Epik tiyatro, 20. yüzyıl Alman şair, oyun yazarı ve yönetmen Bertolt Brecht tarafından geliştirilen, siyasi ve toplumsal amaçlar güden bir tiyatro kuramı ve sahneleme biçimidir. Geleneksel Aristotelesçi tiyatronun seyirciyi duygusal bir özdeşleşme (katharsis) sürecine sokarak pasifize ettiği düşüncesine karşı çıkan epik tiyatro, izleyiciyi aktif bir gözlemci konumuna getirmeyi, onu eleştirel düşünmeye, sorgulamaya ve sonuç olarak toplumsal gerçekliği değiştirme potansiyelini fark etmeye teşvik etmeyi hedefler. Temelinde Marksist ve diyalektik materyalist bir dünya görüşü yatan bu anlayış, sahneyi bir eğlence mekânı olmanın ötesinde, toplumsal sorunların analiz edildiği ve tartışıldığı bir foruma dönüştürmeyi amaçlar.
Tarihsel Gelişimi ve Felsefi Temelleri
Epik tiyatronun doğuşu, iki dünya savaşı arasındaki dönemin çalkantılı siyasi ve sosyal atmosferinden ayrı düşünülemez. Bertolt Brecht, I. Dünya Savaşı'nın yıkımına, Weimar Cumhuriyeti'nin istikrarsızlığına, Büyük Buhran'ın yol açtığı ekonomik krize ve Nazizm'in yükselişine tanıklık etmiştir. Bu tarihsel koşullar, Brecht'in sanatı toplumsal değişimin bir aracı olarak görmesine ve mevcut tiyatro anlayışlarını sorgulamasına neden olmuştur. Brecht, Marksizm akımlarından etkilenerek, kapitalist sistemin ve burjuva toplumunun eleştirisini merkeze alan bir tiyatro kuramı geliştirmiştir. Amacı, işsizlik, açlık, savaş gibi toplumsal sorunların arkasında yatan nedenleri ve sınıf temelli çelişkileri görünür kılmaktır.
Brecht, bu yeni tiyatro anlayışını geliştirirken kabare ve köşebaşı tiyatrolarındaki deneyimlerinden de yararlanmıştır. 1933'te Nazilerin iktidara gelmesiyle Almanya'dan kaçmak zorunda kalan Brecht, sürgün yıllarında kuramını geliştirmeye devam etmiştir. Savaş sonrası Doğu Berlin'e dönerek eşi, aktris Helene Weigel ile birlikte dünyaca ünlü Berliner Ensemble tiyatrosunu kurmuş ve epik tiyatro eserlerini burada sahnelemiştir. Bu topluluk, Brecht'in tiyatro anlayışının uluslararası alanda tanınmasında ve etkili olmasında kilit bir rol oynamıştır.

Epik Tiyatro (Yapay Zeka ile Oluşturulmuştur)
Aristotelesçi Tiyatroya Karşıtlık
Epik tiyatroyu tanımlayan en temel özellik, Aristoteles'in Poetika'da ortaya koyduğu dramatik tiyatro ilkelerine kökten bir karşı çıkıştır. Aristotelesçi tiyatro, seyircinin sahnedeki karakterle özdeşleşmesini, onun duygularını (korku, acıma vb.) yaşamasını ve oyunun sonunda bir duygusal arınma (katharsis) deneyimlemesini hedefler. Seyirci, oyunun oluşturduğu yanılsama dünyasına kapılır ve sahnedeki olayların kaçınılmaz bir kaderin sonucu olduğuna inanır. Brecht'e göre bu durum, seyirciyi pasif bir alımlayıcı konumuna indirger ve onu eleştirel düşünmekten alıkoyar.


