22 Aralık 1937’de İstanbul Samatya’da dünyaya gelen Doğan Hızlan, Fevziye ve Sadullah Hızlan’ın tek çocuğudur. Çocukluk yıllarını evde müzik ve kitaplarla geçirmiş, bu dönemi “akvaryumda bir hayat” olarak tanımlamıştır. Annesi, dil öğrenmesinden kitaplık kurmasına kadar birçok alanda destekleyici olmuştur. İlköğrenimine 1943’te Kocamustafapaşa 28. İlkokulu’nda başlamış, ardından Davutpaşa Ortaokulu ve Pertevniyal Lisesi’nde eğitim görmüştür. 1956’da liseden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuştur. Ancak ilgisini derslerden çok edebiyat etkinlikleri çekmiş, edebiyat fakültesindeki derslere katılmış, özellikle Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tiyatro derslerinden yararlanmıştır. Mehmet Kaplan aracılığıyla “İkinci Yeni” şiiri üzerine dersler vermesi de onun edebiyat dünyasına erken bir girişini göstermektedir.
Doğan Hızlan (TRT2)
Yazın Hayatı ve Yayıncılık Faaliyetleri
Doğan Hızlan, edebiyat ve basın dışında bir meslekle uğraşmamış, bütün kariyerini yazı ve yayıncılığa adamıştır. İlk yazısı 1954’te Yankı dergisinde yayımlanmış, aynı yıl Forum dergisinde Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine yazdığı yazıyla eleştirmenliğe adım atmıştır. 1958’de arkadaşlarıyla birlikte a Dergisini çıkarmış, 1963’te Cumhuriyet gazetesinde düzeltmen olarak çalışmaya başlamış ve 1968’e kadar burada görev yapmıştır. Daha sonra Yeni Gazete ve Hürriyet’in Kelebek ekinde kültür-sanat sayfaları hazırlamış, 1967’de Altın Kitaplar’da Yeni Edebiyat dergisinin yönetimini üstlenmiştir. Ayrıca Hürriyet Yayınları’nın kuruluşunda görev almış ve bir süre yöneticiliğini yapmıştır. Uzun yıllardır Hürriyet gazetesinde yayın danışmanı ve köşe yazarı olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Hızlan, yalnızca gazete yazılarıyla değil, çeşitli dergilerdeki eleştirileriyle de tanınır. Yankı, Pazar Postası, Varlık, Türk Dili, Dönem, Yelken, Şiir Sanatı, Papirüs, Soyut ve Yeni Edebiyat gibi birçok dergide edebiyat eleştirileri yayımlamıştır. Televizyon ve radyoda da aktif olmuş; 1972’de TRT İstanbul Radyosu’nda Kitaplar ve Düşünceler adlı programı hazırlamış, TRT’de Yaşayan Edebiyatçılar, TRT 2’de uzun yıllar süren Karalama Defteri ve farklı kanallarda çeşitli kültür-sanat programları yapmıştır.
Eleştiri Anlayışı
Doğan Hızlan’ın eleştiri anlayışının temelinde “yok etmek yerine var etmeyi seçmek” ilkesi yatar. Eleştiriyi yalnızca yıkıcı değil, aynı zamanda okuyucuyu kaliteli edebiyatla tanıştıran ve ona okuma sevgisi kazandıran yaratıcı bir faaliyet olarak görür. Kendisini “öznel eleştirmen” olarak görenler olsa da, Hızlan tek bir kurama bağlı kalmamış; farklı yaklaşımlardan yararlanarak kendi ölçütlerini geliştirmiştir. Yazılarını “eleştirel-deneme” olarak adlandıran Hızlan, analiz kavramını merkeze almış, eserin hem yazar hem okur için doğru şekilde anlaşılması gerektiğini savunmuştur. Eleştiri tarzında çeşitlilik ve kapsayıcılığı önemsemiş, buna “kuşatıcı eleştiri” adını vermiştir. Edebiyatın süreklilik içinde bir bütün olduğunu, geleneğin bu bütünlüğün parçası olduğunu vurgulamıştır. Eleştirmenin mutlaka bir dünya görüşü olması gerektiğini ancak siyasal yönelimlerinden arınarak sanata ve kültüre odaklanması gerektiğini belirtmiştir.
Ödüller, Tanınırlık ve Kişisel Özellikler
Türk edebiyatının “yaşayan antolojisi” olarak anılan Hızlan, birçok genç yazarın ve şairin edebiyat dünyasında görünür olmasına katkıda bulunmuştur. Antalya ve İstanbul Bakırköy’de adını taşıyan halk kütüphaneleri açılmış, Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle bir okul binası Doğan Hızlan Kütüphanesi’ne dönüştürülmüştür. 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmüş, ayrıca Harvard Üniversitesi’nde hakkında bir kitap yayımlanmıştır.
Kişisel yaşamında kitap, müzik ve kalem tutkusu öne çıkmaktadır. Sahafları gezmekten hoşlanır, kalem koleksiyonu yapar. Beş çayı alışkanlığı vardır ve bu saatleri evde geçirmeyi tercih eder. Mükemmeliyetçi yapısıyla bilinir; bu yönünü hem yorucu hem de başarılarının anahtarı olarak değerlendirir. Kitap okumanın zihni canlı tuttuğunu, kelime dağarcığını geliştirdiğini ve empatiyi artırdığını vurgulayarak, toplumda okuma kültürünün yaygınlaşması gerektiğini savunur.