Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. 927-932 yılları arasında Bağdat'ta doğduğu tahmin edilmektedir. Adını Ebü'l-Ferec Muhammed b. İshak Nedîm şeklinde verir. Kendisinin, babasının veya dedelerinden birinin halife ve sultanların özel sohbet ve eğlence arkadaşı anlamındaki nedimlik görevini üstlendiğinden Nedîm lakabını aldığı yaygın kanaattir. Nedimlerle ilgili adap, erkân ve menkıbelerini ihtiva eden eserler için özel bir bölüm ayırmış olmasının yanında bunların halife veya sultanın huzurunda nasıl davranacakları ve konuşacaklarına dair kayıtları hem bu alanda eğitim aldığını hem de bu görevi üstlendiğini göstermektedir (İbnü'n-Nedîm, 2014: I, 435-467). Çocukluğu âlimlerin, şairlerin, ediplerin, filozofların buluşma mekânı olan ve kitap telifi için imla meclislerinin kurulduğu ücret karşılığı kiralanan dükkânlarda (sûkulverrâkîn) geçti. Burada babasının dükkânında kitapçı mesleğine adım atarken Bağdat'ın ilim ve kültür hayatının içerisinde yetişti.
Ömrünün büyük bölümünü geçirdiği Bağdat'ın ilim ve kültür hayatının son parlak devrine bizzat şahit oldu, devrin büyük âlimleri ve edipleriyle tanıştı, çok sayıda kitap ve risale gördü, bunların nüshalarını bizzat çoğalttığı gibi inceleme imkânına da sahip oldu ve erken yaşlardan itibaren başta Kitâbü'l-Fihrist olmak üzere çalışmaları için malzeme topladı. Farsça ve Süryânîce bilen İbnü'n-Nedîm Musul'a ve Hadîse'ye ilmî ve meslekî seyahatler gerçekleştirdi. Çalışmalarını İslamiyet'in doğduğu Hicaz ardından siyasî merkez olmalarından hareketle Suriye ve Irak bölgeleri üzerinde yoğunlaştırdı. İbnü'n-Nedîm'in kendilerinden istifade edip fikir teatisinde bulunduğu, rivayet alıp verdiği ve icazet izni aldığı âlimler arasında Ebû Saîd Sîrâfî, Ebü'l-Hasan Muhammed Nakît, Ebü'l-Ferec İsfahânî, Ebü'l-Hasan Ali Müneccim, Ebû Ubeydullah Muhammed Merzübânî, Ebû Ali İsmâil Saffâr, Ebü'l-Hayr İbnü'l-Hammâr, Ebû Süleyman Muhammed Sicistânî, Ebü'l-Hasan İbnü'l-Kûfî, Ebü'l-Feth Osman Nahvî sayılabilir.
İslam dünyasındaki kitapçılık mesleğinin en gelişmiş olduğu dönemde yaşayan İbnü'n-Nedîm sadece kitap istinsah etmek, ciltlemek, kitap ve yazı malzemesi ticareti yapmakla meşgul olmamış, aynı zamanda ders veren âlimlerin ders notlarını bir araya toplayıp tashih ettikten ve temize çektikten sonra kitap haline getirerek bir nevi günümüzde editörlük olarak nitelendirilebilecek bir görevi de üstlenmiştir. Zamanındaki bazı meslektaşlarının para kazanmak amacıyla masal, hikâye ve menkıbe türünden ilmî kıymeti olmayan kitapları çoğalttıklarını, intihal yaptıklarını, işinin erbabı olmayan kimseleri meşhur olarak zikrettiklerini haber vermesi (İbnü'n-Nedim, 2014: I, 433, 471; II, 331), kendisinin böyle bir işe tevessül etmediğini ve ilmî dürüstlüğe sahip olduğunu gösterebilir. O dönemde yaygın olan istinsah edilen başkalarına ait eserleri kendine mal etmemesi, müellifi meçhul olanları da özellikle zikretmesi bu hususu teyit etmektedir.
Bütün hayatı bilimsel faaliyetlerle dopdolu geçen İbnü'n-Nedîm'in vefat tarihi konusunda farklı rivayetler vardır. Fihrist'in içerisinde yer alan bazı kayıtlardan yola çıkan ve kaynaklarda verilen haberleri inceleyen Eymen Fuâd 12 Kasım 990'da vefat ettiğini tespit etmiştir (2014: 18).
Yazı sanatı ve kâtiplik hakkında bir bölümün yer aldığı Kitâbü'l-Evsâf ve't-Teşbîhât başta olmak üzere Makalâtü'l-Felâsife, Kitâbü'l-Mesâlib gibi eserleri olduğunu bizzat kaydeden İbnü'n-Nedîm'in zamanımıza ulaşan tek eseri, İslam bilim ve kültür tarihinin ilk dört asrında yazılan Arapça kitapların yanında Yunanca, Süryânîce, Farsça, Sanskritçe, Nabatça'dan yapılan tercümelerin bir envanteri olan ve Fihristü'l-Ulemâ', Fihristü'l-Kütüb, Fihristü'l-Ulûm da denilen Kitâbü'l-Fihrist'tir.
İslamiyet'in yayılışına paralel olarak ilmin hızlı bir şekilde gelişmesi, yazılı literatürün çeşitli sahaları üzerinde binlerce kitabın kaleme alınması, tercümelerin yapılması ve yabancı kültürlerin değişik etkileri, İslam âlimlerini henüz erken bir dönemde ilimlerin tasnifine sevketmiş ve X. asırda ilimlerin tasnifini her alandaki temsilcilerin biyografik bilgileriyle irtibatlandırma şeklindeki bir çabaya dönüşmesini sağlamıştır. Özellikle IX ve X. asırlarda durmadan koleksiyonlarını genişleten ve kataloglayan sahaf ve kitap sever çevrenin birikimini bir araya getiren, çok yönlü bir âlim olmasının yanında iyi bir bibliyofil olan İbnü'n-Nedîm, ilk ve belki de tek Arapça literatür tarihini telif ederek İslam dünyasının ilk dört asrı boyunca müelliflik hareketini izleyen en önemli ve emsalsiz kitabı ortaya çıkarmış, müslüman ve İslam coğrafyasında yaşayan bilginlerin de dünya uygarlığına katkılarını görünür kılmıştır. İbnü'n-Nedîm sadece ilimler tasnifine ve biyografilere dair bilgileri değil, aynı zamanda çeşitli kütüphanelerden toplanmış olağanüstü sayıda malzemeyi bir araya getirmiş ve erken İslam döneminin akla gelebilecek bütün disiplinlerinde o zamana kadar rastladığı veya duyduğu ilim, kültür ve sanat adamlarının üretimini gözden geçirerek İslam kültürünün ve medeniyetinin ilmî ve entelektüel birikimini ortaya koymaya muvaffak olmuştur. İlk dört asırdaki eğitim öğretim hayatının yanında kitap üretiminin nasıl gerçekleştiği ve telif edildikten sonra kaybolan pek çok eserin ismi, müellifi ve konusuna dair bilgilerin kayda geçmesini temin etmiştir. Halife Me'mûn'un kütüphanesinde Hz. Peygamber'in dedesi Abdülmuttalib'in tabaklanmış deri parçası üzerindeki hattıyla bir vesikanın mevcudiyetini kaydetmiş olması (İbnü'n-Nedim, 2014: I, 13) kullandığı malzemenin kapsamını gösterdiği gibi döneminin bütün eğitim öğretim kurumlarıyla yazılı ve sözlü birikiminden istifade ettiğini göstermektedir.
Fihrist telif edildiği dönemin belirgin bilimsel alanlarına karşılık gelen, her biri "fen" adıyla alt başlıklara ayrılan ve "makale" adı verilen on bölümden meydana gelmiştir. Her makale ve fende ilimlerin başlangıcı ve gelişmesinden kısaca bahsettikten sonra büyük ölçüde kronolojik sıraya uyarak müellifleri ve eserlerini anlatır ve muhtelif alanlarda telifleri olanlara en meşhur olduğu ilim dalında yer verir.
Birinci bölümde çeşitli milletlerin konuştuğu diller, kutsal kitaplar, Kur'an-ı Kerim, buna dair ilimler ve bunlarla meşgul olanlar ele alınmıştır. Bu bölümde yeryüzündeki milletlerin yazılarından bahsedilir ve İslam dünyasında yazı sanatının gelişmesinin mushaf yazımıyla ilgili olduğu belirtildikten sonra Araplar'ın başlangıçta on iki olan yazı çeşidinin zaman içerisinde yirmi dörde ulaştığı kaydedilir. Ardından da yazı malzemesine dair bilgi verirken Türkler'in ok üzerine yaptıkları şekillerle savaş ve barış zamanında haberleştiklerini ve bunları sakladıkları haberi verilir (İbnü'n-Nedim, 2014: I, 44).
İkinci bölüm nahiv adı verilen Arapça gramerinin söz dizimi kuralları ve irabıyla bunlara dair kitaplara, müelliflerine ve dil mekteplerine dairdir. Kelime çeşitleriyle tariflerini kapsayan nahiv ilmine dair ilk bilgileri Hz. Ali'den öğrenen ve Kur'an-ı Kerim'e noktalama ve harekeleme sistemini getiren Ebü'l-Esved Düelî (ö. 688) Arap nahvinin esaslarının İslam dünyasına yayılmasını sağlamıştır (İbnü'n-Nedim, 2014: I, 103-104). Bu bölümde şehir muhitiyle yabancı temas ve tesirden uzak kalmış fasih lehçelerin yaşamasının çölde yetişen muallimler vasıtasıyla olduğu haber verilmektedir. Bu alanda eğitim alan ve bazıları kitap sahibi olan bu şahıslar ilim çevrelerinde büyük ilgi görüyor ve aslen İranlı olan ünlü edip, kâtip ve mütercim İbnü'l-Mukaffâ'nın Bedevî Ebü'l-Câmûs'tan ders alması gibi, Abbâsî ve Büveyhî saraylarında, bazı evlerde, meclislerde ve halk mekteplerinde (mektebü'l-âmme) ücretli öğretmenlik yapıyorlardı.
Üçüncü bölümde siyer, tarih, ensap bilginleri ve bunların eserleriyle kâtipler ve yazışmaları, divanlar, haraç âmilleri, hatipler, nedimler, musikişinasların yanında çeşitli eğlence dalları ve sanatçıları hakkında bilgi verilmektedir. Dördüncü bölümde şiir ve şairlerle divanlara ve bunları toplayanlara, beşinci bölümde kelam ilmiyle meşgul olanlar ve mütekellimîne mensup âlimler ve eserleriyle itikadî mezheplere, zâhitlere ve mutasavvıflara eserleriyle birlikte yer verilmektedir. Altıncı bölüm fıkıh ilmiyle fıkhî mezheplere ayrılmış ve bunların temsilcileri eserleriyle birlikte tanıtılmıştır.
Yedinci bölüm felsefeye ve Antikçağ'dan intikal eden matematik, tıp, astronomi gibi ilimlerle kitaplarına ve bunlardan yapılan tercümelere ve Eski Yunan, Hint ve İran bilginlerine dairdir. Mühendisler, mantıkçılar, fizikçiler, geometriciler, kullanılan aletler ve sanatkârlarına da bu bölümde yer verilmiştir. Sekizinci bölüm büyü, tılsım, efsun, sihir, koku, rüya tabiri, muska ve hurafelere ayrılırken başta yemek kültürü olmak üzere gündelik hayata dair olan kitaplarla yapılan tercümeler anlatılır, hikâye ve masal tarzına dahil edilebilecek 200'ün üstünde eser sayılır. Gece sohbetleri, havas ilmi, yırtıcı kuşlar, harp aletleri tedariki, fürûsiye ve baytarlık bu bölümde ele alınır.
Dokuzuncu bölüm Maniheistler, Kaldeliler, Hürremiye, Mecûsîler, Mezdekîler, Sâbiîler gibi eski Mezopotamya, İran, Hint ve Çin din ve kültürlerinin uzantısı olarak yaşayan din, mezhep ve kültürlere, kurumlarına, telif edilmiş eserlerine ve Abbâsî bürokrasisinde görev almış zındıklara dairdir. Onuncu bölümde ise eski ve yeni felsefeci ve hâkimlerden kimyacı ve simyacıların haberlerine ve eserlerine yer verilir. Mısır piramitlerine yer verilen bu bölümde İslam dünyasında eskilerin kimya ile ilgili eserlerini ilk ortaya çıkaran kimsenin Hâlid b. Yezîd b. Muâviye (704 [?]) olduğu, tıp, astronomi ve kimya alanında tercümeleri başlattığını haber veren İbnü'n-Nedîm çalışmalarından 500 varaklık kadar kısmını bizzat gördüğünü haber vermektedir.
İbnü'n-Nedîm'in eseri üzerine sonraki asırlarda doğrudan yapılmış bir tekmile ya da başka bir çalışma bulunmamaktadır. Modern devirdeki Avrupalı oryantalistler tarafından çok kullanılan eser günümüzde İslam bilim ve kültürü üzerinde çalışan bilgin ve araştırmacının başlıca kaynaklarındandır. İbnü'n-Nedîm'in muhtemelen yakın arkadaşı Vezir Ebü'l-Kasım b. Îsâ'ya ithaf ettiği Kitâbü'l-Fihrist'in muhtelif kütüphanelerde bulunan nüshaları zamanımıza eksik olarak ulaşmıştır. M. Tâvît Tancî'nin daha önce yaptığı çalışmalardan faydalanan Eymen Fuâd Seyyid en kapsamlı neşrini gerçekleştirdiği esere İbn Hacer Askalânî, Zehebî, İbnü's-Sâî gibi âlimlerin iktibaslarını eklemiştir (London 2009, 2014). Ramazan Şeşen Kitâbü'l-Fihrist'i Türkçe'ye çevirmiştir (İstanbul 2019).