logologo
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana YazarM. Kâmil YAŞAROĞLU18 Nisan 2025 10:27
Hutbe "bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma" mânasına gelmektedir. Dinî literatürde özellikle konuşmacı yani hatip tarafından özellikle cuma ve bayram namazlarında yapılan, içeriği bakımından genellikle öğüt ve vaaz niteliği taşıyan konuşmaları ifade eder. Hutbe, Cahiliye Arapları'nda şiir gibi oldukça yaygın bir konuşma sanatıydı. Meşhur hatipler panayırlarda, nişan ve düğün törenlerinde, savaşlarda, kabileler arası atışmalarda, hükümdar meclislerinde, elçi kabulleri ve benzeri vesilelerle bu alandaki yeteneklerini sergilerlerdi. Bu sanat, İslam döneminde de hem sosyal hayatın bir parçası ve edebî sanatların bir türü olarak devam etmiş hem dinî bir içerik kazanmak suretiyle bazı ibadetlerin şekil şartı veya tamamlayıcı unsuru haline gelmiştir.Osmanlı döneminden bu yana cuma ve bayram namazlarında hutbe genellikle yazılı bir metnin okunması tarzında icra edildiği için Türkçe'de "hutbe okumak" şeklindeki kullanım yaygınlık kazanmıştır. Bununla birlikte "hutbe irat etmek" ifadesi de kullanılmaktadır.Cuma hutbesi farzdır ve cuma namazından önce okunur. Camilerde görünmek ve sesini duyurmak üzere hutbe okuyanın çıktığı basamaklı mimari unsura "minber" adı verilir. Hutbeye Allah'a hamd, Peygamber'e salavat ile başlanır, nasihat ve öğüt içeren konuşma ile devam edilir. Ramazan ve kurban bayramlarında okunan ve sünnet olan hutbeler cuma hutbesinden farklı olarak, namazdan sonra okunur ve hutbeye tekbir getirilerek başlanır. Hac ibadeti sırasında okunan hutbeler de sünnettir. Yağmur duası ve güneş tutulması münasebetiyle kılınacak namazdan sonra hutbe okumak İslam hukuk âlimlerinin çoğunluğuna göre menduptur.Hutbeyi Arapça okuma şartı, esasen Kur'an-ı Kerim ile Allah'a hamd ve Hz. Peygamber'e salavat gibi şekilleri sünnetle belirlenen dua ve zikirlerle ilgilidir. Dolayısıyla hutbenin asıl amacına ulaşması yani cemaatin dinî konularda aydınlatılabilmesi için nasihat kısmının her toplumun kendi dilinde okunması tabiidir.Cuma namazının Hz. Peygamber ve daha sonra dört halife (Hulefâ-yi Râşidîn) tarafından bizzat kıldırılması uygulaması, Emevîler'den başlayarak çeşitli İslam devletlerinde birçok halife ve yönetici tarafından da sürdürülmüştür. Baştan beri cuma hutbeleri yalnız dinî öğüt vermekten ibaret olmamış, önemli olayların, siyasî, askerî ve idarî kararların halka duyurulmasına da vasıta kılınmıştır. Abbâsîler döneminde hutbe ve namaz için görevliler tayin edilmiş, halife ve hükümdarlar hakimiyetlerinin ifadesi olarak kendi adlarına hutbe okutmaya başlamışlar, cuma hutbeleri zamanla siyasî bir anlam ve ağırlık da kazanmıştır.Hz. Peygamber, hicret yolculuğu sırasında Medine yakınlarında bulunan Rânûnâ vadisinde kıldırdığı ilk cuma namazında salih amelin önemi, ahiretin varlığı, bireysel ve toplumsal sorumluluklar gibi insanların dinî ve sosyal davranışlarını geliştirici nitelikte eğitim fonksiyonu açısından değer taşıyan mesajlar içeren ilk hutbesini okumuştur. Medine'ye geldikten sonra inşa edilen mescitte irat ettiği hutbelerde İslam'ın güzelliği, insanların dünyada ve ahirette mutluluğa erişmelerinin yolları ve cihadın fazileti gibi konulara temas etmiştir.Hz. Peygamber ramazan ve kurban bayramı namazlarını kadınlar ve çocuklarla birlikte daha fazla cemaatin katılabilmesi için Medine dışındaki namazgâhta (musalla) kıldırmış ve namazdan sonra hutbe irat etmiştir. Hutbesini cuma namazlarında mescitte hurma kütüğüne dayanarak veya minbere çıkarak, bayramlarda ise bineğinin üzerinde ya da ayakta icra ettiği nakledilmektedir.Hz. Peygamber Veda haccı sırasında Arafat, Mina ve Akabe gibi yerlerde sahâbîlere hitap etmiş, kısa ve veciz bir şekilde bütün insanlığa hak, hukuk, adalet, eşitlik, aile sorumluluğu, insan hakları, haksız kazanç olan ribanın yasaklanması, emanete riayetin önemi; bireyi, aileleri ve toplumu derinden etkileyen kan davasının kaldırılması, mal mülkiyetinin dokunulmazlığı, şeytandan ve tuzaklarından sakındırılması gibi fert ve toplum açısından son derece önemli mesajlar vermiştir. Bu hitabeler bazı tarih kitaplarından derlenerek "Veda hutbesi" adı verilen metin oluşturulmuş ve bu metin günümüze kadar gelmiştir.Osmanlılar'da cuma namazlarında hutbeler Arapça okunduğu için özellikle büyük camilerle selatin camilerinde "kürsü şeyhi" ya da "cuma vaizi" adı verilen görevliler namazdan sonra hem hutbenin açıklamasını yapar hem diğer hususlarda halkı irşat ederlerdi. Kürsü şeyhleri, zaman içerisinde vilayet ve sancak merkezlerinde de görevlendirilmişlerdir (bk. Kürsü Şeyhi).Osmanlı'nın son döneminde hutbelerin gerek modernleşme tartışmaları gerekse içerik, şekil ve dil meseleleri açısından gündem oluşturdukları görülmektedir. Özellikle II. Meşrutiyet, hutbelerle ilgili olarak içeriklerin zamana ve zemine uygun biçimde düzenlenmesine, uydurma (mevzû) hadislere, hurafelere ve bidatlara yer verilmemesine, nutuk haline getirilmemesine, musiki ile ve seciyeli biçimde icra edilmemesine, halkın tepkisini doğuracak biçimde uzun tutulmayıp kısa ve öz olarak okunmasına, hatiplerin bu hususları en iyi biçimde yerine getirecek seviyede yetiştirilmelerine ve hutbelerin Türkçe olmasına dair birçok tartışmanın gerçekleştiği dönem olarak dikkati çekmektedir.Cumhuriyet'in ilk yıllarında da Arapça okunan hutbenin dili konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetimi zamanında değişiklik yapılmıştır. 1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi'nin imzasıyla yürürlüğe giren talimatta âyet ve hadis metinlerinin dışında kalan bölümlerin Türkçe okunması istenmiştir. 1928 yılı Nisan ayının sonunda İstanbul Müftüsü Fehmi Efendi, hutbeye halkın iman ve ahlak konularında aydınlatılacağı Türkçe bir kısmın ekleneceğini bildirmiştir.Hutbe dinî hitabetin en önemli türlerinden biridir. Cuma namazının hemen öncesinde irat edilmesi sebebiyle vaaz ya da diğer dinî sohbet türlerine göre sayıca daha geniş bir cemaat tarafından dinlenen hutbede verilecek mesajlar daha fazla kişiye ulaşması bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Topluma dinî konuların doğru bir şekilde öğretilmesi, toplumsal hayatta yaygın olan hurafe vb. yanlış inanışların düzeltilmesi ve manevi heyecanın güçlendirilmesi konusunda bir irşat ve davet vasıtası olan hutbenin rolü büyüktür.İslam tarihi boyunca gönüllü olarak bir araya gelen kişilerden oluşan toplulukların dinî sosyalleşme sürecinde önemli bir fonksiyon icra eden hutbe aynı zamanda pedagojik değeri olan yaygın din eğitimi faaliyetlerinden biridir. Hem hazırlanışı, sunuluşu ve amacı açısından hem de kaynağı, mesajı ve muhatapları bakımından eğitim ve iletişim süreçleri ile benzerlik gösterir. Bu sebeple iletişim ve eğitim süreçleri için geçerli olan ilkelerin, hutbe için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Hutbede kaynak kişi konumundaki hatip, dinî bilgi, duygu ve düşüncelerini cami cemaatinden oluşan hedef kitleye iletmiş olmaktadır. Dolayısıyla mesajın sağlıklı ve başarılı biçimde iletilebilmesinin, öncelikle kaynağın yani hatibin bazı nitelikleri taşımasıyla ilgili olduğunu söylemek mümkündür.Bir hatibin başarılı olabilmesi için kendisinde öncelikle sağlam bilgi, samimiyet, şevk ve heyecan bulunması gerekmektedir. Kıyafetinin düzgün ve uygun olması, güzel konuşması, cemaatle sağlıklı iletişim kurabilecek bir donanım ve olgunluğa sahip bulunması da güven telkin edip başarılı olabilmesinin en temel şartları arasında yer alır. Hutbenin sunumunda ses ve beden dilinin ölçülü bir şekilde kullanımı da etkin iletişim kurulması açısından önemlidir.Yaygın din eğitimi faaliyeti olan hutbenin içerik ve kullanılan dil açısından birtakım özellikleri bulunmalıdır. Sözel dilin açık, sade ve anlaşılabilir olması bunlardan biridir. Hz. Peygamber'in irşat yöntemleri arasında zaman zaman kötü davranışların yol açacağı felaketlerin hatırlatılması yer almakla birlikte, ümit kırıcı, sert, korkutucu bir üsluptan kaçınılarak, iyimser, müjdeleyici, ümit verici ve hoşgörülü bir üslup kullanmanın, bu doğrultuda Kur'an'da ilahî rahmetin her şeyi kuşattığına (el-A'râf 7/156) dikkat çekilmesinin daha yapıcı etkiler bıraktığını söylemek mümkündür.Hutbede ele alınan konuların da aydınlatıcı, bilgilendirici veya ikna edici olması gerekir. Hutbenin hedef kitlesini oluşturan bireylerin yaş, eğitim, sosyokültürel yapı vb. bakımlardan farklılık taşıdığı, sorunların ve ihtiyaçların bölgeden bölgeye değişiklik gösterdiği dikkate alınarak ferdî-içtimaî problemlere yönelik konu seçimi yapılması gerekir. Eğitimin amaçlarından biri olarak kişinin eğitim öncesi ile sonrası arasındaki süreçte hissedeceği bilgi ve davranış farkının ortaya çıkabilmesi için hutbe konularının toplumun ihtiyaçlarına hitap etmesi yanında zihinde kalmasını sağlayacak şekilde dikkat çekici olması da önemlidir. Hutbe ile cemaatin bilgilenmiş olması, bu bilgileri davranışlarına yön verecek biçimde benimsemesi ve bu bilgilerin muhtemel sonuçlarına göre motive olması gereklidir.Hutbe, Diyanet İşleri Başkanlığı irşat hizmetlerinin önemli bir alanını oluşturmaktadır. Başkanlığın kurulmasından sonra Türkçe Hutbeler adıyla ilk hutbe kitabı yayımlanmıştır. Başkanlık tarafından hazırlanan ya da belirlenen hutbeler uzun yıllar Diyanet Aylık Dergi eki ile görevlilere ulaştırılmıştır. Hutbe konularının tespiti ve yazımı, yerel ihtiyaçlara daha iyi karşılık verebilmek amacıyla 2006 yılında il müftülüklerine devredilmiştir. 2013 yılında yapılan bir değişiklikle il ve ilçe irşat kurulları oluşturulmuş ve hutbe hizmetleri il irşat kuruluna bırakılmıştır. Bunun yanında "Başkanlıktan hutbe gönderilmesi halinde, belirtilen tarihte o hutbe okutulur" denilerek gerektiğinde başkanlığın merkezî hutbe hazırlama takdiri korunmuştur.Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan hutbeler üzerine yapılan araştırmalarda ortaya konulduğuna göre hutbelerde daha ziyade ibadet, dinî ve millî günler ve haftalar, sosyal ve toplumsal hayat ve ahlak ile ilgili konular ele alınmış, bu bağlamda günlük hayatta dikkat edilmesi gereken hususlar, komşuluk, akraba ilişkileri, şehitlik ve gazilik, kul hakkı gibi konulara yer verilmiştir. Hutbelerde, eğitici ve öğretici bir içeriğe (İslam dinini öğretme, iyi insan yetiştirme gibi) sahip oluşu sebebiyle dinî-tasavvufî metinlerden de istifade edilmekte, bazı hutbelerde atasözü, deyiş ve özlü sözlerden de yararlanılmaktadır. Bu bağlamda en çok Yunus Emre'nin şiirlerinin, Mevlânâ'nın Mesnevî'sinden seçme beyitlerin ve Ahmed Yesevî'nin hikmetlerinin tercih edildiği görülmektedir.Hutbe metinlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurumsal web sayfası üzerinden dijital erişime açılması, hutbelerin din görevlilerine sağlıklı bir şekilde ulaşmasının yanı sıra daha fazla kişinin okuyup istifade etmesine de imkân sağlamıştır.Geçmişten günümüze hutbenin doğrudan doğruya bir kitle iletişim aracı işlevine sahip oluşu dikkate alındığında, merkezden hazırlanarak okutulan hutbelerin yaygın din eğitimi sürecinde özellikle gündemde olan çeşitli konularda toplumun aydınlatılmasına, bilinçlendirilmesine ve yönlendirilmesine vasıta kılındığını söylemek de mümkündür.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

HUTBE

Board Main İcon

Hutbe "bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma" mânasına gelmektedir. Dinî literatürde özellikle konuşmacı yani hatip tarafından özellikle cuma ve bayram namazlarında yapılan, içeriği bakımından genellikle öğüt ve vaaz niteliği taşıyan konuşmaları ifade eder. Hutbe, Cahiliye Arapları'nda şiir gibi oldukça yaygın bir konuşma sanatıydı. Meşhur hatipler panayırlarda, nişan ve düğün törenlerinde, savaşlarda, kabileler arası atışmalarda, hükümdar meclislerinde, elçi kabulleri ve benzeri vesilelerle bu alandaki yeteneklerini sergilerlerdi. Bu sanat, İslam döneminde de hem sosyal hayatın bir parçası ve edebî sanatların bir türü olarak devam etmiş hem dinî bir içerik kazanmak suretiyle bazı ibadetlerin şekil şartı veya tamamlayıcı unsuru haline gelmiştir.



Osmanlı döneminden bu yana cuma ve bayram namazlarında hutbe genellikle yazılı bir metnin okunması tarzında icra edildiği için Türkçe'de "hutbe okumak" şeklindeki kullanım yaygınlık kazanmıştır. Bununla birlikte "hutbe irat etmek" ifadesi de kullanılmaktadır.



Cuma hutbesi farzdır ve cuma namazından önce okunur. Camilerde görünmek ve sesini duyurmak üzere hutbe okuyanın çıktığı basamaklı mimari unsura "minber" adı verilir. Hutbeye Allah'a hamd, Peygamber'e salavat ile başlanır, nasihat ve öğüt içeren konuşma ile devam edilir. Ramazan ve kurban bayramlarında okunan ve sünnet olan hutbeler cuma hutbesinden farklı olarak, namazdan sonra okunur ve hutbeye tekbir getirilerek başlanır. Hac ibadeti sırasında okunan hutbeler de sünnettir. Yağmur duası ve güneş tutulması münasebetiyle kılınacak namazdan sonra hutbe okumak İslam hukuk âlimlerinin çoğunluğuna göre menduptur.



Hutbeyi Arapça okuma şartı, esasen Kur'an-ı Kerim ile Allah'a hamd ve Hz. Peygamber'e salavat gibi şekilleri sünnetle belirlenen dua ve zikirlerle ilgilidir. Dolayısıyla hutbenin asıl amacına ulaşması yani cemaatin dinî konularda aydınlatılabilmesi için nasihat kısmının her toplumun kendi dilinde okunması tabiidir.



Cuma namazının Hz. Peygamber ve daha sonra dört halife (Hulefâ-yi Râşidîn) tarafından bizzat kıldırılması uygulaması, Emevîler'den başlayarak çeşitli İslam devletlerinde birçok halife ve yönetici tarafından da sürdürülmüştür. Baştan beri cuma hutbeleri yalnız dinî öğüt vermekten ibaret olmamış, önemli olayların, siyasî, askerî ve idarî kararların halka duyurulmasına da vasıta kılınmıştır. Abbâsîler döneminde hutbe ve namaz için görevliler tayin edilmiş, halife ve hükümdarlar hakimiyetlerinin ifadesi olarak kendi adlarına hutbe okutmaya başlamışlar, cuma hutbeleri zamanla siyasî bir anlam ve ağırlık da kazanmıştır.



Hz. Peygamber, hicret yolculuğu sırasında Medine yakınlarında bulunan Rânûnâ vadisinde kıldırdığı ilk cuma namazında salih amelin önemi, ahiretin varlığı, bireysel ve toplumsal sorumluluklar gibi insanların dinî ve sosyal davranışlarını geliştirici nitelikte eğitim fonksiyonu açısından değer taşıyan mesajlar içeren ilk hutbesini okumuştur. Medine'ye geldikten sonra inşa edilen mescitte irat ettiği hutbelerde İslam'ın güzelliği, insanların dünyada ve ahirette mutluluğa erişmelerinin yolları ve cihadın fazileti gibi konulara temas etmiştir.



Hz. Peygamber ramazan ve kurban bayramı namazlarını kadınlar ve çocuklarla birlikte daha fazla cemaatin katılabilmesi için Medine dışındaki namazgâhta (musalla) kıldırmış ve namazdan sonra hutbe irat etmiştir. Hutbesini cuma namazlarında mescitte hurma kütüğüne dayanarak veya minbere çıkarak, bayramlarda ise bineğinin üzerinde ya da ayakta icra ettiği nakledilmektedir.



Hz. Peygamber Veda haccı sırasında Arafat, Mina ve Akabe gibi yerlerde sahâbîlere hitap etmiş, kısa ve veciz bir şekilde bütün insanlığa hak, hukuk, adalet, eşitlik, aile sorumluluğu, insan hakları, haksız kazanç olan ribanın yasaklanması, emanete riayetin önemi; bireyi, aileleri ve toplumu derinden etkileyen kan davasının kaldırılması, mal mülkiyetinin dokunulmazlığı, şeytandan ve tuzaklarından sakındırılması gibi fert ve toplum açısından son derece önemli mesajlar vermiştir. Bu hitabeler bazı tarih kitaplarından derlenerek "Veda hutbesi" adı verilen metin oluşturulmuş ve bu metin günümüze kadar gelmiştir.



Osmanlılar'da cuma namazlarında hutbeler Arapça okunduğu için özellikle büyük camilerle selatin camilerinde "kürsü şeyhi" ya da "cuma vaizi" adı verilen görevliler namazdan sonra hem hutbenin açıklamasını yapar hem diğer hususlarda halkı irşat ederlerdi. Kürsü şeyhleri, zaman içerisinde vilayet ve sancak merkezlerinde de görevlendirilmişlerdir (bk. Kürsü Şeyhi).



Osmanlı'nın son döneminde hutbelerin gerek modernleşme tartışmaları gerekse içerik, şekil ve dil meseleleri açısından gündem oluşturdukları görülmektedir. Özellikle II. Meşrutiyet, hutbelerle ilgili olarak içeriklerin zamana ve zemine uygun biçimde düzenlenmesine, uydurma (mevzû) hadislere, hurafelere ve bidatlara yer verilmemesine, nutuk haline getirilmemesine, musiki ile ve seciyeli biçimde icra edilmemesine, halkın tepkisini doğuracak biçimde uzun tutulmayıp kısa ve öz olarak okunmasına, hatiplerin bu hususları en iyi biçimde yerine getirecek seviyede yetiştirilmelerine ve hutbelerin Türkçe olmasına dair birçok tartışmanın gerçekleştiği dönem olarak dikkati çekmektedir.



Cumhuriyet'in ilk yıllarında da Arapça okunan hutbenin dili konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetimi zamanında değişiklik yapılmıştır. 1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi'nin imzasıyla yürürlüğe giren talimatta âyet ve hadis metinlerinin dışında kalan bölümlerin Türkçe okunması istenmiştir. 1928 yılı Nisan ayının sonunda İstanbul Müftüsü Fehmi Efendi, hutbeye halkın iman ve ahlak konularında aydınlatılacağı Türkçe bir kısmın ekleneceğini bildirmiştir.



Hutbe dinî hitabetin en önemli türlerinden biridir. Cuma namazının hemen öncesinde irat edilmesi sebebiyle vaaz ya da diğer dinî sohbet türlerine göre sayıca daha geniş bir cemaat tarafından dinlenen hutbede verilecek mesajlar daha fazla kişiye ulaşması bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Topluma dinî konuların doğru bir şekilde öğretilmesi, toplumsal hayatta yaygın olan hurafe vb. yanlış inanışların düzeltilmesi ve manevi heyecanın güçlendirilmesi konusunda bir irşat ve davet vasıtası olan hutbenin rolü büyüktür.



İslam tarihi boyunca gönüllü olarak bir araya gelen kişilerden oluşan toplulukların dinî sosyalleşme sürecinde önemli bir fonksiyon icra eden hutbe aynı zamanda pedagojik değeri olan yaygın din eğitimi faaliyetlerinden biridir. Hem hazırlanışı, sunuluşu ve amacı açısından hem de kaynağı, mesajı ve muhatapları bakımından eğitim ve iletişim süreçleri ile benzerlik gösterir. Bu sebeple iletişim ve eğitim süreçleri için geçerli olan ilkelerin, hutbe için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Hutbede kaynak kişi konumundaki hatip, dinî bilgi, duygu ve düşüncelerini cami cemaatinden oluşan hedef kitleye iletmiş olmaktadır. Dolayısıyla mesajın sağlıklı ve başarılı biçimde iletilebilmesinin, öncelikle kaynağın yani hatibin bazı nitelikleri taşımasıyla ilgili olduğunu söylemek mümkündür.



Bir hatibin başarılı olabilmesi için kendisinde öncelikle sağlam bilgi, samimiyet, şevk ve heyecan bulunması gerekmektedir. Kıyafetinin düzgün ve uygun olması, güzel konuşması, cemaatle sağlıklı iletişim kurabilecek bir donanım ve olgunluğa sahip bulunması da güven telkin edip başarılı olabilmesinin en temel şartları arasında yer alır. Hutbenin sunumunda ses ve beden dilinin ölçülü bir şekilde kullanımı da etkin iletişim kurulması açısından önemlidir.



Yaygın din eğitimi faaliyeti olan hutbenin içerik ve kullanılan dil açısından birtakım özellikleri bulunmalıdır. Sözel dilin açık, sade ve anlaşılabilir olması bunlardan biridir. Hz. Peygamber'in irşat yöntemleri arasında zaman zaman kötü davranışların yol açacağı felaketlerin hatırlatılması yer almakla birlikte, ümit kırıcı, sert, korkutucu bir üsluptan kaçınılarak, iyimser, müjdeleyici, ümit verici ve hoşgörülü bir üslup kullanmanın, bu doğrultuda Kur'an'da ilahî rahmetin her şeyi kuşattığına (el-A'râf 7/156) dikkat çekilmesinin daha yapıcı etkiler bıraktığını söylemek mümkündür.



Hutbede ele alınan konuların da aydınlatıcı, bilgilendirici veya ikna edici olması gerekir. Hutbenin hedef kitlesini oluşturan bireylerin yaş, eğitim, sosyokültürel yapı vb. bakımlardan farklılık taşıdığı, sorunların ve ihtiyaçların bölgeden bölgeye değişiklik gösterdiği dikkate alınarak ferdî-içtimaî problemlere yönelik konu seçimi yapılması gerekir. Eğitimin amaçlarından biri olarak kişinin eğitim öncesi ile sonrası arasındaki süreçte hissedeceği bilgi ve davranış farkının ortaya çıkabilmesi için hutbe konularının toplumun ihtiyaçlarına hitap etmesi yanında zihinde kalmasını sağlayacak şekilde dikkat çekici olması da önemlidir. Hutbe ile cemaatin bilgilenmiş olması, bu bilgileri davranışlarına yön verecek biçimde benimsemesi ve bu bilgilerin muhtemel sonuçlarına göre motive olması gereklidir.



Hutbe, Diyanet İşleri Başkanlığı irşat hizmetlerinin önemli bir alanını oluşturmaktadır. Başkanlığın kurulmasından sonra Türkçe Hutbeler adıyla ilk hutbe kitabı yayımlanmıştır. Başkanlık tarafından hazırlanan ya da belirlenen hutbeler uzun yıllar Diyanet Aylık Dergi eki ile görevlilere ulaştırılmıştır. Hutbe konularının tespiti ve yazımı, yerel ihtiyaçlara daha iyi karşılık verebilmek amacıyla 2006 yılında il müftülüklerine devredilmiştir. 2013 yılında yapılan bir değişiklikle il ve ilçe irşat kurulları oluşturulmuş ve hutbe hizmetleri il irşat kuruluna bırakılmıştır. Bunun yanında "Başkanlıktan hutbe gönderilmesi halinde, belirtilen tarihte o hutbe okutulur" denilerek gerektiğinde başkanlığın merkezî hutbe hazırlama takdiri korunmuştur.



Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan hutbeler üzerine yapılan araştırmalarda ortaya konulduğuna göre hutbelerde daha ziyade ibadet, dinî ve millî günler ve haftalar, sosyal ve toplumsal hayat ve ahlak ile ilgili konular ele alınmış, bu bağlamda günlük hayatta dikkat edilmesi gereken hususlar, komşuluk, akraba ilişkileri, şehitlik ve gazilik, kul hakkı gibi konulara yer verilmiştir. Hutbelerde, eğitici ve öğretici bir içeriğe (İslam dinini öğretme, iyi insan yetiştirme gibi) sahip oluşu sebebiyle dinî-tasavvufî metinlerden de istifade edilmekte, bazı hutbelerde atasözü, deyiş ve özlü sözlerden de yararlanılmaktadır. Bu bağlamda en çok Yunus Emre'nin şiirlerinin, Mevlânâ'nın Mesnevî'sinden seçme beyitlerin ve Ahmed Yesevî'nin hikmetlerinin tercih edildiği görülmektedir.



Hutbe metinlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurumsal web sayfası üzerinden dijital erişime açılması, hutbelerin din görevlilerine sağlıklı bir şekilde ulaşmasının yanı sıra daha fazla kişinin okuyup istifade etmesine de imkân sağlamıştır.



Geçmişten günümüze hutbenin doğrudan doğruya bir kitle iletişim aracı işlevine sahip oluşu dikkate alındığında, merkezden hazırlanarak okutulan hutbelerin yaygın din eğitimi sürecinde özellikle gündemde olan çeşitli konularda toplumun aydınlatılmasına, bilinçlendirilmesine ve yönlendirilmesine vasıta kılındığını söylemek de mümkündür.

Kaynakça

Baktır, Mustafa. “Hutbe”. DİA. 1998, XVIII, 425-428.
Kaya, Mahmut – Elmalı, Hüseyin – Uzun, Mustafa İsmet. “Hitabet”. DİA, XVIII, 156-163.
Doğan, Recai. “Cumhuriyet Öncesi Dönemde Yaygın Din Eğitimi Açısından Hutbeler”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 39 (1999), s. 491-533.
Keyifli, Şükrü. “Cami İçi Din Eğitimi ve İletişimi Süreci Olarak Hutbeler”. EKEV Akademi Dergisi. 17/55 (2013), s. 71-88.
Kocaman, Kasım. Dini İletişimde Hutbe. YLT, Sakarya Üniversitesi, 2006
Öksüz, Abdullah Sacid. “Hutbelerde Fıkıh Eğitiminin İmkânı (Fetva Kullanımı Özelinde)”. İslam Tetkikleri Dergisi. 12/1 (2022), s. 369-395.
Yaşaroğlu, Kâmil. “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Hutbe Hizmetlerine Genel Bir Bakış”. Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 2/1 (2016), s. 93-107.
M. Kâmil YAŞAROĞLU, "HUTBE", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hutbe/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor