Bir İdam Mahkûmunun Son Günü adlı eser, Victor Hugo tarafından 1829 yılında yayımlanmıştır. Kimliği belirtilmeyen bir mahkûmun idama giden süreçte yaşadıklarını, günlüğü aracılığıyla aktaran bir romandır. Eser, ölüm cezası bağlamında bireyin yaşadığı psikolojik süreçleri konu alır ve bu bağlamda adalet, vicdan ve insan yaşamı gibi kavramlara yer verir. Kitabın ana temaları; ölüm cezası karşıtlığı, adaletin vicdani boyutu, insan yaşamının değeri, toplumun idam olgusuna tepkisizliği, devlet ve birey çatışması ile yalnızlık, korku ve ölümle yüzleşmedir.
Dil ve Üslup
Eser, birinci tekil şahıs anlatımıyla kaleme alınmıştır. Anlatı, iç monologlar aracılığıyla ilerler ve mahkûmun düşünce yapısını, duygu geçişlerini ve idam sürecine dair gözlemlerini yansıtır. Eserde sade ve doğrudan bir anlatım tarzı vardır. Yer yer felsefi içeriklerle zenginleştirilmiştir.
Kitabın Bölümleri
I. Bölüm: İlk Şok
Roman, mahkûmun idam kararını öğrendikten sonra kaleme aldığı günlükle başlar. İlk bölümde, mahkûmun karara verdiği tepkiler, yaşadığı duygusal dalgalanmalar ve sistem karşısındaki konumu aktarılır.
II. Bölüm: İçsel Çöküş
İkinci bölümde, mahkûmun idam gerçeğiyle yüzleşmesi ve bu sürecin zihinsel ve duygusal yansımaları işlenir. Geçmişle hesaplaşma, ölüm üzerine düşünceler ve zaman algısındaki değişimler ön plandadır.
III. Bölüm: Son Gün
Bu bölümde, mahkûmun infaz günü yaklaşır. Anlatı, idam anına kadar olan süreci detaylandırır. Mahkûmun son düşünceleri ve gözlemleri, bireyin ölüm karşısındaki tutumu açısından betimlenir:
"Ölüm! Sadece bu kelime, beni paramparça etmeye yetiyor... Her şey buna indirgenmiş durumda; adım adım yaklaşan, kaçınılmaz bir son."
Toplumsal ve Tarihsel Arka Plan
Eser, 19. yüzyıl Fransa’sının sosyal ve hukuki yapısı içinde değerlendirilir. Fransız Devrimi sonrası şekillenen ceza hukuku ve toplumsal değişim süreçleri, eserin bağlamını oluşturur. Hugo’nun bu döneme dair gözlemleri, romanda yer alan temaların oluşmasında etkili olmuştur.
Edebî Değeri ve Etkisi
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, Avrupa edebiyatında bireyin iç dünyasına odaklanan erken örneklerden biri olarak kabul edilir. Eser, insan hakları ve ceza hukuku bağlamında literatürde sıkça atıf yapılan metinler arasında yer alır. Ayrıca, bireyin psikolojisinin anlatı merkezine alınması yönüyle sonraki roman türleri üzerinde etkili olmuştur.