Hayatınızda hiç "Acaba o gün diğer yolu seçseydim ne olurdu?" diye düşündünüz mü? O iş teklifini kabul etseydiniz, o trene binmeseydiniz ya da o kişiyle hiç tanışmasaydınız...
Bizim gerçekliğimizde bu sorular sadece birer "keşke"den ibaret. Ancak modern fiziğin en cesur ve en tartışmalı fikirlerinden biri olan "Çoklu Evrenler Teorisi"ne (Multiverse) göre, bu alternatiflerin hepsi bir yerlerde gerçekten yaşanıyor olabilir.
Yüzyıllardır evrenin; gördüğümüz yıldızlar, galaksiler ve bizden ibaret, her şeyi kapsayan tek bir "varlık" olduğunu düşündük. Ancak kapak fotoğrafımızda gördüğünüz o kozmik baloncuklar gibi, ya bizim evrenimiz uçsuz bucaksız bir okyanustaki sayısız adadan sadece biriyse?
Bugün, fiziğin sınırlarını zorlayan ve bilim kurgu ile bilimin dans ettiği o büyüleyici alana, Çoklu Evrenler'e dalıyoruz.
Çoklu Evren Nedir?
En basit tanımıyla Çoklu Evren (Multiverse) teorisi, bizim içinde yaşadığımız ve 13.8 milyar yıl önce Büyük Patlama ile başladığını düşündüğümüz evrenin, var olan tek evren olmadığını savunur.
Bu teoriye göre, bizimki gibi sayısız başka evren olabilir. Bu evrenlerin bazıları bizimkine çok benzerken (belki de şu an bu yazıyı okuyan bir ikiziniz var), bazıları tamamen farklı fizik kurallarına sahip olabilir (yerçekiminin ters çalıştığı veya zamanın geriye aktığı yerler gibi).
Bilim İnsanları Neden Böyle Çılgın Bir Fikre İnanıyor?
Bu sadece senaristlerin veya hayalperestlerin uydurduğu bir şey değil. Çoklu evren fikri, modern fiziğin en başarılı iki teorisinin denklemlerinden "doğal bir sonuç" olarak ortaya çıkıyor:
Kuantum Mekaniği ve Kozmik Enflasyon.
İşte çoklu evrenlerin varlığını destekleyen iki ana senaryo:
Kozmik Köpük Banyosu (Enflasyon Teorisi)
Evrenimizin doğum anı olan Büyük Patlama'dan hemen sonra, "Enflasyon" adı verilen inanılmaz derecede hızlı bir genişleme dönemi yaşandı. Uzay, ışıktan hızlı bir şekilde şişti.
Çoğu fizikçi, bu şişmenin bizim bölgemizde durduğunu ve bildiğimiz yıldızların, galaksilerin oluştuğunu düşünüyor. Ancak "Ebedi Enflasyon" (Eternal Inflation) modeline göre, uzayın kendisi şişmeye asla tam olarak son vermedi. Sadece bazı ceplerde (bizim evrenimiz gibi) durdu.
Kaynayan bir tencere su düşünün. Sürekli olarak baloncuklar oluşur. Bizim evrenimiz bu baloncuklardan sadece biridir. Kapak görselimizdeki gibi, kozmik boşlukta sürekli yeni "evren baloncukları" doğmaya devam ediyor olabilir. Bu baloncukların her biri, kendi Büyük Patlamasına ve kendi fizik kurallarına sahip izole birer evrendir.
Kuantumun Çatallanan Yolları (Çoklu Dünyalar Yorumu)
İşin içine kuantum mekaniği (atom altı parçacıkların tuhaf dünyası) girdiğinde işler daha da garipleşir. Kuantum dünyasında bir parçacık, siz ona bakana kadar aynı anda birden fazla durumda (örneğin hem sağda hem solda) olabilir. Buna "süperpozisyon" denir.
Peki, biz bir ölçüm yaptığımızda diğer olasılıklara ne olur? "Çoklu Dünyalar Yorumu"na (Many-Worlds Interpretation) göre, gerçeklik her seçim anında bölünür.
Bir yazı tura attığınızı düşünün. Yazı geldi. Ama bu teoriye göre, tura geldiği başka bir evren anında dallanıp budaklandı. Her kuantum olayında evren trilyonlarca kez bölünüyor. Bu senaryoda, kapak fotoğrafımızdaki baloncuklar birbirinden uzak yerler değil, aynı mekanda üst üste binmiş ama birbirini görmeyen alternatif gerçekliklerdir.
Beyin Yakan Sonuçlar: Sonsuz Sayıda "Siz"
Eğer sonsuz sayıda evren varsa (özellikle köpük banyosu modelinde), olasılıklar matematiği bize ürkütücü bir şey söyler: Bir noktada olaylar tekrarlamak zorundadır. Eğer yeterince uzağa giderseniz, atomların dizilişinin tıpatıp bizim dünyamızdaki gibi olduğu başka bir evren bulmanız matematiksel bir zorunluluktur.
Şu an bu cümleyi okuyan başka bir "siz"in olduğu bir evren var. Bu cümleyi okumaktan vazgeçip kahve almaya giden başka bir "siz"in olduğu bir evren var. Dinozorların yok olmadığı ve şu an pencerenizden dışarı baktığınızda bir T-Rex görebileceğiniz bir evren bile olabilir.
Çoklu evren teorisi, varoluşsal yalnızlığımızı alıp, onu sonsuz bir kalabalığa dönüştürür.
Sonuç: Bilim mi, Felsefe mi?
Çoklu evrenler teorisi heyecan verici olsa da, bilim dünyasında büyük bir sorun var: Test edilebilirlik.
Tanımı gereği bu diğer evrenler bizim "gözlemlenebilir evrenimizin" dışındadır. Onlarla iletişim kuramayız, oraya gidemeyiz ve onları göremeyiz (en azından şimdilik). Bir şeyi test edemiyorsanız, o bilim midir yoksa felsefe mi?
Şu an için çoklu evrenler, elimizdeki en iyi fizik teorilerinin bize gösterdiği, ancak henüz kanıtlayamadığımız büyüleyici bir olasılık olarak duruyor. Belki de kapak fotoğrafımızdaki o diğer baloncuklara asla ulaşamayacağız ama onların orada olabileceği fikri bile, evrendeki yerimizi sorgulamamız için yeterince güçlü bir neden.

