Arnold Böcklin’in Keman Çalan Ölüm ile Otoportre (1872) adlı tablosu, ölüm temasına karşı olan ilgisini yansıtan bir otoportredir. 1540 yılında yapılan Sir Brian Tuke tablosundan ilham aldığı düşünülmektedir. Günümüzde Berlin'deki Alte Nationalgalerie’de sergilenmektedir.
Eserde, Böcklin doğrudan izleyiciye bakan ciddi ve odaklanmış bir yüz ifadesiyle tasvir edilmiştir. Hemen arkasında yer alan iskelet figürü, bir keman çalarak sanatçının kulağına fısıldıyormuş gibi konumlandırılmıştır. Çalınan kemanın üç telinin kopmuş olduğu görülmektedir. Tablodaki tek tel ise, çalındığında çan sesine benzer bir tını çıkaran dördüncü tel olan G telidir. Üç telin kopmuş olması, insan yaşamının doğumdan ölüme kadar uzanan sürecini yöneten Üç Kader mitiyle doğrudan ilişkilendirilebilir. Antik mitolojide, Kader Tanrıçaları sırasıyla hayat ipliğini eğirir, çözer ve keser. Bu sürece tanrılar bile müdahale edemezdi. Böcklin de bu kaçınılmaz sonun bilincindeydi; çünkü son telin kopması, hayatının sona ereceği anlamına gelmekteydi.
Ölüm figürü, sahnenin hâkim unsurlarından biri olarak, durumu kontrol altında tuttuğunu gösterir. Yüzündeki sırıtış, şeytani bir gülümsemeyi andırırken, varlığı kaçınılmaz bir zaferin temsilcisi hâline gelmektedir. Böcklin’in duruşu ve ifadesi, onun bu ölümcül ezgiyi dinlemekten kaçınamadığını gösterir. Ressam, izleyiciyle doğrudan göz teması kurmaz, bunun yerine kemanın çıkardığı monoton sese yoğunlaşır. Bu sahne, ses ve renklerin sembolik bir anlatımını oluşturur; ölümün kaçınılmaz gelişini haber veren müzik, son notanın çalınmasını ve ebedi sona ulaşmayı simgeler.

Arnold Böcklin’in Keman Çalan Ölüm ile Otoportre eseri (Kaynak: Staatliche Museen zu Berlin, Nationalgalerie / Andres Kilger)
Teknikler
Tabloda kullanılan teknikler, dönemin akademik resim geleneği ile Sembolist anlayışın birleşimini yansıtır. Yağlı boya tekniği ile oluşturulan bu otoportrede, figürlerin hacim kazanması için ışık-gölge (chiaroscuro) tekniğinden faydalanılmıştır. Böcklin, yüz hatlarını ve ifadesini belirginleştirmek için ışığı doğrudan yüzüne yönlendirirken, arka plandaki ölüm figürünü gölgeler içinde bırakarak kompozisyona dramatik bir derinlik kazandırmıştır.
Fırça darbelerinde dikkatli ve kontrollü bir yaklaşım benimseyerek figürlerin anatomik doğruluğunu sağlamıştır. Özellikle kendi yüzünü resmederken detaycı bir üslup kullanmış, cilt dokusunu ve ifadeyi hassas ton geçişleriyle işlemiştir. Fırça darbeleri yumuşak ve katmanlı bir yapı gösterirken, arka plandaki ölüm figüründe daha belirsiz ve flu geçişler tercih edilmiştir. Geçişlerin yumuşak olması ve keskin hatlardan kaçınılması, Böcklin’in arkaplanda kullandığı sfumato tekniğinden kaynaklanır. Bu teknik, figürler arasındaki mesafeyi ve sahnenin teatral etkisini artırmaktadır. Böcklin’in kullandığı renk paleti ise koyu ve toprak tonlarından oluşmakta, bu da ölüm temasına uygun bir atmosfer yaratmaktadır.


