Peyami Safa’nın Biz İnsanlar adlı eseri, ilk kez 1937 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş ancak çeşitli nedenlerle uzun süre kitap hâline getirilmemiştir. Eserin kitap olarak yayımlanması, yazarın vefatından iki yıl önce, 1959’da gerçekleşmiş ve böylece Safa’nın basılan son romanı olmuştur. Eser, Orhan ve Vedia ilişkisi üzerinden Türk toplumunda görülen Doğu-Batı çatışmasını aktarmaktadır.
Konu ve Olay Örgüsü
Roman, Millî Mücadele döneminin hemen öncesinde, Mütareke döneminde İstanbul’da geçer. Hikâye, bir ilkokulda öğretmenlik yapan Orhan’ın, sınıfsal ayrımcılığa karşı duyarlılığıyla başlar. Öğrencilerden zengin ve şımarık Cemil'in yoksul Tahsin’e “Eşek Türk” diyerek hakaret etmesi ve Tahsin’in de bu hakaret karşısında yerden aldığı taşı Cemil’in kafasına atmasıyla gelişen olaylar zinciri, öğretmen Orhan’ın müdahaleleri ve bu olay üzerine okuldan ayrılmasıyla derinleşir. Bu olay sonrasında Cemil’in ailesiyle iletişim kuran Orhan, bu vesileyle daha sonrasında ilgi duyacağı Vedia ile tanışır.
Karakterler Üzerinden Doğu-Batı Çatışması
Romanın merkezi çatışması, Doğu-Batı ikilemi üzerinedir. Orhan, geleneksel değerleri temsil eden, milliyetçi, fakir ve muhafazakâr bir figür olarak çizilirken; Vedia, Batı kültürünün biçimsel yönleriyle yetişmiş ancak bu kültüre tam anlamıyla da aidiyet kuramamış kararsız bir karakterdir. Vedia’nın iki erkek arasında (Batılı Rüştü ve Doğulu Orhan) bocalaması, aslında Doğu ile Batı arasında kimlik çatışması yaşayan bireyin psikolojik çözümlemesini sunmayı amaçlar. Bu bağlamda Vedia, sadece bir karakter değil, aynı zamanda Safa’nın medeniyetler çatışmasına dair düşünsel alegorisidir.
Bunun yanında romanda, başta Samiye Hanım ve Besi Teyze olmak üzere yalıda oturanların eğlencelerinden, konuşmalarından, çaldıkları enstrümana kadar Batıyı ve Batılılaşmayı vurgulayan yazar, taşrada oturanların da hal ve hareketlerinden de Doğuyu göstermektedir.
Mekân Kullanımı
Romanın mekânları – Batıyı temsil eden Beyoğlu, mevcut düzenin temsili olan okul, yozlaşmayı sembolize eden yalı, içsel yüzleşmelere sahne olan deniz kenarı ve hem başlangıcın hem sonun yaşandığı hastane – sembolik olarak anlam taşır. Özellikle Halim Bey’in yalısı, Batılı yaşam tarzının merkezidir ve burada Fransızca konuşan, Türkçeye yabancılaşmış karakterlerin varlığı dikkat çeker.
Anlatım Teknikleri
Roman genel olarak üçüncü şahıs anlatıcıyla, yani tanrısal bakış açısıyla yazılmıştır. Ancak zaman zaman birinci tekil anlatıma da geçilir; özellikle Vedia’nın günlükleri aracılığıyla karakterin iç dünyası doğrudan okura sunulur. Bu da anlatıdaki çok sesliliği ve psikolojik derinliği artırmayı hedefler.
Temalar ve Mesaj
Eserin temel teması, Doğu ile Batı’nın yalnızca kültürel değil, sınıfsal ve ahlaki düzeyde de çatışma içinde oluşudur. Yazar, Batı’ya körü körüne özenen karakterleri eleştirirken Doğu’nun geleneksel değerlerini savunmakla kalmaz; bu değerleri modernleşme sürecinde nasıl korunabileceğine dair imalar da sunar. Cemil’in yoksul Tahsin’e hakareti ve Tahsin’in buna verdiği tepki, millî benliğini yitiren elit kesime karşı halkın bilinçaltındaki öfkenin bir yansıması olarak yorumlanır:
“Bu çocuğun attığı taşta da babadan oğula intikal eden bir kinin şiddetinden başka, kozmopolit bir aileye karşı millî vicdanın, hem de refahlı bir sınıfa karşı halkın öfkesi vardı.”【1】
Bu vurgu, bireysel bir olay gibi görünen bir çatışmanın, kolektif bilinçteki tarihsel kırılmaları yansıttığını gösterir.
Dil ve Üslup
Peyami Safa, eserde yalın bir dil kullanır. Özellikle iç monologlar ve diyaloglar aracılığıyla karakterlerin ruhsal durumları devamlı olarak işlenir. Safa’nın diğer eserlerinde de görülen bu stil, Biz İnsanlarda da romandaki psikolojik derinliği artırmayı hedefleyen bir unsurdur.
Biz İnsanlar, yalnızca bireyler arasındaki çatışmaları değil; bir milletin Batılılaşma sürecindeki sancılarını da gözler önüne sermeyi hedefleyen bir romandır. Peyami Safa, bu eserinde Doğu-Batı çatışmasını çok boyutlu bir şekilde ele almış; bireysel dramlar üzerinden toplumsal ve kültürel çözümlemelere varmıştır.


