logologo
EBÛ BEKİR RÂZÎ(ö. 925)
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarAbdurrahman ALİY18 Nisan 2025 10:24
Ebû Bekir Râzî veya Batı'da bilinen adıyla Rhazes bugün İran'daki Tahran yakınlarında bulunan Rey şehrinde doğmuştur. Hayatının erken dönemlerine dair çok az bilgi olmakla beraber gençliğinde müziğe ilgi duyduğu ve bir müzik ansiklopedisi yazdığından bahsedilmektedir. Daha sonra simya alanındaki çalışmaları sonucunda kaleme aldığı kitapları ve incelemeleri ile simyayı modern kimyaya dönüştürecek temelleri ortaya koymuştur. Bu dönüşüme önemli katkı sağlayan en büyük eseri, günümüze de ulaşan Kitâbü's-Sırrü'l-Esrâr'dır. Ayrıca etanol (alkol, etil alkol) ve sülfürik asit gibi bazı kimyasal maddeleri keşfetmiştir. Kimya alanına olan katkılarından dolayı bazı tarihçiler tarafından kendisinden modern kimyanın babası olarak söz edilmiştir. Kimyasal karışımlarla ilaçlar hazırlamış, bunlar arasında ilk defa kendisinin yaptığı ilaçlar da bulunmaktadır. Bu ilaçların hazırlanması için geliştirdiği araç ve gereçlerle eczacılığın öncü isimlerinden olmuştur. Simya/kimya çalışmalarının yanı sıra tıp, felsefe, astronomi, dil bilgisi ve mantık gibi geniş bir disiplin yelpazesinde eserler ortaya koymuştur. En çok katkıyı tıp alanında verdiği için filozofluğundan daha çok hekim kimliği ile öne çıkmıştır. Otuzlu yaşlarından itibaren simya/kimya çalışmalarını bırakarak tıbba ve felsefeye yönelmiştir. Bu durumun sebebi ve zamanı konusunda farklı rivayetler vardır. Bîrûnî, laboratuvarında kimyasal maddelerle yaptığı deneylerin Râzî'nin gözlerine zarar verdiğini ve bu göz rahatsızlığı sebebiyle de simya/kimya çalışmalarını sonlandırmak durumunda kaldığını aktarmaktadır. Simya/kimya alanındaki çalışmaları neticesinde edindiği bilgileri tıp alanında da kullanmıştır. Tıp ve felsefe konusunda hekim ve filozof Ali b. Rabben Taberî'den eğitim aldığı rivayet edilmişse de Taberî'nin, Râzî doğmadan önce vefat ettiği bilinmektedir, ancak yine de Râzî, Taberî'nin metinlerinden istifade etmiş olabilir. O, Câlînûs'tan (Galen) sonra döneminin gelmiş geçmiş en büyük tıp âlimi olarak görülmektedir. Hatta bu sebeple kendisine "Araplar'ın Galen'i" anlamında Câlînûsü'l-Arab denmiştir. Farklı şehirlerdeki hekimlerin bilgi ve deneyimlerinden faydalanmak amacıyla bölgesindeki merkezî şehirleri dolaşarak tıp alanında yetkinleşen Râzî, doğduğu şehir Rey'den Bağdat'a giderek oradaki hastanede (bimaristan) tecrübesini arttırarak tıp alanındaki bilgisini derinleştirmiştir. Daha sonra 898 yılında Rey Valisi Mansûr b. İshak'ın davetiyle tekrar bu şehre dönerek oradaki hastanenin başına geçirilmiş, valiye ithaf ettiği el-Mansûrî fi't-Tıb ve et-Tıbbü'r-Rûhânî adında iki eser yazmıştır. Başarılarıyla ünü giderek yayılmış, 902 yılında Bağdat'a dönerek Abbâsî Halifesi Mu'tazıd-Billâh adına yeni yaptırılmış olan hastanenin (Bîmâristânü'l-Mu'tazıdî) başına geçmiştir. Bazı kaynaklarda Adudüddevle'nin Bağdat'ta yaptırmak istediği döneminin en büyük hastanesinin (Bîmâristânü'l-Adudî) konumunu belirleyerek hastane yapımına da dolaylı yoldan katkı sağladığı yönünde rivayetler vardır. Râzî, şehrin farklı noktalarına et parçalarının götürülmesini, hastanenin de en uzun süre çürümeden kalan et parçasının bulunduğu konuma yaptırılmasını istemiştir. Böylece hangi bölge şartlarının daha sağlıklı ve temiz olduğunu bulmayı amaçlamıştır. Her ne kadar Adudüddevle hastaneyi onun ölümünden sonra yaptırdığı için burada çalışması mümkün olmamışsa da konum belirleme anekdotundan Râzî'nin kanıta dayalı deneysel bir yaklaşımı benimsediği ve sağlıkta çevresel risk faktörlerinin farkında olduğu görülmektedir.Abbâsî Halifesi Müktefî-Billâh'ın ölümüyle (908) Rey'e dönmüş ve oradaki hastanenin başına geçerek zamanının büyük çoğunluğunu öğretim faaliyetlerine ayırmıştır. Öğrencilerine ders verirken kullandığı yönteme göre öğrenciler, çevresine iç içe geçmiş birkaç halka oluşturacak şekilde otururlardı. Râzî'ye en yakın halkada oturan öğrenciler kademe olarak en üstte olanlardı ve kıdem durumu, en dıştaki halkada bulunan öğrencilere doğru azalmaktaydı. Böylece daha dış halkadaki öğrenci, bir sorusu olduğunda hemen bir ön halkadaki öğrencilere sorardı. Eğer onlar cevap veremezse daha içteki halkaya sorulurdu. En son en iç halkadaki öğrenciler de soruyu cevaplayamadılarsa soru Râzî'ye sorulurdu. Bu şekilde Râzî, hem öğrencilerin birbirlerine bir şeyler öğretmesini ve birbirlerinden bir şeyler öğrenmesini sağlamış hem de kendisinin derslerde temel sorularla uzun vakitler harcamasının önüne geçmiştir.Ömrünün son yıllarını da Rey'de geçirdi ve gözleri önce katarakt ardından da kör oldu. Bu durumun kesin sebebinin belirli olmadığı söylenebilir. 925 yılında vefat etti.Râzî hasta muayene kayıtlarını tutmuş, hastayı öğrencileriyle birlikte inceleyerek eğitimi hasta başında vermiştir. Râzî, çiçek ve kızamık hastalıklarını teşhis etmiş ve bunların birbirlerinden farklı hastalıklar olduğunu keşfetmiştir. Kimya çalışmaları neticesinde kendisinin keşfettiği alkolü antiseptik amaçlı ilk kullanan kişi de odur. Bunun yanı sıra, doktorların hastaya yaklaşımı ve sahte doktorlara ilişkin fikirleriyle de tıp etiğinin temellerini atmıştır. Aynı zamanda çocuklardaki hastalıklar üzerine yazdığı eseriyle pediatriden ayrı bir alan olarak bahseden ilk hekim yine Râzî'dir. Onun tıbba olan katkılarına dair eserleri birçok farklı dile çevrilmiştir. Öncelikle Latince'ye çevrilen eserleri Batı'da tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Başlıca eserlerinden Kitâbü'l-Mansûrî, Liber Almansoris adıyla, Kitâbü'l-Hâvî adlı en büyük eseri ise Liber Continens adıyla, kızamık ve çiçek hastalığıyla ilgili Kitâbü'l-Cüderî ve'l-Hasbe adlı eseri De Variolis et Morbillis adıyla basılmıştır. Bu çalışmalar, daha sonra başka dillere de çevrilmiştir.Felsefedeki etkisi ise kendine has metafizik anlayışıyla dine ilişkin görüş ve eleştirileri çerçevesinde şekillenmektedir. Râzî'nin felsefî görüşlerine ilişkin eserlerinin büyük çoğunluğu günümüze ulaşmamıştır. Bu sebeple, ulaşan az sayıdaki eserinden, ikincil kaynaklardan edinilen bilgilerden ve kendisinin başka çalışmalarında bu alanda bilgi verdiği kısımlardan felsefî görüşüne dair çıkarımlar yapılabilmektedir. Özellikle kendisinin Tıbbü'r-Rûhânî (Ahlakın iyileştirilmesi), Kitâbü's-Sîreti'l-Felsefiyye (Filozofça yaşama), Makale fîmâ Ba'de't-Tabîa (Metafizik hakkında makale), Makale fî Emârâti'l-İkbâl ve'd-Devle (İkbal ve devlete kavuşmanın belirtileri) adlı eserleri günümüze kalan felsefî metinlerindendir. Râzî, geniş mânada ekolleşebilmiş bir felsefî sistem geliştirememiş olsa da özellikle metafizik, ahlak ve din konusundaki özgün yaklaşımlarıyla dikkate değerdir. Kendisinden önceki felsefî sistemleri incelemiş, bu noktada Aristo'ya karşı olmakla birlikte Eflâtun (Platon) ve İlkçağ düşünürlerine yakın duran bir tutum izlemiştir. Din hususunda yaratıcı Tanrı fikrini kabul etmekle beraber vahiy ve peygamberlik fikirlerini kabul etmemektedir.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

EBÛ BEKİR RÂZÎ(ö. 925)

Board Main İcon

Ebû Bekir Râzî veya Batı'da bilinen adıyla Rhazes bugün İran'daki Tahran yakınlarında bulunan Rey şehrinde doğmuştur. Hayatının erken dönemlerine dair çok az bilgi olmakla beraber gençliğinde müziğe ilgi duyduğu ve bir müzik ansiklopedisi yazdığından bahsedilmektedir. Daha sonra simya alanındaki çalışmaları sonucunda kaleme aldığı kitapları ve incelemeleri ile simyayı modern kimyaya dönüştürecek temelleri ortaya koymuştur. Bu dönüşüme önemli katkı sağlayan en büyük eseri, günümüze de ulaşan Kitâbü's-Sırrü'l-Esrâr'dır. Ayrıca etanol (alkol, etil alkol) ve sülfürik asit gibi bazı kimyasal maddeleri keşfetmiştir. Kimya alanına olan katkılarından dolayı bazı tarihçiler tarafından kendisinden modern kimyanın babası olarak söz edilmiştir. Kimyasal karışımlarla ilaçlar hazırlamış, bunlar arasında ilk defa kendisinin yaptığı ilaçlar da bulunmaktadır. Bu ilaçların hazırlanması için geliştirdiği araç ve gereçlerle eczacılığın öncü isimlerinden olmuştur. Simya/kimya çalışmalarının yanı sıra tıp, felsefe, astronomi, dil bilgisi ve mantık gibi geniş bir disiplin yelpazesinde eserler ortaya koymuştur. En çok katkıyı tıp alanında verdiği için filozofluğundan daha çok hekim kimliği ile öne çıkmıştır. Otuzlu yaşlarından itibaren simya/kimya çalışmalarını bırakarak tıbba ve felsefeye yönelmiştir. Bu durumun sebebi ve zamanı konusunda farklı rivayetler vardır. Bîrûnî, laboratuvarında kimyasal maddelerle yaptığı deneylerin Râzî'nin gözlerine zarar verdiğini ve bu göz rahatsızlığı sebebiyle de simya/kimya çalışmalarını sonlandırmak durumunda kaldığını aktarmaktadır. Simya/kimya alanındaki çalışmaları neticesinde edindiği bilgileri tıp alanında da kullanmıştır. Tıp ve felsefe konusunda hekim ve filozof Ali b. Rabben Taberî'den eğitim aldığı rivayet edilmişse de Taberî'nin, Râzî doğmadan önce vefat ettiği bilinmektedir, ancak yine de Râzî, Taberî'nin metinlerinden istifade etmiş olabilir. O, Câlînûs'tan (Galen) sonra döneminin gelmiş geçmiş en büyük tıp âlimi olarak görülmektedir. Hatta bu sebeple kendisine "Araplar'ın Galen'i" anlamında Câlînûsü'l-Arab denmiştir. Farklı şehirlerdeki hekimlerin bilgi ve deneyimlerinden faydalanmak amacıyla bölgesindeki merkezî şehirleri dolaşarak tıp alanında yetkinleşen Râzî, doğduğu şehir Rey'den Bağdat'a giderek oradaki hastanede (bimaristan) tecrübesini arttırarak tıp alanındaki bilgisini derinleştirmiştir. Daha sonra 898 yılında Rey Valisi Mansûr b. İshak'ın davetiyle tekrar bu şehre dönerek oradaki hastanenin başına geçirilmiş, valiye ithaf ettiği el-Mansûrî fi't-Tıb ve et-Tıbbü'r-Rûhânî adında iki eser yazmıştır. Başarılarıyla ünü giderek yayılmış, 902 yılında Bağdat'a dönerek Abbâsî Halifesi Mu'tazıd-Billâh adına yeni yaptırılmış olan hastanenin (Bîmâristânü'l-Mu'tazıdî) başına geçmiştir. Bazı kaynaklarda Adudüddevle'nin Bağdat'ta yaptırmak istediği döneminin en büyük hastanesinin (Bîmâristânü'l-Adudî) konumunu belirleyerek hastane yapımına da dolaylı yoldan katkı sağladığı yönünde rivayetler vardır. Râzî, şehrin farklı noktalarına et parçalarının götürülmesini, hastanenin de en uzun süre çürümeden kalan et parçasının bulunduğu konuma yaptırılmasını istemiştir. Böylece hangi bölge şartlarının daha sağlıklı ve temiz olduğunu bulmayı amaçlamıştır. Her ne kadar Adudüddevle hastaneyi onun ölümünden sonra yaptırdığı için burada çalışması mümkün olmamışsa da konum belirleme anekdotundan Râzî'nin kanıta dayalı deneysel bir yaklaşımı benimsediği ve sağlıkta çevresel risk faktörlerinin farkında olduğu görülmektedir.



Abbâsî Halifesi Müktefî-Billâh'ın ölümüyle (908) Rey'e dönmüş ve oradaki hastanenin başına geçerek zamanının büyük çoğunluğunu öğretim faaliyetlerine ayırmıştır. Öğrencilerine ders verirken kullandığı yönteme göre öğrenciler, çevresine iç içe geçmiş birkaç halka oluşturacak şekilde otururlardı. Râzî'ye en yakın halkada oturan öğrenciler kademe olarak en üstte olanlardı ve kıdem durumu, en dıştaki halkada bulunan öğrencilere doğru azalmaktaydı. Böylece daha dış halkadaki öğrenci, bir sorusu olduğunda hemen bir ön halkadaki öğrencilere sorardı. Eğer onlar cevap veremezse daha içteki halkaya sorulurdu. En son en iç halkadaki öğrenciler de soruyu cevaplayamadılarsa soru Râzî'ye sorulurdu. Bu şekilde Râzî, hem öğrencilerin birbirlerine bir şeyler öğretmesini ve birbirlerinden bir şeyler öğrenmesini sağlamış hem de kendisinin derslerde temel sorularla uzun vakitler harcamasının önüne geçmiştir.



Ömrünün son yıllarını da Rey'de geçirdi ve gözleri önce katarakt ardından da kör oldu. Bu durumun kesin sebebinin belirli olmadığı söylenebilir. 925 yılında vefat etti.



Râzî hasta muayene kayıtlarını tutmuş, hastayı öğrencileriyle birlikte inceleyerek eğitimi hasta başında vermiştir. Râzî, çiçek ve kızamık hastalıklarını teşhis etmiş ve bunların birbirlerinden farklı hastalıklar olduğunu keşfetmiştir. Kimya çalışmaları neticesinde kendisinin keşfettiği alkolü antiseptik amaçlı ilk kullanan kişi de odur. Bunun yanı sıra, doktorların hastaya yaklaşımı ve sahte doktorlara ilişkin fikirleriyle de tıp etiğinin temellerini atmıştır. Aynı zamanda çocuklardaki hastalıklar üzerine yazdığı eseriyle pediatriden ayrı bir alan olarak bahseden ilk hekim yine Râzî'dir. Onun tıbba olan katkılarına dair eserleri birçok farklı dile çevrilmiştir. Öncelikle Latince'ye çevrilen eserleri Batı'da tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Başlıca eserlerinden Kitâbü'l-Mansûrî, Liber Almansoris adıyla, Kitâbü'l-Hâvî adlı en büyük eseri ise Liber Continens adıyla, kızamık ve çiçek hastalığıyla ilgili Kitâbü'l-Cüderî ve'l-Hasbe adlı eseri De Variolis et Morbillis adıyla basılmıştır. Bu çalışmalar, daha sonra başka dillere de çevrilmiştir.



Felsefedeki etkisi ise kendine has metafizik anlayışıyla dine ilişkin görüş ve eleştirileri çerçevesinde şekillenmektedir. Râzî'nin felsefî görüşlerine ilişkin eserlerinin büyük çoğunluğu günümüze ulaşmamıştır. Bu sebeple, ulaşan az sayıdaki eserinden, ikincil kaynaklardan edinilen bilgilerden ve kendisinin başka çalışmalarında bu alanda bilgi verdiği kısımlardan felsefî görüşüne dair çıkarımlar yapılabilmektedir. Özellikle kendisinin Tıbbü'r-Rûhânî (Ahlakın iyileştirilmesi), Kitâbü's-Sîreti'l-Felsefiyye (Filozofça yaşama), Makale fîmâ Ba'de't-Tabîa (Metafizik hakkında makale), Makale fî Emârâti'l-İkbâl ve'd-Devle (İkbal ve devlete kavuşmanın belirtileri) adlı eserleri günümüze kalan felsefî metinlerindendir. Râzî, geniş mânada ekolleşebilmiş bir felsefî sistem geliştirememiş olsa da özellikle metafizik, ahlak ve din konusundaki özgün yaklaşımlarıyla dikkate değerdir. Kendisinden önceki felsefî sistemleri incelemiş, bu noktada Aristo'ya karşı olmakla birlikte Eflâtun (Platon) ve İlkçağ düşünürlerine yakın duran bir tutum izlemiştir. Din hususunda yaratıcı Tanrı fikrini kabul etmekle beraber vahiy ve peygamberlik fikirlerini kabul etmemektedir.

Kaynakça

Amr, Samir S. – Tbakhi, Abdulghani. “Abu Bakr Muhammad Ibn Zakariya Al Razi (Rhazes): Philosopher, Physician and Alchemist”. Annals of Saudi Medicine. 27/4 (2007), s. 305-307.
Druart, Therese-Anne. “Metaphysics”. The Cambridge Companion to Arabic Philosophy. ed. P. Adamson – R. C. Taylor. Cambridge 2005, s. 327-348.
Iskandar, Albert Z. “Al-Razi”. Encyclopaedia of the History of Science, Technology, and Medicine in Non-Western Cultures, ed. H. Selin. Berlin 2008, s. 155-156.
Karaman, Hüseyin. “Bir Biyografi Denemesi: Ebû Bekir Er-Râzî”. Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi. 3/6 (2004), s. 101-128.
Kaya, Mahmut. “Râzî, Ebû Bekir”. DİA. 2007, XXXIV, 479-485
Modanlou, Houchang D. “A Tribute to Zakariya Razi (865 - 925 AD), An Iranian Pioneer Scholar”. Archives of Iranian Medicine. 11/6 (2008), s. 673-677.
Râzî, Ebû Bekir. “Filozofça Yaşama”. İslâm Filozoflarından Felsefe Metinleri. çev. M. Kaya. İstanbul 2003, s. 73-82.
a.mlf. “Ebû Bekir er-Râzî ile Ebû Hâtim er-Râzî Arasında Geçen Tartışma”. İslâm Filozoflarından Felsefe Metinleri. çev. M. Kaya. İstanbul 2003, s. 83-99.
Sezgin, Fuat. İslam’da Bilim ve Teknik. C. 5, Ankara 2015.
Abdurrahman ALİY, "EBÛ BEKİR RÂZÎ", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/ebu-bekir-razi/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor