Keloğlan içinde yetiştiği toplumun özelliklerini yansıtan ve bireysel yolculuğu sırasında topluma ayna tutan bir kahramandır. Geleneğin ve dilin yerleşmiş kalıplarını yıkan Keloğlan; halk dilinde, zekâ, mizah ve alayı bolca kullanır. Epik kahraman tipinin geçerliliğini yitirdiğinin ve çağın gerektirdiği yeni insan tipinin oluştuğunun göstergesidir. Keloğlan modern çağın getirdiği, "aklın akıl ile olan mücadelesi" çerçevesinde hareket eder. Burada fizikî gücün yerini, aklın üstünlüğü almıştır. Keloğlan masallarında olaylar da değişen dünya düzenine uygun olarak iç içe, karmaşık ve eş zamanlı olarak işlenmiştir.
Keloğlan masal tipinin ilk defa XVII. yüzyılda; "Keloğlan'ın Köroğlu'nun Atını Kaçırması" adlı Köroğlu kolunda görüldüğü belirtilmiştir. Keloğlan Türk milletinin ortak aklı, tamam bilicisi ve kolektif bilinç dışının bir yansımasıdır. Türk'ün sosyal hayat karşısındaki doğal tavrı, Keloğlan tipini oluşturmuş, yeni bir kahraman ortaya çıkarmıştır. Fizikî görünüşü bakımından çirkin, güçsüz, çelimsiz yapıya sahip olan Keloğlan, yaşadığı hayat itibariyle de basit ve sıradan bir kişidir. Ancak onu bir tip oluşturacak kadar sıra dışı çizgiye iten özellik, karşılaştığı olayları çözüme kavuşturmayı sağlayan zekâsıdır. Keloğlan'ın zekâsı yanında, şans, birtakım tesadüfler ve yardımcı karakterler de karşılaşılan sorunların çözülmesinde etkendir.
Keloğlan'ın başının kel olmasıyla Türk kültür tarihindeki ve mitolojideki kökenlerini sorgulayan Bahattin Ögel, "Keloğlan Masal Motifinin Eski Türk Kökenleri" isimli bildirisinde kel veya dazlak alp, ata ve tanrılara değinmiştir. Kuzey Asya'daki Türkler'den derlenmiş destanlarda kelliğin akıllılık, tecrübe ve kurnazlık ifade ettiğini belirtmiştir. Bunun yanında Ögel, destan ve masallarda "kel donuna girmeyi" açıklamış ve yiğitlerin savaşa veya yarışlara giderlerken atlarıyla birlikte kel olup bir çeşit ilahî güç aldıklarını anlatmıştır.
Türk halk anlatılarında Keloğlan, tip olarak iki başlıkta tasnif edilmiştir: Bunlardan ilki Düzmece Keloğlan'dır. Tanınmamak için şekil değiştiren kişiler, Keloğlan kılığına girerler. Ziya Gökalp, Küçük Mecmua'da "Keloğlan" ve "Nar Tanesi" yahut "Düzme Keloğlan" adlarıyla iki düzmece Keloğlan masalı yayımlamıştır. Sahte Keloğlan tipi örneklerine başka metinlerde de rastlamak mümkündür.
Gerçek Keloğlan ise merkezinde Keloğlan tipinin olduğu masallarda karşımıza çıkar. Bu anlatılarda olumlu ve olumsuz karakter özelliklerine sahip olarak ele alınır. Hakkını arayan, zoru başaran, kendine güvenen, cesur, zeki ve kurnaz, gözlerinin içi gülen sevimli, saf oğlan vb. karakteristik vasıflar Keloğlan'ın olumlu özellikleridir. Buna karşılık tembel, kaba, hatasından ders almayan, büyük sözü dinlemeyen, hile yapan vb. olumsuz tavır ve davranışları sebebiyle de Keloğlan'ın iyiyi ve kötüyü içinde barındıran, zaaflarıyla gerçek bir insan modeli olduğu değerlendirilir.
Keloğlan tipi, halktan biri oluşu itibariyle de gerçeğe yakın bir kahraman modelidir. O, destan kahramanları gibi asilzade değildir. Babası o doğmadan ya da küçük yaşta iken ölmüştür. Keloğlan annesi ile fakir bir hayat yaşamaktadır; gariban, gezginci ve mücadelecidir. Hem bireysel hem de toplumsal mücadele verir. Toplumdaki aksaklıklar, düzensizlikler onun sayesinde başarıyla çözüme kavuşturulur.
Keloğlan'ın peri padişahı, vezir, harami, dev gibi düşmanları arasında en önemlilerinden biri de masallarda farklı sosyal statü ve roller üstlenen Köse tipidir. Köse, Keloğlan'ı hile ile aldatmaya çalışsa da neticede kendi kazdığı kuyuya kendisi düşer. Bununla birlikte Keloğlan ile Köse arasında birtakım benzerlikler de bulunur: Mesela her ikisi de toplum tarafından beğenilmeyen, hileci tiplerdir.
Keloğlan masallarının on beş çeşidine rastlandığı söylenmekle birlikte; bu sayının çok daha fazla olduğu belirtilmektedir. Türk halk anlatılarında Tastarakay, Keçel Oğlan, Keloğlan isimleriyle anılan kahraman tipi, birbirinden farklı konuların işlendiği olaylar zincirinden başarıyla çıkmasını bilmiştir. Keloğlan masallarında soru-cevap yöntemine dayalı bir iletişim dili kullanılmıştır. Keloğlan kendisine sorulan her soruya aklını kullanarak ve düşünerek cevap vermiştir.
Keloğlan tipi, geleneğin güncellenmesi bağlamında elektronik kültür ortamına da aktarılmış ve sinema, tiyatro, çizgi filmler aracılığı ile devam ettirilmiştir. TRT Çocuk tarafından 2009 yılında hazırlanan "Keloğlan" çizgi filmi, kültürel değerlerin aktarılması amacına hizmet etmektedir.
Çocuk eğitim öğretimi, ahlakî gelişimi, edebiyat, halkla ilişkiler, sahne ve görüntü sanatları gibi pek çok alanda Keloğlan masallarının Keloğlan tipi açısından ele alındığı görülmektedir. Keloğlan tipi merkezinde ve Keloğlan adına yapılan çalışmalar arasında ilk olarak 1924 yılında Ziya Gökalp tarafından, Altın Işık isimli masal kitabında yer alan iki Keloğlan masalı zikredilir. Bundan sonra Naki Tezel'in 1936 yılında Halk Bilgisi Haberleri dergisinde yayımladığı sekiz Keloğlan masalı ile aynı yıl, Keloğlan Masalları adıyla yayımladığı kitap çalışması vardır. Keloğlan masalları hakkında yayımlanan ilk müstakil makale ise 1968 yılında Türk Dili dergisinde Tahir Alangu tarafından yazılan, "Keloğlan Masalları-Mitostan Kurtuluş-Gerçeğe Yöneliş" isimli çalışmadır. Keloğlan ile ilgili yüksek lisans ve doktora düzeyinde toplam on yedi tez bulunmaktadır. Bu sayının yapılacak yeni çalışmalarla artması kuvvetle muhtemeldir.