logologo
BlogGeçmiş
Blog
Avatar
Ana YazarNefise Karabacak11 Haziran 2025 22:05
fav gif
Kaydet
viki star outline

Evren henüz bir düşünce bile değilken, ne zaman vardı ne mekan. Ne ışık düşmüştü karanlığa, ne karanlık bir gölge salınmıştı boşluğa. Varlıkla yokluk arasındaki o tarifsiz sessizlikte, sadece Brahman vardı; şekilsiz, zamansız ve sınırsız… Her şeyin kaynağı, ama hiçbir şeyin kendisi olmayan mutlak bir öz.


Derin bir dinginlik içinde, Brahman’ın içinden bir titreşim yükseldi; sebebi olmayan bir arayış, sınırı olmayan bir kıpırtı. Bu titreşim bir sesle yankılandı: Om. Ne kelimeydi ne de melodi, varoluşun kendisiydi. Zamanı harekete geçiren, boşluğu şekillendiren o kutsal hece… Yaratımın kalbine düşen ilk iz, evrenin sonsuz döngüsünü başlatan ilksel yankı.


İşte bu sesten doğdu Brahma, yaratıcı tanrı. Dört yüzüyle zamanı dört yöne çevirdi; her bakışında evrene başka bir anlam yükledi. Ellerinde tuttuğu Veda’lar, yani ilahi bilgelik metinleri, evrenin kadim yasalarını taşırdı; sesin, ritüelin, doğanın ve ahlakın şiirsel kılavuzlarıydı onlar. Brahma, dünyayı anlamın ve ilahi düzenin üzerine kurdu; çünkü bilgi olmadan yaratım, sadece boş bir kabuktu.


Ardından Vishnu geldi. O, düzenin nefesiydi. Her kaos anında evreni dengelemek için doğdu, kimi zaman bir balık, kimi zaman bir prens, kimi zaman bir çoban kılığına büründü. Her avatarında, adaletin ince terazisini taşıdı ellerinde. Işığı, karanlıkla kirlenmiş sularda bile yeniden parlatmayı bildi.


Ve Shiva… Sessizliğin içinde dönen bir dans. Destrüksiyonun (yıkımın) tanrısı olarak anılsa da o, aslında dönüşümün özüydü. Kozmik dansı Tandava ile hem yok ederdi evreni hem de yeniden doğuşa alan açardı. Onun her adımı, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi hatırlatır; her hareketi, bitişin aslında yeni bir başlangıç olduğunu fısıldardı.


Üçü bir arada: yaratım, koruma ve yıkım. Brahma, Vishnu ve Shiva… Bu üçlü, Hint mitolojisinin kalbinde atan kutsal çarktı. Birbirinden ayrı değillerdi; aksine, her biri diğerinin varlığıyla anlam kazanırdı. Evren, bu döngüyle soluk alırdı; başlar, sürer ve sona ererdi ama asla durmazdı.


Bu kutsal üçlü döngü, yalnızca tanrılarla sınırlı değildi. Her varoluşun arkasında bir dişil güç, bir şakti vardı. Brahma'nın bilincinde Saraswati fısıldardı; bilgeliğin, sanatın ve öğrenmenin tanrıçası. Onun zarif dokunuşlarıyla sözcükler şekil buldu, müzik titreşti evrenin boşluğunda. Her harf, her melodi bir dua, bir bilgi taşıyıcısıydı.


Vishnu’nun kalbinde Lakshmi ışıldardı; bolluğun, bereketin ve dengenin tanrıçası. Yalnızca maddi zenginlik değil, içsel huzurun ve adil yönetimin simgesiydi o. Nerede bir denge kurulsa, orada onun ayak izleri bulunurdu. Ve Shiva’nın gölgesinde Parvati yükselirdi. Ana, savaşçı ve koruyucu. Gerektiğinde Durga olur, kötülüğü yok ederdi; gerektiğinde Kali olur, zamanın bile üzerine yürürdü. Her bir yüzü, kadim bir ruh halinin aynasıydı. Tanrıçalar, evrenin ritmini taşıyan görünmez bir akıştı.


İnsan dünyası ise bu kozmik dansın içinde bir nefesten ibaretti. Ama o nefes, karma ile örülmüştü. Her düşünce, her eylem, evrende yankılanan bir iz bırakırdı. Hiçbir şey kaybolmaz, yalnızca biçim değiştirirdi. Bu yüzden reenkarnasyon, ruhun ebedi yolculuğuydu. Ölüm bir son değil, yeni bir başlangıçtı. Her yaşam, bir sınav; her sınav, bir arınmaydı.


Zaman bile düz bir çizgi değildi Hint mitolojisinde. Döngüsel bir nehirdi. Dört Yuga vardı: SatyaTretaDvapara ve Kali Yuga. Her biri, insanlığın ruhsal seviyesini yansıtan çağlardı. Ve şimdi, son çağdayız; Kali Yuga. Düzenin en çok bozulduğu, hakikatin en çok unutulduğu zaman dilimi.


Ama her son bir yeniden doğuşu fısıldardı sonuçta. Çünkü döngü tamamlandığında, zaman yeniden kıvrılır; yok olan her şey, başka bir surette hayat bulurdu. Ruh, dersini almış bir gezgin gibi yola devam ederdi. Ne ölüm son duraktı, ne de yaşam bir başlangıç. Her şey, o kutsal çarkın içinde dönüşür, olgunlaşır, tekrar doğardı.


Ve bir gün, her şey bir kez daha Om’un sessizliğinde eriyip gidecekti. Kozmik kül havaya savrulacak, zaman yeniden içe kıvrılacak ama tıpkı önceki döngüler gibi, bu da bir başlangıcın kıyısı olacaktı. Çünkü Hint mitolojisi bize hep şunu hatırlatır: Varoluş, asla bitmez.


Yalnızca dans edip, bir ritimden diğerine akmaya devam eder.

Kaynakça

Bryant, Edwin F. Krishna: A Sourcebook. Oxford: Oxford University Press, 2007. Erişim tarihi: 13 Haziran 2025. https://ia803407.us.archive.org/5/items/Pushtimarg/Bryant_Edwin_F._%28editor%29_-_Krishna__A_Sourcebook.pdf


Doniger, Wendy. Hindu Myths: A Sourcebook Translated from the Sanskrit. London: Penguin Books, 1975. Erişim tarihi: 13 Haziran 2025. https://www.cambridge.org/core/journals/journal-of-the-royal-asiatic-society/article/abs/hindu-myths-a-sourcebook-translated-from-the-sanskrit-by-wendy-doniger-oflaherty-penguin-classics-pp-358-harmondsworth-penguin-books-1975/06DBE88B03EDAEF2CEE41A0E9C87CEF4


Klostermaier, Klaus K. A Survey of Hinduism. Albany: State University of New York Press, 2007. Erişim tarihi: 13 Haziran 2025. https://archive.org/details/surveyofhinduism0003klos


Doniger, Wendy . The Rig Veda: An Anthology of One Hundred and Eight Hymns. London: Penguin Classics, 1981. Erişim tarihi: 13 Haziran 2025. https://archive.org/details/rigvedapenguincl00anon

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Blog İşlemleri

KÜRE'ye Sor