Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Gençlik Suçları

fav gif
Kaydet
kure star outline

Gençlik suçları, hukuki olarak çocuk ya da genç kategorisinde yer alan bireylerin (genellikle 12–25 yaş arası) toplumun yasal normlarına aykırı davranışlarda bulunması durumunu ifade eder. Bu suç davranışları; hırsızlık, şiddet, madde kullanımı, okul terki, kamu düzenini bozma gibi çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Gençlik suçları yalnızca bireysel sapma olarak değil, aynı zamanda sosyoekonomik eşitsizlikler, eğitimde fırsat adaletsizliği, aile yapısındaki zayıflıklar, toplumsal dışlanma ve damgalama gibi yapısal etkenlerin sonucu olarak da değerlendirilir.

Ara Kimlik ve Sosyal Dışlanma

Gençlik dönemi, bireyin çocukluk ile yetişkinlik arasında yer alan geçiş sürecinde, toplumsal rollerin henüz netleşmediği bir kimlik belirsizliği evresidir. Bu ara konum, genç bireyin hem toplumsal beklentilere uyum sağlamakta zorlandığı hem de kendi kimliğini oluşturma çabası içinde olduğu kırılgan bir süreci temsil eder. Genç, ne tam anlamıyla çocuk olarak korunmakta ne de yetişkin olarak kabul görmektedir; bu da bireyi toplumsal rollerin dışında, tanımsız bir pozisyona yerleştirir. Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde bu “ara kimlik” durumu, genç bireyin sistemli biçimde sosyal dışlanma yaşamasına neden olabilir.


Eğitim sisteminden dışlanma, iş gücü piyasasında yer bulamama ya da aile içindeki çatışmalar gibi nedenlerle genç, toplumun merkezinden çevresine itilir. Bu dışlanma süreci, bireyin suç davranışına yönelmesinde hem savunma hem de kendini ifade etme aracı olarak işlev görebilir. Özellikle aidiyet eksikliği yaşayan gençler, alternatif kimlik biçimleri geliştirme çabasıyla sokak alt kültürlerine yönelebilir ve suç, bu kimliğin bir parçası haline gelebilir. Bu bağlamda, ara kimlik ile sosyal dışlanma arasındaki kesişim noktası, gençlik suçlarının toplumsal kökenlerini anlamada kritik bir rol oynar.

Eğitim Sistemi ve Fırsat Eşitsizliği

Gençlerin işlediği suçlar, çoğu zaman toplumun bireylere sunduğu kültürel hedeflerle ve bu hedeflere ulaşımda karşılaştıkları yapısal engellerle ilişkilidir. Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde, toplum bireylerden belirli başarı normlarını gerçekleştirmelerini beklerken, bu hedeflere ulaşmanın en geçerli yolu olarak eğitimi ön plana çıkarır. Eğitim yalnızca bilgi ve beceri edinme süreci değil; aynı zamanda toplumsal statü kazanma, meslek edinme ve sınıf atlama gibi olanakları da barındıran bir sistemdir. Ancak eğitim sistemi, tüm bireyler için eşit imkânlar sunmadığında, bu yapı bir dışlama mekanizmasına dönüşebilir.


Sosyoekonomik olarak dezavantajlı gruplara mensup gençler, eğitim sürecinde sistematik engellerle karşılaştıklarında bu süreci tamamlayamamakta ve meşru sayılan yollarla başarıya ulaşma şanslarını yitirmektedir. Bu durum, bireyin alternatif yollar aramasına ve zamanla norm dışı davranışlara yönelmesine neden olabilir. Özellikle düşük gelirli bölgelerde yaşayan gençlerin okul terki oranlarının yüksekliği ve işsizlikle birleşen eğitim dışı kalma hali, sapma davranışları için risk faktörü oluşturmaktadır.


Ayrıca, eğitim sürecinde öğrencilerin çeşitli nedenlerle damgalanması, bireyin kendine yönelik algısını dönüştürebilir. Öğrencilerin sistem içinde “başarısız” ya da “sorunlu” gibi sıfatlarla tanımlanması, bu etiketlerin içselleştirilmesine yol açmakta ve bireylerin bu beklentiler doğrultusunda davranış geliştirmesine neden olabilmektedir. Böylece, eğitimin sağlayamadığı aidiyet duygusu, genç bireyleri sokak kültürüne yönlendirebilir ve bu kültür içinde suç, meşru sayılmasa da işlevsel bir kimlik aracı haline gelebilir.


Eğitimin fırsat eşitliği temelinde örgütlenmediği durumlarda, bireyin meşru sistemden dışlanması, suça yönelimi sadece kişisel bir tercih değil, toplumsal yapıların işleyişinden kaynaklanan bir sonuç olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle eğitim sistemi yalnızca bireyi bilgiyle donatmakla değil, aynı zamanda toplumsal adaleti tesis etmekle de sorumludur.

Etiketleme Kuramı ve Sosyal Kimlik

Eğitim süreci içinde bireye yöneltilen etiketler de suça yönelimi besleyebilir. Örneğin, disiplin suçu işleyen bir öğrenciye “tembel”, “yaramaz” veya “sorunlu” gibi sıfatların yakıştırılması, bireyin bu rolleri içselleştirmesine ve davranışlarını bu yönde şekillendirmesine neden olabilir. Böylece, eğitim sistemi içerisinde dışlanan birey için bir çıkış noktası olarak sokak ön plana çıkar. Bu genç birey, eğitim sayesinde ulaşamadığı kültürel hedeflere ve oluşturamadığı kimliğe, sokak kültürü üzerinden ulaşmaya çalışabilir. Sokakla özdeşleşen alt kültürler ve ghettolaşma ise sapmayı pekiştiren unsurlar haline gelir.


Bu durum, etiketleme kuramının temel savı olan “bireyin toplumsal tanımlamaları içselleştirmesi” süreciyle yakından ilişkilidir. Howard Becker’a göre, sapkınlık, yalnızca normlara aykırı bir eylem değil, toplumun o bireyi “sapkın” olarak tanımlamasıyla oluşur. Bu yaklaşım, suç davranışını yalnızca bireysel niteliklere değil, toplumsal tepkilere ve ilişki ağlarına bağlamaktadır. Genç birey, kendisine yöneltilen olumsuz sıfatlar ve beklentiler doğrultusunda yeni bir sosyal kimlik edinir; bu kimlik çoğu zaman yasa dışı eylemlerle meşrulaşan bir aidiyet üretir. Bu bağlamda okuldan dışlanan ya da damgalanan gençler, toplumsal normlara karşı bir karşı-kültürün parçası haline gelerek, suçu bir tür kimlik ifadesi olarak benimseyebilir.

Otorite ile Çatışma

Gençlik suçlarının bir diğer önemli türü ise otoriteye başkaldırıdır. Polis, öğretmen veya ebeveyn gibi otorite figürleriyle yaşanan çatışmalar, gençlerde öfke, değersizlik ve dışlanmışlık duygularını tetikleyebilir. Sürekli denetim ve gözetim altında hisseden genç birey, suçu normlara direnmenin ve özgürlük kazanmanın bir aracı olarak görebilir.


Bu tür çatışmalar, Michel Foucault'nun “disiplin toplumu” kavramı çerçevesinde anlam kazanmaktadır. Foucault'ya göre modern toplum, bireyleri sürekli gözetim altında tutarak onları itaatkâr ve denetlenebilir hale getirmeye çalışır. Özellikle genç bireyler, bu gözetim mekanizmalarına karşı duyarlıdır; kendilerini baskılayan sistemlere karşı direnç geliştirme eğilimindedirler. Bu bağlamda suç, yalnızca bir yasa ihlali değil, aynı zamanda bir protesto biçimi, bir birey olarak kendini ortaya koyma stratejisi haline gelir.


Bununla birlikte, otoriteyle çatışma yaşayan gençlerde “anomi” duygusu da gelişebilir. Toplumsal normlarla bireysel hedeflerin çatıştığı durumlarda birey, sistemle bağ kurmakta zorlanır ve mevcut düzeni reddeder. Otorite figürleriyle yaşanan her çatışma, bireyin aidiyet duygusunu zedelerken, suça yönelimi de meşrulaştırıcı bir bağlamda sunar. Bu nedenle otoriteyle çatışma, gençlik suçlarının yalnızca bireysel psikolojiyle değil, toplumsal yapılarla da doğrudan ilişkili olan bir boyutudur.

Medya ve Tüketim Kültürü

Tüm bunlara ek olarak, medya ve tüketim kültürü de gençlik suçları üzerinde etkili rol oynamaktadır. Reklamlar ve sosyal medya aracılığıyla gençlere sunulan yaşam tarzı, zenginlik idealleri ve başarı imgeleri; bu ideallere ulaşma imkânı olmayan bireylerde hayal kırıklığı, öfke ve kıskançlık yaratabilir. Böyle bir durumda genç birey, meşru yollarla ulaşamadığı hedeflere suçu bir alternatif olarak görerek yönelme eğilimi gösterebilir.


Jean Baudrillard’a göre, medya gerçekliğin yerini alarak bireylere ulaşılamaz imgeler sunar; bireyler bu imgeleri gerçeklik sanarak yaşamlarını bu kurgusal düzlemde kurmaya çalışır. Genç bireyler, sosyal medyada karşılaştıkları abartılı yaşam tarzları karşısında kendi yaşamlarını değersiz görmeye başlayabilir. Bu tür bir özdeğer kaybı, bireyi meşru olmayan yöntemlerle bu imgelerle eşdeğer bir yaşam kurma çabasına sürükleyebilir.


Ayrıca Zygmunt Bauman’ın “tüketim toplumu” kavramsallaştırmasına göre, bireyin değeri artık üretimle değil, tüketim kapasitesiyle ölçülmektedir. Bu bağlamda gençler, tüketemedikleri sürece sistemin dışına itildiklerini hisseder ve bu eksikliği kapatmak için kimi zaman suç davranışlarına yönelebilir. Özellikle dijital platformlarda sürekli olarak görünür olma, beğenilme ve onay alma baskısı, genç bireylerin kendilik algısını dışsal ölçütlere bağımlı hale getirir. Bu bağımlılık, meşru yollarla ulaşılması mümkün olmayan sembollerin (lüks giysiler, elektronik cihazlar, markalar vb.) yasa dışı yollarla elde edilmesini rasyonel kılabilir.


Sonuç olarak, medya ve tüketim kültürü yalnızca arzular yaratmakla kalmaz; aynı zamanda bu arzulara ulaşamayan bireyler üzerinde suç potansiyelini besleyen bir dışlanma duygusu da üretir. Bu nedenle, gençlik suçlarının anlaşılmasında kültürel imgelerin rolü göz ardı edilmemelidir.

Kaynakça

Çalışkan, Aykut. ''Türkiye’de suçlu davranış ve yaş ilişkisi: Suç türleri üzerinden karşılaştırmalı bir analiz.'' Sosyoloji Araştırmaları Dergisi 24, no. 3 (2021): 573–598. Son erişim: 16 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/tr/pub/sosars/issue/65513/1014228


Duman, Muhammed Ferit. “Suç Habitatının Gençlerin Özerkliğine Etki Eden Nitelikleri: İzmir İli Örneği.” Gençlik Araştırmaları Dergisi 7, no. 18 (2019): 79–108. Son erişim: 16 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2147925


Yıldırım, Kasım., Kaya, Orhan ve Sezer, Sergender. “Eğitim ve Suç Arasındaki İlişkinin Sosyolojik Analizi.” MSKU Eğitim Fakültesi Dergisi 9, no. 2 (2022): 450–470. Son erişim: 16 Haziran 2025. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1951120

Ayrıca Bakınız

Yazarın Önerileri

Holland'ın Tipoloji Kuramı

Holland'ın Tipoloji Kuramı

Eğitim Bilimleri +1
Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı

Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı

Eğitim Bilimleri +1

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
YazarEceay Öz3 Haziran 2025 23:21

İçindekiler

  • Ara Kimlik ve Sosyal Dışlanma

  • Eğitim Sistemi ve Fırsat Eşitsizliği

  • Etiketleme Kuramı ve Sosyal Kimlik

  • Otorite ile Çatışma

  • Medya ve Tüketim Kültürü

Tartışmalar

Henüz Tartışma Girilmemiştir

"Gençlik Suçları" maddesi için tartışma başlatın

Tartışmaları Görüntüle
KÜRE'ye Sor