Barack Obama, Amerika Birleşik Devletleri’nin 44. başkanı olup ülke tarihindeki ilk Afrikalı-Amerikalı başkan olarak görev yapmıştır. Hukuk ve siyaset alanındaki akademik geçmişi, toplumsal örgütlenme faaliyetleri ve siyasi kariyeriyle dikkat çeken Obama, iki dönem boyunca (2009-2017) ABD başkanlığı yapmıştır. Başkanlığı süresince iç politikada ekonomik reformlar ve sağlık sigortası reformu üzerine yoğunlaşmış, dış politikada ise Orta Doğu’daki askeri müdahaleleri yeniden şekillendirmiştir.

Erken Yaşamı ve Eğitimi

Barack Hussein Obama II, 4 Ağustos 1961’de Amerika Birleşik Devletleri’nin Hawaii eyaletinde, Honolulu şehrinde doğmuştur. Babası Barack Hussein Obama Sr., Kenya’nın Nyang’oma Kogelo köyünden olup Harvard Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi almış bir akademisyen ve devlet görevlisidir. Annesi Stanley Ann Dunham ise Kansas kökenli bir antropologdur. Obama'nın anne ve babası, babasının Hawaii Üniversitesi’nde burslu öğrenci olarak bulunduğu dönemde tanışmış ve evlenmiştir. Ancak çift, Barack Obama henüz iki yaşındayken boşanmış ve babası Kenya’ya dönmüştür. Obama, çocukluk yıllarını annesi ve anne tarafından büyükanne ve büyükbabası ile geçirmiştir.

Çocukluk ve İlk Eğitim

Obama, çocukluğunun bir kısmını Endonezya’da geçirmiştir. Annesi, Endonezyalı Lolo Soetoro ile evlendikten sonra aile 1967’de Cakarta’ya taşınmıştır. Obama, burada dört yıl boyunca yerel okullarda eğitim almış ve aynı zamanda annesinin yönlendirmesiyle ABD merkezli mektuplaşmalı eğitim programlarına devam etmiştir. Endonezya’daki yılları, ona farklı kültürel perspektifler kazandırmış ve çok kültürlü bir ortamda büyümesine olanak tanımıştır.

1971’de, annesi tarafından daha iyi bir eğitim alması amacıyla Hawaii’ye gönderilmiş ve burada büyükanne ve büyükbabası tarafından yetiştirilmiştir. Prestijli bir özel okul olan Punahou School’a kabul edilen Obama, buradan 1979 yılında mezun olmuştur. Öğrenim hayatında başarılı bir öğrenci olmasına rağmen, ırksal kimliği ve sosyal aidiyet konularında çeşitli zorluklar yaşadığını, ilerleyen yıllarda kaleme aldığı Dreams from My Father (Babamdan Hayaller) adlı kitabında detaylı şekilde anlatmıştır.

Üniversite Eğitimi ve Akademik Kariyer

Obama, 1979 yılında liseyi bitirdikten sonra eğitimine Los Angeles’taki Occidental College’da başlamıştır. Burada iki yıl geçirdikten sonra akademik kariyerine daha fazla fırsat sunan Columbia Üniversitesi’ne transfer olmuş ve 1983 yılında siyaset bilimi alanında lisans derecesi almıştır. Üniversite eğitimi boyunca uluslararası ilişkiler ve siyasal teori alanlarında yoğunlaşmış, özellikle ABD dış politikası üzerine çalışmıştır.

Mezuniyetinin ardından, kısa bir süre New York’ta Business International Corporation adlı bir firmada analiz uzmanı olarak çalışmıştır. Ancak kurumsal bir kariyer yerine toplumsal hizmet alanına yönelmeyi tercih ederek Chicago’ya taşınmıştır.

Hukuk Eğitimi ve Harvard Hukuk Fakültesi

Obama, 1985 yılında "Developing Communities Project" adlı sivil toplum kuruluşunda çalışmaya başlamış ve düşük gelirli topluluklarla sosyal projeler geliştirmiştir. Üç yıl boyunca topluluk organizatörlüğü yaparak yoksul bölgelerdeki ekonomik ve sosyal kalkınma projelerine katkı sağlamıştır.

Toplumsal değişim ve hukuk arasındaki bağlantıyı daha iyi kavrayabilmek amacıyla, 1988 yılında Harvard Hukuk Fakültesi’ne kabul edilmiştir. Burada gösterdiği akademik başarı ve liderlik yetenekleri sayesinde, Harvard Law Review’un ilk Afrikalı-Amerikalı başkanı seçilmiş ve bu ünvan ona geniş çapta tanınırlık kazandırmıştır.

1991 yılında "magna cum laude" derecesiyle Harvard’dan mezun olmuştur. Obama, mezuniyetinin ardından Chicago’ya dönerek University of Chicago Hukuk Fakültesi’nde anayasa hukuku dersleri vermiş, aynı zamanda sivil haklar üzerine çalışmalar yapmıştır. Bu süreçte, ABD’deki ırksal eşitsizlikler, oy hakları ve sosyal adalet konularında akademik ve pratik tecrübeler edinmiştir. Bu dönemde edindiği hukuk bilgisi ve toplumsal organizasyon deneyimi, ilerleyen yıllarda siyasi kariyerine yön vermesinde etkili olmuştur.

^{Barack Obama}

Siyasi Kariyerinin Başlangıcı

Barack Obama’nın siyasi kariyeri, akademik ve hukuki geçmişiyle şekillenmiş, topluluk organizasyonlarında edindiği deneyimlerle güçlenmiştir. Hukuk alanında başarılı bir kariyere sahip olmasına rağmen, toplumsal değişimin yalnızca hukuki mücadelelerle değil, doğrudan siyasi katılım yoluyla da sağlanabileceğine inanmıştır. Bu nedenle, 1990’ların başından itibaren ABD’deki siyasi süreçlere daha aktif bir şekilde katılmaya başlamıştır.

Illinois Senatosu (1996-2004)

Obama, 1996 yılında Illinois eyaletinin 13. bölgesinden Illinois Eyalet Senatosu’na seçilmiştir. Bu dönemde özellikle yoksulluk, sağlık hizmetleri, eğitim reformu ve ceza adaleti alanlarında çalışmalar yapmıştır. Demokrat Parti içinde ilerici politikalarıyla dikkat çeken Obama, düşük gelirli bireyler için sosyal hizmetleri genişletmeyi ve ekonomik fırsatları artırmayı hedefleyen yasalar üzerinde çalışmıştır.

Öne çıkan yasama faaliyetleri:

• Sağlık reformu: Düşük gelirli ailelerin çocukları için sağlık sigortasının genişletilmesine yönelik yasalar önermiştir.
• Ceza hukuku reformu: Ölüm cezası uygulamalarında adaleti sağlamak ve yargı süreçlerinde ırksal eşitsizlikleri azaltmak adına çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
• Vergi reformu: Orta ve düşük gelirli aileler için vergi indirimleri sağlayan politikaları desteklemiştir.

Bu süreçte, Illinois’deki siyasi çevreler içinde daha fazla tanınan bir figür haline gelmiş, özellikle Demokrat Parti’nin ilerici kanadı tarafından desteklenmiştir.

2000 Kongre Seçimleri ve İlk Büyük Yenilgisi

2000 yılında Obama, ABD Temsilciler Meclisi’ne girmek için Illinois’in 1. Kongre Bölgesi’nde Demokrat Partili Bobby Rush’a karşı aday olmuştur. Ancak, bu seçimde başarılı olamamış ve beklediğinden daha büyük bir yenilgi almıştır. Rush, Chicago’daki Afrikalı-Amerikalı seçmenler arasında güçlü bir tabana sahip olduğu için Obama’nın seçmen desteği yeterli olmamıştır.

Bu mağlubiyet, Obama’nın siyasi geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. İlk kez ulusal düzeyde bir seçim yarışına giren Obama, daha geniş bir seçmen tabanına hitap edebilmek için siyasi söylemini ve stratejisini gözden geçirmesi gerektiğini anlamıştır. Bu süreçte, eyalet düzeyinde daha fazla tecrübe kazanarak, seçmen kitlesiyle daha doğrudan etkileşim kurma yollarını geliştirmiştir.

2004 ABD Senatosu Seçimi ve Ulusal Düzeyde Yükselişi

2002 yılında Illinois’deki ABD Senatosu koltuğu için yarışacağını açıklayan Obama, kampanyasını ekonomik reformlar, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve etik yönetim üzerine inşa etmiştir. Demokratik Parti’nin ön seçimlerini kazandıktan sonra, Kasım 2004 seçimlerinde Cumhuriyetçi rakibi Alan Keyes’e karşı büyük bir farkla zafer kazanmış ve ABD Senatosu’na seçilmiştir. Bu zafer, Obama’yı ulusal siyasette ön plana çıkarmış, onun ilerleyen yıllarda başkanlık yarışına katılmasının yolunu açmıştır.

2004 Demokratik Ulusal Konvansiyonu ve Ülke Çapında Tanınırlık

Obama’nın ulusal düzeyde tanınmasını sağlayan en önemli olaylardan biri, 27 Temmuz 2004'te Boston’da düzenlenen Demokratik Ulusal Konvansiyon'da yaptığı önemli açılış konuşması olmuştur. Konuşmasında, Amerika’daki sosyal eşitsizlikler, ekonomik adaletsizlikler ve birlik mesajı üzerine odaklanmıştır. Bu konuşma, onun karizmatik liderlik yeteneğini sergilemiş ve Demokrat Parti içinde hızla yükselmesine katkı sağlamıştır. Konuşmadan kısa bir süre sonra, 2 Kasım 2004’te ABD Senatosu’na seçilen Obama, bu süreçten itibaren ulusal siyasette aktif bir rol oynamaya başlamıştır.

ABD Senatosu Dönemi (2005-2008)

ABD Senatosu’ndaki görevine 4 Ocak 2005’te başlayan Obama, özellikle dış politika, enerji reformları ve sağlık hizmetleri üzerine yoğunlaşmıştır. Cumhuriyetçilerle iş birliği yaparak çeşitli reform önerileri geliştirmiş ve iki partili yasama sürecine katkıda bulunmuştur.

Senatodaki önemli yasama çalışmaları:

• Etik reformları: Hükümet yetkilileri ve lobiciler arasındaki çıkar çatışmalarını önlemeye yönelik yasalar önermiştir.
• Nükleer güvenlik: ABD’deki nükleer tesislerin güvenliğini artırmak için yeni düzenlemeler üzerinde çalışmıştır.
• İklim değişikliği: Enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmaya yönelik yasal düzenlemeleri desteklemiştir.

Senato’daki görev süresi boyunca dış politikada da etkili olmuş, Irak’taki savaşın yönetimine yönelik eleştiriler getirmiştir. 2002 yılında, henüz Illinois Senatosu’ndayken, Irak Savaşı’na karşı yaptığı konuşma, onun ilerleyen yıllardaki dış politika yaklaşımının temelini oluşturmuştur.

Başkanlık Yarışı ve 2008 Seçimleri

10 Şubat 2007’de, Obama Illinois eyaletinin Springfield kentinde yaptığı bir açıklamayla ABD Başkanlığı için adaylığını resmen duyurmuştur. Kampanyasında, "değişim" ve "birlik" kavramlarını ön plana çıkararak, farklı etnik ve sosyal grupların desteğini kazanmayı hedeflemiştir. Rakipleri arasında Hillary Clinton gibi güçlü Demokrat isimler yer alsa da Obama özellikle genç seçmenler ve ilerici Demokratlar arasında büyük destek görmüştür.

2008 yılındaki Demokratik Parti ön seçimlerinde Hillary Clinton ile zorlu bir yarışa giren Obama, kampanya sürecinde güçlü bir taban oluşturarak Demokrat Parti’nin başkan adayı olmayı başarmıştır. Demokratik Parti’nin resmî başkan adayı olarak, 28 Ağustos 2008’de Denver’daki Demokratik Ulusal Konvansiyon’da adaylığını kabul etmiş, Kasım 2008’de yapılan genel seçimlerde Cumhuriyetçi aday John McCain’i mağlup ederek ABD tarihinin ilk Afrikalı-Amerikalı başkanı olmuştur.

^{Barack Obama}

Başkanlık Dönemi (2009-2017)

Barack Obama, 20 Ocak 2009’da Amerika Birleşik Devletleri’nin 44. başkanı olarak göreve başlamıştır. Seçildiği dönemde ABD, 2008 Küresel Finans Krizi nedeniyle büyük bir ekonomik çöküşle karşı karşıya kalmış, aynı zamanda Afganistan ve Irak’ta devam eden savaşlarla uluslararası arenada karmaşık bir durumda bulunmaktaydı.

Obama yönetimi, ekonomik toparlanma, sağlık reformu, çevre politikaları, dış politika ve sosyal eşitlik konularında kapsamlı reformlar gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Başkanlık dönemi, iç ve dış politika açısından geniş çaplı değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bu süreç, ekonomi, sağlık reformu, dış politika, göç politikaları ve sosyal adalet gibi birçok başlık altında incelenebilir.

Ekonomik Politikalar ve 2008 Krizinin Etkileri

Obama, başkanlığa geldiğinde ABD ekonomisi 1929 Büyük Buhranı’ndan sonraki en büyük ekonomik krizin etkisi altındaydı. Finansal piyasalar istikrarsızlaşmış, işsizlik oranları yükselmiş ve milyonlarca Amerikalı evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu durumu tersine çevirmek için, Obama yönetimi 17 Şubat 2009’da American Recovery and Reinvestment Act (ARRA) - Amerikan İyileştirme ve Yeniden Yatırım Yasası adıyla büyük ölçekli bir ekonomik teşvik paketini yürürlüğe koymuştur.

ARRA kapsamında:

• 787 milyar dolarlık bir teşvik paketi onaylanmış, vergi indirimleri sağlanmış ve altyapı projelerine yatırım yapılmıştır.
• İşsizlik oranlarını düşürmek amacıyla federal düzeyde yeni iş sahaları oluşturulmuştur.
• Otomotiv sektörü kurtarma programı kapsamında General Motors ve Chrysler gibi büyük otomobil üreticilerine finansal destek verilmiştir.

Bu teşvik paketi sayesinde ABD ekonomisi 2010 yılından itibaren istikrarlı bir büyüme sürecine girmiş, işsizlik oranları azalmış ve finansal piyasalar yeniden güçlenmeye başlamıştır.

Sağlık Reformu: Affordable Care Act (Obamacare)

Obama yönetiminin en büyük iç politika girişimlerinden biri sağlık sigortası reformu olmuştur. ABD’de milyonlarca insanın uygun fiyatlı sağlık hizmetlerine erişimi sınırlıydı ve özel sağlık sigortaları yüksek maliyetleri nedeniyle birçok kişi için erişilemez durumdaydı.

23 Mart 2010’da, Obama yönetimi Affordable Care Act (ACA) – Uygun Fiyatlı Bakım Yasası, halk arasında bilinen adıyla Obamacare reformunu yürürlüğe koymuştur.

Obamacare kapsamında:

• Milyonlarca Amerikalının sağlık sigortasına erişimi genişletilmiş, sigorta kapsamına alınmayan düşük gelirli bireyler için devlet destekli sigorta planları geliştirilmiştir.
• Sigorta şirketlerinin önceden var olan hastalıkları (pre-existing conditions) gerekçe göstererek bireyleri kapsam dışı bırakması yasaklanmıştır.
• Hasta Hakları Beyannamesi ile bireylerin sigorta şirketleri karşısında daha güçlü haklara sahip olması sağlanmıştır.
• 26 yaşına kadar genç bireylerin ailelerinin sağlık sigortası kapsamında kalmasına izin verilmiştir.

Ancak, sağlık reformu Cumhuriyetçi Parti ve özel sigorta lobileri tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmiş, yasaya yönelik birçok yasal itirazda bulunulmuştur. Buna rağmen Obamacare yürürlükte kalmış ve milyonlarca Amerikalının sağlık hizmetlerine erişimini artırmıştır.

Dış Politika: Askeri Müdahaleler ve Diplomatik Girişimler

Obama yönetiminin dış politikası, askeri müdahaleleri azaltma ve diplomatik ilişkileri güçlendirme stratejisi üzerine inşa edilmiştir.

Irak ve Afganistan Politikası

• 2009 yılında, Afganistan’daki savaşı sona erdirme amacıyla yeni bir strateji açıklamış ancak sahadaki Taliban tehdidinin artması nedeniyle 2010 yılında 30.000 ek asker göndermiştir.
• 2011’de Irak’taki ABD askerlerinin büyük çoğunluğu geri çekilmiş, Obama, Irak savaşını resmen sona erdirdiğini duyurmuştur. Ancak Irak’taki istikrarsızlık nedeniyle ABD’nin bölgedeki varlığı tamamen sona ermemiştir.

El-Kaide ve Usame Bin Ladin Operasyonu

Obama yönetimi, küresel terörle mücadele kapsamında El-Kaide ve IŞİD’e karşı kapsamlı askeri operasyonlar yürütmüştür.

• 2 Mayıs 2011’de, Usame Bin Ladin’in Pakistan’daki Abbottabad şehrinde öldürüldüğünü açıklamıştır. Bu operasyon, Obama yönetiminin en büyük dış politika başarılarından biri olarak görülmüştür.
• IŞİD tehdidine karşı 2014’te uluslararası bir koalisyon kurulmuş, hava saldırılarıyla IŞİD’in bölgede güç kaybetmesi sağlanmıştır.

İran ile Nükleer Anlaşma (JCPOA, 2015)

Obama yönetimi, İran’ın nükleer silah geliştirmesini önlemek amacıyla uluslararası toplumla iş birliği içinde çalışmış, 2015 yılında İran ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) adlı nükleer anlaşmayı imzalamıştır. Bu anlaşma sayesinde İran, nükleer faaliyetlerini sınırlandırmış ve uluslararası denetimlere tabi tutulmuştur.

Küba ile Diplomatik Normalleşme (2015-2016)

Soğuk Savaş’tan bu yana süregelen ABD-Küba diplomatik gerilimini azaltmak amacıyla Obama yönetimi, Küba ile ilişkileri normalleştirme sürecini başlatmıştır.

• 2015 yılında ABD ve Küba, karşılıklı büyükelçiliklerini yeniden açmıştır.
• 2016’da Barack Obama, 90 yıl sonra Küba’yı ziyaret eden ilk ABD başkanı olmuştur.

İklim Politikası ve Paris Anlaşması (2015)

Obama yönetimi, iklim değişikliği ile mücadeleyi ulusal ve uluslararası bir öncelik haline getirmiştir.

• 2015 yılında ABD, Paris İklim Anlaşması’na taraf olmuş, küresel karbon salınımını azaltmayı taahhüt etmiştir.
• Yenilenebilir enerji yatırımları artırılmış, temiz enerji üretimi teşvik edilmiştir.

Ancak Obama’nın iklim politikaları, halefi Donald Trump tarafından büyük ölçüde geri alınmıştır.

İkinci Dönem ve Seçim Sonrası Süreç (2012-2017)

Obama, 2012 seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’i mağlup ederek ikinci kez başkan seçilmiştir. Ancak, ikinci döneminde Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluk nedeniyle yasama süreçlerinde önemli engellerle karşılaşmıştır.

İkinci dönemindeki önemli gelişmeler:

• Göçmen reformu girişimleri kapsamındaki DACA (Deferred Action for Childhood Arrivals) programı yürürlüğe girmiş ancak Kongre tarafından sınırlandırılmıştır.
• Silah reformu çalışmaları yapılmış ancak silah lobileri nedeniyle kapsamlı düzenlemeler hayata geçirilememiştir.
• ABD’nin Asya-Pasifik stratejisi güçlendirilmiş, Çin ile rekabeti dengelemek için yeni diplomatik hamleler yapılmıştır.

Obama, 20 Ocak 2017’de başkanlığı Donald Trump’a devrederek görev süresini tamamlamıştır.

Başkanlık Sonrası ve Mirası (2017-Günümüz)

Barack Obama, 20 Ocak 2017’de ABD başkanlığını halefi Donald Trump’a devrederek Beyaz Saray’dan ayrılmış ve özel hayatına dönmüştür. Ancak önceki başkanların çoğunun aksine, siyasi ve toplumsal konulara yönelik aktif ilgisini sürdürmüş, ABD siyasetinde ve küresel arenada etkisini koruyan bir figür olmuştur. Obama’nın başkanlık sonrası faaliyetleri, yazarlık, vakıf çalışmaları, konuşmalar ve siyasi danışmanlık gibi farklı alanlara yayılmıştır.

Özel Hayat ve Kamu Çalışmaları

Başkanlık görevini tamamladıktan sonra Obama ve eşi Michelle Obama, Washington D.C.’de kalmaya devam etmiş ve kızları Sasha’nın eğitimini tamamlaması için başkentte yaşamayı sürdürmüştür. Obama, başkanlık sonrası sürecinde aktif bir kamu figürü olmaya devam etmiş, çeşitli konferans ve etkinliklerde konuşmalar yaparak özellikle genç liderlerin yetiştirilmesi, demokratik değerlerin korunması ve küresel meselelerde iş birliği sağlanması gibi konulara odaklanmıştır.

Obama Vakfı (Obama Foundation):

• 2017 yılında, toplumsal değişimi desteklemek ve liderlik gelişimini teşvik etmek amacıyla Obama Vakfı kurulmuştur.
• Vakıf, özellikle genç liderleri eğitme, sivil katılımı teşvik etme ve demokratik yönetim ilkelerini güçlendirme misyonuna sahiptir.
• Obama Vakfı’nın merkezi, Chicago’daki Obama Presidential Center içinde yer almaktadır.

Bu merkez, Obama’nın mirasını yaşatmak ve kamu yararına projeleri desteklemek amacıyla kurulmuş bir araştırma ve eğitim enstitüsü olarak faaliyet göstermektedir.

Siyasi ve Toplumsal Çalışmalara Katkıları

Obama, başkanlık sonrası döneminde doğrudan siyasi bir görev üstlenmemiş ancak belirli kritik konularda kamuoyuna açık görüşler bildirmiştir.

• ABD iç siyaseti: 2018 ve 2020 Kongre ara seçimlerinde Demokrat adayları desteklemiş ve kampanya konuşmaları yapmıştır.
• Donald Trump yönetimine eleştirileri: Trump yönetiminin sağlık reformunu geri çekme girişimleri ve Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılma kararı gibi politikalarını eleştirmiştir.
• Demokrasi ve insan hakları çalışmaları: ABD’deki oy hakları, göçmen politikaları ve basın özgürlüğü gibi konularda çeşitli platformlarda konuşmalar yapmıştır.

Özellikle 2020 ABD Başkanlık Seçimleri sırasında, Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden’ı açık bir şekilde desteklemiş ve kampanya sürecinde aktif rol almıştır. Biden yönetimi, Obama dönemindeki bazı politikaları devam ettirme sözü vermiştir.

Edebiyat ve Yayın Faaliyetleri

Obama, başkanlık sonrası dönemde yazarlık kariyerine odaklanmış ve anılarını içeren geniş kapsamlı bir kitap yayımlamıştır.

A Promised Land (2020):

• Obama’nın başkanlık kampanyasından 2011 yılına kadar olan süreçte yaşadığı deneyimleri detaylandırdığı kapsamlı bir otobiyografidir.
• Kitap, ABD siyasetindeki kutuplaşmalar, sağlık reformu, dış politika kararları ve liderlik süreci gibi konuları ele almaktadır.
• Yayımlandığı ilk haftada 1,7 milyon kopya satarak büyük bir ticari başarı elde etmiştir.

Bu kitap, Dreams from My Father ve The Audacity of Hope gibi önceki eserleriyle birlikte, Obama’nın politik felsefesini ve dünya görüşünü anlatan önemli kaynaklar arasında yer almaktadır.

Eşi Michelle Obama da Becoming (2018) adlı otobiyografisini yayımlamış ve geniş kitlelere ulaşan bir çalışma ortaya koymuştur.

Uluslararası Etkisi ve Küresel Mirası

Obama, başkanlık sonrası dönemde yalnızca ABD’de değil, uluslararası arenada da etkisini sürdüren bir lider olmuştur.

• İklim değişikliği mücadelesi: Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmasını desteklemeye devam etmiş ve yenilenebilir enerji yatırımları konusunda farkındalık yaratmaya yönelik küresel kampanyalara katılmıştır.
• Demokrasi ve insan hakları: Özellikle genç nesillere yönelik liderlik programlarıyla demokratik yönetimi teşvik eden çalışmalar yürütmektedir.
• Uluslararası forumlarda konuşmalar: Küresel sağlık, eşitsizlik ve demokrasi gibi konular üzerine konferanslar vermiştir.

Obama’nın liderlik tarzı, uluslararası ilişkilerde iş birliğini ve diplomatik diyalogu ön plana çıkaran bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir.

Eleştiriler

Barack Obama, ABD tarihindeki en önemli siyasi figürlerden biri olarak kabul edilmektedir. Onun başkanlığı, ABD’de ırkçılık, sosyal adalet, ekonomik eşitsizlik ve uluslararası ilişkiler açısından önemli değişimlere sahne olmuştur.

Başkanlık mirası üzerine farklı değerlendirmeler:

• Olumlu görüşler:
• ABD’nin ekonomik toparlanmasını sağlaması, sağlık reformunu hayata geçirmesi ve diplomasiye dayalı dış politikası nedeniyle takdir edilmiştir.
• Çevre politikaları ve Paris Anlaşması’na katılımı, küresel iklim değişikliği mücadelesinde önemli bir adım olarak görülmüştür.
• Kültürel ve sosyal olarak ABD’nin çok kültürlü kimliğini daha kapsayıcı hale getirdiği düşünülmektedir.
• Olumsuz görüşler:
• Irak ve Afganistan’daki savaşların sona erdirilmesi konusundaki vaatlerini tam olarak yerine getiremediği eleştirilmiştir.
• Cumhuriyetçi Parti ile yaşadığı derin siyasi ayrışmalar, yasama süreçlerinde zorluklar yaratmıştır.
• Sağlık reformu ve göç politikaları, bazı çevrelerce fazla maliyetli ve etkisiz bulunmuştur.

Tarihçiler, Obama’nın başkanlık dönemini sosyal adalet ve diplomatik iş birliği açısından ilerici, ancak siyasi kutuplaşmayı artıran bir dönem olarak değerlendirmektedir.

Obama’nın mirası, ABD’de ve dünyada uzun yıllar tartışılmaya devam edecek önemli bir dönem olarak görülmektedir. Başkanlığı sırasında uyguladığı politikalar ve başkanlık sonrası dönemde sürdürdüğü toplumsal çalışmalar, gelecek nesiller için bir referans noktası oluşturmaktadır.

• Demokrat Parti üzerindeki etkisi devam etmektedir.
• Genç nesiller için bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
• Demokrasi, insan hakları ve küresel iş birliği alanlarında aktif çalışmalar yürütmektedir.



Obama, ABD tarihinde yalnızca ülkenin ilk Afrikalı-Amerikalı başkanı olarak değil, aynı zamanda toplumsal değişim ve ilerleme için sürdürülebilir politikalar üretmeye çalışan bir lider olarak hatırlanmaktadır.