Hava Savaşlarının Doğuşu
Havacılık alanı, Birinci Cihan Harbi'ne kadar ciddi ve oyun değiştirici olarak ele alınmamış; kişiler şahsi olarak havacılıkla ilgilenmişlerdi. Ancak bilindiği üzere; devlet sahipleri bekalarını savunma konusunda son derece cömert oldukları için en kuvvetli gelişim senaryoları beka savaşlarında ortaya çıkar. Nitekim havacılık alanının muntazam gelişimi de yine birinci cihan harbiyle başlayıp, ikinci cihan harbi sonuna kadar en büyük ivmesini göstermiş ve sonrasında rutin olarak; diğer teknolojik gelişmeler eşliğinde devam etmiştir. Bu süreçte askeri havacılıkta, dönemin en etkili ve dikkat çekici savaş yöntemlerinden biri olan “İt Dalaşı” modeli, havacılığın savaş stratejilerindeki oyun değiştirici rolünü gözler önüne sermiştir.
Birinci Cihan Harbi'yle birlikte bugünkü uçaklara kıyasla amatör ve zayıf olan uçaklar, savaş arenasında yerini almış; ilk önce keşif ve istihbarat için kullanılmış, ardından bombalar ile yüklenerek bombardıman görevine başlamıştır. Bombardımanı engellemek isteyen düşmanlar ise ahşap pervanelerin ardına makineli tüfek takarak vurabildiği bomba yüklü uçakları vurmaya başlamıştır. Bomba yüklü uçakları korumak için gönderilen uçaklar, avcı uçaklar olarak görev yapmış ve böylece hava savaşlarının fitili yakılmıştır.
Başlangıçta bombardıman, bombardıman önleme ve avcı rolleri, sadece taşınan mühimmat ve görevle sınırlıyken, zamanla bu görevlere özel uçak tasarımları geliştirilmiştir. ‘Bombardıman Uçağı’, Önleme Uçağı’ ve ‘Avcı Uçağı’ gibi kategorik isimler verilmiştir.
Gökyüzünde avcı uçaklar birbirleriyle ya da önleme uçaklarıyla karşılaştığında, pilotlar adeta uçaklarıyla satranç oynar gibi birbirlerini etkisiz hale getirmeye çalışırdı. Rakibini savunmasız hale getirebilmek ve vurabilmek için savaştılar. Gökyüzü satrancı, ortaya bir savaş modeli ve görüntüsü ortaya çıkardı.
İt Dalaşı Mantığı
En başında savaşçı uçakların birbirleriyle yakın mesafede savaşmasıyla başlayan serüvende pilotlar; uçaklarının teknolojik açıdan ilkel oluşundan, uçağın burnunun önüne sabitlenmiş silahı, rakibe denk getirerek vurmaya çalışırlardı. Yani rakibi vurabilmek için rakip uçağı kendi uçağının önüne denk getirebilmeli; aynı hareketi düşman uçağı da yapmayı denediği için bir yandan da düşmana vuruş şansı tanımaktan kaçınmalıydı. Haliyle savaş senaryosunun en güvenli hali düşman uçağının arkasına geçmek olacaktı. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan görüntünün, köpeklerin birbirleriyle dalaşmasına benzediğini söyleyen havacılar, kendi aralarında savaş modeline "İt Dalaşı" (Dogfight) demişlerdir.

Kobra manevrası (Fotoğraf: Robert Sullivan, flickr.com)

Tek çember dövüşü (Fotoğraf: David Cenciotti, Alessandro 'Gonzo' Olivares, The aviationist)

Düz makas dövüşü (Fotoğraf: David Cenciotti, Alessandro 'Gonzo' Olivares, The aviationist)
Hava savaşlarının ilk dönemlerinde, havacılık alanı henüz standartlaşmamış, birçok fikir keşfedilmemiş, pek çok süreç stabilleştirilmemiş ve optimize edilmemiş bir yapıdaydı. Haliyle ufak detaylar ve yeni keşifler hava savaşlarının sonucu etkiliyordu.
Ufak detaylara örnek olarak: Pilotun gözlerinin çok keskin olması düşmanları önceden fark etmesine ve avantaj elde etmesine imkan sağlardı. Gelişmiş makineli tüfeğe sahip olan uçaklar, birkaç darbe ile rakiplerini yok edebilirdi. Kanatlarda yapılan ufak yenilikler, uçağın dönüş süresini kısaltarak düşman uçaklarına yem olmayı engelleyebilirdi. Motor gücündeki fark, yüksek irtifada büyük avantaj sağlayarak bombardıman üzerinde dönen savaşlardan çok kuvvetli avantaj sağlayabilirdi. Kısacası yapılan yenilikler yeni bir avantaj anlamına, dolayısıyla operasyonel olarak başarı manasına geliyordu. Ancak zamanla optimizasyonlar tamamlandı ve basit yenilikler avantaj sağlamamaya başladı. İşin başında farklı bir kanat profil tipi icat edildiğinde yüksek enerji verimliliği ile hızlı manevralar yaparak rakibe üstünlük kazanılırken kanat profillerinin standartları oluştuğunda bu detay üzerinden avantaj elde edilemez oldu.
Örneğin bir it dalaşında, savaşın akıbetini belirleyen kıstas ölçütleri sayılmaya başlandığında uçağın kanatlara sahip olması veya pilotun gözlerinin görmesi gibi özellikler sayılmaz. Neticede asgari olarak bir it dalaşı varsayımında belirli kategoriler elde edilmiş ve kategorilerin asgari standartları varsayılmıştır. Zaman geçtikçe araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla standartlar belli olmaya başlamıştır. Asgari standartlar skalasındaki özellikler artarak kıstas ölçütleri azalmış, inovatif yaklaşımlar aranmaya başlanmıştır.
Alman Standartları ve İnovatif Atılımları
İkinci Cihan Harbi'yle birlikte Almanlar, Birinci Cihan Harbi'nden sonra geliştirmiş oldukları yüksek standartlara sahip hava araçlarıyla savaşmaya başladılar. Savaşın ilk dönemlerinde Almanlar, sahip olunan teknolojik yapının optimizasyonu konusunda ilk sırada yer aldı. Ancak yapılan çalışmalar birtakım optimizasyon yarışından fazlası olarak değerlendirilmemiştir.
Doktrinleri ve standartları değiştirecek ilk adımı atan Almanlar, ilk önce pilot kontrolüyle hareket eden bir füze olan X-4’ü icat ettiler. X-4 oyun değiştirici olmasa da inovatif bir adımdır. O zamana kadar yapılan gelişmelerde var olan sürecin iyileştirilmesi hedeflenirken X-4, oyunu değiştirmeye yönelik bir adım atarak düşmanı takip etme eğilimi içermektedir. Uygulamadaki yetersizliği ve başarısızlığı Almanları yeni inovatif kapılar bulmaya zorlamıştır. Almanlar, bu kapının ardında V-1 isimli tarihin ilk güdümlü füzesini yaptılar. Havadan karaya hedeflenen V-1, it dalaşlarında direkt olarak etkiye sahip olmasa da dolaylı yoldan it dalaşının doktrinini önce değiştirmiş sonra ise it dalaşı modelini yok etmiştir.
Güdümlü füzeler, hava savaşlarında da kullanılmak üzere tasarlanmaya başlanınca it dalaşında kritik değişimler yaşanmıştır. Standart it dalaşlarında uçakların birbirine epeyce yaklaşarak burnunu rakibe denk getirmesi gerekirken; güdümlü füzelerin temel mantığında düşmanın güdüm sistemi tarafından tespit edilmesi yeterlidir. Daha sonra füze, güdümüyle düşmanı takip ederek infilak edecektir. Başlangıçta güdümlü füzeler düşmanın keskin manevralarını takip ederek iyi işler çıkarabilecek kadar optimize edilmiş olmasa da zamanla bu olacaktı.
Savaşın bitmesiyle birlikte Ar-Ge çalışmaları yapılmaya devam edilmiştir. Başta Amerika ve Rusya olmak üzere bağımsızlığı olan ülkeler, havacılık alanında çalışmalara devam etmişlerdir. Teknolojinin gelişimiyle birlikte 1950’lerin ortasında 10 kilometre uzaklıktaki düşman uçağını vurabilecek füzeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Pilotların, rakip uçakları gözle göremeyecekleri mesafelerden tespit edebilmelerini ve uçakların modellerine kadar bilgi alabilmelerini sağlayan radar sistemleri geliştirilmeye başlandı.
Radar teknolojilerinin gelişmesiyle, pilotların birbirlerini takip ederek otomatik silahlarla etkisiz hale getirme çabaları, havacılığın ilk dönemlerine ait bir tarih olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte, bazı görüşlere göre sinyal bozucu sistemler veya yüksek teknolojiye sahip silahlar, güdüm sistemlerini etkisiz hale getirerek belirli operasyonlarda it dalaşı konseptini yeniden gündeme getirebilir. Bu durumda, geri dönenin pilotlu bir uçak mı yoksa yüksek G kuvvetlerine dayanabilecek bir SİHA mı olacağı ise henüz netlik kazanmamıştır.
Pilot ve uçak maliyetleri öngörülebilir veriler sunmaktadır. Günümüzde uçaklar yüksek maliyetli görünse de, olası bir savaş durumunda bu maliyetler önemsenmeyecek ve yoğun üretim sürecine girilecektir. Tahrip olan uçaklar maddi kayıplara yol açsa da bu durum genellikle tolere edilebilir olarak değerlendirilmektedir. Ancak bir pilotun hayatını kaybetmesi, yılların eğitiminin toprağa verilmesi manasına geldiğinden, bu durum daha ciddi bir kayıp olarak görülmektedir. Yapay zeka teknolojilerinin gelişimiyle birlikte, savaş uçaklarının uzaktan kontrol edilmesi veya tamamen yapay zeka ile yönetilmesi giderek daha olası bir senaryo haline gelmektedir. Günümüzde modern uçakların yapısal olarak kaldırabilecekleri G kuvvetlerine herhangi bir insanın dayanması olası değildir. Yeni nesil uçakların kontrol yüzeylerinin yüksek hassasiyetle hareket etmesi ve farklı konfigürasyonlarının savaş sırasında insan tarafından yönetilemeyecek kadar karmaşık hale gelmesi, insan pilotların uçak için bir sınırlayıcı faktör haline gelmesine yol açmaktadır.
Farklı bir savaş modeli de ufukta görülebilmektedir. Hibrit bir savaş modeli olarak, insanlı araçların savaş bölgesinden yeterince uzakta, ancak gerektiğinde müdahale edebilecek kadar yakın mesafelerde konumlanarak insansız araçlarla koordineli bir şekilde hareket ettiği senaryolar da gündeme gelmektedir.
Jet Motor Yanılgısı
İlk olarak Almanlar tarafından kullanılmış olan jet motorlar, it dalaşlarına kritik bir etkide bulunmamıştır. Savaşın son dönemlerinde kullanılmış olmasıyla da savaşa etkisi olmamıştır.
Jet motorların en temel iki etkisi irtifa ve hızdır. Pervaneli motorlar, atmosferdeki havayı pervaneler aracılığı ile geriye iterek çalıştığı için havanın yoğun olduğu irtifalardaki (düşük irtifalarda) performansları çok daha yüksektir. Ancak hava miktarının azaldığı yüksek irtifalarda verim kaybı yaşanmıştır. Ancak jet motorları, havanın sıkıştırılarak jet yakıtıyla yakılmasından elde edilen itkiyi kullandıkları ve vakum etkisiyle yüksek miktarda hava çekebilme kapasitesine sahip oldukları için, havanın az olduğu yüksek irtifalarda pervaneli motorlara kıyasla daha verimli çalışmaktadır. Jet motorları, havayı sıkıştırma ve yakma işlemi yaptığından çok yüksek hızlarda itme kuvveti oluşturarak da pervaneli bir motorun ulaşamayacağı itişlere ulaşmaktadır.
Bu iki faktörün it dalaşı üzerinde etkisi olmuştur; ancak hız ve irtifa avantajları, oyun değiştirici değil optimize edilmiş avantajlar olarak değerlendirilirken, güdüm teknolojisi oyunu baştan kuran bir inovasyon olarak kabul edilmektedir.

