Buharlı lokomotif, su buharının basınçlı olarak yönlendirilmesiyle mekanik enerji üreten ve bu enerjiyi hareket gücüne dönüştüren bir demiryolu taşıtıdır. Özünde, yakıt (genellikle kömür) ile ısıtılan bir kazan içerisinde su buhara dönüştürülür; oluşan buhar, piston veya benzeri bir mekanizma aracılığıyla hareket enerjisine çevrilerek tekerleklerin dönmesini sağlar. Ray üzerinde ilerleyen bu makineler, lokomotif işleviyle hem yük hem de yolcu taşımacılığı için kullanılmıştır.
Buharın kontrol altında yakıtla elde edilip yönlendirilmesi sayesinde sağlanan süreklilik, buharlı lokomotifleri 19. yüzyıldan itibaren ulaşımın vazgeçilmez unsuru hâline getirmiştir. Endüstri devrimiyle birlikte hızla yaygınlaşan bu teknoloji, demiryolu taşımacılığının temel motor gücünü oluşturmuş ve uluslararası ticaret ile toplumsal hareketliliğin artmasında rol oynamıştır.
Buharlı Lokomotiflerin Tarihçesi
Buharlı lokomotifler, sanayi devriminin bir ürünü olarak 19. yüzyılın başlarında geliştirilen ve ulaşımda köklü değişikliklere yol açan önemli teknik araçlardır. Bu makinelerin temelinde, buhar enerjisinin mekanik harekete dönüştürülmesi prensibi yatmaktadır. Bu gelişme, başta İngiltere olmak üzere Avrupa genelinde kömür, demir ve makine sanayilerinin eş zamanlı yükselmesine katkı sağlamış; böylece taşımacılık sistemlerinde köklü dönüşümler yaşanmıştır. Buharlı lokomotifler, yalnızca teknik ilerlemeyi değil; aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve askerî yapıların yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir.
İngiltere’de George Stephenson tarafından geliştirilen “Rocket” adlı lokomotifin 1829 yılında Liverpool –Manchester hattında kullanılması, modern demiryolu taşımacılığının başlangıç noktası kabul edilmektedir. İlk başta kömür madenlerinden limanlara yük taşıma amacıyla kullanılan bu sistem, zamanla şehirler arası yolcu taşımacılığına da uyarlanmıştır. İngiltere’nin ardından Fransa, Almanya, Belçika ve Amerika Birleşik Devletleri gibi sanayileşmiş ülkelerde de demiryolu sistemleri kurularak buharlı lokomotifler yaygınlaşmıştır.
Demiryollarının yaygınlaşmasıyla birlikte buharlı lokomotifler, şehir içi ve şehirler arası taşımacılığın yanı sıra ekonomik ve idarî yapının güçlendirilmesinde de önemli rol oynamıştır. Tarım ve maden ürünlerinin limanlara ulaştırılması, iç ticaretin hızlanması, ulaşımın standartlaşması gibi birçok alanda buharlı lokomotifler etkin olarak kullanılmıştır. Ayrıca askerî lojistikte de önemli işlevler üstlenmiş; savaş dönemlerinde cephe gerisine malzeme ve asker taşınmasında kullanılmışlardır.
20.yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, birçok ülkede buharlı lokomotifler yerli personel tarafından işletilmeye başlanmış; bakım, onarım ve kısmen üretim süreçleri yerli teknik bilgiyle sürdürülebilir hâle getirilmiştir. Bu süreç, teknik bağımsızlık yolunda önemli bir ilerleme olarak değerlendirilmiştir.

Buharlı Lokomotif (Blackout_Photography, Pixabay)
Osmanlı ve Türkiye'de Buharlı Lokomotifler
Osmanlı Devleti 19. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa’daki sanayi ve demiryolu teknolojisinin gelişimini yakından takip etmiş ve bu doğrultuda ulaştırma sistemini dönüştürme yönünde adımlar atmıştır. Buharlı lokomotiflerin Osmanlı topraklarında kullanımı, bu modernleşme sürecinin önemli bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Tanzimat Dönemi’nin getirdiği idarî ve teknik reformlarla birlikte, demiryolları devlet politikalarının merkezine alınmış; ulaşım altyapısının geliştirilmesiyle ekonomik, askerî ve idarî etkinliğin artırılması hedeflenmiştir.
Bu doğrultuda 1856 yılında yapımına başlanan İzmir–Aydın hattı, Osmanlı coğrafyasındaki ilk demiryolu hattı olarak tarihe geçmiştir. İngiliz mühendisliği ve sermayesiyle inşa edilen bu hat, 1866’da tamamlanmış ve hat üzerinde ilk buharlı lokomotifler kullanılmaya başlanmıştır. İzmir–Aydın hattı, yalnızca bir ulaştırma projesi değil, aynı zamanda Osmanlı'nın Avrupa’daki teknik gelişmelere olan ilgisini ve uyum arayışını da göstermektedir.
Devam eden süreçte, başta Rumeli Demiryolları olmak üzere Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerinde yeni demiryolu hatları inşa edilmiştir. Bu hatlar, hem iç ulaşımın sağlanmasında hem de limanlara tarım ve maden ürünlerinin ulaştırılmasında önemli işlevler üstlenmiştir. Askerî taşımacılığın yanı sıra vilayet merkezleriyle idarî merkezler arasında hızlı ulaşımın sağlanması da buharlı lokomotiflerin kullanımını stratejik kılmıştır.
Osmanlı Devleti bu süreçte kendi sanayi altyapısını henüz oluşturamadığı için, buharlı lokomotifler ve bunlarla ilgili ray, travers, vagon ve bakım ekipmanları gibi malzemeler ağırlıklı olarak İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya’dan ithal edilmiştir. Ancak bu dışa bağımlı yapı, ilerleyen yıllarda yerli üretim hedefleriyle aşılmaya çalışılmıştır.
Demiryolu işletmeciliğinde görev alan personelin yapısı, Osmanlı toplumunun çok kültürlü ve çok milletli yapısını yansıtır nitelikteydi. Üst düzey yöneticilik görevlerinde çoğunlukla Avrupalılar bulunurken; teknik ve orta kademe görevlerde Osmanlı Hristiyan tebaanın, sahaya dayalı işler olan bakım, yol yapımı ve tren görevliliği gibi alanlarda ise Müslüman Osmanlı vatandaşlarının çalıştığı görülmektedir. Bu yapı, dönemin iş gücü dağılımına dair karakteristik bir örnek sunar.
93 Harbi (1877–1878) ve Balkan Savaşları, Osmanlı demiryolları açısından ciddi kayıpların yaşandığı dönemler olmuştur. Özellikle Rumeli’deki demiryolu hatlarının büyük kısmı bu savaşlar sırasında kaybedilmiş; bu da devletin ulaşım ve lojistik stratejilerini doğrudan etkilemiştir. Söz konusu hatlara yapılan büyük yatırımların savaşlar sonucu Osmanlı denetiminden çıkması, maliyetlerin geri alınamamasına neden olmuş; ayrıca yabancı şirketlere verilen kilometre garantileri nedeniyle devlet hazinesine ek yük getirmiştir.
I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, demiryollarını yoğun biçimde askerî amaçlarla kullanmış; cephe gerisinde asker ve malzeme taşımacılığı buharlı lokomotiflerle gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde demiryolu sisteminin daha etkili ve sürdürülebilir işletilebilmesi amacıyla 1915 yılında Şimendifer Memurları Mektebi kurulmuştur. Bu kurum, yerli teknik personelin yetiştirilmesine yönelik ilk sistematik adım olarak dikkat çeker.
Savaş sonrası dönem, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte demiryolu politikalarının yeni bir yön kazandığı zaman dilimine evrilmiştir. Osmanlı döneminde atılan bu temeller, Cumhuriyet dönemindeki millî ulaşım stratejilerinin başlangıç noktası olmuştur. Özellikle Cumhuriyet'in ilanından sonra Türkiye’de hem demiryolu ağı genişletilmiş hem de lokomotif üretimi konusundaki adımlar kurumsal bir yapıya kavuşturulmuştur.
Bu noktada, Türkiye’nin demiryolu tarihinde ve özellikle yerli üretim sürecinde önemli bir yere sahip olan Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ)'ın temelleri, Osmanlı'da kurulan Cer Atölyeleri'ne dayanmaktadır. Bu kurumsal devamlılık, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşınan teknik mirasın ve tecrübenin bir göstergesidir. Bu mirasın ilk önemli çıktılarından biri, 1957 yılında Başbakan Adnan Menderes’in Eskişehir Cer Atölyesi’ni ziyareti sonrası verilen hedef doğrultusunda gerçekleşmiştir. 1961 yılında Eskişehir’de üretilen Karakurt, Türkiye’nin ilk yerli buharlı lokomotifi olarak bu sürecin simgesi hâline gelmiştir. 1915 beygir gücünde ve 70 km/s hıza sahip olan Karakurt, sadece teknik bir başarı değil, aynı zamanda Türk mühendisliği ve işçiliğinin geldiği noktayı temsil etmiştir.
Tüm bu süreçlerin gerisinde yer alan önemli bir şahsiyet ise Behiç Erkin’dir. Osmanlı döneminde askerî görevlerde bulunmuş, Çanakkale Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında demiryolu lojistiğinin organize edilmesinde etkin rol oynamış; Cumhuriyet’in ilk yıllarında Devlet Demiryolları'nın kurucusu ve ilk Genel Müdürü olmuştur. Aynı zamanda diplomat ve siyasetçi olan Behiç Erkin, Türk demiryollarının kurumsallaşmasında öncü bir rol oynamış; bu nedenle “Demiryollarının Babası” unvanıyla anılmıştır. Kurtuluş Savaşı’ndaki katkılarından dolayı TBMM Takdirnamesi ve İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
Osmanlı döneminde buharlı lokomotiflerin ithal edilerek kullanılmasıyla başlayan süreç, Cumhuriyet döneminde teknik bilgi, sanayi altyapısı ve kurumsal hafızayla birleştirilmiş; böylece Türkiye kendi lokomotifini ve demiryolu sistemini üretme aşamasına ulaşmıştır. Bu gelişmeler, Osmanlı’dan miras kalan demiryolu vizyonunun Cumhuriyet döneminde planlı ve millî bir ulaştırma stratejisine dönüştüğünü göstermektedir.

Buharlı Lokomotif (DeniseHenze, Pixabay)
Türkiye’nin İlk Yerli Buharlı Lokomotifi: Karakurt
Türkiye’nin demiryolu tarihinde dönüm noktalarından biri, 1961 yılında Karakurt adlı ilk yerli buharlı lokomotifin üretimi olmuştur. Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda, tamamen Türk mühendis ve işçilerinin emeğiyle üretilen bu lokomotif, yerli demiryolu araç üretiminin başlangıcını temsil etmektedir.
Üretim Kararı ve Sürecin Başlangıcı
1950’li yılların sonunda Türkiye, demiryolu taşımacılığında kullanılan lokomotif ve vagonlarda büyük ölçüde dışa bağımlı durumdaydı. Ancak demiryolu işletmeciliğinde elde edilen tecrübe, bakım-onarım altyapısının güçlenmesi ve teknik personelin yetişmesi, yerli üretim fikrini somut bir hedef hâline getirdi. 1958 yılında Eskişehir Cer Atölyesi’nin Eskişehir Demiryolu Fabrikası olarak yeniden organize edilmesiyle birlikte, ilk yerli lokomotifin imalatı için gerekli planlama ve mühendislik çalışmaları başlatıldı.
Üç yıl süren üretim sürecinde, lokomotifin tüm ana parçaları yurt içinde imal edildi. Kazan, gövde, dingil tertibatı, fren sistemi ve tender gibi unsurların üretimi, fabrikanın farklı imalat birimlerinde gerçekleştirildi. Böylece Türkiye, yalnızca bakım-onarım değil, komple lokomotif imalatını da kendi imkânlarıyla yapabilme kapasitesine ulaştı.
Teknik Özellikler
Karakurt, 1E tipi dingil tertibatına sahip, beş akslı bir buharlı lokomotiftir. Ray açıklığı 1435 milimetre olup, işletme ağırlığı 106,9 tondur. Tampondan tampona uzunluğu 22.900 milimetre olan lokomotifin ana tahrik tekerlekleri 1450 milimetre, kılavuz tekerlekleri ise 850 milimetre çapındadır. Dingil basıncı 19,5 ton, aks arası mesafe ise 1500 milimetredir.
Cer kuvveti 18.500 kilogram-kuvvet olan Karakurt’un silindir çapı 660 milimetredir. Kazanı 16 atmosfer teknik ünite (atü) buhar basıncıyla çalışmakta ve 1915 beygir gücü üretmektedir. Knorr buharlı fren sistemiyle donatılan lokomotifin tenderi 20 ton daraya, 29 ton suya ve 11 ton yakıta sahiptir. Üretiminden sonra 25 yıl boyunca aktif olarak yük ve yolcu taşımacılığında kullanılmıştır.

Türkiyenin İlk Yerli Buharlı Lokomotifi Karakurt (Kültür Portalı)
Buharlı Lokomotiflerin Çalışma Prensipleri
Buharlı lokomotifler, yakıt kullanılarak elde edilen ısının suyu buhara dönüştürmesi ve bu buharın da mekanik harekete çevrilmesi ilkesine dayalı olarak çalışır. Lokomotifin temel enerji kaynağı olan kömür, kazan adı verilen özel bir bölmede yakılır. Bu işlem sırasında açığa çıkan ısı, kazan içerisindeki suyun buharlaşmasını sağlar. Elde edilen bu yüksek basınçlı buhar, buhar sandığı (steam chest) adı verilen bir bölmeden geçirilerek silindirler içerisine yönlendirilir.
Silindirlerdeki buhar, pistonları ileri-geri doğrusal bir hareketle çalıştırır. Bu doğrusal hareket, krank ve biele mekanizması aracılığıyla dairesel harekete dönüştürülerek tekerleklere aktarılır. Böylece lokomotifin hareketi sağlanır. Kullanılan buhar, işlevini tamamladıktan sonra egzoz bacası yoluyla atmosfere salınır. Bu sistem, kapalı çevrimli değil, açık çevrimli bir buhar döngüsü şeklindedir.
Lokomotifin kazanı, yalnızca buhar üretmekle kalmaz, aynı zamanda su besleme sistemleri, emniyet valfleri ve basınç göstergeleri gibi yardımcı ekipmanları da içerir. Su seviyesi kontrol altında tutulmadığında, kazanın kuruması ve bunun sonucunda kazan patlaması gibi ciddi tehlikeler ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle buharlı lokomotiflerin çalıştırılması, teknik bilgi ve dikkat gerektiren bir süreçtir.
Osmanlı topraklarında kullanılan buharlı lokomotifler de bu temel prensibe göre çalışmış ve Avrupa menşeli teknik sistemlere sadık kalınarak işletilmiştir. İthal edilen lokomotiflerin büyük bir kısmı, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya'dan temin edilmiş olup, bunların teknik özellikleri ve çalışma düzenleri Osmanlı demiryolu idareleri tarafından aynen benimsenmiştir.

Buharlı Lokomotif (MandrillArt, Pixabay)
Buharlı Lokomotiflerin Teknik Bileşenleri
Buharlı lokomotifler, temel işleyişlerini sağlayan belirli teknik bileşenlerden oluşan kompleks sistemlerdir. Bu sistemler, yakıtın yanmasıyla elde edilen ısının buhara, buharın ise mekanik harekete dönüştürülmesi sürecine hizmet eden yapılar olarak organize edilmiştir. Buharlı lokomotiflerin öne çıkan teknik bileşenleri şu şekilde sıralanmaktadır;
Kazan (Boiler): Buharlı lokomotifin merkezî elemanıdır. Kömür gibi yakıtlar burada yakılarak, kazan içerisindeki suyun buharlaşması sağlanır. Elde edilen buhar, lokomotifin harekete geçmesini sağlayan mekanik gücün temel kaynağını oluşturur.
Silindir ve Pistonlar: Kazanda oluşan yüksek basınçlı buhar, silindirler içerisine yönlendirilir. Silindirlerdeki buhar, pistonları ileri-geri doğrultuda hareket ettirir. Bu doğrusal hareket, lokomotifin hareket enerjisine dönüşmesinde ilk fiziksel aşamadır.
Krank ve Biele Mekanizması: Pistonların doğrusal hareketi, bu mekanizma aracılığıyla rotatif (dairesel) harekete çevrilir. Bu hareket, tekerleklere iletilerek lokomotifin raylar üzerinde ilerlemesini sağlar.
Tekerlek Takımı ve Şasi: Buharın oluşturduğu mekanik hareketin zemine aktarılmasını sağlayan bu sistem, aynı zamanda lokomotifin raylar üzerinde dengeli ve kontrollü biçimde hareket etmesini mümkün kılar.
Egzoz Sistemi: İşlevini tamamlayan buhar, egzoz bacası vasıtasıyla dışarı atılır. Bu işlem, sistemin sürekli çalışabilmesi için gereklidir.
Kömür Deposu ve Su Tankı: Lokomotifin arkasında yer alan bu bölmeler, yakıt ve su ihtiyacının karşılanması için kullanılır. Sürekli çalışabilmesi için düzenli olarak yakıt (çoğunlukla kömür) ve su ikmali gerektirir.
Osmanlı Devleti’nde kullanılan buharlı lokomotiflerin teknik bileşenleri, genellikle İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya’dan ithal edilen standart tip lokomotiflerde bulunan unsurlar ile örtüşmektedir. Devletin kendi mühendislik altyapısının sınırlı olması nedeniyle, bu bileşenlerin tümü yabancı teknik bilgiye dayalı olarak işletilmiş ve bakım-onarım süreçleri de yine dış kaynaklı personel tarafından yürütülmüştür.

Buharlı Lokomotif Kazan Sistemi (hpgruesen, Pixabay)
Buharlı Lokomotiflerin Modern Demiryolu Sistemine Etkisi
Buharın mekanik enerjiye dönüştürülmesi ilkesine dayalı buharlı lokomotifler, ilk kez 1825 yılında İngiltere'de Stockton-Darlington hattında kullanılmıştır. George Stephenson tarafından geliştirilen bu lokomotif, saatte 20 kilometre hızla hareket etmiş ve bu başarı, dünya genelinde demiryolu yapımında hızlı bir yayılmaya neden olmuştur.
Buharlı lokomotifler, demiryolu ulaşımını kara taşımacılığında öne çıkarmış; yük ve yolcu taşımacılığında büyük miktarda kapasite artışı sağlamıştır. Bu gelişme, başta İngiltere olmak üzere Fransa, Almanya, Belçika ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde sanayi bölgelerini limanlara bağlayan demiryolu hatlarının hızla artmasına zemin hazırlamıştır. Nitekim 1850’de 38.600 kilometre olan dünya demiryolu uzunluğu, 1860’ta 108.000 km, 1870’te 209.000 km, 1880’de 372.500 km ve 1890’da 616.200 kilometreye ulaşmıştır.
Buharlı lokomotifler sayesinde demiryolları, yalnızca ulaşım aracı değil; aynı zamanda ekonomik sömürünün, merkezî idari kontrolün ve askerî hareketliliğin temel aracı haline gelmiştir. Örneğin İngiltere, Hindistan’daki demiryolu yatırımları aracılığıyla bu ülkenin doğal kaynaklarını dünya pazarlarına taşımış ve Hindistan’ın kendi iç üretimini engellemiştir. Bu durum, demiryolunun emperyalist güçler tarafından ekonomik kontrol aracı olarak da kullanıldığını göstermektedir.
Osmanlı Devleti’nde de benzer biçimde, buharlı lokomotiflerin kullanımıyla demiryolları devletin taşra üzerindeki askerî ve idarî denetimini artırmak amacıyla değerlendirilmiştir. Osmanlı topraklarında demiryolları, Avrupa ile doğrudan bağlantı kurarak dünya ekonomisiyle entegrasyonu sağlamıştır. 1914’e gelindiğinde Osmanlı topraklarında 12 bin kilometreyi aşan demiryolu ağı, bu gelişimin bir göstergesi olmuştur.
Elektrikli tren uygulamasının ilk kez 1895’te Amerika’da başlamasıyla birlikte buharlı lokomotiflerin yerini zamanla elektrikli ve dizel lokomotifler almış olsa da, buharlı sistemler demiryolu taşımacılığının temel yapı taşını oluşturmuştur. 20. yüzyılın başlarında dünya demiryolu uzunluğu 1.110.000 kilometreye ulaşırken, bu büyümenin ardında buharlı lokomotiflerin belirleyici rol oynadığı açıkça görülmektedir.

Buharlı Lokomotif (Franz26, Pixabay)


