Lügat mânası "hazırlamak"tır. Sultan II. Mahmud döneminde açılmış askerî okullarda oluşturulan hazırlık sınıflarına idâdî denildiği gibi Tanzimat döneminde çeşitli rüştiye mekteplerine hazırlık olarak belirlenen okullar için de idâdî denilmiştir. 1845'ten itibaren İstanbul ve ordu merkezlerinde açılan idâdîler, birer askerî lise mahiyetinde Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne miras kalmışlardır.
İdâdîlerin Osmanlı eğitim sistemi içerisinde bir ortaöğretim kurumu olarak tasarlanmaları ise 1869'da yürürlüğe giren Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi ile oldu. Nizamnamede eğitim kurumları üç kademe olarak belirlendi. Buna göre ilk kademe sıbyan ve rüştiye mektepleri, ikinci kademe idâdî ve sultânî mektepleri, üçüncü kademe ise âlî mektepler idi. Rüştiye mekteplerinden mezun olan her Osmanlı tebaası idâdîlere sınavsız kayıt yaptırabilecekti. İdâdî mektebini bitirenler de vilayet merkezlerinde açılacak sultânî mekteplerine devam edebileceklerdi. Öğretim süresi üç yıl olarak belirlenen idâdîlerin bin haneden daha fazla nüfusa sahip veya mevkileri itibari ile gerekli görülen kasabalarda açılması öngörüldü. Böylece Tanzimat döneminin Osmanlıcılık ideolojisi doğrultusunda bir eğitim politikası düşünülmüştü.
Nizamnamede planlanan idâdî mektepleri hemen açılamadı. Maarif Nazırı Ahmed Cevdet Paşa hazırlamış olduğu takrirle (18 Aralık 1873) idâdî mekteplerinin açılamamasının zararlarını anlattığı gibi nasıl açılabileceklerini de izah etti (BOA, Y. EE, 37/47).
Cevdet Paşa tarafından hazırlanan takrirle ilgili hususlar Sultan Abdülaziz'in 6 Ocak 1874 tarihli iradesiyle kanunlaştı ve böylece ilk idâdî açıldı (BOA, İ. DH, 677/47203). Bu idâdî aynı zamanda Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi ile kararlaştırılan ortaöğretim kurumlarının ilk örneğidir. Aynı yıl Yanya vilayeti Tırhala sancağının merkezi olan Yenişehir'de bir idâdî mektebinin hizmete girmesiyle İstanbul'da açılan ilk örnekten sonra, taşrada da ilk idâdî açılmış oldu. Bu iki örnekten sonra uzun yıllar yeni bir idâdî açılamadı. Hatta ilk idâdî, kuruluşundan birkaç yıl sonra kapatılma tehlikesi atlattı. 1878'de Mekteb-i Mülkiye'nin hazırlık sınıfları olduğu düşüncesiyle kapatıldı. Ancak yanlışlık farkedilince karar iptal edildi (BOA, İ. ŞD, 38/1919). Okul daha sonra Vefa semtine taşındı ve Vefa İdâdîsi adını aldı (bk. Vefa İdâdîsi).
İdâdîlerin gerek İstanbul'da gerekse vilayetlerde yaygınlaşması Sultan II. Abdülhamid döneminde oldu. 1884'te öşür gelirlerinden idâdîlerin açılması için pay ayrılınca vilayetlerde idâdîler hızlıca yaygınlaşmaya başladı. Ancak sancaklarda idâdî açılma hızı yeterli görülmeyince 1890'da idâdî açılabilecek yerlerdeki rüştiye mekteplerinin öğretim süresi arttırılarak idâdîye dönüştürülmesi kararı alındı. Bundan sonra açılan idâdî sayısı hızlıca arttı. Sultan II. Abdülhamid dönemi sonunda İstanbul'da sekiz, vilayet merkezlerinde yirmi üç, liva ve kazalarda yetmiş sekiz olmak üzere ülke genelinde toplam 109 idâdî bulunuyordu. Münif Paşa'nın Maarif nazırlığı zamanında İstanbul'da Sultan Mahmud Türbesi civarında Avrupa inâs (kız) okullarına benzer, yatılı ve gündüzlü öğrenci kabul eden ücretli bir okul açılmıştır. Bu okul ilk kız idâdîsi olarak tasavvur edilmiş ve çeşitli kaynaklarda o şekilde ifade edilmiştir. Okul birkaç öğrenci ile eğitim öğretime başlamışsa da iki yıl sonra kapanmıştır. İlk kız idâdîsi II. Meşrutiyet döneminde açılmış ve kısa süre sonra diğer idâdîlerin sultânîye dönüştürülmesiyle birlikte inâs sultânîsine dönüştürülmüştür.
1892 yılında idâdîler için bir öğretim programı ve talimatname hazırlandı. Talimatname ile idâdî mektepleri, sınıf-ı âdiye ve sınıf-ı âliye olmak üzere ikiye ayrıldı. Liva merkezlerinde bulunan idâdîlerin eğitim süresi, ilk üç yılı (İlk karar iki yılken sonradan üç yıla çıkarıldı) rüştiye sınıfları olmak üzere beş yıl idi ve sınıf-ı âdiyeyi oluşturuyordu. Vilayet merkezlerinde açılmış ve bundan sonra açılacak olan yatılı idâdîlerin öğretim süresi ise yedi yıla çıkarıldı. Bu yedi yıllık idâdîlerin ilk beş yılı sınıf-ı âdiyeyi son iki yılı sınıf-ı âliyeyi oluşturmaktaydı. Yedi yıllık idâdîlerin ilk üç yılı da rüştiye sınıflarını oluşturuyordu. Yatılı idâdîler yatılı öğrenci sayısına göre dört sınıfa ayrılmıştı. Yüz elli yatılı öğrenciye sahip olanlar birinci sınıf, yüz yatılı öğrenciye sahip olanlar ikinci sınıf, yetmiş beş yatılı öğrenciye sahip olanlar üçüncü sınıf, elli yatılı öğrenciye sahip olanlar ise dördüncü sınıf yatılı idâdîleri oluşturmaktaydı. Yatılı olan öğrenciler kendi aralarında ücretli ve ücretsiz olmak üzere iki sınıfa ayrılıyorlardı. Yedi yıllık idâdîlerin yatılı olarak planlanması vilayet merkezi dışında yaşayanlara da ortaöğretim hizmeti sunulmak istenmesi sebebiyledir.
Talimatname ile oluşturulan yedi yıllık yatılı idâdîlerin son iki yılı, Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'nde, ortaöğretimin ikinci kademesini oluşturmak üzere planlanan sultânîlerin yerini almaktaydı. Böylece nizamnamede planlanan ortaöğretimin hem ilk kademesi hem de ikinci kademesi idâdî mektepleri aracılığı ile uygulamaya konulmuş oldu. Ancak öğretim süresi nizamnamede kararlaştırıldığı gibi rüştiye eğitiminden sonra 3+3 yıl değil 2+2 yıl şeklinde gerçekleşti. İstanbul'da, Numûne-yi Terakkî Mektebi (Dersaadet/İstanbul İdâdîsi) haricindeki idâdîlerin yatılı öğrencileri ve rüştiye sınıfları yoktu. Öğretim süreleri, ortaöğretimi kapsayacak şekilde dört yıl idi.
1900 yılında vilayet yatılı idâdîleri bünyesinde meslekî eğitim amacıyla ziraat, sanayi ve ticaret şubelerinin açılması kararlaştırıldı. Hangi idâdîde hangi şube ya da şubelerin açılacağı vilayetlerin konumu ve durumuna göre belirlenmişti. Şubelere uygun öğretim programları hazırlandı. 1901 yılı itibariyle şubeler açılmaya başlandı. Ancak istenilen verim alınamayınca 1904 yılında uygulamaya son verilerek meslekî şubeler kapatıldı. II. Meşrutiyet döneminde, bu defa beş yıllık liva idâdîlerinde meslekî eğitim denendi. Ancak o girişim de başarıya ulaşamadı.
Nizamnamenin 52. maddesine göre idâdîlere öğretmen yetiştirmek için dârülmuallimînde bir idâdî şubesi açılacaktı. Şubede edebiyat ve fen sınıfı oluşturulacaktı. 55. maddeye göre şubenin öğretim süresi iki yıl olarak belirlenmişti. Bu karar ilk idâdî mektebinin açılışından iki yıl sonra, 1876'da uygulanabildi. 1880 yılına kadar açık kalan okuldan yeteri kadar öğretmen yetiştirilemedi. Şube Dârülmuallimîn-i Âliye'nin kuruluşu ile yeniden açılmış oldu. Dârülmuallimîn-i Âliye'den idâdîler için öğretmen yetiştirilmekle birlikte bütün ihtiyacı karşılayacak sayıda öğretmen yetiştirilmesi mümkün olamadı ve ilk idâdîlerin öğretmen ihtiyacı çeşitli kaynaklardan karşılandı (bk. Dârülmuallimîn). Bunların en önemlisi Mekteb-i Mülkiye mezunları oldu. Mülkiyeliler idâdîlerdeki müdürlük görevlerinin yanı sıra birçok derse de girdiler. Bunun dışında askeriyeden idâdîlerde derse giren subaylar olmuştur. Belediye eczacısı, istinaf mahkemesi ceza reisi gibi vilayetlerdeki çeşitli memur ve yöneticilerden derse girenler de vardı.
İdâdîlerin rüştiye sınıflarının başlangıcı olan birinci sınıflarına on beş yaşından küçük sıbyan/ibtidâî mektebi mezunu olanlar kabul edilirdi. Daha üst sınıflara kayıt yaptıracakların üst yaş sınırı ise girilmek istenen sınıfa göre on beş yaşın üzerine o kadar yıl eklemek suretiyle tespit edilmekteydi. Eğer kayıt yaptırmak isteyen rüştiye mezunu ise beş ve yedi yıllık idâdîlerin dördüncü sınıfına, beş yıllık idâdî mezunu ise yedi yıllık idâdîlerin altıncı sınıfına kaydedilirdi. Sıbyan/ibtidâî veya rüştiye diploması olmayanlar da idâdîlere kabul edilebilirdi. Yapılacak sınavda sıbyan/ibtidâî veya rüştiye mezunu derecesinde bilgiye sahip olduğunu ispat edenler idâdîlere kayıt yaptırabilirdi. İdâdîlere kaydolmak isteyen öğrencilerden, memleket tabipliğinden alınacak, mühürlenmiş sıhhat ve aşı belgesi, tezkire-yi Osmâniye (nüfus cüzdanı/kimlik kartı) ve mezun olduğu okulun diploması istenirdi.
İdâdîlerin yatılı kısmı paralıydı. II. Meşrutiyet döneminde gündüzlü idâdîlerin, idâdî sınıflarına (dördüncü ve beşinci sınıflar) devam eden öğrencilerden de ücret alınmaya başlandığı gibi her idâdîden aynı ücretin talep edilmesi uygulamasından vazgeçildi. Yatılı idâdîlerin ücretleri de vilayetine göre farklılık göstermekteydi. İdâdîlerin yatılı kısımlarına belirli sayıda ücretsiz öğrenci kabul edilirdi. Ücretsiz kabul edilecek öğrencinin fakir, terbiye edilmeye yatkın, iyi hal ve hareketlere sahip olması gerekirdi. Ancak ücretsiz öğrenci kayıtlarında her zaman belirlenen oranların üzerine çıkılmıştır. Derslerinde başarısız olup sınıfta kalan öğrenciden ücret istenirdi.
İdâdîlerde disiplin, mükâfat ve ceza uygulamaları ile sağlanmıştır. Öğrenciler için aferin, tahsin ve imtiyaz adıyla üç çeşit mükâfat belirlenmiştir. Bunlar matbu belgeler olup üzerlerine öğrencinin ismi, mükâfatın hangi dersten alındığı, mükâfat sebebi gibi bilgiler yazılmıştır (bk. Mükâfat Belgeleri).
İdâdîlerde öğrenci başarısını belirlemek ve sınıf geçmeye karar vermek için her yıl derslerin sona ermesiyle umumi sınavlar yapılırdı. Her ders için ayrı yapılan sınavlardan başarılı sayılmak için en az on üzerinden beş alınması gerekliydi. Genel sınavlardan başka yıl içerisinde özel bir sınav da yapılırdı. İlerleyen yıllarda yıl içerisinde yapılan özel sınav sayısı arttırılmış ve üçer ay ara ile iki sınav yapılmasına karar verilmiştir. Yazılı sınavlar, dersin öğretmeniyle birlikte sınav yapmak üzere seçilip okula davet edilen mümeyyizlerce yapılırdı. Mümeyyizler okul müdürleri tarafından seçilir maarif müdürleri tarafından onaylanırdı. II. Meşrutiyet dönemi ile birlikte sınav sayılarında ve şeklinde bazı değişikliklere gidildi. Buna göre her yıl belli zamanlarda, ikisi yazılı biri sözlü olmak üzere üç sınav yapılması kararlaştırıldı.
İdâdîlerde öğrenciler için belirlenmiş resmî bir kıyafet vardı. Kollarına takılacak kırmızı şerit ile öğrencinin sınıfı belirtilirdi. Öğrencilerin yakalarına okulun ismi ve öğrencinin sıra numarası yazılırdı. Ayrıca eşya ve çamaşırlara öğrencinin numarası işlenirdi.
İdâdîlerde tatil zamanları tarihî süreçte değişiklik göstermiş olmakla birlikte dersler haziran ayının ilk haftasında sonlandırılıp sınavlara başlanırdı. Temmuz ayının ilk haftasında sınavların bitirilmesiyle öğrenci ve personelin tatili başlardı. Ağustos ayının yirmisinde okullar yeniden açılırdı. Bu genel tatil zamanından başka, idâdîler cuma günleri, bayram günlerinde, resmî ve millî günlerde tatil edilirdi. Bugünlerden başka gayri müslim öğrencilere dinî bayramlarında, bir yılda toplam beş gün olmak üzere izin verilirdi.
Yatılı idâdî öğrencilerinin günlük programı mevsimine göre sabah altı veya yedide yataklarından kaldırılmalarıyla başlardı. Yarım saatlik bir hazırlıktan sonra belirlenen programı takip ederlerdi. Yatsı namazı kılındıktan sonra yatakhaneye gidilirdi.
Gündüzlü idâdîlerde okul saat sekizde açılır ve sonrasında bir buçuk saat süren sabah müzakeresiyle yoklama yapılırdı. Gün içerisinde birer saat süren dört ders vardı. Dersler arasında on beş dakika ile otuz dakika arasında değişen teneffüsler olurdu. Öğle namazı için bir buçuk saat ayrılmıştı. On beş dakikalık teneffüsler yaz aylarında otuz dakikaya çıkarılabiliyordu.
Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'nde üç yıllık idâdî eğitimi için oldukça az ders içeren bir öğretim programı hazırlanmıştır. Programda dikkat çeken en önemli husus dinî konuları içeren herhangi bir derse yer verilmemiş olmasıdır. Ancak bu program hiç uygulanmadan idâdîler için kapsamlı bir öğretim programı, 1892 yılında hazırlandı ve aynı yıl uygulanmaya başlandı.
Vilayet merkezlerindeki yedi senelik idâdîler programın tamamını uygularken beş senelik liva idâdîleri ilk beş yıl programını uygulamışlardır. İstanbul idâdîleri ise rüştiye sınıfları olmadığından son dört yıl programını uygulamışlardır. Tarihî süreçte programda çeşitli değişiklikler yapılmış, yeni dersler eklenip bazı dersler programdan çıkarıldığı gibi sınıf, ders saati ve ismi üzerinde de çeşitli değişiklikler olmuştur. Örneğin ulûm-ı dîniye dersinin adı maa-tecvit Kur'an-ı Kerim ve ulûm-ı dîniye olarak değiştirilmiş ve derse tecvitle Kur'an okuma eklenmiştir. Yine programa kitâbet-i resmiye (resmî yazışma) ve ilm-i servet (iktisat) dersleri eklenmiştir. Programa elsine dersi eklenerek bazı idâdîlerde icabına göre Rumca, Ermenice ve Bulgarca derslerinden biri veya birkaçı okutulmaya başlanmıştır. Zikredilen derslerin programa konulma sebebi yabancı dil bilen müslüman memurlara duyulan ihtiyaçtır.
II. Meşrutiyet döneminde mevcut yatılı veya yedi senelik idâdîlerdeki eğitimin niteliği yeterli bulunmadığından 1910 yılından itibaren idâdîlerin sultânîye dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Alınan bu kararla birlikte ilk etapta on iki idâdî sultânîye dönüştürüldü. Sultânîye dönüştürülen idâdîler; İstanbul, Edirne, Adana, Aydın (İzmir), Üsküp, Bursa, Beyrut, Halep, Selanik, Trabzon, Ma'mûretülazîz ve Kastamonu idâdîleridir. 1913 yılında, kalan yedi yıllık idâdîlerin de 1914 yılı başlangıcından itibaren sultânîye dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Böylece İstanbul'da bulunan ve yatılı olan Dersaadet İnâs İdâdîsi hariç tutulursa 1913-1914 ders yılı itibariyle vilayetlerdeki yedi yıllık idâdîler ve İstanbul'daki idâdîler sultânîye çevrildi. Daha sonra beş senelik liva idâdîlerinden de sultânîye çevrilenler olmuştur.
1914 yılında beş senelik liva idâdîlerinin yapısında da önemli bir değişikliğe gidilerek bu idâdîler lağvedildi ve yerlerine üçü ibtidâî, biri ihzârî yani hazırlık ve ikisi idâdî sınıflarından oluşan yeni bir yapı getirildi. Bu yapıda son iki yıl dört şubeye ayrılıyordu. Bunlar ziraî, ticarî, sanayi ve umumi şubelerden oluşmaktaydı. Ancak beş senelik liva idâdîlerini meslek okullarına dönüştürme girişiminde de başarı sağlanamadı. 1923 yılında biri Mersin Ticaret İdâdîsi, diğeri Aydın Sanayi İdâdîsi olmak üzere yalnızca iki meslek idâdîsi vardı.
1923 yılında toplanan I. Hey'et-i İlmiye'de alınan kararla, ortaöğretim müesseseleri için kullanılan sultânî ismi lise olarak değiştirildi. Liseler bir ve iki devreli olmak üzere iki kategoriye ayrıldı. Bir devreli liseler ortaokul mahiyetindeydi. 1924'te toplanan II. Hey'et-i İlmiye'de ise bir devreli liselerin ortaokul haline getirilmesi ve onların, öğretim sistemi içerisinde bir kademeyi oluşturması kararlaştırıldı.