Osmanlı Devleti'nde bu tür kurumların ilki 1821 yılındaki Yunan isyanından sonra oluşturulan Bâbıâli Tercüme Odası'dır. Daha sonra 1851'de kurulan Encümen-i Dâniş, yine 1864'te o sıralarda Bâbıâli mütercimliği görevinde olan Mehmed Tâhir Münif Paşa'nın girişimiyle nezaret bünyesinde kurulan Tercüme Cemiyeti, bu kurumların önde gelen temsilcileridir.
Tercüme faaliyetleriyle ilgili bu girişimlerden sonra Sultan II. Abdülhamid döneminde benzer faaliyetlerle yakından ilgilenen yapılar ortaya çıkmıştır. Nitekim 1879 yılında Maarif Nazırı Mehmed Tâhir Münif Paşa'nın gayretleriyle Maarif Nezareti'nin merkez teşkilatında yapılan değişiklikler sonucu, yeni daireler ihdas edilmiştir. Bu dairelerden biri de Telif ve Tercüme Dairesi'dir. Maarif Nezareti'nin çalışmalarını daha iyi yürütmek için oluşturulmuş beş daireden biri olan Telif ve Tercüme Dairesi, okullar ve halk için gerekli olan kitapları ve risaleleri telif ve tercüme edecekti. Ayrıca ruhsatsız basılan ve zararlı görülen yayınlar hakkında gerekli incelemeler Telif ve Tercüme İdaresi tarafından yapılmaktaydı. Bu yayınlar kanunî işlemlerinin yapılması için ya iade ediliyor ya da basılmış ise toplattırılarak imha ediliyordu. Dairenin kuruluş aşamasında başkanlığına Meclis-i Maarif azası Şirvânî Ahmed Hamdi Efendi getirildi. Başkâtipliğe ise Ahmed Rifat Efendi atanmıştı. Şirvânî Ahmed Hamdi Efendi'nin 1881 yılında Matbuat müdürlüğüne tayin edilmesiyle Telif ve Tercüme Dairesi'nin müdürlüğüne eski Antakya Kaymakamı Mümtaz Efendi atanmıştır.
Maarif Nezareti, zamanın getirdiği düzenlemeler neticesinde Telif ve Tercüme Dairesi'ni kuruluş maksadına uygun faaliyetlerde bulunmadığı ve lüzumsuz yere başlı başına bir idareyi işgal ettiği gerekçesiyle kapatmıştır. Nitekim Ali Fuad Bey'in (1846-1885) Maarif nazırlığında 31 Aralık 1881 tarihinde Telif ve Tercüme Dairesi, Matbuat Müdürlüğü ile birleştirilerek Encümen-i Teftiş ve Muayene Heyeti adı altında yeniden yapılandırılmıştır. Heyetin başkanlığına da Şirvânî Ahmed Efendi atanmıştır. II. Abdülhamid döneminde tercüme işleri devletin merkez teşkilatına dahil edilerek devletin politikası haline getirilmiştir. Bu heyet memlekette uzun yıllar etkisi hissedilen bir teftiş ve denetleme müessesi olarak görev yaptı.
Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin döneminde 9 Mart 1912 tarihinde yeniden bir yapılanmaya giden Maarif Nezareti, Meclis-i Kebîr-i Maârif bünyesinde bir Telif ve Tercüme Heyeti/Dairesi kurulmasını kararlaştırdı. Heyetin amacı ibtidâî mektepler için yabancı dildeki çeşitli ders kitaplarını telif ve tercüme etmekti.
30 Temmuz 1914 tarihinde yayımlanan Maârif-i Umûmiye Nezareti Teşkilatı Nizamnamesi ile Telif ve Tercüme Dairesi yeniden yapılandırıldı. Bu defa Telif ve Tercüme Dairesi geniş bir kadro ile göreve başladı. Dairenin müdürlüğüne Cevdet Bey getirildi. Aynı zamanda müşavir sıfatıyla Almanya Maarif Nezareti çalışanlarından bir uzman getirilerek fikir ve tavsiyelerinden faydalanılmaya çalışıldı. Kâtiplik görevine ise Mülkiye Mektebi mezunlarından Mehmed Zeki Efendi atandı. Bir yıl sonra ise kâtiplik görevine Ârif Efendi getirildi. Telif ve Tercüme İdaresi'nin kadrosu mümeyyiz, memur ve kâtip olarak on beş kişiye sabitlendi.
Bu dönemde idarenin görevleri, bütün mekteplere lazım olan eğitimin yükselmesine yarayacak eserleri telif ve tercüme etmek, başka ülkelerde yayımlanan faydalı eserleri takip etmek şeklinde belirlenmiştir. Ayrıca II. Meşrutiyet döneminde ilkokullara müfredat programına uygun olarak yazılacak eserlerin araştırmaları ve incelemeleri ile de yakından ilgilenmişlerdir. Yine çeşitli kütüphanelere konulması istenen kitapların incelemesini de Telif ve Tercüme Dairesi yapmıştır. Bu işlemlerin yapılması için daireye gerekli olan sözlükler de tedarik edilmiştir.
Telif ve Tercüme İdaresi'nin azaları aslî ve fahrî olmak üzere iki kısımdır. Aslî üye sayısı on beşi geçmeyecek ve bütçenin elverdiği ölçüde aza tayin edilecektir. Fahrî üyeler ise ortaya koyacakları eserlere göre ikramiye alacaklardı. Bu gibi araştırma ve inceleme işlerinde görevli olmak ve bilgisine başvurulmak üzere üye atamaları yapılmıştır. Bu dönemde Telif ve Tercüme Dairesi'ne 1915 yılında Mehmed Ziyâ Efendi, 1916 yılında Sâmi Bey, Atina Hukuk Fakültesi mezunu Arapça, Farsça, Türkçe, Yunanca, Fransızca, İtalyanca ve Latince bilen Fâzıl Nazmi Bey, 1917 yılında Tevfik Dâniş Bey ve 1918 yılında ise Dârülmuallimîn Müdürü Edhem Nejad Bey üyeliklere atanmışlardır.
Mütareke döneminde (1919) Telif ve Tercüme Heyeti lağvedildi. 1920'de ise Maarif Nezareti merkez teşkilatına bağlı olan Program Heyeti'nin kapatılmasıyla Telif ve Tercüme Dairesi yeniden bir defa daha kuruldu. Bu defa kurum, 3 Mart 1924 tarihinde Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'nun kabulüne kadar merkez teşkilatı içindeki yerini korudu. 29 Ocak 1921 tarihinde ise Telif ve Tercüme Dairesi bünyesinde bir kütüphane kurularak kitaplar burada koruma altına alındı. Bu dönemde 100'den fazla eserin yayımlanmasını da sağladı.
Cumhuriyet'in ilanıyla Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Dairesi, Telif ve Tercüme Heyeti/Encümeni adıyla Ankara'da faaliyetini sürdürmeye devam etti. Dairenin başkanlığını bir süre Ziya Gökalp yaptı. 1924'te Telif ve Tercüme Heyeti'nin kuruluş ve görevlerine ilişkin Telif ve Tercüme Heyeti Yönetmeliği, bir yıl sonra da telif ve tercüme edilecek âsâra ilişkin birer yönetmelik yayımlanmıştır.
Bu encümen, ilk olarak milletlerarası eserlerin Türkçe'ye kazandırılması arzu edildiğinden, uygun gördüğü eserlerin tercüme edilmesini bildirecekti. İkinci olarak herkesin rağbet ettiği ve birçok dile çevrilmiş ana kaynaklardan hangilerinin tercüme edileceği konusundaki çalışmaları yürütecekti. Bu dönemde Telif ve Tercüme Encümeni üyeler tayin ederek tercüme faaliyetlerinin yürütülmesi sağlanmıştır. Telif ve Tercüme Heyeti, okul kitaplarının niteliklerini belirlemek için de çeşitli araştırmalar yapmıştır. 789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli kanun ile de Dil Heyeti ve Talim ve Terbiye Dairesi kurulmuştur. Bu kanun gereğince, Telif ve Tercüme Heyeti kaldırılarak yerine Türkçe ve bilimsel konularla uğraşacak bir Dil Heyeti kurulmuştur. Böylece 1879'dan beri Maarif Nezareti/Vekâleti içinde yer alan Telif ve Tercüme Dairesi de tarihe karışmıştır. İlerleyen senelerde özellikle 1940'ların başından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde tercüme birimleri ve süreli yayınları teşkil edilmiştir.