İblis’i Öldür, gazeteci-yazar Timur Soykan’ın emniyet teşkilatı, siyaset, tarikat ve organize suç arasındaki geçirgen hatları odağa alan bir siyasi polisiye romanıdır. Anlatı, bir rehine operasyonunda ortaya çıkan çelişkili balistik bulguların izinde ilerlerken, bireysel vicdan ile kurumsal çıkarların çatıştığı alanları nesnel bir dille açığa çıkarır; suç-adalet gerilimini kişisel zaaflar, cezasızlık kültürü ve itaat mekanizmaları eşliğinde katmanlandırır.
Temalar
Roman, suç-adalet gerilimini, kurumsal yozlaşmayı ve bireysel vicdanın sınanmasını merkezine alır. Emniyet teşkilatı içinde tarikat-ticaret-siyaset bağlarının oluşturduğu güç ağları ile buna direnen sınırlı sayıdaki polis figürünün çatışması, adaletin tanımı ve tesisi sorusunu sürekli gündemde tutar. Korku-cesaret ikiliği, travma ve pişmanlıkla birlikte ele alınır; karakterlerin zaafları (öfke, bağımlılık, konformizm) soruşturmanın seyrini etkileyen etik düğümlere dönüşür. İtaat kültürü, cezasızlık ve suç ortaklığının yapıştırıcı etkisi, toplumsal çürümenin nasıl normalleştiğini gösterir. Kent ve kurum tasvirleriyle birlikte aile-sorumluluk ekseni, kamu görevi ile özel hayat arasındaki kırılgan dengeyi romanın dramatik ağırlık merkezine taşır.
Konusu
Bir rehine operasyonunda rehinelerden birinin polis kurşunuyla öldüğü şüphesi, “basit” bir vakayı büyütür. Otopsideki bulgular soruşturmayı genişletir; dosya, emekliliğini bekleyen deneyimli bir başmüfettiş ile disiplin sorunları nedeniyle sürülmüş genç bir komiserin önüne gelir. İkili, ifadeler, balistik veriler, kamera kayıtları ve tanık anlatılarıyla ilerledikçe olayın yasa dışı bahis ağları, mafyatik organizasyonlar ve emniyet içindeki kliklerle bağlantılı daha geniş bir suç düzeninin parçası olduğu anlaşılır. Araştırma, bürokratik engeller ve örtbas girişimleri kadar kişisel geçmişlerin oluşturduğu vicdan hesaplaşmaları nedeniyle de zorlaşır; lüks bir aracın izi, yurda alınan bir bebek ve “İblis” lakaplı figürün ilişkiler ağı etrafında derinleşir. Anlatı, bireysel adalet arayışının kurumsal çıkarlar ve aile bağlarıyla çarpıştığı bir düğüm noktasına taşınır.
Karakterler
- Yusuf Demir (Başmüfettiş): Muhafazakâr değerleri ve mesleki deneyimiyle kurumsal hiyerarşiyi temsil eden, pasif göreve çekilmiş, emekliliği yaklaşmış bir emniyetçidir. Soruşturma ilerledikçe konformizm ile vicdanı arasındaki gerilim büyür; aileyi koruma güdüsü ile adalet duygusu arasında zor kararlarla sınanır.
- Levent Gündüz (Komiser): Şehit çocuğudur; öfkeli, uyumsuzluğu nedeniyle sürgün yemiş genç polistir. Kumar bağımlılığı gibi zaafları bulunsa da adalet arayışında ısrarcı ve risk almaktan kaçınmayan bir figürdür; kurtarılan bebeğin hikâyesi onda kişisel bir yüzleşmeyi tetikler.
- Eda: Rehine krizine ilişkin şüpheleriyle soruşturmayı tetikleyen kritik kişidir. “Basit vaka” algısını kıran sezgileri ve ısrarı, olay örgüsünde dönüm noktası işlevi görür.
- Halit Ensaroğlu (“İblis”): Yeraltı ekonomisinde yükselen, tarikat ve bürokrasiyle çıkar ilişkileri kurabilen suç aktörüdür. Para, korku ve şantaj üzerinden kurduğu tahakküm, cezasızlık kültürüyle pekişir.
- Şeyh ve ağ çevresi: Dinî otorite söylemiyle meşruiyet üretirken siyasal ve ticari çıkar ağlarıyla iç içe geçen; emniyet ve yargı uzantılarıyla suç ekonomisini besleyen ara yüzdür.
- Refik, “Fare” vb.: Teşkilat, sokak ve yeraltı arasındaki geçirgenliği görünür kılan tali ama işlevsel karakterlerdir. Korkaklık, sadakat, ihanet ve hayatta kalma reflekslerinin gri alanlarını temsil ederler.


