Kompulsif Biriktiricilik (İstifçilik Sendromu (Hoarding Disorder)), aşırı ve gereksiz eşya toplama, atamama ve yaşam alanlarının aşırı derecede dağınık hale gelmesiyle karakterize edilen psikiyatrik bir durumdur. Bu durum, kişinin sosyal, mesleki ve diğer işlevsellik alanlarında ciddi bozulmalara yol açar.
Tarihsel Gelişim
Kompulsif biriktiricilik, tarihsel süreçte farklı teorik yaklaşımlarla ele alınmış ve zaman içinde bağımsız bir psikiyatrik tanı olarak şekillenmiştir. Bu alandaki ilk psikodinamik yorumlardan biri, Erich Fromm’un 1947 tarihli çalışmasında “biriktirme yönelimi” (hoarding orientation) kavramıyla geliştirilmiştir. Fromm’a göre bu yönelim, bireyin güvenlik, kontrol ve aidiyet ihtiyaçlarını maddi nesneler aracılığıyla karşılama çabasını yansıtır. Sahip olma güdüsünün insani varoluş biçimleri arasında yer aldığını öne süren Fromm, biriktirme davranışını insan doğasının savunucu ve koruyucu yönüyle ilişkilendirmiştir.【1】 Bilişsel-davranışçı yaklaşımın katkısıyla 1996 yılında Randy O. Frost ve Tamara L. Hartl tarafından geliştirilen model, kompulsif biriktiricilik davranışını tanımlamada dönüm noktası olmuştur. Bu modele göre biriktiricilik üç temel özellik üzerinden değerlendirilir: Değersiz ya da sınırlı kullanımı olan nesnelerin aşırı biçimde edinilmesi ve elden çıkarılamaması; bu nesnelerin yaşam alanlarında ciddi düzeyde dağınıklık yaratması; ve bu durumun bireyde belirgin bir sıkıntı ve işlevsellik kaybına yol açması. Bu üçlü yapı, sonraki klinik sınıflandırmalarda temel tanı ölçütü olarak benimsenmiştir.【2】

Steps to spot the signs of hoardin (Harvard Health)
Tanı Kriterleri (DSM-5)
Biriktirme bozukluğu, kişinin eşyalarını atmakta sürekli güçlük çekmesi ve bu nedenle yaşam alanlarında yoğun dağınıklık oluşması ile tanımlanır. Bu durum, sosyal, mesleki veya diğer önemli işlevlerde belirgin sıkıntıya ya da bozulmaya yol açar. Bozukluk, başka bir tıbbi durum veya ruhsal bozukluk ile açıklanamaz. İki önemli belirleyici; aşırı edinim davranışının varlığı ve bireyin bu durumla ilgili farkındalık derecesidir (iyi/fena içgörü veya inançsızlık/delüzyon).
Epidemiyoloji
Biriktirme bozukluğu, yetişkin nüfusun yaklaşık %2 ila %6’sını etkileyen yaygın bir durumdur ve kadın-erkek oranı açısından fark bulunmamıştır. Genellikle kişiler yalnız yaşar ve sosyal izolasyon, ev ziyaretlerinin azalması gibi sosyal belirtiler gözlenir. Başlangıç yaşı ortalama 16.7 olarak raporlanmıştır; belirtiler zamanla kötüleşme eğilimindedir.
Eşlik Eden Bozukluklar
Biriktirme bozukluğu olan bireylerin %60’ından fazlasında en az bir başka psikiyatrik bozukluk eşlik eder. En sık rastlananlar majör depresyon (%50-52), yaygın anksiyete bozukluğu (%24) ve sosyal fobi (%23) olarak bildirilmiştir. Bu eşlik eden durumlar, biriktirme davranışlarını pekiştiren negatif duygudurumların sürmesine katkıda bulunabilir.
Beyin ve Genetik Bulgular
Nörobiyolojik araştırmalar, ventromedial prefrontal korteks ve anterior singulat korteks gibi beyin bölgelerinin biriktirme bozukluğunda işlevsel farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) çalışmalarında, özellikle kişisel eşyaların atılmasıyla ilgili karar verme süreçlerinde bu bölgelerde aktivasyon artışı gözlenmiştir. Genetik çalışmalar ise biriktirme davranışlarının %45 ile %71 arasında kalıtımsal özellik taşıdığını, bu oranın obsesif-kompulsif bozukluk (OCD) ile benzer olduğunu göstermiştir. Ayrıca, bazı serotonin sistemi gen varyantlarının ve glutamaterjik sistemle ilişkili genlerin biriktirme ile bağlantılı olabileceğine dair bulgular mevcuttur.
Psikososyal ve Bilişsel Model
Biriktirme bozukluğunun gelişiminde erken yaşamda güvenli bağlanma figürlerinin yokluğu veya yetersizliği etkili olabilir. Bu durum, yetişkinlikte hem bağlanma kaygısı hem de bağlanma kaçınması biçiminde kendini gösterebilir. Nesnelere yönelik bağlanmanın kişilerarası ilişkilerdeki tehdit algısının azlığı nedeniyle bir alternatif olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, biriktirme davranışı kişisel kimlik ve benlik algısı ile de ilişkilidir; bazı bireyler eşyaları kişisel tutkuları ve kimlikleriyle özdeşleştirmektedir.
Bilişsel-davranışçı model, biriktirmenin temel belirtilerinin (toplama, atamama, edinme) erken yaşam bağlanma sorunları, bilgi işleme bozuklukları (örneğin, dikkat dağınıklığı, karar verme güçlüğü), olumsuz ve olumlu duygular ile ilişkili olduğunu öne sürer. Bu model doğrultusunda; duygusal aşırı duyarlılık, belirsizlik intoleransı, kaygı duyarlılığı, dürtüsellik, olası kötü sonuçlara dair aşırı endişe gibi bilişsel ve duygusal süreçler rol oynamaktadır.
İçgörü ve Motivasyon
Biriktirme bozukluğu olan bireylerin önemli bir kısmı, dağınıklık ve biriktirmenin olumsuz sonuçlarının farkında değildir veya kabul etmek istemez. Bu yetersiz içgörü, sağlık ve güvenlik risklerinin artmasına, aile içi çatışmalara ve zorunlu müdahalelere yol açabilir. Azalmış içgörünün, erken çocuklukta yetersiz bağlanma deneyimleri ve karar verme becerilerinin gelişmemesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Motivasyon eksikliği de tedaviye başvurmayı ve müdahaleye uyumu zorlaştırır.
Değerlendirme Araçları
Biriktirme davranışlarının şiddetini ve yaşam alanındaki dağınıklığı ölçmek için çok sayıda güvenilir ve geçerli araç mevcuttur. Bunlar arasında; DSM-5 kriterlerini içeren yapılandırılmış görüşmeler (Structured Interview for Hoarding Disorder), UCLA Hoarding Severity Scale, Hoarding Rating Scale, Saving Inventory-Revised, Clutter Image Rating gibi ölçekler bulunur. Ayrıca, HOMES Multidisciplinary Risk Assessment gibi ev ortamı risklerini değerlendiren araçlar da kullanılmaktadır. Davranışsal görevler ise edinme, atma ve kategorize etme becerilerini doğrudan ölçmek için tercih edilir.
Tedavi Yaklaşımları
Biriktirme bozukluğunun güncel tedavisinde bilişsel-davranışçı terapi (BDT) temel yöntemdir. BDT, haftalık ve zaman alan bir terapi olup, karar verme, sıralama ve atma egzersizleri, organizasyon eğitimi, edinmeme ve bilişsel yeniden yapılandırma gibi bileşenleri içerir. Ev ziyaretleri tedavinin önemli bir parçasıdır. Grup bazlı BDT ve akran destekli BDT programları da etkili bulunmuştur.
Son yıllarda teknoloji destekli tedavi yöntemlerine ilgi artmıştır. İnternet tabanlı öz yardım, video konferans terapileri, hibrit yüz yüze ve çevrimiçi yaklaşımlar tedaviye erişimi artırmaktadır. Sanal gerçeklik (VR) uygulamaları ise özellikle ev ortamı simülasyonlarıyla, davranış değişikliği için motivasyon ve güven artırma amacıyla kullanılmaktadır. Gelecekte yapay zeka, mobil uygulamalar ve derin öğrenme teknolojilerinin tedavide entegrasyonu araştırılmaktadır.
Toplum Sağlığı ve Hukuki Boyut
Biriktirme bozukluğu, yalnızca birey ve ailesini değil, toplumun güvenliğini de etkileyen bir durumdur. Yangın riski, evin yapısal zarar görmesi, sağlık koşullarının kötüleşmesi gibi sonuçlar ortaya çıkar. Ayrıca, çevre düzenlemelerine uyumsuzluk nedeniyle yasal yaptırımlar gündeme gelebilir. Bu nedenle, tedavi ve müdahalelerde sosyal hizmetler, sağlık kurumları, hukuk ve kamu güvenliği birimleri arasında koordinasyon önem taşır.
İstifçi olmak: Eşya toplama ve biriktirme | "Benim gözümde hazine gibiler" +90
"Uyarı: Bu maddede yer alan içerik, yalnızca genel ansiklopedik bilgi amacı taşımaktadır. Buradaki bilgiler tanı koyma, tedavi etme ya da tıbbi yönlendirme amacıyla kullanılmamalıdır. Sağlıkla ilgili konularda karar vermeden önce mutlaka bir hekime veya uzman sağlık personeline danışmanız gerekmektedir. Bu bilgilerin tanı veya tedavi amacıyla kullanılması sonucunda doğabilecek durumlardan madde yazarı ve KÜRE Ansiklopedi herhangi bir sorumluluk kabul etmez."

