Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda Mervezî nisbesiyle de anıldığı zikredilmiştir. Ancak Ebû Amr ed-Dânî bunun doğru olmadığını, bu nisbe ile aynı adı taşıyan kimsenin Mâlik b. Enes’in talebelerinden biri olduğunu ve Ebû Bekir künyesiyle anıldığını söylemiştir (Zehebî, Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ, I, 211).
Kıraat ilmini arz yoluyla kırâat-i seb‘a imamlarından olan Ali b. Hamza el-Kisâî’den öğrendi ve onun önde gelen talebeleri arasında yer aldı. Ayrıca Hamza b. Kāsım el-Ahvel ve Yahyâ b. Mübârek el-Yezîdî’den de faydalanarak rivayette bulundu. Seleme b. Âsım, Muhammed b. Yahyâ el-Kisâî, Fadl b. Şâzân ve Ya‘kūb b. Ahmed et-Türkmânî kendisinden kıraat ilminde istifade eden talebelerindendir. Hadisle de meşgul olup bu ilimde sika olarak değerlendirilen ve bazı kaynaklarda bir rivayetine yer verilen (bk. Hatîb, XIII, 16; Zehebî, Târîḫu’l-İslâm, vr. 64a) Ebü’l-Hâris, kıraat ilmindeki hocalarından Yahyâ b. Mübârek el-Yezîdî’den hadis rivayet etmiş, kendisinden de Muhammed b. Yahyâ el-Kisâî ve Seleme b. Âsım rivayette bulunmuşlardır.
İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) Kitâbü’s-Sebʿa’sında Kisâî kıraatinin râvileri arasında yer verdiği Ebü’l-Hâris’in, özellikle hicrî V. yüzyıldan itibaren kırâat-i seb‘a imamlarının râvilerini iki ile sınırlayan kıraat kitaplarında (meselâ bk. Mekkî b. Ebû Tâlib, s. 175-194; Dânî, s. 3) Kisâî’nin iki râvisinden biri olarak tercih edilmesinin sebebi, herhalde onun bu ilimdeki üstünlüğü, özellikle Kisâî kıraatini icrada üstat sayılması ve buna bağlı olarak, Ebû Amr ed-Dânî’nin de belirttiği gibi (et-Teysîr, s. 3), bu kıraatle ilgili rivayetinin güvenle ve yaygın bir şekilde okunmuş olmasıdır.

