Kaldor Büyüme Modeli, İngiliz iktisatçı Nicholas Kaldor tarafından 1950'lerin sonunda geliştirilmiş bir iktisadi büyüme modelidir. Kaldor, modelini özellikle uzun dönemli büyüme süreçlerini ve bu süreçteki ekonomik dinamikleri açıklamak amacıyla ortaya koymuştur. Kaldor'un büyüme modeli, klasik büyüme teorilerine bir alternatif sunar ve özellikle sanayi sektörü ile büyüme arasındaki ilişkiyi vurgular. Model, özellikle ekonomik büyüme için önemli olan faktörleri, iş gücü, sermaye ve teknoloji gibi unsurları göz önünde bulundurur. İşte modelin temel bileşenleri ve özellikleri:
Kaldor’un Büyüme Kanunları
Kaldor, ekonomik büyüme ile ilgili birkaç temel kanun geliştirmiştir. Bu kanunlar, büyümenin dinamiklerini anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Kaldor’un büyüme kanunları şunlardır:
- Birinci Kanun (Sabit Sermaye-Kapital Oranı): Kaldor’a göre, uzun vadede sermaye (kapital) ile iş gücü (emek) arasındaki oran (sermaye/emek oranı) sabit kalmaktadır. Yani sermaye yoğunluğu, teknolojik değişimle birlikte değişmeyen bir faktördür. Bu, ekonomik büyümenin üretim faktörlerinin bir arada nasıl çalıştığını anlamak için önemlidir.
- İkinci Kanun (Yüksek Yatırım Oranı, Yüksek Büyüme): Kaldor’a göre, bir ekonominin büyüme oranı ile yatırım oranı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Yatırım oranı arttıkça, büyüme oranı da artar. Bu, bir ekonomideki üretim kapasitesinin artırılmasını sağlar ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi destekler.
- Üçüncü Kanun (Sanayi Sektörünün Rolü): Kaldor, büyümenin sanayi sektörü ile yakından ilişkili olduğunu savunur. Sanayi sektörü, özellikle üretkenlik artışı ve verimlilik iyileşmeleri ile büyümeyi teşvik eder. Bu, tarım ve hizmetler sektörlerine kıyasla sanayinin büyümeye daha fazla katkı sağladığını ifade eder.
Teknolojik Gelişmeler ve Sermaye Birikimi
Kaldor'un modelinde büyüme, yalnızca iş gücü ve sermayenin artışı ile değil, aynı zamanda teknolojik gelişmeler ve verimlilik artışlarıyla da ilişkilidir. Sermaye birikimi, teknolojik ilerlemeleri ve üretim verimliliğini artırmak için gereklidir. Bu da ekonominin büyüme hızını doğrudan etkiler. Özellikle sanayi sektörü, bu süreçte önemli bir rol oynar, çünkü sanayi sektörü verimliliği artırma ve üretim kapasitesini genişletme açısından daha fazla potansiyel taşır.
Yatırım ve Tasarruf
Kaldor, büyüme oranını etkileyen en önemli faktörlerden birinin yatırım olduğunu vurgular. Yatırım oranı ne kadar yüksekse, sermaye birikimi ve üretim kapasitesinin artırılması da o kadar hızlı olur. Yatırım ise genellikle tasarruflardan kaynaklanır, bu nedenle tasarruf oranları ile büyüme oranları arasında da bir ilişki vardır. Kaldor’un modeline göre, tasarruf oranındaki artış, büyüme oranını artıracak şekilde yatırımları teşvik eder.
Emek ve Sermaye Üzerindeki Verimlilik
Kaldor’a göre, iş gücü ve sermaye arasındaki verimlilik farkı, büyüme oranlarını etkiler. Yüksek verimlilik, üretim maliyetlerini düşürür ve rekabet gücünü artırır, böylece ekonomik büyümeyi destekler. Verimlilik artışı genellikle teknolojik yenilikler ve sermaye yatırımları ile sağlanır.
Sabit ve Değişken Sermaye Yoğunluğu
Kaldor’un modeline göre, sermaye yoğunluğu (sermaye-emek oranı) zamanla değişmez. Ancak, sermaye birikimi ile birlikte bu oran üretim teknolojilerinin gelişimi ile daha verimli hale gelir. Sanayi sektöründeki gelişmeler, sermaye yoğunluğunu artırarak büyümeyi hızlandırabilir.
Dış Ticaret ve Büyüme
Kaldor, dış ticaretin ekonomik büyüme üzerindeki etkisini de tartışır. İhracat, bir ülkenin ekonomik büyümesine katkıda bulunabilir çünkü ihracat arttıkça üretim kapasitesi genişler ve büyüme hızlanır. Ancak, dış ticaretin ekonomik büyümeye katkısı, ülkenin iç piyasasının verimliliği ve üretim kapasitesine de bağlıdır.
Kaldor Büyüme Modelinin Eleştirileri
- Teknolojik Gelişmelere Ağırlık Vermemesi: Kaldor’un modelinin, teknolojik değişim ve yenilik gibi faktörlere yeterince derinlemesine yer vermemesi eleştirilmiştir. Teknolojik ilerlemeler büyüme üzerinde önemli bir etki yapar, ancak model bu konuda daha az detay sunar.
- Sermaye Yoğunluğu Sabitliği: Model, sermaye/emek oranının sabit olduğu varsayımını yapmaktadır, bu durum bazı ekonomilerde gerçekçi olmayabilir. Çünkü sanayilerin gelişmesiyle sermaye yoğunluğu değişebilir.
- İçsel Büyüme Faktörlerine Düşük Dikkat: Model, dışsal faktörlere (yatırım, dış ticaret gibi) odaklanırken içsel büyüme dinamiklerini (teknoloji, inovasyon, insan sermayesi gibi) yeterince vurgulamamaktadır.