Kıspetçilik, geleneksel Türk yağlı güreşinde pehlivanların giydiği kıspetin üretimiyle uğraşan bir zanaatkârlık mesleğidir. Kıspet, belden diz altına kadar uzanan, manda, dana vey malak derisinden yapılan dayanıklı ve esnek bir güreş giysisidir. Türk güreş kültürünün temel unsurlarından biri olan kıspet, pehlivanların hareket kabiliyetini koruyarak rakipleri tarafından kolayca tutulmasını engelleyen özel bir yapıya sahiptir.
Kıspetçilik mesleği, Osmanlı döneminden itibaren usta-çırak ilişkisiyle kuşaktan kuşağa aktarılmış ve geleneksel yöntemlerle icra edilmiştir. Günümüzde sayıları giderek azalan kıspet ustaları, hâlâ el işçiliği ile özel sipariş üzerine kıspet üretmektedir. Geleneksel kıspet üretimi, deri işçiliği, el dikişi ve özel kalıplar kullanılarak yapılır. Kıspetin pehlivanın vücuduna tam oturması, güreş sırasında esneklik sağlaması ve dayanıklı olması en önemli kriterlerdir. Kıspet yapımında kullanılan derinin kalitesi, işçilik ve kullanılan teknikler, kıspetin güreş sırasında performansa doğrudan etki etmesini sağlar.

Kıspet (Kaynak: Edirne Kent Kültürü ve Bilinci)
Tarihçe
Kıspet yapımı, Türklerin tarih boyunca güreşe verdiği önem doğrultusunda gelişmiş ve şekillenmiştir. Türklerin Orta Asya'dan beri güreş sporuna duyduğu ilgiyi gösteren birçok kaynak bulunmaktadır. Osmanlı döneminde yağlı güreşin bir gelenek haline gelmesiyle birlikte kıspetçilik mesleği de kurumsallaşmış ve ustalar tarafından nesilden nesile aktarılmıştır.
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, Edirne Sarayiçi'nde yapılan güreşlerde kullanılan kıspetlerden ve bunları üreten ustalardan bahsedilmektedir. Osmanlı'nın en önemli güreş organizasyonlarından biri olan Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nde kullanılan kıspetlerin yapımı büyük bir özen gerektirmiştir. Geleneksel kıspetçiliğin merkezi olan Edirne, Balıkesir, Bursa ve İstanbul gibi şehirlerde kıspet üretimi nesiller boyu devam etmiştir.
Osmanlı döneminde, padişahlar ve sadrazamlar yağlı güreş sporuna büyük önem vermiş ve kıspet yapımını desteklemiştir. 17. yüzyıldan itibaren kıspetçiler, özellikle Edirne ve İstanbul'da loncalar halinde örgütlenerek mesleği yaşatmışlardır. Cumhuriyet döneminde ise kıspetçilik, geleneksel el sanatları arasında yer alarak özel siparişler üzerine yapılmaya devam etmiştir.
Kıspet Yapımı ve Teknikleri
Kıspet yapımı, büyük bir ustalık ve sabır gerektiren bir süreçtir. Geleneksel kıspetler, genellikle 40-45 parçadan oluşur ve el dikişiyle üretilir. Kıspet üretiminde izlenen temel aşamalar şunlardır:
Deri Seçimi ve Hazırlık
- Kıspet yapımında genellikle manda, dana veya malak derisi kullanılır.
- Derinin suya karşı dayanıklı olması için özel yağlama işlemleri uygulanır.
Kesim ve Kalıp Hazırlığı
- Pehlivanın vücut ölçülerine uygun olarak kalıp çıkarılır.
- Kasnak (bel bölgesi), hazne (apış arası) ve bacak kısımları özenle kesilir.
Dikiş ve Birleştirme
- Kıspetin farklı bölümleri, kalın ve sağlam ipliklerle dikilir.
- Geleneksel olarak, dikişlerin iç kısımlarda düğümsüz olması sağlanır.
- Dikişler, rakibin kıspeti kolayca tutamaması için özel tekniklerle güçlendirilir.
Son İşlemler ve Yağlanma
- Kıspet, özel bir işlemle esnek hale getirilir.
- Kullanıma hazır hale gelmesi için özel yağlarla bakımı yapılır.
- Pehlivanlar, kıspetlerini her güreşten sonra özel olarak yağlayarak saklarlar.
Kıspetçilikte Usta-Çırak İlişkisi
Kıspetçilik, yüzyıllardır usta-çırak ilişkisiyle aktarılan bir meslek dalıdır. Kıspet ustaları, uzun yıllar süren bir eğitimin ardından mesleklerini icra edebilirler. Türkiye’de sayılı kıspet ustası kalmış olup, bunların çoğu Edirne, Balıkesir ve Bursa gibi şehirlerde faaliyet göstermektedir.
Öne çıkan kıspet ustaları arasında İrfan Şahin, Hidayet Başsaraç, Mustafa Turabi ve Mehmet Derse gibi isimler yer almaktadır. UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" unvanına layık görülen İrfan Şahin, geleneksel kıspet yapımını sürdüren önemli ustalardan biridir.
Kıspet ve Kültürel Önemi
Kıspet, yalnızca bir güreş kıyafeti değil, aynı zamanda Türk spor geleneğinin ve kültürel mirasının bir parçasıdır. Yağlı güreşin tarih boyunca önemli bir yere sahip olması, kıspet üretimini de özel bir zanaat haline getirmiştir.
Kıspetin manevi yönü de bulunmaktadır. Güreşi bırakan bazı pehlivanlar, kıspetlerini Kâbe’ye asarak güreşi bıraktıklarını ilan ederler. Ayrıca, bazı eski pehlivanlar kıspetlerini kendilerinden sonra gelen güreşçilere devrederek bu mirası yaşatmaktadır.
2010 yılında UNESCO, Türk yağlı güreşini ve kıspet üretimini İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine dahil etmiştir.
Günümüzde Kıspetçilik
Günümüzde kıspetçilik mesleği, modern teknolojinin gelişmesiyle birlikte azalsa da, geleneksel yöntemlerle üretim yapan ustalar tarafından yaşatılmaktadır. Türkiye Güreş Federasyonu, kıspet üretiminin belirli standartlara uygun olmasını zorunlu hale getirmiştir.
Geleneksel kıspetçilik, günümüzde azalan mesleklerden biri olsa da bazı ustalar tarafından yaşatılmaktadır. Bu ustalardan biri de İrfan Şahin’dir. 13 yaşında çırak olarak başladığı meslekte 66 yılı geride bırakan Şahin, Çanakkale'nin Biga ilçesindeki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. Uzun yıllar boyunca kıspet üretimini tek başına sürdüren Şahin, Türkiye’de kıspet ustası olarak tek kaldığı dönemlerde bile pehlivanların ihtiyaçlarını karşılamıştır.
Meslek hayatı boyunca binlerce kıspet üreten ve birçok çırak yetiştiren Şahin, 2010 yılında UNESCO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak kabul edilmiştir. Geleneksel el işçiliği ile yaptığı kıspetler, kalitesi ve dayanıklılığı ile tanınmaktadır. Günümüzde modern makineler kıspet üretimini hızlandırsa da, el işçiliğine dayalı üretim hâlâ değerini korumaktadır. Geçmişte tamamen elle dikilen kıspetler, günümüzde makineler yardımıyla daha kısa sürede üretilebilmektedir. Ancak el dikişi ve özel deri işlemleri, geleneksel kıspetlerin kalitesini belirleyen unsurlar olmaya devam etmektedir.

