1167 (1753) yılında Delhi’de doğdu. Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin Abdülaziz ve Refîuddin’den sonra üçüncü oğludur. Dokuz yaşında iken babasını kaybettiği için daha çok ağabeyi Abdülazîz ed-Dihlevî’den faydalandı. Tasavvufî yönden Şeyh Abdüladlî ed-Dihlevî’ye intisap etti. Tahsilini tamamladıktan sonra Mescid-i Ekberâbâdî adıyla bilinen Delhi büyük camisindeki ders halkalarında hadis, fıkıh ve tefsir okuttu ve çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Abdullah b. Hibetullah el-Betrhânevî, İsmâil b. Abdülganî ed-Dihlevî, Fazl-ı Hak Hayrâbâdî, Mirza Hasan Ali eş-Şâfiî el-Leknevî, İshak b. Efdal el-Ömerî ed-Dihlevî, Mahbûb b. Ali el-Ca‘ferî, İshak b. İrfân el-Birîlvî ve Seyyid Ahmed Şehîd onun öğrencilerindendir. 19 Receb 1230 (27 Haziran 1815) tarihinde vefat etti ve Delhi’de babası Şah Veliyyullah’ın kabrinin yanına defnedildi. Dihlevî kaynaklarda zâhid, müstağni ve mütevekkil bir kimse olarak tavsif edilir.
Dihlevî’ye ün kazandıran eseri, Urduca’ya çevirdiği tefsirî mahiyetteki Kur’an tercümesidir. Mûżıḥu’l-Ḳurʾân (Mûżıḥ-ı Ḳurʾân) adını verdiği bu tercümeyi 1205 (1791) yılında tamamladı. Ağabeyi Şah Refîuddin’in halkın ilgisini kazanamayan edebî nitelikteki tercümesine karşılık bu tercüme Hint müslümanları arasında çok yayılmış ve benimsenmiştir. Eserin ilk neşri, 1245 (1829) yılında Delhi’de Abdullah b. Seyyid Bahâdır Ali tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki baskıları en çok Delhi’de olmak üzere Mîrut, İlâhâbâd, Ludhiana, Kanpûr, Leknev, Bombay ve Lahor’da yapılmıştır. Bu baskıların hepsinde Urduca tercüme yanında Kur’ân-ı Kerîm’in Arapça metnine de yer verilmiştir. Eser ayrıca babası Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin Farsça, ağabeyi Refîuddin’in Urduca Kur’an tercümeleriyle birlikte neşredilmiştir. Bazı baskılarında ise İbn Abbas tefsiri, Sa‘dî-yi Şîrâzî’ye isnat edilen tefsir, Hüseyin b. Ali’nin Tefsîr-i Ḥüseynî’si ve Ahmed Hasan ed-Dihlevî’nin Aḥsenü’t-tefâsîr’i de yer almaktadır (geniş bilgi için bk. Binark – Eren, s. 527-532).