"Miktar ve büyüklükte aynı veya denk olma" anlamındaki eşitlik toplumların en kadim meselelerinden olup ilk çağlardan bugüne tartışılan, düşünce sistemlerine göre farklı biçimlerde açıklanan kavramlardandır. Kavramın kullanıldığı ilk resmî metinlerden olan, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nde (1776) insanlar arasındaki eşitlik durumu "Bütün insanlar eşit, vazgeçilemez haklarla yaratılmıştır, bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama bulunmaktadır" sözleriyle ifade edilmiştir. Siyasal eşitlik taleplerinin resmî başlangıcı kabul edilen bildirgeye göre "gücünü yönetilenden alan" hükümetlerin görevi, bu temel hakları insanlara eşit şekilde sunmaktır.
Türk-İslam kültüründe eşitlik kavramı ve bağlantılı uygulamalar önemli yer tutar. Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde eşitlik (müsâvat) tabii bir hak olarak kabul edilir. Buna göre bütün insanlar doğuştan eşit yaratılmıştır, ırk veya nesep insana hiçbir üstünlük sağlamaz. Ayrıca insanların ortak bir atadan geldiği, farklı halklara ve kabilelere ayrılmanın birikimlerin aktarılması amacına dayandığı ve üstünlüğün sadece Allah'a iman ve takva derecelerine göre ölçülebileceği ifade edilmektedir. Cinsiyet ayırımının olmadığı, erkek ve dişi arasında davranışsal değerlendirmelerde fark olmadığı belirtilirken, Hz. Peygamber'in Veda haccı hutbesinde de bütün insanların eşit olduğu vurgulanmıştır. Osmanlı Devleti'ndeki eşitlik anlayışı da genellikle İslam'ın eşitlik prensipleriyle uyumlu olan kavramlara dayanır.
XVIII. yüzyıl, hararetli eşitlik tartışmalarının sahnesi olmuştur. Sosyolog ve fikir insanları toplumsal eşitsizliklerin sebeplerini anlamaya çalışırken bu konuda en üst toplumsal kurumu, devleti sorgulamaya başlamıştır. Aynı yüzyılda gerçekleşen (1789) Fransız İhtilali, eşitlik kavramının geniş kitleler tarafından bir söyleme dönüştüğü ilk örnek kabul edilir. "Eşitlik, adalet ve özgürlük" olmak üzere üç temel prensip üzerine inşa edilen ihtilal, bu ihtilal sonucunda Avrupa'da monarşi ve toplumdaki feodal hiyerarşi zayıflamış orta sınıf yükselmiştir.
Modernizm, eşitlik taleplerinin ekonomi, siyaset, eğitim gibi kurumlarda zemin bulduğu bir dünya görüşü olarak karşımıza çıkar. Sanayileşme ile birlikte farklı grupların benzer ortamlarda bir arada bulunması, eşitsizliklerin görünümünü ve hak taleplerini arttırmıştır. Modern birey, eşit bir dünya talebindedir. Bu sırada modern devlet, vatandaşlarının taleplerini karşılama amacı güden, yapay, rasyonel ve yasal bir kurum olarak şekillenir. Devlet eşitlik taleplerinin başlıca muhatabı haline gelir ve vatandaşlarının oy kullanma, mülk edinme, eğitim alma gibi haklardan eşit biçimde yararlanmasını sağlamakla görevli olur.
Bu süreçte söz konusu olan sebeple eşitlik, haklar ve özgürlükler üzerinden tanımlanmıştır. Fırsat eşitliği, bireyin diğer insanlar ve genelde belirli zorluklarla ulaşılan hedef ile arasındaki ilişkiyi ifade ederek uygulanması daha kolay bir zemin oluşturmaktadır. Eğitim haklarının ve özgürlüklerinin bütün bireylere/vatandaşlara aynı şekilde sağlanması ise "eğitimde fırsat eşitliği" olarak kavramsallaştırılmıştır. Eğitimde fırsat eşitliği, bütün vatandaşların eşit biçimde eğitim alma hakkına sahip olduğunu, eğitimde dil, din, ırk gibi ayırımlar yapılmaksızın eşitlik sağlanacağını, eğitime devam etme ve nitelikli eğitim alma fırsatlarının vatandaşlara eşit biçimde dağıtılacağını ifade eder.
En başta bireylerin doğuştan getirdikleri cinsiyet, renk, ırk gibi özellikler toplumsal yaşamda farklılık oluşturmaktadır. Kadın ve erkek cinsiyetlerinin toplumsal rollerindeki ayırımlar, farklı ten renginde ya da ırktan insanların toplumsal statüsündeki dezavantajlar eğitime katılım ve nitelikli eğitime erişimde eşitsizlik oluşturmuştur. Bunların yanında konuşulan dilin yerel dil olup olmaması ve dil becerileri de eğitimde eşitsizlik oluşturan etmenlerdendir. Ayrıca bireylerin yaşadığı coğrafî bölgenin köy ya da kent olması, kentler içerisinde farklı bölgelerin sosyoekonomik özelliklerinin başkalaşması, eğitim imkânlarına erişimde fırsat eşitsizliği oluşturmaktadır. Kırsal bölgelerde okulların fizikî şartları, eğitim materyali, öğretmen sayısı ve nitelikli öğretmen, bölge ekonomisinin getirdiği sorumluluklar gibi pek çok faktör, eğitim fırsatlarını etkilemektedir.
Eğitim, bireylerin iş piyasasındaki başarılarını belirleyerek yaşam şartları, demokrasiye katılımı, vatandaşlık pratiklerini ve insanî gelişimi önemli derecede etkiler. Eğitim seviyesi ve niteliği yükseldikçe, bireylerin işsizlik ve yoksulluk olasılıkları düşmektedir. OECD (2021) verilerine göre lise mezunlarının işsiz kalma oranları ortaokul mezunlarına göre yaklaşık %6,6 daha düşüktür. Bunun yanında yüksek seviyede eğitim almış bireylerin sosyal ve kültürel yaşam, sağlık, güvenlik deneyimlerinin daha nitelikli olduğu bilinmektedir. Eğitimde yaşanan renk, toplumsal sınıf, aile ve ırk ayırımcılığının ortaya çıkması, eğitimde fırsat eşitliğine verilen önemi arttırmıştır. Yapılan çalışmalar okullar arasındaki fizikî imkân, eğitim materyalleri, öğretim programı farklılıkları, öğretmen ve okul yöneticilerinin nitelikleri ve motivasyonları, okula devam, öğrenci başarısı gibi etmenlerin eğitimde eşitsizlik oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Eğitimde fırsat eşitliği düzenlemelerinin başlangıcı, kamu eğitimi girişimlerine dayanır. Bu düzenlemeler ve eğitimde fırsat eşitliği kavramına getirilen açıklamaların zaman içerisinde değiştiği görülmektedir. İlk evre eğitimde fırsat eşitliği uygulamaları bütün çocukların aynı öğretim programıyla, birbirine benzer okullarda eğitim almasını amaçlamıştır. Bu evrede ana düşünce, herkesin eğitim alabilmesi olmuştur. 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, bu evrede atılan adımlardandır. Bildirgenin "Bütün insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar" şeklindeki ilk maddesi eşitliği en temel haklardan biri olarak sunmuş, eğitimin de eşit bir insan hakkı olduğunu ilan etmiştir. "Herkes eğitim hakkına sahiptir" ifadesiyle başlayan 26. maddede eğitimde fırsat eşitliğinin öncelikle ilköğretim seviyesinde parasız ve zorunlu eğitim ile sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca eğitimde ulus, ırk ve din farklılıklarına "hoşgörü ve dostluk" ile yaklaşılması gerektiği dile getirilmiştir.
Eğitimde fırsat eşitliği gelişmelerinin ikinci evresinde çocukların ilgilerine göre farklı meslekler için yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Üçüncü evrede ise özellikle Amerika'da yaygın olan eğitimde ırk ayırımcılığının azaltılması hedeflenmiştir. 1970'lerden sonra eğitimde fırsat eşitliği kavramı kapsamlı şekilde ele alınmaya başlanmıştır. Bu evrede eğitimde fırsat eşitliği okul, öğretmen, aile ve çocuğun kendisi üzerinden, çok boyutlu biçimde açıklanmaya başlanmıştır. Fırsat eşitliğinin sağlanması için "aynı uygulamalar"ın yeterli olmadığı, eğitime dahil olan girdilerin ve farklı uygulamaların oluşturduğu etkilerin eşitsizliğe yol açtığı anlaşılmıştır. Bu sebeple uluslararası literatürde eğitim eşitliği, sosyal adalete yakın "equity" kavramıyla açıklanır. Eşitlik/equality miktar, koşullarda aynılığı ifade ederken hakkaniyet/equity içinde bulunulan koşula göre muamele edilmesini ifade eder. Eşitlik, avantajlı ve dezavantajlı öğrencilere aynı muameleyi öngörürken hakkaniyet özel ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar.
Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliğine yönelik ilk adımlar, "her Türk vatandaşının eğitim ödevini yerine getirmesi" üzerine, "fırsat eşitliği" kavramı kullanılmadan atılmıştır. 1924 anayasasının "Kadın, erkek bütün Türkler ilköğretimden geçmek ödevindedirler. İlköğretim devlet okullarında parasızdır" şeklindeki 87. maddesi, eğitimde fırsat eşitliğini anayasal düzeye taşıyan politikadır. Bunun yanında 1929 İlk Mektepler Talimatnamesi'nin öngördüğü seyyar dershaneler, gezici öğretmenler ve yatılı dershaneler, eğitimde fırsat eşitliği eylemlerindendir. Fırsat eşitliği kavramının kullanıldığı ilk ulusal resmî metin ise 1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'dur. Kanunda "fırsat ve imkân eşitliği" başlığına yer verilmiş, cinsiyet, maddi olanaklar ve özel eğitim ihtiyacından kaynaklanan dezavantajlara yönelik tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir. 2021 yılında toplanan XX. Millî Eğitim Şûrası temalarından biri "Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği" olarak belirlenmiş, özellikle okul öncesi ve temel eğitime erişimin yaygınlaştırılması için tavsiye kararlar alınmıştır (bk. Eğitim Şûraları).
Millî Eğitim Bakanlığı (2021) ve Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK, 2021) ait veriler incelendiğinde, ilkokul seviyesinde yaklaşık 175.000, ortaokul seviyesinde 161.000, lise seviyesinde ise 547.000'den fazla çocuk eğitime dahil olmamıştır. Yaşanılan bölge, eğitime dahil olma/okullulaşma oranları üzerinde etkili görünmektedir. Batı Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde okullulaşma oranları ilkokul için %93'ün üzerinde, ortaokul içinse %90'ın üzerinde görünmektedir. Ancak bu oranlar Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu'da ilkokul seviyesinde %93'ün altında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ortaokul için %89 ve altındadır (MEB, 2021). İstanbul, Doğu Marmara, Batı Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde sınıf, derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da daha fazladır. Yaşanılan coğrafî bölge, eğitim fırsatlarına erişime etki etmektedir. Kırsal bölgede öğretmen ve öğrenci sayısının yetersiz olmasından dolayı 2020'de yedi okulda birleştirilmiş sınıflar uygulaması yapıldığı bilinmektedir (MEB, 2020).
Yaşanılan bölgenin yanında ekonomik gelir, eğitimde fırsat eşitsizliğine sebep olmaktadır. İlkokul ve ortaokul seviyelerinde öğrencilerin yaklaşık %6'sı özel okullarda öğrenim görmektedir. Özel okullarda öğretmen başına ilkokul seviyesinde yaklaşık dokuz öğrenci düşerken, devlet okullarında bu oran yaklaşık on dokuzdur. Bunun yanında ailenin eğitim seviyesi, sosyoekonomik statüsü, öğrencinin akademik başarı geçmişi, okulun fizikî imkânları, disiplin problemleri, öğretmenlerin beklentileri ve motivasyonları gibi etmenler öğrencilerin okul başarısı üzerinde etki sahibidir. Ekonomik eşitsizliklerden dolayı işçilik yapan 720.000'den fazla beş-on yedi yaş arası çocuk eğitimde fırsat eşitsizliği yaşamaktadır (TÜİK, 2019). Özellikle 2019-2021 yılları arası salgın döneminde ön plana çıkan dijital eşitsizlikler, eğitimde fırsat eşitliğine zarar vermiştir. Bunların yanında göçmenlik durumunun da eğitimde fırsat eşitsizliği oluşturduğu bilinmektedir.
Eğitimde fırsat eşitsizliği, toplumsal yapının eşitlik ve adaletle olan ilgisine göre şekillenir. Toplumsal yapı sosyal adalet ve eşitlikten uzaksa, eğitimde fırsat eşitsizlikleri fazlalaşır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlama faaliyetleri farkındalık oluşturmakla başlar. Mevcut eşitsizliklerin farkedilmesi, eşitsizliğe sebep olan ve etki eden kaynakların tespit edilmesi ilk adımı oluşturmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği için atılan diğer adımlar ise eşitlik hedefli eğitim politikaları geliştirme, ücretsiz ve nitelikli temel eğitimi yaygınlaştırma, dezavantajlı bölgelere/kişilere yapılan eğitim yatırımlarını fazlalaştırma, pozitif ayırımcılık, sivil toplum kuruluşlarının projeleri, bilimsel çalışmalardır.