Peyami Safa’nın 1933 yılında yayımlanan Bir Tereddüdün Romanı adlı eseri, bireyin zihinsel gelgitlerini, inanç ve düşünce çatışmalarını, Batı ve Doğu değerleri arasında sıkışmış Türk aydınının psikolojik çözülmesini konu edinir. Eser, Peyami Safa’nın edebî olgunluk döneminde yazdığı, hem bireysel hem kültürel düzeyde önemli bir iç hesaplaşma romanıdır.
İçerik ve Tema
Roman, entelektüel bir yazar olan başkahramanın, tanımadığı bir kadından gelen mektuplar aracılığıyla kendi düşünce ve inanç dünyasını sorgulamasını konu edinir. Ana karakter, bilim ve materyalizmle yoğrulmuş bir zihne sahipken, mektuplar aracılığıyla maneviyat, estetik, aşk ve sezgiyle yüzleşir. Bu ikilik karakterin içsel tereddütlerini doğurur. Eserin ana temaları; bireysel kimlik arayışı, Batı ve Doğu arasında bölünmüşlük, inanç-bilim çatışması, aşkın anlamı ve içsel çözülmedir.
Anlatım ve Üslup
Romanın anlatımı iç monologlar ve mektup biçiminde ilerleyen diyalojik bir yapıdadır. Peyami Safa, karakterin iç dünyasını felsefi tartışmalar ve psikolojik çözümlemelerle yansıtır. Anlatıcı karakterin düşünce dünyasına yoğun bir şekilde odaklanılır; klasik olay örgüsünden çok fikirlerin çatışması öne çıkar. Üslup, yer yer akademik, yer yer lirik bir tonda ilerler. Edebî bakımdan roman, düşünsel içeriğiyle bireyin ruhsal çözümlemesini birleştirir.
Karakterler
Anlatıcı (İsimsiz Erkek Kahraman): Aydın, Batı düşüncesine yatkın, bilimsel temelli bir dünyaya sahipken, karşılaştığı duygusal ve sezgisel çağrılarla zihinsel bir bunalıma sürüklenir. Ateizm ile metafizik, akıl ile kalp arasında gidip gelen bir karakterdir.
Mektup Yazarı Kadın: Roman boyunca adı verilmeyen bu kadın, anlatıcıya yazdığı mektuplarda sanat, aşk, sezgi ve ruhani değerlere odaklanan güçlü bir kadın figürüdür. Kadın karakter anlatıcının düşünce yapısını sarsan ve onu dönüşüme iten bir simge olarak kurgulanır.
Doktor Ragıp: Anlatıcının dostudur. Bilimi ve rasyonalizmi temsil eder. Romandaki düşünsel tartışmaların bir kısmı onunla yapılan diyaloglar üzerinden gerçekleşir.
Düşünsel Bağlam
Roman, özellikle Cumhuriyet döneminin başlarındaki aydın kimliğini ve bu kimliğin yaşadığı değerler çatışmasını ele alır. Peyami Safa’nın kendi yaşamında da var olan Doğu-Batı, bilim-inanç, akıl-sezgi çatışmaları eserin düşünsel omurgasını oluşturur. Tanzimat sonrası Türk romanında bireyin iç dünyasına yönelişin bir devamı niteliğindedir. Roman aynı zamanda kadın ve erkek düşünsel dünyalarının karşılaşması ve etkileşimi bakımından da dikkat çeker.


