafından yapılacak nakdî yardımın "kemiyet ve nispetinin" ihtiyaca ve emsaline göre takdir edileceği, bunun da bir defaya mahsus olacağı (md. 1, 5, 6) belirtilmiştir. Hususi mekteplere dair ilk müstakil hukukî metin olan 1915 tarihli Mekâtib-i Husûsiye Talimatnamesi'nde de "devletçe tanınmış Osmanlı cemaatleri tarafından müesses mekâtib-i ibtidâiye-yi gayrimüslimenin" müdür ve muallimlerinin, ruhanî reisleri marifetiyle yapılacak ehliyetname imtihanlarında başarılı olmaları, imtihanın bütün ayrıntılarının bu ehliyetnamelere yazılarak maarif idarelerine mühürletilmesi istenmiştir (md. 25). Bütün bu yasal çerçevelere rağmen bazı azınlık mekteplerinin devletin kanun ve nizamlarına uymadıkları, Osmanlı'dan kopuş sürecini hızlandırıcı faaliyetler içinde bulundukları, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele dönemlerinde karşı saflarında yer aldıkları tespit edilmiştir.



Azınlık Okulları Lozan Antlaşması'nda yeni bir hukukî statü ile yer almış ve Türkiye hükümeti doğum, milliyet, lisan, ırk veya din ayırt etmeksizin "Türkiye ahalisinin kâffesine hayat ve hürriyetlerince himâye-yi tâmme ve kâmile bahşetmeyi" Lozan Antlaşması'nda taahhüt etmiştir. Ayrıca "Türkiye'nin bütün ahalisi intizâm-ı âm ve âdâb-ı umumiye ile gayrikabil-i telif olmayan her din, mezhep veya itikadın gerekse umumi gerekse hususi surette serbestî-yi icrası hakkına mâlik olacaklardı." "Gayrimüslim ekalliyetlere mensup Türk tebaası" din, itikat veya mezhep farkı gözetilmeden müslümanlarla aynı hukûk-ı medeniye ve siyasiyeden istifade edecekler, Türkiye'nin bütün ahalisi "kanun nazarında müsavi olacaktı" (md. 38, 39).



Antlaşmanın azınlık okullarına dair maddesi, "Gayrimüslim ekalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukuken ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen aynı muamelede aynı teminatta müstefit olacaklar ve bilhassa masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müessesât-ı hayriye, dîniye veya içtimaiyeyi her türlü mektep vesair müessesât-ı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe etmek ve buralarda kendi lisanlarını serbestçe istimal ve âyîn-i dînilerini serbestçe icra etmek hususlarında müsavi bir hakka mâlik bulunacaklardır" (md. 40) şeklindedir. Görüldüğü gibi mütekabiliyet esasına dayalı olarak azınlıklara okul açma serbestisi verilmiştir. Lakin bu ve diğer haklardan Batı Trakya ve Balkanlar'daki müslümanların ve Türkler'in ne kadar yararlandırıldığı daima tartışma konusu olmuştur.



Antlaşmaya göre "Türkiye hükümeti, gayrimüslim tebaanın mühim bir nispet dahilinde mütemekkin oldukları şehirlerde ve kazalarda bu Türk tebaasının çocuklarının ibtidâî mekteplerde kendi lisanlarıyla tahsil etmelerini" temin için gerekli kolaylığı gösterecekti. Bu hüküm "Türkiye hükümetinin mezkûr mekteplerde Türk lisanının tedrisini mecburi kılmasına mani olmayacaktır" (md. 41) denilerek pekiştirilmiştir. Aynı maddede, "Gayrimüslim ekalliyete mensup Türk tebaasının mühim nispette mevcut oldukları şehirlerde ve kazalarda devlet bütçesi, belediye vesair bütçeler tarafından terbiye, din veya emr-i hayr maksadıyla vâridât-ı umumiyeden tahsis edilecek mebâliğden istifade ve tahsisat ifrazı hususunda mezkûr ekalliyetler âdilane bir surette hissement olacaklardır" hükmü de yer almaktadır. Buradaki "mühim nispette" ifadesi uluslararası bir antlaşma metni için fazla muğlak bir ibare olup azınlıklar lehine kullanılacak bir ajanda olarak bırakıldığı izlenimi vermektedir.



Azınlıkların mevcut ve müstakbel kurumlarını düzenleyen 42. madde ise şöyledir: "Türkiye hükümeti mezkûr ekalliyetlere ait kiliselere, havralara, mezarlıklara vesair müessesât-ı dîniyeye her türlü himayeyi bahşeylemeyi taahhüt eder. Aynı ekalliyetlerin halihazırda Türkiye'de mevcut olan evkafına ve müessesât-ı dîniye ve hayriyelerine her türlü teshîlat ve müsâadât ita olunacak ve Türkiye hükümeti yeni müessesât-ı dîniye ve hayriye ihdası için bu kabil sair müessesât-ı hususiyeye temin edilmiş olan teshîlât-ı lâzimeden hiçbirini diriğ etmeyecektir." Buna göre Türkiye'nin vaadi mevcut kurumları muhafaza etmek, yeni açılacak olanlara da kolaylık sağlamaktır.



Bu haliyle Lozan Antlaşması azınlıkların kendi dilleriyle öğrenim hakkını sadece ilkokul kademesiyle sınırlamış, devletin gözetim ve denetimi çerçevesinde öğretim serbestliğinin hudutlarını genişletmiştir. Ayrıca Osmanlı döneminde azınlıklara yönelik bütün hukukî yaptırımları ortadan kaldırmış, buna mukabil yeni devlette müslümanların tâbi olduğu bütün hak ve yaptırımlara onların da her halükârda uyacağını garanti altına almıştır.



Cumhuriyet'in ilanı sonrasında azınlık okullarıyla ilgili ilk çerçeve Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu ile (1924) çizilmiştir. Kanunun "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur" (md. 88) ve "Hükümetin nezaret ve murakabesi altında kanun dairesinde her türlü tedrisat serbesttir" (md. 80) hükümleri azınlıkları da kapsadığından genel eğitim hukukuna tâbi oldukları tevsik edilmiştir.



Azınlık okullarının müfredat programlarının ve iç yönetmeliklerinin yeniden onaylanması veya reddedilmesi işlemlerine 1927 yılında başlanmıştır. Bu bağlamda resmî okullarda uygulanan programların icra sorumluluğu okul idarelerine verilmiş, ders çizelgeleri Millî Eğitim Bakanlığı'nın isteği ve kurumun ihtiyacı doğrultusunda hazırlanıp bakanlığın onayına sunulduktan sonra yürürlüğe konması istenmiştir. 27 Mayıs 1955 tarih, 6581 sayılı kanunda, "Azınlık okullarının Türkçe ve Türkçe kültür dersleri, Maarif Vekâleti teşkilat kanunlarıyla muayyen kadrolara, me'mûrîn ve barem kanunlarına göre tayin edilen öğretmenler tarafından tedris olunur" maddesi bu derslerin Millî Eğitim Bakanlığı'nın tayin edeceği Türk öğretmenlerce verileceğini hükme bağlamıştır.



1965 yılında çıkan Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda doğrudan azınlık okullarına yönelik madde bulunmazken, onu yürürlükten kaldıran 14 Şubat 2007 tarih, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda azınlık okulları "Rum, Ermeni ve Mûsevî azınlıklar tarafından kurulmuş, Lozan Antlaşması ile güvence altına alınmış ve kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrencilerin devam ettiği okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim özel okulları" şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunda şu madde yeniden düzenlenmiştir: "Azınlık okulları 23 Ağustos 1923 tarih, 340 sayılı kanuna bağlı antlaşmanın 40 ve 41. maddeleriyle ilgisi bulunan okulların özellik göstermesi gereken hususları yönetmelikle tespit edilir. Bu yönetmelik, ilgili ülkelerin bu konulardaki mütekabil mevzuat ve uygulamaları dikkate alınmak suretiyle hazırlanır. Yönetmelikte belirtilmeyen hususlarda resmî okullar mevzuatı uygulanır. Bu okullarda yalnız kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları okuyabilir" (md. 5). Burada en dikkat çekici konu, ilgili ülkelerle mütekabiliyet esasının tekrar gündeme getirilmesidir.



20 Mart 2012 tarih, 28239 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde azınlık okullarında yönetici ve öğretmenlerin okul müdürlüğünün teklifi, valiliğin onayı ile en fazla beş yıl süreyle görevlendirileceği, bu okulların bir kısmında kültür anlaşmaları gereğince veya mütekabiliyet esasına göre bakanlığın onayı ile yabancı uyruklu öğretmenlerin görevlendirilebileceği (md. 28), resmî okullarda okutulan derslerin, öğretim programları ve haftalık ders dağıtım çizelgelerinin uygulanmasının esas olduğu, ilgili ülkelerdeki mütekabil mevzuat ve uygulamalar da dikkate alınarak hangi derslerin Türkçe'den başka bir dille yapılabileceğinin bakanlıkça kararlaştırılacağı, Türkçe'den başka bir dilin öğretimi için izin verilen derslere ayrılan haftalık ders saatine karşılık Türkçe okutulacak derslerin süresi ve sayısının bakanlıkça tespit edileceği (md. 50) bildirilmiştir.



Günümüzde bu okullar Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı, ilgili kanun ve düzenlemelere tâbi olarak öğretim faaliyetlerine devam etmektedirler.



b) Ermeni Okulları: Osmanlı Devleti'nde Ermeniler'in eğitim kurumlarına dair yapılan araştırmalardan XIX. yüzyıl öncesinde din adamlarının kilise odalarında veya kendi evlerinde açtıkları, çocuklara mahalle mektebi tarzında temel bilgilerin verildiği bireysel çabalar dışında bir yapılanma ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum XIX. yüzyılın ilk yarısında da benzer şekilde devam etmiş, zaman zaman esnaf dükkânlarının da bu amaca hizmet ettiği olmuştur. Mesela İzmir'de yaşayan Elmas Dudu adlı bir dokumacı kadının evindeki öğretim ortamı da benzer anlatımlarla ortaya konulmaktadır (Alboyacıyan, 2019: 254-260; Mamourian, 1999: 1-8).



Gregoryen Kilisesi eğitim anlamında kurumsal bir mektep hiyerarşisinden çok kilise inancı ve ritüellerinin papazlar tarafından küçük çocuklara öğretilmesi, ailelerin de bunu pekiştirmesi şeklinde bir uygulamayı gelenekselleştirmiştir. Yüksek dinî ilimlerin okutulduğu ve ruhban zümresinin yetiştirildiği kurumlar ise manastırlardı (bk. Manastır).



Ermeniler'in modern eğitim kurumları cemaat içindeki üç oluşum tarafından açılmıştır. Bunlardan ilki, Katolik Ermeniler'dir. Katolik inancı Roma'daki papalığın misyonerleri vasıtasıyla Anadolu'daki Ermeniler arasında yayılmıştır. Buna ilaveten özellikle Fransa'nın Katolikliğe girecek Ermeniler'e 1630'lardan itibaren himaye vaat etmesi bir başka teşvik olmuştur.



Katolikler eliyle asıl Ermeni modern okullarının temeli Mihitaristler (Mikhitarist) tarafından atılmıştır. Sivas'taki Surp Nişan Manastırı'nda bir Gregoryen rahibi olarak yetişen, fakat daha sonra Katolik olan papaz Mihitar (ö. 1749) 1700 yılında İstanbul'a gelerek bir Ermeni okulu açmış ve birkaç öğrencisiyle birlikte Mihitaryan Birliği Manastırı'nı kurmuştur. Mihitaryanın oluşturduğu ders halkaları zamanla Beyoğlu (1808), Pangaltı (1811) ve Beyoğlu Sakızaağacı'nda (1830) ibtidâî mekteplere dönüşmüştür. Ayrıva 1705 yılında papalıktan onay alınca Venedik'te bir akademi de kurmuştur (1715). Ermeniler'in kültürel açıdan gelişmeleri gerektiğini, Avrupalılaşma'dan da Katolikliği sürdürebileceklerini telkin eden Mihitar Ermenice'nin ihyasını, âyinlerin Türkçe yerine Ermenice yapılmasını savunmuşlardır. Bu anlamda modern Ermenice öğretimi konusunda hazırladığı ilk eserini Ermenice harfli Türkçe yayımlamıştır (1717). Ermenice Dil Bilgisi, Haygazyan Lügatı ve Ermenice Sözlük adlı eserleri de bu şekilde vücut bulmuştur.



Osmanlı Ermenileri arasındaki Mihitar taraftarı olan Düzyan, Dadyan ve Balyan aileleri devlet kadrolarında edindikleri birikimlerle cemaat içinde nüfuzlarını arttırarak günümüzdeki ilkokullara denk modern mektepler açmışlardır. Kazaz Artin Bezciyan'ın 1826'da açtığı Beyoğlu Kız Mektebi'ni Kumkapı Bezciyan (1828), Balat Surp Arakelots (1830), Kumkapı Varvaryan (1832), Topkapı Bezciyan (1832) ve Eyüp Karma mektepleri (1832) izlemiştir. Ohannes Düzyan'ın Galata ve Kartal'da inşa ettirdiği mektepler, Hovhannes Dadyan'ın Bakırköy Ardzrumyun Mektebi (1844), Garabet Balyan'ın Jarankavorats ruhban okulu, Mıgırdıç Cezayirliyan'ın 1836'da ıslah ettiği Nersesyan, Samuel Katırcıyan'ın 1842'de Kadıköy'de açtığı papaz okulu, Beyoğlu Naregyan-Eseyan (1846), Karagümrük Surp Tatios-Partoğomiyos (1840'lar), Karagümrük Surp Vosgiyanz (1847), Beşiktaş Andonyan Ermeni Katolik (1848), Yenikapı Arakelots-Hayganuşyan (1850), Aramyan-Uncuyan (1858), Kasımpaşa Surp Mesropyan (1859), Galata Surp Lusavorçiyan (1858), Hasköy Arakel-Nubar Şahnazaryan (1866), Beşiktaş Mahrukyan (1866), Üsküdar Nersesyan-Yermonyan (1871) aynı çizgideki okullardır. Bunlar ayrıca Nazaryan (1865), Fener Surp Arakelots (1840'lar), Üsküdar Berberyan (1876), Samatya Anarad Hığutyun (1868), Kocamustafapaşa Anarat Hığutyun (1868), Beyoğlu Anarad Hığutyun (1847), Hisardibi Mezburyan (1870) ve Samatya Akabyan (1872) adlı kız mekteplerini açmışlardır.



Ermeniler'in okullaşmasındaki ikinci oluşum Protestan misyonerler ve Protestan Ermeniler'dir. Protestan misyonerlerin ilk tecrübesi, 1834'te Beyoğlu'nda Ermeni çocukları için açılan ve üç yıl devam eden ortaokuldur. Yerli Protestan din adamı yetiştirmek amacıyla 1840'ta Amerikalı misyoner C. Hamlin'in açtığı Bebek İlahiyat Okulu 1863'te Merzifon'a taşınmıştır. Bunlardan başka öğretim dili Ermenice olan Adapazarı, Erzurum, Bahçecik ve Maraş'taki kız okulları, Harput Kız İlahiyat, Maraş Teoloji Okulu, Harput Öğretmen Okulu ve Fırat Koleji ile Ermenice harfli Türkçe öğretim yapan Antep Kız İlahiyat Okulu bu cemaate yönelik açılan okullardır (bk. Protestan Okulları). Protestan Ermeniler'in açtıkları diğer okullara örnek olarak Kevork Şişmanyan'ın İstanbul Gedikpaşa'da, Mianzara Gabrielyan'ın Eskişehir Çalkara köyündeki mektepleri, Harutune Cenanyan'ın Konya'daki Apostolik Enstitüsü verilebilir.



Okullaşma konusunda Katolik ve Protestanlar'ın faaliyetlerinden rahatsız olan İstanbul Ermeni Patrikhanesi üçüncü grubu oluşturmaktadır. Patrikhane, öncelikle onları ve takipçilerini baskıları devlete şikâyet ve aforoz yoluyla caydırmaya çalışırken, bir yandan da cemaatine sahip çıkmak adına yeni okullar açmaya girişmiştir. 1790 yılında Patrik Şınork Mıgırdıç ve sarraf Miricanyan devletten ilk defa müstakil mektep izni alarak Kumkapı'da bir modern mektep açmışlardır. Bunları Samatya'daki Sahakyan, Nunyan (1831), Langa'daki Surp Lussavoriç, Balat'taki Surp Hreştagabed ve Khorenyan (1831), Beyoğlu'ndaki Surp Eçmiyazin, Hasköy Nersesyan (1832), Kartal Surp Nişan (1810), Topkapı Levonyan-Vartuhyan (1820), Gedikpaşa Surp Mesropyan (1835), Feriköy Surp Mesropyan-Merametciyan ve Surp Lusavoriçyan okulları takip etmiştir. Bunların tedrisat programı Ermenice kıraat, dinî kıraat, Hıristiyanlığın esasları, dualar, ilahîler, Ermenice-Türkçe senet yazma, Türkçe tedris edilen dört işlemden ibaretti. Ermeni gençlerinin Bebek İlahiyat'a gitmesini önlemek adına patrikhanenin 1838'de Üsküdar'da açtığı ve müfredatı Ermenice, Türkçe ve Fransızca hüsnühat, coğrafya, hesap, cebir, resim, tarih, hendese, mantık, ticaret, usûl-i defterî gibi derslerinden oluşan rüştiye seviyesindeki Cemaran Mektebi'ni de anmak gerekir. Bu mekteplerin büyük çoğunluğu uzun ömürlü olmamış, kapanmış, kimileri yeniden açılmıştır. Kız mektepleri bağlamında Patrik Agop Nalyan'ın 1741'de Kumkapı'da, Muallim Tekvaz ve Minasyan'ın Beyoğlu'nda açtıkları mektepler ilk örnekler olup bunlara daha sonra Karagümrük'teki Surp Hıripsimyants ve Surp Kayianyants (1830) eklenmiştir. 1828'de patrikhane bünyesinde bir "maarif komisyonu" kurulmasının ardından Anadolu'daki okullaşmaya hız verilmiştir.



Ermeni okulları Sultan II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemlerinde de artış göstermiştir. Öğretmen, zanaatkâr, düşünce adamları yetiştirmek ve misyoner okullarıyla mücadele amacıyla Patrik Nerses Varjabedyan tarafından Galata'da Getronagan Mektebi (1886) açılmıştır. Aynı dönemde Kadıköy Berberyan (1876), Yenikapı Meşdudciyan (1884), Üsküdar Haygazyan (1885), Kumkapı Miricanyan (1887), Büyükdere Sahak Mesrop (1887), Jaran Kovoraç (1888), Beyoğlu Surp Anna (1895), Harbiye Lusavoriçyan (1895), Pangaltı Nigoğosyan (1903), Garabetyan (1907), Palakaşyan (1901), Anarat Hığutyun (1902), Pangaltı Anarad Hığutyun (1903), Şişli Nor Tbrots (1908), Bakırköy Bezazyan (1908), Kadıköy Torosyan (1909), Üsküdar Dadyan (1910), Langa Minasyan (1911), Şişli Karagözyan (1913), Üsküdar Yeranuhyan (1914) mektepleri faaliyetteydi.



Avrupa şehirlerinde ve bilhassa Paris'te okuyan zengin Ermeni gençlerinin 1849 yılında Paris'te Araradyan Ingerutyun (Ararat Cemiyeti) adıyla kurdukları cemiyetin amacı Ermeni milletinin eğitim düzeyinin yükseltilmesi, donanımlı kadın ve erkek öğretmenler yetiştirilmesi, dil bilimine vâkıf kimselerin telif ve tercüme eserlerinin yayımlanması olarak belirlenmiştir (Eseyan, 2010: 143). Bu cemiyet örnek alınarak İzmir ve İstanbul gibi şehirlerde benzerleri kurulmuş, Anadolu'da da şubeler açmışlardır. Mesela İstanbullu genç Ermeniler cemaatlerine okuma alışkanlığı kazandırmak için Kumkapı ve Ortaköy gibi yerlerde Yardımcı Ermeni Eğitim Cemiyeti, Okuma Severler Cemiyeti, Ermeni Kıraatperverler Cemiyeti ve Sahakyan Ermeni Öğrenci Birliği gibi teşekkülleri hayata geçirmişlerdir. Hassa Mimarı Nigogos Balyan da kıraatperverler için bir kütüphane inşa ettirmiştir.



Aynı şekilde Ermeni kadınları da hemcinslerini kamusal alanda faaliyet göstermeye teşvik ve kız okulları için gerekli fonları bulmak amacıyla cemiyetler kurmuşlardır. 1879'da faaliyete geçen Azkanıver Hayuhyats Ingerutyun (Milletperver Ermeni Kadınlar Cemiyeti) ilk beş yılda otuz beş okul açmıştır. 1895'te çalışmalarına ara veren cemiyet II. Meşrutiyet döneminde Anadolu'da yirmi üç kız okulu daha faaliyete geçirmiştir. Yine 1879'da kurulan Tıbrotsaser Dignants Ingerutyun (Okulsever Ermeni Kadınlar Cemiyeti) ile aynı hedefe matuf olan Araratyan ve Kilikyan Cemiyeti 1880'de Hoyaçmihaçyal Ingerutyun adı altında birleşerek yirmi dört mektep daha tesis etmişlerdir. II. Meşrutiyet sonrasında ise Erzurum, Adana, Muş, Siirt, Trabzon ve diğer yerlerde seksen dört okulu daha faaliyete sokmuşlardır.



1869'da İstanbul'da kurulan Andznever (Fedakâr) Eğitim Cemiyeti'nin amacı, taşradan gelen ve Türkçe'den başka dil bilmeyen yetişkin Ermeniler'e Ermenice öğretmek, onları Protestan misyonerlerin etkisinden korumaktı. Hızla Anadolu'da teşkilatlanarak aynı yıl Sivas ve Tokat'ta şubeler açtıktan sonra Tokat'taki Vosgiyan Okulu'nda tarih, okuma yazma, matematik ve coğrafya dersleri veren kurslar da açmıştır. Tebrotzasirats Arevelyan Ingerutyun (Şark Okul Cemiyeti) 1860-1870 yılları arasında çalışmalarını Diyarbakır, Van, Bitlis, Muş, Ma'mûretülaziz, Erzurum, Adana bölgelerinde yoğunlaştırmış; 1871'de kurulan Kilikyan Cemiyeti Adana bölgesinde çalışmıştır. Bu cemiyetler 1847'de İstanbul'da yirmi dört olan okul sayısını 1859'da kırk ikiye çıkarmışlardır.



Dönemin uluslararası rekabet ortamında tamamının Ermeni okulları ve cemiyetlerinin sadece eğitim amaçlı faaliyetleri göstermedikleri anlaşılmaktadır. Bazı Ermeni mekteplerinin ve öğretmenlerinin ülke güvenliğini tehdit eder icraatlarda bulundukları Bâbıâli tarafından tespit edilirken, gazeteci Panusyan Karabet'in, Getronagan Mektebi'ni Patrik Nerses Efendi'nin "âdeta bir menba-ı fesâd olmak üzere küşad ettiğini" söylediği raporu (BOA, Y.PRK.AZJ. 27/87), aynı mektepte silah bulunması ve muallimlerinin "erbâb-ı fesâd" olduğu (BOA, A.}MKT.MHM. 632/49), Tokat Çoksular'daki Ermeni mektebi muallimlerinden Karamanyan Avakim ile Çatalyan Serope'nin bazı öğrencileri fesada teşvik ettiklerine dair Ermeni murahhasının raporu da (BOA, DH.TMIK.M. 16/9), benzer bulguları teyit etmektedir. Bir başkası ise Erzurum'da 1882 yılında açılan ve çakı, bıçak, kama gibi yaralayıcı aletler imal edilen, civar köylerde muallimler öncülüğünde silah talimleri yapılan (BOA, Y.PRK.ASK. 180/63) Sanasaryan Mektebi'dir.



Osmanlı Döneminde Ermeni Patrikhanesi çatısı altında konumlandırılmış olan Süryani cemaati 1978 yılına kadar kilise ve manastırlarında madraşto adı verdikleri birimlerde çocuklarına din eğitimi gerçekleştirmişlerdir.



Cumhuriyet döneminde azınlık okulları yeniden yapılandırılmıştır. Günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı "özel" statüde öğretim yapan Ermeni okulları şunlardır: Sahakyan Nunyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Topkapı Levon-Vartuhyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Bomonti Ermeni Katolik İlkokulu ve Ortaokulu, Feriköy Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Dadyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Yeşilköy Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Tarkmancas Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Esayan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Bezciyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Kocamustafapaşa Anarat Hığutyun Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Karagözyan Ermeni Anaokulu, İlkokulu ve Ortaokulu, Pangaltı Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Kalfayan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu, Surp Haç Ermeni Lisesi, Esayan Ermeni Lisesi, Getronagan Ermeni Anadolu Lisesi, Pangaltı Ermeni Anadolu Lisesi.



c) Rum Okulları: Osmanlı döneminde Anadolu, Balkanlar, Mısır ve günümüzdeki Ortadoğu bölgesinde yaşayan bütün Ortodokslar'ı (Rum, Bulgar, Sırp, Hırvat, Arap, Arnavut, Ulah vd.) Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi temsil etmekte, sorumluluklarını üstlenmekteydi. Diğer kiliseler gibi Rumlar da mezheplerinin usulünce âyin, nikâh, boşanma, defin, miras ve eğitim gibi hukukî işlemlerini kendi dinî normları çerçevesinde gerçekleştiriyorlardı. Ancak bu durum, başına buyruk hareket edilen bir statü değildi. Patrikhane ve cemaati diğer milletler gibi Osmanlı hukukundaki ilgili bütün kanun, yaptırım ve yükümlülüklere uymak şartına bağlıydılar. Cemaat ve kiliselerdeki herhangi bir meselenin hesabı doğrudan patriğe soruluyordu.



XIX. yüzyıl ortalarına kadar geleneksel Ortodoks eğitim kurumları dinî karakterdeydi ve öğretim papazların uhdesindeydi. Öğretim her cemaatin kendi dilinde gerçekleştiriliyordu. Mesela Kayseri, Nevşehir, Niğde, Aksaray havalisinde yaşayan ve yüzyıllarca Rumca harfli Türkçe yazan Karamanlı Rumlar XVIII. asrın sonlarına doğru patrikhanenin Helenleştirme politikası doğrultusunda Rumca eğitim veren okullarda bu dili öğrenmişlerdir. Dolayısıyla kilise metinleri ve ürettikleri bütün kitabî birikim Türkçe olmuştur. Ecvibe-i dîniye tarzı kitaplar ile 1851-1921 yılları arasında çıkardıkları Anatoli, Ahteri adlı mecmuaları bunlardandır. Benzer şekilde yüzyıl sonlarında patrikhanenin Helenleştirme politikası bağlamında Rumca öğrenmeye zorladığı Sırp, Bulgar ve Arnavut Ortodokslar da yüzyıllarca kendi dillerinde öğrenim görmüşlerdir.



Rum Ortodokslar'ın okulları "klasik dönem", "modernleşme dönemi" ve "şahıslara mahsus okullar" şeklinde üç başlık altında toplanmaktadır.



Klasik dönemde Ortodoks kilisesi küçük çocukların eğitimine yönelik herhangi bir kurum ihdas etmediğinden onların eğitimi papazların kilisede verdikleri basit düzeydeki temel öğretimle sınırlı kalmıştır. Ruhban sınıfı ise Hıristiyanlığın ilk devirlerinden itibaren manastırlarda yetiştirilmiştir (bk. Manastır).



Patrikhaneye ait olan en eski eğitim kurumu İstanbul'daki Fener Rum Mektebi'dir. Kuruluş tarihi olarak 1454 yılı genel kabul görmüştür. Ortodoks ruhban sınıfını yetiştiren bu kurumda Eflak ve Boğdan voyvodaları ile devletin istihdam ettiği tercümanlar da yetişmiştir. 1861'den sonra fen bilimlerinin de okutulduğu bir liseye dönüşmüş, 1903'te pedagoji dersleri ilave edilmiştir.



XIX. yüzyılda patrikhaneden ayrılan Slav, Arnavut, Bulgar ve Sırp Ortodokslar da kendi kiliseleri bünyesinde okullar açmışlardır.



Modernleşme dönemindeki eğitim anlayışının Rum milletindeki ilk izdüşümleri XVIII. yüzyılın ortalarında açtıkları akademilerde kendini göstermiştir. Başdiyakoz Makarios Kalogeras'ın 1713'te Patmos adasındaki manastırda birkaç hücre inşa ederek açtığı Patmos Akademisi, Aynaroz yarımadasındaki Vatopedi Manastırı'nda 1749'da Patrik V. Kyrillos'un Athon Akademisi ile Sakız ve Ayvalık'taki akademiler patrikhanenin nezaretinde faaliyet te bulunmuşlardı. Teoloji, gramer, mantık, dil, felsefe derslerinin okutulduğu bu birimler, Avrupa menşeli bilimler, deneyler, doğa bilimleri, Antik Yunan edebiyatı ve tarihi, Yeni Aristocu felsefe gibi dersleri müfredata dahil etmek isteyen ve onları Helenizm'e hizmet eden bir kuruma dönüştürmeye çabalayan öğretmenler yüzünden iç kargaşa yaşamışlardır. Bunlardan başka patrikhaneden kısmen bağımsız olarak Eflak Voyvodası Serban Kantakuzenos'un 1687'de açtığı Bükreş Akademisi ile Boğdan Voyvodası Kantemir'in 1707'de açtığı Yaş Akademisi de vardır. Bilhassa 1789 Fransız İhtilali'nden etkilenerek Osmanlı'dan kopuş sürecini projelendiren ve 1919'daki Yunan isyanında bizzat rol alan isimler buralarda yetişmiş, bazıları öğretmenlik yapmıştır. Bu yüzden Osmanlı toprakları dahilindeki akademiler Yunan isyanı sürecinde kapatılmıştır.



Ayrıca İstanbul'da Kuruçeşme (1803-1820), Ortaköy Surp Tarkmanças (1785) ve Kuzguncuk (1826) okulları da bu dönemde açılan okullardandır.



Aynı şekilde gelişmeler doğrultusunda teçhiz edilmiş din adamı yetiştirmek üzere patrikhane 1844 yılında Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmıştır. Bu adımın atılmasında, Yunanistan'ın 1833 yılında patrikhaneden bağımsız olarak Yunan kilisesini kurmasıyla güç kaybetmesinin etkisi söz konusudur. Okulun kuruluşu Sultan Abdülmecid'in 1844 tarihli fermanına dayandırılmaktadır. Adadaki Ayatriada Manastırı'nda açılan okul başlangıçta üç yıllık bir müfredata sahipken 1853'te ise dördü rüştiye, üçü teoloji olmak üzere yedi yıla çıkarılmıştır. 1919'da orta kısmı lağvedilerek beş sınıflı bir akademiye dönüştürülmüştür. Kurtuluş Savaşı sonrasında eğitim kadrosu ve öğrencisi azalan okulun akademi dönemi Haziran 1923'te son bulmuştur. 1923-1951 yılları arasında Türkiye'deki orta dereceli azınlık okulları statüsünde eğitim vermiştir. Ancak okulun teoloji kısmının resmî bir karşılığı olmamıştır. 1951'de yeniden yapılandırılarak üç yıl lise, dört yıl teoloji ihtisas bölümü olmak üzere yedi yıla çıkartılmış, 1971'e kadar bu şekilde devam etmiştir. Çoğunlukla yurt dışından öğrenci aldığı için 1960'ların ikinci yarısından itibaren yurt dışı öğrenci akışının durması kurumu zayıflatmıştır.



1971'de Türkiye yükseköğretiminde yaşanan hukukî bir süreç Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden konumlandırılmasına yol açmıştır. Danıştay Dava Kurulu daireleri, özel yüksekokulların verdikleri diplomaların iptali için Millî Eğitim Bakanlığı'na bir dava açmıştır. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 1971 tarihinde Türkiye'deki özel yüksekokulların devlete bağlanması kararını almıştır. Heybeliada Ruhban Okulu da aynı statüde olduğundan okul idaresine, ankara-universitesi" target="_blank">Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne bağlanmaları teklif edilmiştir. Teklif kabul görmeyince okulun teoloji bölümü kapatılmış, mevcut öğrenciler Selanik Üniversitesi Teoloji Fakültesi'ne nakledilmiştir. Daha sonraki yıllarda öğrenci yokluğu sebebiyle okul yönetimi 1985 yılında fiilen eğitime ara vermiştir.



Heybeliada Ruhban Okulu ile benzer amaçlarla Kudüs'te açılan Kutsal Haç Teoloji Okulu'nun (1855-1909) müfredatında ilm-i ruh, mantık, târîh-i felsefe, âsâr-ı atîka-yı İbrâniye, Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedit medhalleri, tefsir (hermönetik), İncil tefsiri, kilise ve azizler tarihi, ilm-i akait, ilm-i ahlâk-ı hıristiyânî, ilm-i temâsil, ilm-i hitâbet, ilm-i âyin ve merasim, pastoral teoloji, ilm-i terbiye, ma'lûmât-ı hukukiye, kilise hukuku dersleri yer almaktaydı.



Rum gençlerinin öğrenim için Avrupa'ya gidip orada din değiştirmelerini veya ateist olmalarını engellemek adına patrikhane İzmir Evangelike Mektebi'nde ıslahat yapmıştır. Başlangıçta dinî müfredat yoğunken 1750'lerde İngiltere'nin himayesine geçmesiyle Helenizm öğretisi öne çıkmıştır. 1831'de yerli Rumlar'ın idaresine geçmesiyle tam bir Batılı-Aydınlanmacı-Helenistik bir okul hüviyeti kazanmıştır. Müfredatında özellikle antik ve modern Yunanca, Latince, Türkçe, İngilizce ve Fransızca dersleri yer alan okulun mezunları Heybeliada Ruhban Okulu'na ve Atina Üniversitesi'ne kabul edilmişlerdir. 1831'deki eğitim üç yılı Helen okulu, dört yılı cimnazyum olmak üzere yedi yıl olmuştur. Patrikhane, fen bilimleri ağırlıklı seküler eğitim veren bu kuruma sıcak bakmamıştır. 1918'de Rum cemaatinden öfkeli bir grup tarafından yakılarak ortadan kaldırılmıştır. Okulun 50.000 kitap ve 180 el yazmasını barındıran kütüphanesi Yunanlılar'ın 1922'de İzmir'i işgal ettiği günlerde ortadan kaybolmuştur.



İzmir Evangelike Mektebi'nin bir benzeri Trabzon'daki eski bir manastırda kurulmuştur. 1880'lerden sonra müfredatına Antik Yunanca, Yunan tarihi, Yunan mitolojisi, Latince, Fransızca ve Rusça dahil edilerek biçim değiştirmiştir. Okuldaki din derslerini veren Trabzon Metropoliti Hrisantos Filippidis, patrikhanenin de desteği ile 1919 sonrası bölgede özerk bir Pontus Rum Devleti kurmak amacıyla Rum Mektebi mezunlarıyla yakın ilişki içerisinde olmuştur. Okul mensupları çıkardıkları dergi, gazete, kitap ve kurdukları cemiyetlerle cemaatin eğitimine destek vermiştir. Ancak Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasının ardından öğrenci sayısı iyice azalınca 1921'de kapanmış, mübadele sürecinde bölgeden Rumlar'ın ayrılmasıyla binası devlet okullarına tahsis edilmiştir.



Patrikhanenin modern mektepler açmasındaki ikinci saik Katolik ve Protestan misyonerlerin cemaate yönelik düşüncelerini engelleme refleksi olmuştur. Bu doğrultuda bir okul seferberliğine girişildiği görülmektedir. Günümüz ölçeğinde ilk (dimotikon), orta (ellinikon shulyon) ve lise (cimnazyum) seviyesindeki bu okullardan İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği'ne bağlı olanların sayısı 1913 itibarıyla 3721'dir. Ayrıca Kudüs Patrikliği'ne bağlı yetmiş sekiz, Kıbrıs'ta (1878) ise yetmiş altı mektep faaliyetteydi. İskenderiye Patrikliği bölgesinde birer cimnazyum, kız idâdîsi, rüştiye ve ticaret mektebi açılmıştır.



Kayseri'de misyonerlik faaliyetlerinin etkisini kırmak için Theodoros Rodokanakis'in kendi adıyla kurduğu ruhban okulu 1882-1916 arasında aktif olmuştur. Bu okulun özelliği Karamanlı Türk Ortodokslar'a ait olmasıdır.



Rum kız okullarının ilk örnekleri de yine misyonerlik tehlikesine karşı açılmıştır. Mahalle mektebi seviyesindeki Surp Hıripsimyants, Surp Kayianyants (1830), Sahakyan-Nunyan (1831), Karagümrük Surp Hırıpsimyantz (1829), Beyoğlu Surp Kayianyants, Beyoğlu Merkez (1844) kız okulları bu amaçla hayata geçirilmiştir.



1851'de Islahat Fermanı'nın milletlerle ilgili bazı düzenlemeleri doğrultusunda 1862'de hazırlanan Rum Nizamnamesi gerek cemaat üzerinde gerekse eğitim konularında sivillerin de söz sahibi olmasına kapı aralamıştır. Bu durum ruhban sınıfında büyük rahatsızlık meydana getirmekle birlikte varlıklı Rumlar eğitim işlerine müdahil olmuşlardır. Rum ticaret dünyasının (özellikle bankerlerin) giderek artan "nitelikli eleman ihtiyacı" okullaşmayı hızlandıran en önemli unsur olmuştur. Henüz 1831 gibi erken bir tarihte patrikhanenin onayı ile Rum zenginlerinin Heybeliada'da açtıkları ticaret mektebini, 1912'de kapanıncaya kadar yine onlar finanse etmişlerdir. Bu durum bankacılık ve para yönetimine dair teknik bilgilere ve Avrupa dili bilen gençlere duydukları ihtiyaçtan ileri gelmiştir. Bu ihtiyaca kısmen Katolik ve Protestan misyoner okulları cevap verdiğinden zengin Rum aileleri buralara yönelmekte, ayrıca cemaatin diğer kesimleri de çocuklarını oralara göndermekteydi. Bu yönelişi engellemek adına müfredatında modern bilim derslerinin yer aldığı Rum okulları kurulmaya veya eskilerden bazıları dönüştürülmeye başlanmıştır.



Rum kızları için orta ve lise seviyesindeki mektepler büyük ölçüde bu dönemde açılmıştır. 1875'te açılan yatılı Zapyon Kız Mektebi'nin hedefi "iyi ev kadınları, eşler, anne ve öğretmenler" yetiştirmekti. Kurumda iki senelik öğretmenlik bölümü mevcuttu. Sofia Therinou Fransız-Rum (1865), Yovakimyon (1882), Taksim Pallas (1874) ve Aynalıçeşme de (1891) diğer kız okullarıdır.



1862 sonrasında Rumlar İstanbul, Balkanlar ve Anadolu'da okullaşmayı arttırmak amacıyla syllogos adlı cemiyetler kurmuşlardır. Yunanistan Krallığı bu cemiyetleri, Helen olmayan (Yunanca konuşmayan ve Yunan kültürünü benimsemeyen) Slav, Arnavut ve Türk kökenli Ortodokslar'da Helenlik bilinci oluşturarak Yunan yayılmacılığına (megali idea) zemin hazırlamak için desteklemiştir. Nitekim Maarif Nazırı Ahmed Zühdü Paşa'nın bir raporunda yer alan "Yunanistan'ın Silogos cem'iyet-i fesâdiyesi hayli zamandan beri Arnavutlar'ı Yunanlaştırmak fikriyle an-asıl bir nefer Rum olmayan ahîlî-yi hıristiyâniye için mektepler açmak, Arnavut çocuklarına lisân-ı mâderzâdlarını unutturup Rumlaştırmak emeline düşüyorlar" (BOA. Y.PRK.MF. 3/29) sözleri bu hususa işaret etmektedir.



1861-1922 yılları arasında faaliyet gösteren Dersaadet Cem'iyet-i Edebiyesi Rum eğitiminin sistemleştirilmesi, misyoner okullarıyla rekabet ve yabancı dil öğretimi gayesiyle kurulmuştur. Yunanca'yı bütün Ortodokslar'ın ortak dili haline getirmek isteyen cemiyet bu çerçevede ders kitapları hazırlamış, eğitim konferansları düzenlemiş ve Bizans araştırmalarını finanse etmiştir. Cemiyet raporlarına göre 1873'te Bursa'da toplam 2000 öğrencinin okuduğu yirmi sekiz okul; Giresun'da iki ilkokul, bir ortaokul, bir kız okulu; Nevşehir Ürgüp'te iki kız okulu ile bir karma okul, Manisa'da üç kız mektebi faaliyetteydi. 1877'de İstanbul ve civarındaki 254 okulda yaklaşık 25.000 öğrenci öğrenim görüyordu. 1878'de Antalya'da biri kız mektebi olmak üzere üç okul ile iki anaokulu bulunuyordu. Ünye'deki Ortodoks cemaatinin üç okulunda toplam 320 öğrenci okuyordu. Bunlara ilaveten Ege bölgesi ve Balkanlar'da da okulları vardı.



Anadolu'da Protestan ve Katolik misyoner okullarının yerli hıristiyan cemaatleri üzerindeki kültürel etkisini kırmak için 1891'de Atina'da kurulan Şark Küçük Asya Kültür Cemiyeti'nin hedefi, yetenekli Rum gençlerine eğitim bursları vererek Atina'da öğrenim görmelerini ve öğretmen olarak Yunan dilini ve Helenlik bilincini yaymak üzere Anadolu'ya geri dönmelerini sağlamaktı. Buralarda çalışacak öğretmenler Selanik, Filibe (1875) ve İstanbul'daki (1908) müstakil öğretmen okullarında veya mevcut okullara eklenen pedagoji sınıflarında yetiştiriliyordu.



Lozan Konferansı'ndaki düzenlemeler çerçevesinde ve "Ekalliyet Mektepleri" başlığı altında sadece İstanbul'da bulunmaları şartıyla Rum vatandaşlar için eğitim kurumlarının mevcudiyetleri tanınmıştır. Bu hukukî düzenlemeler Batı Trakya'daki Türk azınlığın eğitim öğretim haklarının da garantisi olup mütekabiliyet esasına dayalı olarak uygulanmıştır (bk. Batı Trakya Türkleri) Günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı ve özel statüde bulunan Rum okulları şunlardır: Büyükada Rum İlkokulu, Yeşilköy Rum İlkokulu ve Ortaokulu, Zapyon Rum İlkokulu, Beyoğlu Merkez Rum İlkokulu ve Lisesi, Zoğrafyon Rum İlkokulu, Ortaokulu, Lisesi ve Ticaret Okulu, Langa Rum İlkokulu, Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi, Tarabya Rum İlköğretim Okulu, Gökçeada Rum İlkokulu, Ortaokulu ve Lisesi, Heybeliada Rum Erkek Lisesi.

Kaynakça

BOA. A.}AMD. 2/89 H.30 Zilhicce 1263/M.8 Aralık 1847, lef.1; A.}MKT.MHM. 701/27 H.13 Cemaziyelevvel 1315/M.10 Ekim 1897, lef.1; BEO. 3681/276055, H.15 Zilhicce 1327/M.28 Aralık 1909, lef.1; HR.MKT. 239/31 H.11 Şevval 1274/M.25 Mayıs 1858, lef.1; İ.DH. 1127/88079 H.22 Receb 1306/M.24 Mart 1889, lef.1; İ.DH. 1137/88788 H.13 Ramazan 1306/M.13 Mayıs 1889, lef.1; MF.MKT. 224/27, H.7 Rebiulevvel 1312/M.8 Eylül 1894, lef.1; MV. 34/24 H.16 Zilkade 1305/M.24 Mart 1889, lef.1; MV. 75/118, H.8 Safer 1311/M.21 Ağustos 1893, lef.1; Y.PRK.MF. 1/63, H.29 Zilhicce 1305/M.6 Eylül 1888, lef.1; Y.PRK.MF. 3/29 H.29 Zilhicce 1311/M.3 Temmuz 1894, lef.1.
Aksoy, İlhan. “Lozan Antlaşmasında Azınlık Okulları ve Yabancı Okullar”. Akademik Hassasiyetler. 1/1 (2014), s. 69-87.
Düstur. Birinci tertip. C. 4, 1296/1879.
Düstur. Beşinci tertip, C. 46, Kanun nr. 5580, 2007.
Ergün, Mustafa. “II. Meşrutiyet Döneminde Balkanlarda Azınlık Okulları Sorunu”. Türk Yurdu. 29/260 (2009), s. 41-46.
Resmî Gazete. sy. 26434, 14 Şubat 2007; sy. 28239, 20 Mart 2012.
“Rumeli’de Münâzaun-fih Kilise ve Mekteplere Dair Kanundur”. Tanin. 11 Temmuz 1909, s. 2.
Polat, Habibe. “1869 Maarif Nizamnamesi’ne Göre Osmanlı Devleti’nin Azınlık ve Yabancı Okulları Denetim Altına Alma Girişimleri”. Asia Minor Studies. 9/2 (2021), s. 775-785.
Vahapoğlu, M. Hidayet. Osmanlı’dan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okullar. İstanbul 1997.
BOA. A.}MKT.MHM. 632/49 H.21 Rebiülahir 1315/M.19 Eylül 1897, lef.8; DH.TMIK.M. 16/9 H.16 Rebiülahir 1314/M.24 Eylül 1896, lef.1; Y.PRK.ASK. 180/63 H.1319/M.1901, lef.1; BOA.Y.PRK.AZJ. 27/87 H.25 Rebiülahir 1311/M.5 Kasım 1893, lef.2.
Alboyacıyan, Arşag. Malatya Ermenileri: Coğrafya, Tarih, Etnografya. çev. S. Malhasyan. İstanbul 2019.
Atalay, Talip. “Günümüz Süryani Kilise ve Manastırlarında Din Eğitimi”. Dini Araştırmalar. 8/23 (2005), s. 39-68.
Çağ, Galip. “Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışında Batılı Bir El: Fransa”. Yeni Türkiye. 60 (2014), s. 1-14.
Dalyan, Murat. XIX. Yüzyılda Gelenekten Batı Kültürüne Geçişte Ermeni Yaşamı. Ankara 2011.
Eseyan, Markar. 20. Yüzyıla Girerken Ermeni Edebiyatında Modernite, Yeni Burjuvazi ve Sınıfsal Çatışmalar. YLT, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2010.
Kenanoğlu, Macit. “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Eğitimi Üzerine”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. 6/12 (2008), s. 181-206.
Mamourian, Matteos. Դպրոցական Յիշատակներ (Okul Hatıraları). haz. K. Şahinyan. Armenian Catholicosate of Cilicia, 1999.
Seropyan, Vağarşağ. “Ermeni Okulları”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. 1994, III, 187.
Somel, Selçuk Akşin. “Osmanlı Ermenilerinde Kültür Modernleşmesi, Cemaat Okulları ve Abdülhamid Rejimi”. İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri. haz. F. Aral. İstanbul 2011, s. 87-105.
Tekeli, İlhan - İlkin, Selim. Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü. Ankara 1999.
Türkan, Ahmet. “İstanbul’daki Katolik Ermeni Gruplarının Problemleri ve Papalığın Müdahaleleri (19. yy.)”. History Studies. 4/2 (2012), s. 317-341.
BOA. Y.PRK.MF. 3/29 H.29 Zilhicce 1311/M.3 Temmuz 1894, lef.1.
Aksu, Ayşe. “Türk Eğitim Tarihinde Azınlık ve Yabancı Okulları”. Kronolojik ve Tematik Türk Eğitim Tarihi. ed. M. Gündüz. İstanbul 2018, s. 195-228.
Büyükkarcı, Süleyman. Türkiye’de Rum Okulları. Konya 2003.
Eksertzoglou, Haris. Osmanlı’da Cemiyetler ve Rum Cemaati: Dersaadet Rum Cemiyet-i Edebiyesi. çev. F. Benlisoy - S. Benlisoy. İstanbul 1999.
Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. III-IV, İstanbul 1977.
İnci, Salih. Heybeliada Ruhban Okulu. İstanbul 2011.
Macar, Oya Dağlar. “Osmanlı Rum Eğitim Sistemi ve İstanbul Rum Kız Okulları”. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri. 10/2 (2010), s. 771-817.
Okonomos, Panayotis P. “Türkiye’de Rum Mektepleri (I-II-III)”. çev. A. Haydar. Muallim Mecmuası. sy. 5 (1332/1913), s. 144-148; sy. 6, s. 168-170; sy. 7, s. 212-218.
Özeçoğlu, Halil. Modernleşme Sürecinde İzmir’de Müslim ve Gayrimüslimlerin Eğitimine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım (1856-1908). Dr.T, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2009.
Özsüer, Esra. Trabzon Rum Mektebi: Doğunun Deniz Feneri. İstanbul 2019.
Stavridu, Vasiliu. İ-İera Theologiki Sholi tis Halkis. Selanik 1988.
Ayşe AKSU, "AZINLIK OKULLARI", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/azinlik-okullari/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor