Rey'in Sulikân nahiyesinde dünyaya geldi. Diyarbekir'de Akkoyunlu sarayında münşilik yapan Hüsameddin Ali'nin oğludur. İlk eğitimini babasından aldıktan sonra Diyarbakır ve Tebriz'de astronomi, tıp, coğrafya, fıkıh vb. aklî ve naklî ilimler okudu. Abdurrahman-ı Câmî, Celâleddin Devvânî gibi âlimlerle tanıştı. Tasavvufla da ilgilendi ve kendisine "Molla" unvanı verildi.
1503 yılı sonlarında İstanbul'a geldi ve Sultan II. Bayezid'e bayram tebriki olarak Tehniyet-i Îd adlı kasidesini takdim edince "meddah ve duâgû" olarak saray hizmetine girdi. Padişah kendisinden zarif, latif ve belagatlı bir Osmanlı tarihi yazmasını istedi. Ana metnini otuz ayda tamamlayıp 1506 yılında Sultan Bayezid'e sunduğu Heşt Behişt'in dîbâce ve hatime kısımlarını eksik bırakmıştı. Bu arada oğlu Ebülfazl Mehmed Efendi Trabzon'da Şehzade Selim'in hazine kâtipliğini yapıyordu. Hac için 1511 yılında yola çıkarak Kahire'de Kansu Gavri ile görüştü. Bu arada oradaki Mısır uleması, özellikle de İbrâhim Gülşenî ile görüştü. Bitlisî 1511-1512 yılları arasında Mekke'de bulundu. Oradan Sultan Bayezid'e gönderdiği mektupta Heşt Behişt'in telifi münasebetiyle hakkının verilmediğini, yaşadığı sıkıntıları ve İstanbul'a dönmek istemediğini, ailesinin Mekke'ye gönderilmesini talep etti. Orada Heşt Behişt'i tekrar gözden geçirerek bazı ekleme ve çıkarmalar yaptı. Yine Mekke'de iken Şah İsmâil ile de muhabere halindeydi ve ona bir de kaside sundu.
Osmanlı tahtına Yavuz Sultan Selim geçince ona gönderdiği Şikâyetnâme ile İstanbul'a dönmenin yollarını aradı. Padişahın daveti ile 1513 kışında Yavuz Sultan Selim'in huzuruna çıktı ve Mekke'de âdeta yeniden kaleme aldığı, bazı düzenlemeler ve eklemeler yaptığı Heşt Behişt'i ona sundu. Selim'in ondan isteği Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki aşiretleri Osmanlı'ya meylettirmesiydi. Böylece Bitlisî, Sultan Selim'in doğu politikasında ona danışmanlık yapacak ve bilfiil icraatlarda bulunacaktı.
Yavuz Sultan Selim'in 1514 yılında gerçekleştirdiği İran seferinde İdrîs-i Bitlisî en yakınında bulunan birkaç kişiden ve Çaldıran zaferinden sonra Tebriz'i teslim alanlardan ve padişahı karşılayanlardan biri oldu. Oradan Karabağ'a ilerleyen Osmanlı ordusuna rehberlik etti. Sefer sonrası Sultan Selim Bitlisî'yi Kürt beyleriyle Osmanlı Devleti arasında iyi ilişkiler kurmakla görevlendirdi. Yavuz'un Mısır seferi esnasında Halep'in zaptının ardından da Anadolu'da bazı yerlerin Osmanlı idaresine girmesinde etkili oldu. Daha sonra Diyarbekir merkezli Arap ve Acem kazaskerliğine getirildi. Bu sırada Bitlis'in imarıyla da meşgul oldu, orada medrese yaptırdı.
Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinde Gazze ve Kahire'nin zaptında maiyetinde bulundu. Bu arada Îsâ Sâvecî ile Necmeddin Mesud'un şiirlerini toplayarak birer divan haline getirdi. Mısır'da iken Mûsâ Demîrî'nin Hayâtü'l-Hayevân adlı eserini Farsça'ya tercüme ederek padişaha sundu. Mısır'da ilmiyenin ve kalemiyenin başında olma beklentisi içindeyken padişahın emriyle içinde son Abbâsî Halifesi Mütevekkil Alellah'ın da bulunduğu bir heyetle İstanbul'a gönderildi.
İdrîs-i Bitlisî genel olarak hizmetlerine karşılık değerinin bilinmediği düşüncesi içindeydi. Sultan Selim'in İstanbul'a döndükten sonra kendi dönemindeki olayları da Heşt Behişt'e eklemesi talebi üzerine, Bitlisî ekleme yapmak yerine müstakil bir Selimşahnâme yazdıysa da bu eser müsvedde halinde kaldı. Bu müsveddeler daha sonra oğlu Ebülfazl Mehmed Efendi tarafından ikmal edildi. Kanûnî Sultan Süleyman'a da şark seferi hususunda tavsiyelerde bulunan Bitlisî 18 Kasım 1520 tarihinde altmış üç yaşında İstanbul'da vefat etti. Mezarının çağdaş kaynaklarca Eyüp'te zevcesi Zeynep Hatun'un yaptırdığı mescit civarında kendi adıyla anılan İdris Köşkü ve İdris Çeşmesi denilen yerde olduğu nakledilir. Çeşitli ilimlerle meşgul olan İdris'in öğretici nitelikte "İdrîs" mahlasıyla yazdığı kaside ve mesnevî türlerindeki şiirlerinde Mevlânâ'nın, Senâî'nin, Câmî'nin ve Şebüsterî'nin etkilerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Asıl şöhretini nazımda değil nesirde yapan Bitlisî, özellikle tâlik olmak üzere nesih, sülüs ve divanî yazılarda da usta bir hattat idi. Bizzat kaleme aldığı mektuplar ve Koca Mustafa Paşa Camii'nin kapı kitabesi bunu göstermektedir.
Eğitim hayatında tarih ve edebiyat dışında tıp, hendese ve dinî ilimlerle; aklî ilimlerden de hesap, astronomi, musiki ile meşgul olan İdrîs-i Bitlisî çeşitli konularda eserler yazmıştır. Bunların çoğu Farsça, bir kısmı Arapça'dır. Bu arada bazı tercümeleri de vardır. İdrîs-i Bitlisî İstanbul'a gelip saray hizmetine girdikten sonra Farsça bir Osmanlı tarihi olan eserin asıl adı Kitâbü Sıfâti's-Semâniyye fî Ahbâri'l-Kayâsireti'l-Osmâniyye'dir. 1504 yılında yazmaya başlanılan eser 1506 yılı içerisinde tamamladı. Heşt Behişt'in Türkiye ve dünya kütüphanelerinde çok sayıda yazma nüshası vardır.
Bitlisî'nin Selimşahnâme adlı eseri Heşt Behişt'in devamı gibidir. Bu yüzden olsa gerek bazı kaynaklarda Zeyl-i Heşt Behişt gibi algılanmış olmalıdır. Ölümüne yakın yazdığı ve adını Selimşahnâme koyduğu eserinin giriş ve hatime gibi kısımları başta olmak üzere bazı yerlerini oğlu Ebülfazl Mehmed Efendi tamamlamış ve yeni başlıklar koyarak 1567 yılında Sultan II. Selim'e sunmuştur. Yurt içinde ve yurt dışında sekiz kadar nüshası bilinen eser Hicabi Kırlangıç tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve yayımlanmıştır (Ankara 2001).
İdrîs-i Bitlisî'nin diğer eserleri şöyle sıralanabilir: Risâle-i Bahâriye (Rebîu'l-Ebrâr), Risâle-i Hazâniye, Terceme ve Tefsîr-i Hadîs-i Erbaîn, Risâle-i Münâzaratü's-Savm ve'l-Îd, Mir'âtü'l-Cemâl, Mir'âtü'l-Uşşâk, Hakku'l-Mübîn fî Şerhi Hakkı'l-Yakîn, Havâssü'l-Hayevân/Terceme-i Hayâtü'l-Hayevân/İhyâü'l-Hayevân, Münâzara-i Işk bâ-Akl, Kasâid ve Münşeât ve Mürâselât, Kanûn-ı Şehinşâhî, Risâletü'l-İbâ an Mevâkıi'l-Vebâ, Hâşiye alâ Tefsîri'l-Beyzâvî, Risâle fi'n-Nefs, Şerhu Esrâri's-Savm min Şerhi Esrâri'l-İbâdât (Fezâilü's-Sıyâm), Mecmûa-i Münşeât, Risâle der İbâhat-ı Eganî, Risâle fi'l-Hilâfe.