1980 yılı sonrası Türk yükseköğretimindeki gelişmeler Yükseköğretim Kurulu (YÖK)'nun belirgin etkisi altında şekillenmiştir. Askerî darbe sonrasında kurulan birçok anayasal kurum gibi YÖK de kendine bağlı kuruluşlar üzerinde sıkı bir kontrol ve gözetim imkânına sahiptir. 1982 anayasasına göre yükseköğretim kurumlarını yönetmek, denetlemek, planlamak ve düzenlemek üzere kurulan YÖK'ün çalışma esasları 1981'de çıkarılan 2547 sayılı kanunda düzenlenmiştir. 1970'li yıllarda aynı adla kurulan ancak kısıtlı bir yetkiye sahip olan ve bir süre sonra kapanan birinci YÖK'ten farklı olarak bu yeni kurul 1982'den itibaren yükseköğretim kurumlarının işleyişini ve gelişimini güçlü bir şekilde kontrol etmiştir. Doğrudan yükseköğretimin genişlemesinden sorumlu kurumlardan biri olarak, yasasında bir merkezî planlama ve karar kapasitesiyle donatılmıştır. Bu kapasite üniversitelerin üst yönetimlerini belirleyecek seçim ve atamalardaki sorumluluk, üniversitelere yeni girecek öğrencileri seçme ve yerleştirme esaslarının tespiti ve müfredatta yer alacak belirli derslerin merkezî olarak tanımlanması gibi yetkilerin yanı sıra yeni kurulacak üniversitelerin planlaması ve kurumsal tanımlarının yapılması gibi diğer bakanlık ve bürokrasilerin eşgüdümlenmesi işlevini de getirmiştir. Yükseköğretim alanında derece tanımlamaları ve yurt dışı diplomaların denkliği gibi yetkilerin yanı sıra yeni kurum ve birimlerin kurulmasına ilişkin görüş vermek üzere Millî Eğitim Bakanlığı'na karşı sorumlu bir kurul olarak yetkilendirilmiştir (MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü, 1998: 211-213, 300-301). YÖK kurulduğunda Türkiye'de on dokuz devlet üniversitesi bulunmaktaydı ve toplam öğrenci sayısı tahminî olarak 230.000 civarındaydı. YÖK'ün kuruluşuyla birlikte artan merkezî planlama yetkileriyle orantılı olarak birbirini takip eden sekiz-on yıllık zaman aralıklarında devlet üniversitelerinin sayısı tedricen arttı.
Türkiye'de üniversite sayılarının artışında dikkat çeken hususlardan biri belirli tarihlerde anlamlı sayıda üniversitenin kurulması ve bu müesseselerin bir kuşak halinde gelişerek sonraki dönemin kurumsal genişlemesine kuluçka işlevi de üstlenmesidir. YÖK öncesi ve sonrasında kurulan yeni devlet üniversiteleri benimsenen kamu yükseköğretim politikasının öncelikleriyle de bağlantılı olarak bu kuşakdaşlık özelliğini devam ettirmiştir. Bu açıdan kuruluş yıllarına göre bir kuşak dönemleştirmesi yapılırsa devlet üniversitelerinin gelişimi yedi grup içinde değerlendirilebilir.
1933-46 dönemi (üç yeni üniversite, toplam sayı 3); 1955-57 dönemi (dört yeni üniversite, toplam sayı 7); 1967-75 dönemi (on bir yeni üniversite, toplam sayı 18); 1982-1987 dönemi (on yeni üniversite, toplam sayı 28); 1992-1994 dönemi (yirmi beş yeni üniversite, toplam sayı 53); 2006-2008 dönemi (kırk bir yeni üniversite, toplam sayı 94); 2010-18 dönemi (otuz beş yeni üniversite, toplam sayı 129).
1933 yılında kurulan İstanbul Üniversitesi'nin yanına 1944'te İstanbul Teknik Üniversitesi ve 1946'da Ankara Üniversitesi, 1955'te Ege ve Karadeniz Teknik, 1956'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve 1957'de Atatürk Üniversitesi eklenmiştir. Kurumsal genişleme açısından durgun geçen 1960'ların tek istisnası Hacettepe Üniversitesi (1967) olur ve üniversite sayısı sekize çıkar. 1970'li yıllarda on bir yeni üniversite (Boğaziçi, Anadolu, Çukurova, Dicle, Sivas Cumhuriyet, Bursa Uludağ, Fırat, İnönü, Ondokuz Mayıs, Selçuk) kurulmasıyla önemli bir genişleme gerçekleşmiş ve yükseköğretimde kitleselleşmede önemli eşik aşılmıştır. Böylece yükseköğretim kurumlarının sayı bakımından artışı ve YÖK sonrasında kitlesel yükseköğretime geçişte bir kuşak politikası oluşturmak için gereken kritik kütle ortaya çıkmıştır. 1970'lerdeki bu önemli büyüme açılımı YÖK sonrasında yeni devlet üniversitesi açma çerçevesini destekleyerek bir kamu politikası çerçevesine dönüşmüştür.
YÖK'ün faaliyete geçmesiyle birlikte farklı adlar altında özel veya kamu girişimi olarak faaliyet gösteren (fakülte, yüksekokul, akademi, enstitü vb.) yükseköğretim kuruluşları üniversite adı altında toplanır. 20 Temmuz 1982'de çıkan 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) fakülte, yüksekokul, akademi veya enstitü olarak tekil birimler halinde faaliyet gösteren kurumların bir araya getirilmesiyle sekiz yeni üniversite oluşturuldu. 1980'ler kuşağı olan bu üniversitelerin bir kısmı daha önceden kurulan üniversitelere bağlı olarak aynı veya farklı illerde faaliyet gösteren bazı yüksekokul ve fakülteler ile yanlarına ilave edilen yeni akademik birimlerin bir araya getirilmesiyle kuruldu. Bunların bir kısmı güzel sanatlar akademisi, ticaret akademisi, öğretmen okulu veya enstitüleri gibi adlarla Cumhuriyet'in erken dönemlerine kadar bir geçmişe sahip köklü eğitim kurumlarıydı. Böylece YÖK'ün kuruluşuyla birlikte üniversite adını kullanamayan bağımsız fakülte ve akademiler de ortadan kalkmış ve "üniversite"ye bağlı faaliyet gösteren bir yükseköğretim kurumları politikasına geçilmiştir. Yeni kurulan üniversitelerin de dahil olmasıyla toplam üniversite sayısı yirmi yedi olmuştur (MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü, 1998: 303-367). 2547 sayılı yasanın getirdiği bir diğer yenilik ise 1974 yılında başlayan "mektupla öğrenim"i kaldırması ve "açıköğretim" eğitimini başlatmasıdır. 1982 yılında Eskişehir'deki Anadolu Üniversitesi bünyesinde başlayan Açıköğretim Fakültesi zamanla büyümüş ve günümüzde çok büyük bir yapı biçimini almıştır. 2010'lu yıllardan sonra açıköğretim eğitimi başka devlet üniversiteleri tarafından da başlatılmış ve günümüzde yükseköğretimdeki bütün öğrencilerin %50'den fazlası açıköğretimde eğitim görür hale gelmiştir. Bu aşırı genişleme yükseköğretimde öncü ve gelişmiş ülkelerdeki oranlarla karşılaştırılamayacak kadar yüksektir.
1982'de kanun hükmünde kararname ile kurulan bu sekiz yeni üniversite için 30 Mart 1983 tarihinde 2809 sayılı kanun çıkarılmıştır. 1970'lerde kurulan üniversitelerle 1982'de kurulan sekiz üniversitenin bir kısmı 1992'de kurulacak üniversitelere temel sağlayan fakültelere ev sahipliği yaparak onlara da temel oluşturacaktır. Günümüzde büyük kitlesel devlet üniversiteleri arasında yer alan, önceki on yıllarda içlerinden yeni devlet üniversiteleri çıkan Gazi, Akdeniz, Trakya, Marmara, Mimar Sinan Güzel Sanatlar, Yıldız Teknik, Dokuz Eylül ve Yüzüncü Yıl üniversitelerinden oluşan bu üniversite kuşağında 1983'te yaklaşık 92.000 öğrenci okumaktaydı. Bunlar arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi dışındakilerin 1983'te bile öğrenci sayısı büyük üniversitelerdeki sayılara yakındı. Öğrenci sayısı bakımından Gazi (31.000), Dokuz Eylül (24.000), Marmara (14.000), Yıldız Teknik (9000), Trakya (4700) Akdeniz (4600), Mimar Sinan (2400) gibi üniversiteler devraldıkları önceki akademik birimleriyle kurumsallaşmada önemli merhaleleri geçmiş durumdaydı. 1987 yılında 3389 sayılı kanun ile Gaziantep'te Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne (ODTÜ) bağlı faaliyet gösteren Mühendislik Fakültesi temel alınarak Gaziantep Üniversitesi kurulmuş ve böylece 1980'lerdeki kurumsal genişleme tamamlanmıştır. 2021-22 eğitim öğretim döneminde 1980 kuşağı üniversitelerinin derece programlarında okuyan öğrenci sayıları 390.000 civarındadır.
1970'lerde kurulan on bir yeni üniversite ve 1982 yılında YÖK'ün kuruluşuyla bunlara eklenen sekiz üniversite ile birlikte üniversitelerin Anadolu illerine yayılması ve yükseköğretimde kitlesel genişleme için anlamlı bir başlangıç noktası ortaya çıkmıştır. Üniversiteleri bir grup oluşturacak kadar belli bir sayıda açarak illere kuşaklar halinde yayan kamu politikası çerçevesi sonraki on yıllarda da devam etmiştir. Kuruluşu sonrasında doğrudan YÖK ve başta Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) olmak üzere ilgili devlet kurumları tarafından planlanan diğer büyük kitlesel genişleme 1992'de gerçekleşmiştir. Yirmi üç yeni üniversitenin kurulduğu 1992'de aynı anda mevcut devlet üniversitelerinin sayısı yaklaşık iki kat artar. Devlet üniversitelerinin Anadolu'ya yayılmasında bu tarih bir dönüm noktasıdır. 1993 ve 1994'te de birer yeni devlet üniversitesi daha kurulmuş ve kamu yükseköğretimi alanında yeni bir büyüme dalgası 2006 yılına kadar tekrar yaşanmamıştır. Böylece devlet üniversitesi sayısı 1992'ye gelince yirmi sekiz iken 1994'te bu sayı elli bire yükselmiştir. 1992-2000 yılları arasında on dokuz yeni vakıf üniversitesi açılmış 2006'ya kadar da yine dört yeni vakıf üniversitesinin kuruluşuna izin verilmiştir. Devlet üniversitesi açmanın durgunluğa girdiği 1994-2006 yılları arası dönem vakıf yükseköğretiminin birinci kitlesel genişleme dalgasına sahne olmuştur. Devlet üniversiteleri ile vakıf üniversitelerinin birbirini takip ederek kitlesel olarak büyüdüğü bu dönemde YÖK sisteminde de önemli bazı değişiklikler gerçekleşmiştir.
1992 yılından 2006'ya kadar yeni devlet ve vakıf üniversiteleri açma yönünde süren genişleme YÖK tarihi içinde farklı yükseköğretim politika girişimi çerçevelerinin hayata geçmesine sahne olur. 1992-94 yılları devlet üniversitesi genişlemesi, 2006 yılı sonrasında katlanarak artan ve her ilde en az bir üniversite açılmasıyla üniversiteleri Anadolu'ya yayma girişiminin son döngüsüne güçlü bir alt yapı sağlamıştır. Ancak 11 Temmuz 1992 tarihli 3837 sayılı kanun ile kurulan yirmi üç yeni devlet üniversitesinin tetiklediği tartışmalar aynı zamanda dolaylı olarak YÖK'te bir dönemin sonunu getirmiştir. Yeni üniversitelerin kuruluşu ile ilgili yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki tartışmalarında koalisyon ortağı partilerden üniversitelere rektör atanma prosedürü için de bazı reform talepleri gündeme gelmiştir. Mecliste rektörün cumhurbaşkanı tarafından atanması öncesinde bu konuma aday olan öğretim üyelerinin üniversitede bir eğilim yoklaması ile belirlenmesi, en fazla oyu alan altı rektör adayının YÖK'e iletilmesi ve YÖK'ün seçeceği üç ismin cumhurbaşkanına bildirilmesi yönünde bir uzlaşı oluşur. Kuruluşundan itibaren rektörlerin başvuru ve seçilme süreçlerini doğrudan kontrol eden YÖK, ön seçme prosedüründe öğretim üyelerinin tercihlerini de atama sürecine kısmen yansıtan bu yeni yasal düzenlemeyle birlikte üniversiteler ile daha fazla etkileşime girmeye zorlanmıştır. Kurum sayılarının artışına koşut olarak yükseköğretimde demokratik yönetişim için baskılar da artmıştır. Bu değişikliğe YÖK'ün kuruluş amacıyla bir tutarsızlık yaratacağı gerekçesiyle muhalefet eden YÖK'ün kurucusu ve mevcut başkanı İhsan Doğramacı 9 Temmuz 1992'de görevinden istifa etmiştir. İstifadan iki gün sonra yeni üniversitelerin kuruluş kanunu mecliste kabul edilmiş ve 15 Temmuz 1992 tarihinde Mehmet Sağlam yeni YÖK başkanı olarak atanmıştır. Bu dönem iki yeni devlet üniversitesi daha açılmış ve Sağlam 3 Kasım 1995 tarihine kadar bu görevde kalmıştır.
6 Aralık 1995 ile 6 Aralık 2003 tarihleri arasında YÖK başkanlığı yapan Kemal Gürüz döneminde herhangi bir yeni devlet üniversitesi açılmamış ancak yirmi üç yeni vakıf üniversitesi açılmıştır. Daha önceden kurulan Bilkent, Koç ve Başkent üniversiteleriyle birlikte vakıf üniversitesi sayısı bu dönemde yirmi altıya yükselmiştir. Doğramacı YÖK'ün ilk on yılında yeni devlet üniversiteleri açılarak üniversitelerin Anadolu illerine yaygınlaştırılması politikasının yanı sıra kendisinin kurduğu Bilkent ve kuruluşunu teşvik ettiği Koç Üniversitesi ile uzun yıllar tartışmalı bir konu olan vakıf üniversitelerinin meşrulaştırılmasında da etkili olur. Kısa süren ve iki devlet ile bir vakıf üniversitesi açılan Sağlam döneminin ardından başlayan YÖK'ün Gürüz başkanlığındaki ikinci on yılına vakıf üniversitesi genişlemesi damga vurmuş ve ileriki zaman diliminde devlet üniversiteleri ile sayısal bakımdan yarışacak yeni bir yükseköğretim kurumu tipi ortaya çıkmıştır. Büyük ve gelişmiş illerde devlet üniversitesi yerine yeni vakıf üniversitesi açılması teşvik edilmiş ve mümkün olduğunca yeni devlet üniversitesi açılmazken, yeni devlet üniversiteleri süregelen politikayla uyumlu şekilde Anadolu'da üniversite olmayan illerde açılmaya devam etmiştir. Bu politika çerçevesi 2006-2008 döneminde de devam etmiş, 2010 yılı sonrasında ise bütün illerde üniversite açıldığı için ihtisaslaşma yönelimleri öne çıkmıştır. 1992-94 yıllarında kurulan yirmi beş yeni devlet üniversitesinden ikisi Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak kurulmuştur. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve gelişmiş Uzak Asya ülkelerinde çokça benzeri bulunan, yüksek teknolojik araştırma ve geliştirme ile inovasyon iktisadı odaklı lisansüstü ağırlıklı çalışmalara ev sahipliği yapması için tasarlanan Gebze ve İzmir'de açılan iki Yüksek Teknoloji Enstitüsü bu kurumların Türkiye'deki ilk örnekleri olmuştur. Gebze'deki okulun adı 22 Ekim 2014 tarihinde Gebze Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülmüş ve ilk model terkedilmiştir. Yine 6 Haziran 1994 tarihinde Fransız hükümetinin de desteği ile Fransızca eğitim yapacak bir devlet üniversitesi olarak Galatasaray Üniversitesi kuruldu. 1971 yılında Robert Kolej'in yüksekokul kısmının kurucu vakfı olan American Board ile varılan uzlaşma neticesinde Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüştürülmesinden sonra, doğrudan devletler arası iş birliği anlaşmasıyla kurulan ilk yükseköğretim kuruluşu Galatasaray Üniversitesi olmuştur. Benzer devletler arası anlaşmalarla sonraki yıllarda yeni üniversiteler açılmaya devam etmiştir.
1992 yılında kurulan diğer yirmi iki üniversite, yükseköğretime yönelen geniş öğrenci talebini karşılamada büyük bir işlev görerek kitlesel eğitim yapan devlet okullarına dönüşecek şekilde, ağırlıkla Orta ve Batı Anadolu'daki şehirlerde kuruldu. Afyon Kocatepe, Aydın Adnan Menderes, Balıkesir, Bolu Abant İzzet Baysal, Çanakkale Onsekiz Mart, Harran (Şanlıurfa), Hatay Mustafa Kemal, Kafkas (Kars), Kahramanmaraş Sütçü İmam, Kırıkkale, Kocaeli, Kütahya Dumlupınar, Manisa Celal Bayar, Mersin, Muğla Sıtkı Koçman, Niğde Ömer Halisdemir, Denizli Pamukkale, Sakarya, Süleyman Demirel (Isparta), Tokat Gaziosmanpaşa, Zonguldak Bülent Ecevit üniversiteleri ile 1993'te kurulan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi halen Türkiye'nin gelişmeye devam eden kampüslü büyük devlet üniversiteleridir. 2006 yılından sonra bu üniversitelerin bir kısmının bölünmesiyle çok sayıda yeni üniversite kuruldu. Artan kurum sayısı ile birlikte gerekli eşgüdüm, planlama ve düzenlemelerde YÖK'ün kurumsal kapasitesinin yeterliliğine ilişkin değerlendirmeler ve reform talepleri en üst düzeyde dile getirilmiştir. En fazla 1992 yılında kurulan devlet üniversitelerinin üstlendiği bir diğer kapasite arttırıcı durum da 1992 yılında çıkarılan 3843 sayılı yasa ile öğrenci kabulünde "ikinci öğretim" programlarının başlamasıdır. 2021-2022 eğitim öğretim yılında, 1992-1994 döneminde kurulan devlet üniversitelerinin birinci, ikinci ve uzaktan öğretim programlarında okuyan öğrenci sayıları yaklaşık 780.000 civarındadır.
Devlet üniversitesi sayılarının artışında 2006-2018 yılları arasında son büyük genişleme yaşanmıştır. 2006 yılına gelindiğinde toplam elli üç devlet üniversitesi bulunmaktaydı. 2006-2018 yılları arasında ise yetmiş altı yeni devlet üniversitesi kurularak toplam devlet üniversitesi sayısı 129'a yükseldi. Bu yılları iki dönem halinde incelemek gerekir. Üniversitelerin bütün şehirlerde açılması girişiminin tamamlandığı 2006-2008 dönemi ile illerde birden fazla ihtisaslaşmış üniversite açmanın başladığı 2010-2018 dönemi. 2006-2018 arasındaki farklı yıllarda açılan devlet üniversiteleri ile birlikte Türkiye'nin bütün illerinde devlet üniversiteleri açılmış ve aynı zamanda üç büyükşehir dışındaki birçok ilde de birden fazla devlet üniversitesi kurulmuştur.
2006 yılında on beş (Adıyaman, Aksaray, Amasya, Burdur Mehmet Akif Ersoy, Düzce, Erzincan Binali Yıldırım, Giresun, Hitit-Çorum, Kastamonu, Kırşehir Ahi Evran, Ordu, Recep Tayyip Erdoğan-Rize, Tekirdağ Namık Kemal, Uşak, Yozgat Bozok) devlet üniversitesi ağırlıkla Orta ve Kuzeydoğu Anadolu şehirlerinde kurulmuştur. 2007 yılında (Ağrı İbrahim Çeçen, Artvin Çoruh, Batman, Bilecik Şeyh Edebali, Bingöl, Bitlis Eren, Çankırı Karatekin, Karabük, Karamanoğlu Mehmetbey, Kırklareli, Kilis 7 Aralık, Mardin Artuklu, Muş Alparslan, Nevşehir Hacı Bektaş Veli, Osmaniye Korkut Ata, Siirt, Sinop) bilhassa Orta ve Doğu Anadolu'da on yedi yeni üniversite ile 2008 yılında üniversitesi olmayan son dokuz ilde (Ardahan, Bartın, Bayburt, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Munzur, Şırnak, Yalova) üniversitelerin kurulmasıyla birlikte seksen iki ilin tamamında devlet üniversitesi açma girişimi neticelendirilmiş oldu. Böylece toplam üniversite sayısı doksan dört olmuş ve YÖK'ün kuruluşu sonrası yükseköğretimin kitleselleşmesi süresinde 1982-2008 yılları arasında yetmiş altı yeni üniversite kurularak üniversitelerin bütün şehirlere doğru yaygınlaştırılması döngüsü tamamlanmıştır.
Bu tarihten sonra nüfusu büyük Akdeniz ve Marmara kıyı ilçelerinde ve daha önceki on yıllar içinde kurulduktan sonra kurumsallaşmalarını tamamlayarak üniversite nüfusları çok büyümüş Anadolu şehirlerinde üniversitelerin bölünmesi suretiyle yeni üniversiteler kurulması dönemine geçilmiştir. 2010-2018 döneminde kurulan otuz beş yeni devlet üniversitesinin bir kısmı mevcut üniversiteler bölünerek kurulurken, yeni uzmanlık üniversitesi biçimleri artmaya başlamıştır. Bu üniversiteler teknik üniversite, sağlık bilimleri üniversitesi, müzik ve güzel sanatlar üniversitesi, sosyal bilimler üniversitesi, bilim ve teknoloji üniversitesi ile uygulamalı bilimler üniversitesi gibi isimler altında faaliyete geçmiştir. Bu dönemde devletler arası anlaşmayla iki yeni üniversite daha kurulmuş (Türk-Alman, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji) ve bunlardan ilki hemen eğitim öğretime başlamıştır.
2010 yılında büyükşehirlerde yeni devlet üniversiteleri kurmaya yönelik bir kararla ortaya çıkan yedi (Abdullah Gül-Kayseri, Ankara Yıldırım Beyazıt, Bursa Teknik, Erzurum Teknik, İstanbul Medeniyet, İzmir Kâtip Çelebi, Türk-Alman) üniversite ile birlikte toplam devlet üniversitesi sayısı 101 olmuştur. 2011'de Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji, 2012'de Necmettin Erbakan (Konya) ve 2013'te Ankara Sosyal Bilimler üniversiteleri kuruldu. 2015'te kurulan beş üniversitenin üçü büyük nüfuslu kıyı ilçelerinde Alanya Alaaddin Keykubat, Bandırma Onyedi Eylül ve İskenderun Teknik adlarıyla kuruldu. Türkiye'deki bağımsız sağlık enstitülerini ve araştırma hastanelerini tek bir üniversite çatısı altında birleştiren, farklı illerde altı tıp fakültesi ve onlarca araştırma hastanesi bulunan özel statülü (mütevelli heyetli) Sağlık Bilimleri Üniversitesi 2015'te kurulan bir diğer üniversitedir. Bu üniversitenin kuruluş mantığı diğer üniversitelerden farklıdır ve ülke sathına yayılmış sağlık araştırma kurumlarının çatı organizasyonu olarak ortaya çıkmıştır. Aynı yıl kuruluş kanunu çıkan Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ise halen faaliyete geçmemiştir. 2016 yılında (İzmir Demokrasi ve İzmir Bakırçay) İzmir'de iki yeni devlet üniversitesi açılmıştır. 2017 yılında Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi ile henüz faaliyete başlamamış olan Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kurulmuştur.
Devlet üniversitelerinin sayısal genişlemesi en son 2018 yılında gerçekleşmiştir. Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri, Ankara Hacı Bayram Veli, Eskişehir Teknik, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji, Isparta Uygulamalı Bilimler, Kahramanmaraş İstiklal, Kayseri, Konya Teknik, Kütahya Sağlık Bilimleri, Malatya Turgut Özal, Sakarya Uygulamalı Bilimler, Samsun, Sivas Bilim ve Teknoloji, Tarsus, Trabzon üniversitelerinin kurulmasının yanı sıra Türkiye'nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi'nin bölünmesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa'nın kurulmasıyla devlet üniversitelerinin sayısı 129 olmuştur.
1980 yılı sonrası Türkiye'de devlet üniversitesi sayısındaki katlanarak gerçekleşen artış ve büyüme küresel eğilimlerle uyumludur. Türkiye gelişmiş sanayi ülkelerinin yükseköğretimde erken kitleselleşme ve evrenselleşme dönemlerini geriden takip etse de son kırk yıldaki genişlemenin boyutları çarpıcıdır. Benzer şekilde bütün dünyada yaşanan büyüme ve genişlemenin önemli bir kısmı doğa bilimlerinin ve sosyal bilimlerin uygulamalı alanlarında gerçekleşmektedir. Son yirmi yıllık dönemde teknik, mühendislik, sağlık ve sosyal bilim alanlarında artan kurumsal kapasite küresel eğilimlerle uyumludur.
YÖK sonrası dönemde köklü devlet üniversitelerinin kurumsallaşma tarihleri de devam etmiş ve bu kurumlar üzerindeki 1980 yılı öncesinin talep yönlü üniversiteye erişim baskısı, açılan yeni üniversitelerle birlikte tedricen azalmıştır. Özellikle büyük metropollerde artan vakıf üniversitesi sayılarıyla birlikte bu şehirlerde yeni devlet üniversitesi açılması talebi de azalmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir'de devlet üniversitesi sayılarının diğer Anadolu illerine göre fazla olması sebebiyle 1990-2010 yılları arası devlet üniversitesi genişlemesi üç büyük metropolün dışında gerçeklemiş ve köklü üniversitelere sahip bu şehirler aynı dönemi vakıf üniversitesi sayılarında yüksek artışlar yaşanmıştır.
31 Temmuz 2016 yılında 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile YÖK sisteminden bağımsız olarak Milli Savunma Üniversitesi kurulmuştur.