logologo
GAZNELİLER(963-1186)
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarMuhammet Hanefi PALABIYIK18 Nisan 2025 10:26
Kaynakların tamamı Gazneliler'in diğer Türkler gibi Sâmânîler vasıtasıyla İslamiyet'i kabul ettiklerinde müttefiktir. Kuruldukları Gazne şehrine nispetle "Gazneliler" (Gazneviyyûn) ismini alan hanedan, kaynaklarında "Sebük Teginiyyûn, Devlet-i Âli Sebük Tegin, Devletü'l-Yemîniyye" isimleriyle de anılmaktadır. Devletin ilk emîri Alp Tegin (955-963) Sâmânî Devleti'nde hâcip ve ordu kumandanlığı makamındayken Sâmânî Emîri Abdülmelik'le arası bozuldu ve Horasan sipehsâlârı tayin edilerek merkezden uzaklaştırıldı (961). Bu durum Gazneli Devleti'nin doğmasına giden süreci hazırladı. Ancak devletin tarihinde dönüm noktası Sebük Tegin'le (977-997) başladı ve Mahmud'la devam etti.Yirmi yıllık bir hükümdarlıktan sonra vefat edince (997) kardeşi İsmâil'in tahta çıkmasına razı olmayan Sebük Tegin'in büyük oğlu Mahmud, İsmâil'i mağlup ederek tahta hâkim oldu (998).Mahmud, Sâmânî II. Mansûr'un tahttan indirilmesinden sonra Horasan'ı tamamen ele geçirdi ve hutbeyi o dönemde halife olan Kadir-Billâh (991-1031) adına okuttu. Halife de ona hil'at, taç ve bayrakla birlikte menşur göndererek "Yemînü'd-devle ve emînü'l-mille" lakabını verdi (999).Gazneliler'le özdeşleşen Sultan Mahmud Karahanlılar'la imzaladığı dostluk antlaşmasıyla kuzey sınırlarını emniyet altına alarak Hint seferlerine başladı ve on yedi sefer düzenledi. Bu faaliyetler, bir yandan İslamiyet'in bölgeye yerleşmesini sağlarken, diğer yandan Türkler'e yeni yurtlar açılmasını temin etmiştir (bk. Karahanlılar).Sultan Mahmud zamanında Gazneli hakimiyeti; batıda Horasan ve Irâk-ı Acem'e, kuzeyde Tohâristan ve Mâverâünnehir'in bir kısmına, güneyde Sîstan, Zemindâver ve Kusdâr'a, doğuda ise Pencap, Multan ve Sind'in bir kısmına ulaşmaktaydı. Gazne vadisinin ve güney sınırlarının Hindu devletleri, Gûr ve Garcistan hükümdarları ve bölgedeki Afganlılar da Gazneli Devleti'ne tâbi idiler.Abbâsî hilafetine bağlı bir politika sürdüren Sultan Mahmud, kendisine tâbi kılmak için irtibat kuran Mısır Fâtımî halifesi ve elçilerine iltifat etmemiştir. Sultan Mahmud, 1030 yılında elli dokuz yaşında otuz iki yıllık bir saltanattan sonra vefat etti (bk. Abbâsîler).Yerine küçük oğlu Muhammed geçtiyse de büyük oğlu Mesud ordu ve ileri gelenlerin desteğiyle tahtı ele geçirdi. Kardeşinin gözlerine mil çektirerek hapsettirdi (1030). Daha sonra Selçuklular'la karşı karşıya gelen Sultan Mesud 1040 yılında Türk tarihi için büyük önem taşıyan Dandanakan Savaşı'nda mağlubiyet yaşadı.Bu mağlubiyetten sonra yakınları, hazineleri ve ordusunun kalanı ile birlikte Hindistan'a gitmek için yola çıkan Mesud, yolda isyan eden ordusu tarafından öldürülünce yerine kardeşi Muhammed yeniden tahta oturtuldu (1040). Bu sırada Selçuklular'la mücadele için Belh'te bulunan Mesud'un oğlu Mevdûd, gelişmeleri öğrenince amcasını öldürüp tahta geçti (1041).Sultan Mevdûd Hindistan'a bir ordu göndererek orada yeniden hakimiyet sağladı (1048). Ancak Selçuklular'a karşı yeniden bir sefere çıkarken yolda öldü (1049).Sultan Mevdûd'dan sonraki süreçte aile içi kavgalar istikrarı ortadan kaldırmış, Gazneli Devleti dağılmaya başlamıştır. Bu şartlarda Selçuklular'ın büyümesi ve Gazneli topraklarına yerleşmesi durdurulamamıştır. Bir ara Sultan Ferruhzâd (1052-1059), Gazne'yi zaptetmek için gelen Çağrı Bey'in ordusunu iki sefer üst üste mağlup etmişse de akabinde Alparslan kumandasındaki Selçuklular Gazneli ordusunu yine yenilgiye uğrattı. Sultan İbrâhim zamanında (1059-1098) yapılan anlaşma ile yaklaşık elli yıl savaşılmadan, iki devlet arasındaki ilişkiler barış ve sükûnetle geçti.Şehzadeler arası taht mücadeleleri devletin sürekli olarak bölünmesine sebep olmuş, dahası bazan başşehir Gazne bile işgal edilmiştir. Hüsrev Şah'tan (1157-1160) sonra, Gazneliler Lahor'a yerleşerek orayı başşehir yaptılar. Ancak Gûr Hükümdarı Alâeddin Hüseyin, Gazneli ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattıktan sonra Gazne'yi tahrip ederek halkı kılıçtan geçirmiş ve bu yüzden "Cihânsûz" (dünyayı yakan) lakabını almıştır.Böylece Alp Tegin'le başlayıp (955-963) Hüsrev Melik'le (1160-1187) son bulan, 232 yıllık bir Türk Devleti tarih sahnesinden silinmiş oldu.Gazneliler döneminde çok miktarda medresenin açılması ve bu yolla hem ilme hem de dine hizmet edilmiş olması önemlidir. Özellikle Sultan Mahmud zamanında Sünnîliği geliştirmek için açılmış olan bu medreselerde bir taraftan matematik, astronomi, fizik, tıp gibi dersler, dinî, ahlakî ve sosyal konular Ehl-i sünnet tarzına göre okutuluyor, diğer taraftan da dört Sünnî mezhebin esasları inceleniyordu. Gazneliler zamanında Nîşâbur'da Beyhakıye ve Sâbûnî medreseleri ile Sultan Mahmud'un kardeşi Nasr b. Sebük Tegin'in Nîşâbur'da vali iken inşa etttiği Sa'diye medreselerinin olduğu bilinmektedir. Bu dönemde Beyhak'ta inşa edilen başka medreseler de vardır. Gazne özellikle Mahmud zamanında, sadece şair ve ediplerin değil, müderris, vaiz, hatip ve medrese talebelerinin de toplandığı eşsiz bir ilim merkezi olmuştur.Horasan kadısı olup Bağdat'ta bir bîmâristan yaptırmış olan İsfahânî, Fevâid adlı eserin sahibi olan Nîşâbur müftü ve imamı Su'lûkî; bir müddet bölgede yaşayan Serahsî, muhaddis, kadı Ebû Amr-ı Bistâmî; Gazneli devrinin meşhur âlimleri arasındadır. Dönemin âlimleri arasında tarih yazıcıları da bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Kitâbü'l-Yemînî'nin yazarı Ebû Nasr Utbî (961-1040), diğer bir tarihçi de Târîh-i Beyhakî'nin (veya Târîh-i Mes'ûdî) yazarı Ebü'l-Fazl Beyhakî (996-1077) olup, 1021 yılından itibaren on dokuz yıl Gazneliler'in Dîvân-ı Risâleti'nde hizmet vermiştir. Zeynü'l-Ahbâr adlı eserin müellifi olan Abdülhay Gerdîzî'nin de (1009-1053 sonrası [?]), eserini 1050 yılında Gazneli Sultanı Abdürreşid'e ithaf ettiği bilinmektedir.Sultan Mahmud, çevresindeki sufileri ziyaret eder, onlarla oturup konuşur, ihtiyaçlarını görür, her türlü âlimle sohbet meclisleri tertiplerdi. Kaynaklarda Gazneli devri mutasavvıfları ve tasavvuf hayatı hakkında da bilgi bulunmaktadır. Mutasavvıflardan Ebü'l-Hasan-ı Harekanî, Keşfü'l-Mahcûb li-Erbâbi'l-Kulûb sahibi Ebü'l-Hasan Ali Gaznevî (ö. 1072), Horasan'ın şeyhi olarak bilinen ve Hoca Ahmed Yesevî'nin de hocası olan Yûsuf Hemedânî ömrünü Herat'ta geçirmiş, 1140'ta Merv'de vefat etmiştir. Merv'de şeyh Ebû Ya'kûb Yûsuf da dönemin mutasavvıfları içerisinde yer alan âlimlerdendir (bk. Merv).İlmî ve edebî faaliyetler kadar sanatla ilgili çalışmalar da dikkat çekmiştir. İranlı şair Ayyûkî, Varaka ve Gülşah adlı hikâyeyi, manzum bir eser haline getirerek Sultan Mahmud'a ithaf etmiştir. Yetmiş varaklık bu eserin tezhip ve minyatürlerini, Gazne'de sultanın saray nakışhanesinde çalışan Mahmud namında nakkaş bir ressam yapmıştır.Sultan Mahmud'un Hindistan'a giderken ve beraberinde musiki üstatlarını da götürmesiyle Türk, İran ve Arap musikisi de Hindistan'da etkili olmaya başlamıştır.Gazneliler zamanında pek çok kütüphane tesis edilmiştir ki Sultan Mahmud'un Gazne Camii'nin civarına yaptırdığı medrese aynı zamanda bir kütüphane idi. Gazne'deki fakih ve âlimlerin ders, mütalaa ve tedrisleri için konmuş ve birçok âlimin yararlanmış olduğu bu kitapların kenarlarına haşiyeler yazılmıştır. Caminin içinde öğrenciler, hocalar ve din âlimleri buluşup çalışıyordu. Bunlar cami vakfından aylık ya da yıllık ücret alırdı. Aralarında Bîrûnî'nin de bulunduğu zamanın ünlü bilginlerini celbeden Gazneli Mahmud'un bu kütüphanesi, medresesi ve sarayıydı.Gazneli Mahmud, ilim ve edebiyata öyle meraklıydı ki Hârizmşah Me'mûn b. Me'mûn'un sarayında bulunan İbn Sînâ, Bîrûnî, Ebû Sehl-i Mesîhî, Ebû Nasr Mansûr Irâkî ve Hasan Ebü'l-Hayr b. Hammâr'ın sarayına gelmesini istemiş, bunlardan bir kısmı Gazne'ye gitmeyi kabul etmişti.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

GAZNELİLER(963-1186)

Board Main İcon
Wiki Card Image
Sultan III. Mesud Minaresi, Gazne, Afganistan
Wiki Card Image
Gazneli Devleti’nin en geniş sınırları (TDTKA, 127)

Kaynakların tamamı Gazneliler'in diğer Türkler gibi Sâmânîler vasıtasıyla İslamiyet'i kabul ettiklerinde müttefiktir. Kuruldukları Gazne şehrine nispetle "Gazneliler" (Gazneviyyûn) ismini alan hanedan, kaynaklarında "Sebük Teginiyyûn, Devlet-i Âli Sebük Tegin, Devletü'l-Yemîniyye" isimleriyle de anılmaktadır. Devletin ilk emîri Alp Tegin (955-963) Sâmânî Devleti'nde hâcip ve ordu kumandanlığı makamındayken Sâmânî Emîri Abdülmelik'le arası bozuldu ve Horasan sipehsâlârı tayin edilerek merkezden uzaklaştırıldı (961). Bu durum Gazneli Devleti'nin doğmasına giden süreci hazırladı. Ancak devletin tarihinde dönüm noktası Sebük Tegin'le (977-997) başladı ve Mahmud'la devam etti.



Yirmi yıllık bir hükümdarlıktan sonra vefat edince (997) kardeşi İsmâil'in tahta çıkmasına razı olmayan Sebük Tegin'in büyük oğlu Mahmud, İsmâil'i mağlup ederek tahta hâkim oldu (998).



Mahmud, Sâmânî II. Mansûr'un tahttan indirilmesinden sonra Horasan'ı tamamen ele geçirdi ve hutbeyi o dönemde halife olan Kadir-Billâh (991-1031) adına okuttu. Halife de ona hil'at, taç ve bayrakla birlikte menşur göndererek "Yemînü'd-devle ve emînü'l-mille" lakabını verdi (999).



Gazneliler'le özdeşleşen Sultan Mahmud Karahanlılar'la imzaladığı dostluk antlaşmasıyla kuzey sınırlarını emniyet altına alarak Hint seferlerine başladı ve on yedi sefer düzenledi. Bu faaliyetler, bir yandan İslamiyet'in bölgeye yerleşmesini sağlarken, diğer yandan Türkler'e yeni yurtlar açılmasını temin etmiştir (bk. Karahanlılar).



Sultan Mahmud zamanında Gazneli hakimiyeti; batıda Horasan ve Irâk-ı Acem'e, kuzeyde Tohâristan ve Mâverâünnehir'in bir kısmına, güneyde Sîstan, Zemindâver ve Kusdâr'a, doğuda ise Pencap, Multan ve Sind'in bir kısmına ulaşmaktaydı. Gazne vadisinin ve güney sınırlarının Hindu devletleri, Gûr ve Garcistan hükümdarları ve bölgedeki Afganlılar da Gazneli Devleti'ne tâbi idiler.



Abbâsî hilafetine bağlı bir politika sürdüren Sultan Mahmud, kendisine tâbi kılmak için irtibat kuran Mısır Fâtımî halifesi ve elçilerine iltifat etmemiştir. Sultan Mahmud, 1030 yılında elli dokuz yaşında otuz iki yıllık bir saltanattan sonra vefat etti (bk. Abbâsîler).



Yerine küçük oğlu Muhammed geçtiyse de büyük oğlu Mesud ordu ve ileri gelenlerin desteğiyle tahtı ele geçirdi. Kardeşinin gözlerine mil çektirerek hapsettirdi (1030). Daha sonra Selçuklular'la karşı karşıya gelen Sultan Mesud 1040 yılında Türk tarihi için büyük önem taşıyan Dandanakan Savaşı'nda mağlubiyet yaşadı.



Bu mağlubiyetten sonra yakınları, hazineleri ve ordusunun kalanı ile birlikte Hindistan'a gitmek için yola çıkan Mesud, yolda isyan eden ordusu tarafından öldürülünce yerine kardeşi Muhammed yeniden tahta oturtuldu (1040). Bu sırada Selçuklular'la mücadele için Belh'te bulunan Mesud'un oğlu Mevdûd, gelişmeleri öğrenince amcasını öldürüp tahta geçti (1041).



Sultan Mevdûd Hindistan'a bir ordu göndererek orada yeniden hakimiyet sağladı (1048). Ancak Selçuklular'a karşı yeniden bir sefere çıkarken yolda öldü (1049).



Sultan Mevdûd'dan sonraki süreçte aile içi kavgalar istikrarı ortadan kaldırmış, Gazneli Devleti dağılmaya başlamıştır. Bu şartlarda Selçuklular'ın büyümesi ve Gazneli topraklarına yerleşmesi durdurulamamıştır. Bir ara Sultan Ferruhzâd (1052-1059), Gazne'yi zaptetmek için gelen Çağrı Bey'in ordusunu iki sefer üst üste mağlup etmişse de akabinde Alparslan kumandasındaki Selçuklular Gazneli ordusunu yine yenilgiye uğrattı. Sultan İbrâhim zamanında (1059-1098) yapılan anlaşma ile yaklaşık elli yıl savaşılmadan, iki devlet arasındaki ilişkiler barış ve sükûnetle geçti.



Şehzadeler arası taht mücadeleleri devletin sürekli olarak bölünmesine sebep olmuş, dahası bazan başşehir Gazne bile işgal edilmiştir. Hüsrev Şah'tan (1157-1160) sonra, Gazneliler Lahor'a yerleşerek orayı başşehir yaptılar. Ancak Gûr Hükümdarı Alâeddin Hüseyin, Gazneli ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattıktan sonra Gazne'yi tahrip ederek halkı kılıçtan geçirmiş ve bu yüzden "Cihânsûz" (dünyayı yakan) lakabını almıştır.



Böylece Alp Tegin'le başlayıp (955-963) Hüsrev Melik'le (1160-1187) son bulan, 232 yıllık bir Türk Devleti tarih sahnesinden silinmiş oldu.



Gazneliler döneminde çok miktarda medresenin açılması ve bu yolla hem ilme hem de dine hizmet edilmiş olması önemlidir. Özellikle Sultan Mahmud zamanında Sünnîliği geliştirmek için açılmış olan bu medreselerde bir taraftan matematik, astronomi, fizik, tıp gibi dersler, dinî, ahlakî ve sosyal konular Ehl-i sünnet tarzına göre okutuluyor, diğer taraftan da dört Sünnî mezhebin esasları inceleniyordu. Gazneliler zamanında Nîşâbur'da Beyhakıye ve Sâbûnî medreseleri ile Sultan Mahmud'un kardeşi Nasr b. Sebük Tegin'in Nîşâbur'da vali iken inşa etttiği Sa'diye medreselerinin olduğu bilinmektedir. Bu dönemde Beyhak'ta inşa edilen başka medreseler de vardır. Gazne özellikle Mahmud zamanında, sadece şair ve ediplerin değil, müderris, vaiz, hatip ve medrese talebelerinin de toplandığı eşsiz bir ilim merkezi olmuştur.



Horasan kadısı olup Bağdat'ta bir bîmâristan yaptırmış olan İsfahânî, Fevâid adlı eserin sahibi olan Nîşâbur müftü ve imamı Su'lûkî; bir müddet bölgede yaşayan Serahsî, muhaddis, kadı Ebû Amr-ı Bistâmî; Gazneli devrinin meşhur âlimleri arasındadır. Dönemin âlimleri arasında tarih yazıcıları da bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Kitâbü'l-Yemînî'nin yazarı Ebû Nasr Utbî (961-1040), diğer bir tarihçi de Târîh-i Beyhakî'nin (veya Târîh-i Mes'ûdî) yazarı Ebü'l-Fazl Beyhakî (996-1077) olup, 1021 yılından itibaren on dokuz yıl Gazneliler'in Dîvân-ı Risâleti'nde hizmet vermiştir. Zeynü'l-Ahbâr adlı eserin müellifi olan Abdülhay Gerdîzî'nin de (1009-1053 sonrası [?]), eserini 1050 yılında Gazneli Sultanı Abdürreşid'e ithaf ettiği bilinmektedir.



Sultan Mahmud, çevresindeki sufileri ziyaret eder, onlarla oturup konuşur, ihtiyaçlarını görür, her türlü âlimle sohbet meclisleri tertiplerdi. Kaynaklarda Gazneli devri mutasavvıfları ve tasavvuf hayatı hakkında da bilgi bulunmaktadır. Mutasavvıflardan Ebü'l-Hasan-ı Harekanî, Keşfü'l-Mahcûb li-Erbâbi'l-Kulûb sahibi Ebü'l-Hasan Ali Gaznevî (ö. 1072), Horasan'ın şeyhi olarak bilinen ve Hoca Ahmed Yesevî'nin de hocası olan Yûsuf Hemedânî ömrünü Herat'ta geçirmiş, 1140'ta Merv'de vefat etmiştir. Merv'de şeyh Ebû Ya'kûb Yûsuf da dönemin mutasavvıfları içerisinde yer alan âlimlerdendir (bk. Merv).



İlmî ve edebî faaliyetler kadar sanatla ilgili çalışmalar da dikkat çekmiştir. İranlı şair Ayyûkî, Varaka ve Gülşah adlı hikâyeyi, manzum bir eser haline getirerek Sultan Mahmud'a ithaf etmiştir. Yetmiş varaklık bu eserin tezhip ve minyatürlerini, Gazne'de sultanın saray nakışhanesinde çalışan Mahmud namında nakkaş bir ressam yapmıştır.



Sultan Mahmud'un Hindistan'a giderken ve beraberinde musiki üstatlarını da götürmesiyle Türk, İran ve Arap musikisi de Hindistan'da etkili olmaya başlamıştır.



Gazneliler zamanında pek çok kütüphane tesis edilmiştir ki Sultan Mahmud'un Gazne Camii'nin civarına yaptırdığı medrese aynı zamanda bir kütüphane idi. Gazne'deki fakih ve âlimlerin ders, mütalaa ve tedrisleri için konmuş ve birçok âlimin yararlanmış olduğu bu kitapların kenarlarına haşiyeler yazılmıştır. Caminin içinde öğrenciler, hocalar ve din âlimleri buluşup çalışıyordu. Bunlar cami vakfından aylık ya da yıllık ücret alırdı. Aralarında Bîrûnî'nin de bulunduğu zamanın ünlü bilginlerini celbeden Gazneli Mahmud'un bu kütüphanesi, medresesi ve sarayıydı.



Gazneli Mahmud, ilim ve edebiyata öyle meraklıydı ki Hârizmşah Me'mûn b. Me'mûn'un sarayında bulunan İbn Sînâ, Bîrûnî, Ebû Sehl-i Mesîhî, Ebû Nasr Mansûr Irâkî ve Hasan Ebü'l-Hayr b. Hammâr'ın sarayına gelmesini istemiş, bunlardan bir kısmı Gazne'ye gitmeyi kabul etmişti.

Kaynakça

Bilgin, Azmi. “Gazneliler Döneminde Dil ve Edebiyat (962-1183)”. Yeni Türkiye, Türkoloji ve Türk Tarihi Araştırmaları Özel Sayısı. sy. 43/I (2002), s. 338-342.
a.mlf. “İlk Müslüman Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet/Gazneliler (962-1186)”. Yeni Türkiye, Türkoloji ve Türk Tarihi Araştırmaları Özel Sayısı. sy. 43/I (2002), s. 625-629.
Bosworth, C. E. “Ghazna”. EI2 (İng.). 1965, II, 1049.
Devletşâh. Tezkire-i Devletşâh I-II. çev. N. Lugal. İstanbul 1990.
Kahya, Esin – Topdemir, H. Gazi. “İlk Müslüman Türk Devletlerinde Bilim”. Türkler. ed. H. C. Güzel v.dğr. Ankara 2002, V, 583-614.
Kartal, Ahmet. “Gazneliler Döneminde Türk Dili”. Şiraz’dan İstanbul’a: Türk-Fars Kültür Coğrafyası Üzerine Araştırmalar. İstanbul 2010, s. 140-145.
a.mlf. “Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu Saraylarındaki Edebî Faaliyetler Üzerine Düşünceler”. Bilig. sy. 17 (2001), s. 55-71.
Kufralı, Kasım. “Gazneli ve Selçuklular Devrinin Tezkir Muhiti”. IV. Türk Tarih Kongresi (10-14 Kasım 1948) Kongreye Sunulan Tebliğler. Ankara 1952, s. 261-282.
Merçil, Erdoğan. “Gazneliler”. DİA. 1996, XIII, 480-484.
a.mlf. Gazneliler Devleti Tarihi. Ankara 1989.
Nuhoğlu, Güller. Beyhaki Tarihine Göre Gaznelilerde Devlet Teşkilâtı ve Kültür. Dr.T, İstanbul Üniversitesi, 1995.
Palabıyık, M. Hanefi. “Gazneliler’de İlmî Faaliyetler”. Hindistan Türk Tarihi Araştırmaları. sy. 1 (2001), s. 47-72.
a.mlf. Valilikten İmparatorluğa Gazneliler-Devlet ve Saray Teşkilatı. Ankara 2002.
a.mlf. “Gazneli Devletinde Ehl-i Sünnet ve Hanefilik”. Devirleri Aydınlatan Meş’ale: İmâm-ı A‘zam Ulusal Sempozyum Tebliğler Kitabı 28-30 Nisan 2015-Eskişehir. haz. A. Kartal – H. Özden. Eskişehir 2015.
Yetkin, Suut Kemal. İslâm Ülkelerinde Sanat. İstanbul 1984.
Muhammet Hanefi PALABIYIK, "GAZNELİLER", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/gazneliler/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor