Fahrünnisa Zeyd (1901–1991), Türkiye’de modern resim sanatının gelişiminde rol oynamış ilk kadın sanatçılardandır. Sanat yaşamı, 20. yüzyılın toplumsal ve kültürel dönüşüm süreçleriyle paralel ilerlemiş; figüratiften soyuta uzanan bir üslupla biçimsel yenilik arayışını yansıtmıştır. Eserleriyle hem ulusal hem uluslararası sanat çevrelerinde dikkat çekmiştir.
Fahrünnisa Zeyd'in Hayatı ve Eserleri (TRT 2)
Ailesi ve Eğitimi
Fahrünnisa Zeyd, "Fahrünnisa Şakir" adıyla 1901 yılında İstanbul Büyükada'da dünyaya gelmiştir. Aydın ve aristokrat bir ailenin ferdidir. Babası asker, diplomat ve tarihçi Kabaağaçlı Mehmed Şakir Paşa ve annesi Sare İsmet Hanım'dır. Amcası Cevad Paşa II. Abdülhamid dönemi sadrazamlarındandır. "Halikarnas Balıkçısı" adıyla tanınan yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı ve gravür sanatçısı Aliye Berger kardeşleridir.【1】

Soldan Birinci Sırada Oturan Fahrünnisa Zeyd ve Ailesi, Büyükada, 1910 (Adila Laïdi-Hanieh)
Fahrünnisa Şakir'in sanata olan ilgisi küçük yaşlarda iken başlamıştır. Gençlik yıllarında da devam eden bu ilgi sayesinde 1919’da İstanbul’daki İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girerek Türkiye’de resim eğitimi alan ilk kadınlardan biri olmuştur. Ancak ilk evliliği sebebiyle eğitimini yarıda bırakarak 1920’li yıllarda Avrupa’ya seyahat etmiş ve resim çalışmalarını burada sürdürmüştür. İlk eşi İzzet Melih Devrim'le iki çocukları olmuştur: tanınmış ressam Nejat Devrim ve tiyatrocu Şirin Devrim.
1928 yılında Paris’te Ranson Akademisinde Stalbach Atölyesinde eğitim görmüş ve bir yıl boyunca ressam Roger Bissière'den ders almıştır. Türkiye'ye döndüğünde resim eğitimine devam etmiş ve 1930 yılına kadar Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesine katılmıştır.

Fahrünnisa Zeyd'in Büyükannesini Resmettiği Yağlı Boya Tablo, 1915 (Acar ve Alp)
Fahrünnisa, ikinci evliliğini 1934 yılında Irak Krallığı’nın Ankara Büyükelçisi ve Irak kralı I. Faysal'ın kardeşi Emir Zeyd bin Hüseyin ile yapmış ve prenses unvanı almıştır. Bu evlilik sonrasında ismini Arapçaya daha uygun bir şekilde Fahrelnissa Zeid olarak kullanmaya başlamıştır. Eşinin görevi nedeniyle Berlin, Londra ve Paris'te uzun yıllar geçirmiştir. Bu evliliğinden Raad adındaki oğlu dünyaya gelmiştir.
Sanat Yaşamı ve Sergileri
Fahrünnisa Zeyd'in 1928'de Paris'te geçirdiği dönem ve aldığı eğitim sonrası yaptığı çalışmalarının klasik akademik resimden uzaklaşıp dışavurumcu yönelimlere kaydığı gözlemlenmiştir.【2】
II. Dünya Savaşı yıllarında yaşamını İstanbul’da sürdüren Zeyd, 1941 senesinde D Grubu sanatçılarına katılır. Bu dönemdeki figüratif çalışmaları büyük boyutlu tuvaller üzerindedir; yoğun simgesellik, iç mekânlar ve portrelerle dikkat çeker. D grubu ile karma sergilere katılan Fahrünnisa Zeyd ilk kişisel sergisini 1945 yılında İstanbul'un Maçka semtinde bulunan evinde açmıştır. Bu sergi ile Zeyd, evinde sergi açan ilk sanatçı olmuştur.【3】
Fahrünnisa Zeyd 1940'lı yılların sonunda meydana getirdiği eserlerde soyut sanata yöneldiği gözlemlenir. Bu dönemde eşi Emir Zeyd'in görevi nedeniyle 1946 yılında Londra'ya taşınmışlardır. Fahrünnisa Zeyd, Londra'daki ilk sergisini 1947'de St. Georges Galerisinde açmış ve bu serginin açılışında İngiltere Kraliçesi Elizabeth'i konuk etmiştir.【4】
Zeyd, bu dönemde sanatsal faaliyetlerini, hem Londra hem de Paris'teki atölyelerinde yürütmüştür. Eserleri 1949 senesinde eserleri Paris'te Colette Allendy Galerisinde sergilenmiştir. Charles Estienne’in yönlendirmesiyle Nouvelle École de Paris (Yeni Paris Okulu) çevresine katılmıştır. Bu yıllarda çok sayıda solo ve grup sergisinde yer almış; Chagall, Léger, Picabia gibi sanatçılarla aynı ortamlarda bulunmuştur.【5】
Fahrünnisa Zeyd, 1950’de New York’ta tek başına açtığı sergi ile uluslararası alanda yürüttüğü başarıyı sürdürmüştür. Zeyd, Avrupa başkentleri ve Amerika'da 40'ın üzerinde sergi gerçekleştirmiş ve döneminin yurt dışında en çok sergi açan ilk Türk kadın ressamı olmuştur.【6】
Sanatsal Üslubu
Zeyd’in eserleri, yüksek enerjili fırça darbeleri, parlak renkler ve dev boyutlu tuvallerle tanınır. Sanatsal üslubu, figüratif anlatımla başlayıp zamanla soyut dışavurumculuğa evrilen çok katmanlı bir yapı sergiler.
Sanat kariyerinin ilk dönemlerinde portreler, iç mekânlar ve sembolik sahnelerle figüratif bir anlatım benimsemiştir. Bu dönemde yoğun renk kullanımı, kalın fırça darbeleri ve yüzeye yayılan enerjik kompozisyonlar dikkat çeker.
1949 yılından itibaren soyut sanata yönelen Zeyd'in bu türdeki ilk eserlerinde geometrik parçalara ayrılmış kompozisyonlar yer alır. Bu yapılar zamanla, dinamik çizgiler, güçlü renk kontrastları ve çok parçalı alan düzenlemeleriyle evrensel bir görsel dile dönüşür. Eserlerinde ritmik tekrarlar, spiral şekiller ve parçalı yüzeyler ön plandadır. Uyguladığı güçlü çizgilerle birlikte renklerin ve ışığın kullanımında dışavurumcu bir dil vardır.

Fahrünnisa Zeyd, "Cehennemim", 1951 (Adila Laïdi-Hanieh)
Irak'ta 1958 yılında gerçekleşen rejim değişikliği sonrası Avrupa'da eşiyle beraber sürgün hayatı yaşamaya başlayan Fahrünnisa Zeyd, 1960'lı yıllarda yeniden figüre yönelmiştir; bu dönemde sanat yaşamında portreler öne çıkar. Soyutlama etkisi sanatçının portrelerinde de görülür. Sert yüz hatları ve olduğundan büyük resmettiği gözlerle birlikte portreleri ruhsal derinlik kazanır. 【7】

Fahrünnisa Zeyd, Eşi Emir Zeyd’in Portresi, 1967 (Acar ve Alp)
Uyguladığı Farklı Sanat Biçimleri ve Eğitici Yönü
Fahrünnisa Zeyd, 1960'lı yıllarda "Paleokrystal" adını verdiği yeni bir sanat biçimi geliştirmiştir; eserlerinde tavuk kemikleri, reçine, polyester ve cam gibi birçok farklı malzeme kullanmıştır. Bu malzemeleri tuval üzerinde kullandığı geçiş döneminin akabinde üç boyutlu heykeller üzerinde çalışmıştır.
Eşinin ölümü sonrası 1976 yılında Amman'daki oğlunun yanına yerleşen Zeid burada kendi adını taşıyan bir enstitü kurmuş ve öğrenciler yetiştirmiştir. 1980'li yılların ortalarında vitray tekniği ile eserler meydana getirmiştir; bu eserler geleneksel vitray anlayışının dışında özgün bir niteliktedir. Bunlarla birlikte, son dönemlerinde portreler üzerine çalışmalarını sürdürmüştür. Sanatçı 1991 yılında Amman'da vefat etmiştir.

Fahrünnisa Zeyd, "Geçmişten Biri" İsimli Otoportresi, 1980 (Acar ve Alp)
Zeyd’in üslubu, hiçbir dönemde yalnızca Batı modernizminin etkisiyle sınırlı kalmamış; aksine bireysel, sezgisel ve sınır tanımayan bir yaratım anlayışının ürünü olarak şekillenmiştir. Bu yönüyle hem Türkiye’deki modern sanatın gelişiminde hem de küresel sanat tarihindeki kadın sanatçı temsillerinde özgün bir yere sahiptir.
Fahrünnisa Zeyd, sanat yaşamı boyunca biçimsel çeşitliliği ve dönemsel dönüşümleriyle dikkat çeken bir üretim süreci ortaya koymuştur. Figüratif resimle başladığı kariyerinde, 1940’lardan itibaren soyut dışavurumcu yaklaşımlar geliştirmiş; düzenlediği sergilerle uluslararası ölçekte görünürlük kazanmıştır. Eğitmen kimliğiyle sanatın aktarımına katkıda bulunmuş, farklı teknik ve malzemelerle gerçekleştirdiği çalışmalarıyla 20. yüzyıl modern sanat tarihinde kendine özgü bir konum edinmiştir.



