Babri Camii, Hindistan’ın kuzeyinde, Uttar Pradeş eyaletine bağlı Ayodhya kentinde yer alan ve yüzyıllar boyunca hem dinî hem de siyasi tartışmaların odağında bulunmuş bir İslam ibadet yapısıdır. Babür İmparatorluğu döneminde inşa edilen camii, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Hindu milliyetçi hareketlerinin merkezî sembollerinden biri hâline gelmiş; camii arazisi üzerindeki mülkiyet ve kutsallık iddiaları, uzun süren hukuki süreçlere, toplumsal şiddet dalgalarına ve ülke siyasetinde köklü kırılmalara yol açmıştır. 6 Aralık 1992’de milliyetçi Hindu gruplar tarafından yıkılan yapı, sonrasında yürütülen davalar ve yargı kararları sonucunda yerini Ram tapınağına bırakmış; Müslümanlar için ise başka bir bölgede yeni bir camii inşa edilmesi kararlaştırılmıştır.
Tarihî Arka Plan: İnşa ve Ayodhya’nın Dinî Konumu
Babri Camii, 1528’de, Babür İmparatoru Babür’ün komutanlarından Mir Baki tarafından inşa ettirilmiştir. Ayodhya, Hindu geleneğinde tanrı Rama’nın doğum yeri olarak kabul edilen ve bu nedenle Hindular için kutsal addedilen bir yerleşimdir. Bu çerçevede, camiinin bulunduğu alan, uzun süre hem Müslüman cemaat için ibadet mekânı hem de Hindu inanç dünyasında sembolik anlamlar taşıyan bir coğrafi nokta olarak öne çıkmıştır.
Bağımsızlık Sonrası Dönem ve Artan Gerilim
Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından, Babri Camii çevresindeki çekişme, yeni bir siyasal bağlam içinde şekillenmiştir. Hindu milliyetçiliğini merkeze alan örgüt ve partiler, Ayodhya’yı ve camii arazisini, tarihsel adaletin yeniden tesisi iddiasıyla gündemde tutmuştur. Ulusal Gönüllüler Organizasyonu (RSS) ve Dünya Hindu Konseyi (VHP) gibi örgütler, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Babri Camii'ni hedef alan mitingler, yürüyüşler ve kampanyalar düzenlemiş; bu süreçte Rama’ya adanmış bir tapınağın “yeniden inşası” talebi, geniş kitlelere hitap eden bir siyasal slogan hâline gelmiştir.
Bu dönemde camii arazisine ilişkin anlaşmazlıklar yargıya taşınmış; farklı mahkemelerde açılan davalar, mülkiyetin ve ibadet hakkının hangi topluluğa ait olduğuna odaklanmıştır. Yargı süreçleri devam ederken, yerel düzeyde zaman zaman gerginlik ve şiddet olayları da yaşanmıştır.

Babri Camii. (Anadolu Ajansı)
6 Aralık 1992 Yıkımı ve Sonrasındaki Şiddet Dalgası
Babri Camii'nin tarihindeki en kritik eşik, 6 Aralık 1992’de yaşanan yıkımdır. O gün, Ayodhya’da toplanan çok sayıda Hindu milliyetçi aktivist, güvenlik önlemlerini aşarak caminin bulunduğu alana girmiş ve kısa sürede yapının kubbelerini hedef alan yıkım eylemine başlamıştır. Olaylara binlerce kişi katılmış ve cami kısa sürede tamamen yerle bir edilmiştir.
Yıkımın hemen ardından Hindistan’ın çeşitli eyaletlerinde ciddi ölçekte toplumsal çatışmalar patlak vermiş, Müslüman ve Hindu topluluklar arasında şiddetli olaylar yaşanmıştır. Bu olaylarda yaklaşık iki bin kişinin hayatını kaybettiği, hem Ayodhya’da hem de ülke genelinde can ve mal kayıplarının meydana geldiği bildirilmektedir.
Yıkıma katılanlar arasında yer alan bazı kişilerin sonraki yıllarda kamuoyuna yansıyan anlatıları, olayın bireysel düzeyde de derin izler bıraktığını göstermektedir. Örneğin Balbir Singh adlı bir katılımcı, daha sonra Müslüman olarak Muhammed Amir adını almış, caminin kubbesinde yıkıma öncülük ettiğini ve bunun ardından duyduğu pişmanlık nedeniyle “günahını telafi etmek” amacıyla onlarca caminin inşasına veya onarımına katkıda bulunduğunu ifade etmiştir.【1】
Tanıklıklar, Medya ve Yargı Süreçlerinde Baskı İddiaları
Babri Camii'nin yıkımı, yalnızca toplumsal ve siyasal alanda değil, yargı ve medya alanlarında da uzun yıllar süren tartışmalara yol açmıştır. Olay anında bölgede bulunan gazeteci ve fotoğrafçılar hem yıkımın görüntülerini kaydetmiş hem de sonraki davalarda tanıklık yapmıştır. Bazı tanıklar, yargı süreçleri esnasında tehdit edildiklerini, baskıya maruz kaldıklarını ve ifadelerini değiştirmeleri için üzerlerinde çeşitli baskılar kurulduğunu anlatmıştır.【2】
Bu iddialar, Babri davasının yalnızca mülkiyet ve din özgürlüğü meselesi olmadığını; aynı zamanda hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü tartışmalarıyla iç içe geçtiğini göstermektedir. Tanık beyanları, davaların seyrini etkileyen önemli unsurlardan biri hâline gelmiş, medyada geniş yankı bulmuştur.

Babri Camii'nde yaşanan olaylara dair bir görsel. (Anadolu Ajansı)
Hukuki Süreçler: Allahabad Yüksek Mahkemesi’nden Hindistan Yüksek Mahkemesi’ne
Babri Camii arazisine ilişkin hukuki mücadele, on yıllara yayılan çok katmanlı bir süreçtir. Farklı dönemlerde açılan davalar, ağırlıkla şu sorular etrafında şekillenmiştir: "Arazinin mülkiyeti hangi cemaate aittir, geçmişte burada hangi yapılar bulunmuştur ve günümüzde hangi ibadet mekânının inşa edilmesi hukuken meşru kabul edilmelidir?"
2000’li yıllara gelindiğinde, uyuşmazlık Allahabad Yüksek Mahkemesi ve Hindistan Yüksek Mahkemesi önünde yoğun biçimde tartışılır hâle gelmiştir. 2010 yılında Allahabad Yüksek Mahkemesi, arazinin üçe bölünerek Hindu ve Müslüman taraflar arasında paylaştırılmasına karar vermiş; ancak karar hem hukuken hem de siyaseten tartışmalara yol açmıştır. Bu aşamada taraflar, davayı Yüksek Mahkeme’ye taşımış ve nihai hükmün bu mahkeme tarafından verilmesi talep edilmiştir.【3】
2019 yılında Hindistan Yüksek Mahkemesi, Babri Camii arazisine ilişkin kapsamlı kararını açıklamıştır. Mahkeme, camiinin 1992’de yıkılmasını ve 1949’da camiiye Hindu ikonlarının yerleştirilmesini hukuka aykırı fiiller olarak tanımlamakla birlikte, tarihsel ve arkeolojik değerlendirmeler sonucunda arazinin Hindulara tahsis edilmesine hükmetmiştir. Aynı kararla, Ayodhya’da Müslümanlar için uygun bir bölgede yeni bir camii inşa edilmesine imkân sağlamak üzere devletin beş dönümlük bir arazi tahsis etmesi öngörülmüştür.【4】
Yüksek Mahkeme, karar öncesi süreçte taraflar arasında uzlaşı sağlanabilmesi için bir arabuluculuk heyeti de görevlendirmiş; üç üyeden oluşan bu heyetin belirli bir süre içinde taraflarla müzakere yürütmesine karar vermiştir. Arabululuk sürecinde kalıcı bir uzlaşma ortaya çıkmamış, dosya nihai olarak mahkeme hükmüyle sonuçlanmıştır.
Yıkımla bağlantılı ceza davalarında ise 2020 yılında önemli bir gelişme yaşanmış ve 1992 olayları nedeniyle yargılanan 32 sanık beraat etmiştir. Kararda, yıkımın önceden planlanmış bir komplo olarak değil, kalabalığın kontrol dışı eylemi olarak değerlendirilmesi dikkat çekmiştir.【5】

Hindular açılış için hazırlık yapıyor. (Anadolu Ajansı)
Ram Tapınağı Projesi ve 21. Yüzyılda Ayodhya
Yüksek Mahkeme kararının ardından, Babri Camii'nin bulunduğu arazi üzerinde Ram tapınağı inşası için gerekli resmî adımlar hızla atılmıştır. Merkezî hükümet, tapınak inşasını yürütecek bir vakıf oluşturmuş; Ayodhya’daki şantiyede törenler ve temel atma faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.
5 Ağustos 2020’de Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Ayodhya’da düzenlenen törenle tapınağın temelini atmış, sınırlı sayıda davetlinin katıldığı bu etkinlik, ülke ve dünya basınında geniş yer bulmuştur. Tapınağın üç katlı, çok kubbeli ve “nagara” tarzı mimari unsurlar içerecek biçimde planlandığı; inşaatta üzerinde “Shri Ram” ibaresi bulunan binlerce tuğla ve ülkenin farklı bölgelerinden bağışlanan altın ve gümüşlerin kullanılmasının öngörüldüğü belirtilmiştir.【6】
Tapınağın tamamlanmasının hem siyasal hem de sembolik düzeyde Hindu milliyetçi gündemin önemli bir kilometre taşı olarak görüldüğü; bazı analizlerde projenin, Hindistan Halk Partisi (BJP) ve onun ideolojik arka planında yer alan örgütler için uzun süreli bir hedefin gerçekleşmesi anlamına geldiği değerlendirmeleri yapılmıştır.


