KÜRE LogoKÜRE Logo
Ai badge logo

Bu madde yapay zeka desteği ile üretilmiştir.

Malta Sürgünleri

fav gif
Kaydet
kure star outline

Malta Sürgünleri, Osmanlı Devleti'ne hizmet etmiş olan bürokratlar, askerler ve kültürel kadroları kapsayan bir yargılama sürecidir. Tutuklamalar 2 Mart 1919'da başlamış ve tutuklanan isimler 1921 senesine kadar, Malta'da hapis yatmıştırlar. Bu süreçte bazı firar edenler olmakla birlikte büyük bir çoğunluk TBMM'nin çabaları ile gerçekleşen esir değişiminin gerçekleştiği 1921 senesine kadar tutuklu kalmıştırlar. Tutuklanan isimlere yönelik yargılama süreci boyunca yöneltilen suç ''Ermenilerin toplu olarak katledildiği'' iddiası olmuştur.

Tanım ve Arka Plan

Malta Sürgünleri, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve Osmanlı Devleti'nin Mondros Mütarekesi'ni (30 Ekim 1918) imzalamasının ardından, İstanbul'u işgal eden İngilizler tarafından gerçekleştirilen bir dizi tutuklama ve sürgün olayıdır. Bu sürgünlerin temel amacı, Milli Mücadele'yi kadrosuz bırakma çabası olarak kaynaklarda belirtilmektedir.


Sürgün edilenler arasında, Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti'ni idare etmiş çoğu İttihat ve Terakkici üst düzey siyasi, askeri ve kültürel kadrolar yer almaktadır. İngilizler, yerli işbirlikçilerinin de yardımıyla, uydurma suçlamalarla asker ve sivil bürokrat onlarca vatanperveri Malta adasına sürerek esir almışlardır. Bu durum, işgalci güçlerin, Osmanlı Devleti'nin yenilgisi sonrası oluşan güç boşluğunu kullanarak, ileride Milli Mücadele'ye önderlik edebilecek nitelikli kadroları etkisiz hale getirme politikasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.


Malta'ya sürgün edilen isimlere bakıldığında, harp boyunca devleti idare etmiş etkili siyasetçiler, harbin ateş çemberinden geçmiş yüksek rütbeli askerler, mülki amirler, gazeteciler ve fikir insanları gibi önemli şahsiyetlere rastlanmaktadır. Örneğin, Kafkas ve Irak cephelerinde komutanlık yapmış olan Ali İhsan Paşa, 2 Mart 1919'da İstanbul'da İngiliz işgal güçlerince gözaltına alınarak, 29 Mart 1919 günü Malta'da sürgün ve esaret hayatına başlamıştır. Dönemin İstanbul siyasi polis müdürü Mustafa Reşat Bey de Malta'ya sürgün edilenler arasındadır. Bu sürgünler, Osmanlı Devleti'nin önemli idari ve askeri tecrübesine sahip kadrolarının bir anda işlevsiz hale getirilmesi anlamına gelmekteydi ve bu durum, Milli Mücadele'nin başlangıç aşamasında ciddi bir kadro sıkıntısı yaratma potansiyeli taşımaktaydı.

Gönderilenlerin Profili

Bu sürgünler, Osmanlı Devleti'nin en kritik döneminde devleti idare etmiş, savaşın ağır koşullarına tanıklık etmiş ve önemli sorumluluklar üstlenmiş geniş bir yelpazedeki kadrolardan oluşmaktaydı.


Sürgüne gönderilenlerin başında, çoğu İttihat ve Terakkici olan üst düzey siyasi, askeri ve kültürel kadrolar gelmektedir. Bu profil, Harp boyunca Osmanlı Devleti'ni idare etmiş etkili siyasetçileri, yüksek rütbeli askerleri, mülki amirleri, gazetecileri ve fikir insanlarını kapsamaktadır. İngilizler, bu kişileri "Ermenileri toplu olarak katlettikleri" iddiasıyla tutuklamış ve Malta Adası'nda adli soruşturmaya tabi tutmuştur.


Kaynaklarda dikkat çekici şahsiyetler arasında, 2 Mart 1919'da İstanbul'da İngiliz işgal güçlerince gözaltına alınan ve 29 Mart 1919 günü Malta'da sürgün ve esaret hayatına başlayan Ali İhsan Paşa (Sabis) gösterilmektedir. Ali İhsan Paşa, dönemin önemli askeri komutanlarından biriydi. Diğer bir önemli isim ise dönemin İstanbul siyasi polis müdürü Mustafa Reşat Bey'dir. Mustafa Reşat Bey, Bekirağa Bölüğünde tutukluyken bile Fransız sefareti müşavirlerinden Mösyö Huyâr ve müteveffâ Lerjölon Paşanın gönderdiği kumandan Lakar gibi birçok Fransız tarafından ziyaret edilmiş, hatta hakkında poliste bulunduğu sürece iyi davrandığı doktor Rober Ford'dan bile taziyet görmüştür. Bu durum, sürgün edilenlerin sadece askeri veya siyasi kimlikleriyle değil, aynı zamanda sivil bürokrasideki etkin konumlarıyla da dikkat çektiklerini göstermektedir. Ayrıca, subay ve erlerden oluşan bir grubun da Malta'da esir olduğu belirtilmektedir.

Malta Yargılamaları

Malta Sürgünleri'nin önemli bir boyutunu, sürgün edilen kişilere yönelik yürütülen yargılama süreçleri oluşturmaktadır. Bu yargılamaların temelini, İngilizlerin "Ermenileri toplu olarak katlettikleri" iddiasıyla Osmanlı yetkililerini suçlamaları oluşturmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, yüzü aşkın Osmanlı görevlisi bu iddialarla İngilizler tarafından tutuklanmış ve Malta Adası'nda adli soruşturmaya tabi tutulmuşlardır.


Soruşturmayı yürüten kurum, İngiltere'nin en üst adli soruşturma kurumu olan Londra'daki İngiliz Kraliyet Başsavcılığı'dır. İngiliz Hükümeti, Malta'daki tutuklu Türklerin yargılanıp cezalandırılması için her türlü çabayı göstermiş olmasına rağmen, Kraliyet Başsavcılığı soruşturmayı "takipsizlikle" sonuçlandırmıştır. Kararın gerekçesi, "bir İngiliz hukuk mahkemesince kabul edilebilir katliam kanıtı bulunamadığı" ve "bu tür suçlamaların bir İngiliz mahkemesi önünde kanıtlanmasının mümkün olmadığı" şeklinde belirtilmiştir. Yani, hiçbir suçlama yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilmiştir.


Malta Yargılaması, kaynaklarda Türk Tarihinin önemli bir sayfası olarak nitelendirilmektedir. Özellikle Ermeni soykırım iddialarını hukuki ve tarihi boyutlarıyla boşa çıkaran bulguları içermesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Yargılama sürecinin takipsizlikle sonuçlanması, ulusal veya uluslararası hiçbir mahkeme kararının 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmediği gerçeğini destekleyen uluslararası bir yargı kararı olarak sunulmaktadır.

Malta'daki Esaret Koşulları ve Hayat

Malta Sürgünleri, yalnızca siyasi ve hukuki bir mesele olmanın ötesinde, sürgün edilenlerin kişisel yaşamları ve esaret altında geçirdikleri zorlu dönemi de kapsamaktadır. İngilizler tarafından "Ermenileri toplu olarak katlettikleri" iddiasıyla tutuklanan ve Malta Adası'na gönderilen sanıklar, 1919-1921 yılları arasında, yaklaşık iki yıl boyunca Anadolu'dan ve Milli Hareket'ten izole bir şekilde yaşamışlardır.


Kaynaklar, Malta'daki esaretin bazı zorlu yönlerine işaret etmektedir. Ancak esirlerin tamamen pasif kaldığı söylenemez. Türk tutuklular zaman zaman Malta'dan kaçma teşebbüslerinde bulunmuş ve bu teşebbüslerde başarılı olanlar da olmuştur.


Esaret koşulları altında, dış dünyayla iletişim kurma çabaları da önem taşımıştır. Malta'da İngilizlerin esiri olarak bulunanlardan Ali İhsan Sabis ve Mustafa Reşat Bey gibi isimlerin mektupları, bu döneme ışık tutmaktadır. Örneğin, Ali İhsan Paşa, Genelkurmay Karargahında, levazım dairesinde Süreyya Bey'e bir mektup yazmış ve yeni Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa'ya, Malta'daki Türk esirlerinin bir an önce kurtarılmaları için teşebbüste bulunulması arzusunu iletmesini istemiştir. Bu mektuplar, sürgündekilerin dışarıdaki gelişmelerden haberdar olma ve kendileri için çaba gösterilmesini talep etme isteklerini yansıtmaktadır. Mustafa Reşat Bey de, eski Maliye Nazırı Cavit Bey'den kendisini Malta'daki esaretten kurtarması için yardım istemiştir.


Malta'daki esaret, sadece fiziksel bir hapis durumu değil, aynı zamanda siyasi ve ideolojik bir izolasyondu. İngilizler, bu kadroları Milli Mücadele'den uzak tutarak, Anadolu'daki direnişi zayıflatmayı hedeflemişlerdi.

Malta Esirlerinin Kurtarılma Çabaları ve Değişimi

Malta'daki esirlerin durumu, Milli Mücadele'nin ilerlemesiyle birlikte daha da aciliyet kazanmış ve bu kişilerin kurtarılması için önemli çabalar sarf edilmiştir. Malta'daki Türk tutukluların Anadolu'ya getirilmesi ve hatta Meclis içinde görevler üstlenmesi, Malta'daki kadroların Milli Mücadele için ne denli gerekli olduğunu göstermiştir.


Birinci İnönü Muharebeleri'nin ardından düzenlenen Londra Konferansı, Malta'daki esirlerin durumu için bir dönüm noktası olmuştur. Bu konferansta, İngilizlerin elindeki Malta'daki Türk esirleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elindeki İngiliz esirlerinin değişimi konusu gündeme gelmiş ve bu konuda önemli adımlar atılmıştır. Kaynaklar, İngiliz siyasetinin zaman zaman Milli Mücadele'nin gidişatına göre değişiklik gösterdiğini belirtmektedir. Özellikle Yunan ilerlemesine duyulan ümit nedeniyle, İngilizler Malta'daki Türklerin iadesinden kaçınmışlardır. Ancak Yunan askeri harekatından tamamen ümitlerini kestiklerinde, İngiliz esirlerinin Malta'daki Türklerle değişimi konusunda kesin bir karar almışlardır.


Malta sürgünleri meselesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yoğun çabalarıyla çözüme kavuşturulmuştur. Bu çabalar sayesinde, İngilizlerin Türkiye'yi eğitimli insan gücünden mahrum bırakma politikası, geç de olsa başarısızlığa uğratılmıştır. Malta'dan Anadolu'ya dönen bu kadroların önemli bir kısmı, TBMM içinde görevler alarak Milli Mücadele'ye katkı sağlamışlardır. Bu durum, Malta sürgünlerinin sadece kişisel bir esaret hikayesi olmaktan öte, Milli Mücadele'nin kadro ihtiyacı ve diplomatik zaferleriyle de doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir.

Malta Sürgünlerinin Milli Mücadele'ye Etkisi

Malta Sürgünleri, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu siyasi karmaşada, Milli Mücadele üzerinde dolaylı ancak önemli etkiler yaratmıştır.


Kaynaklar, Malta'ya sürgün edilen kadroların önemine özellikle vurgu yapmaktadır. Bu kişiler arasında harp boyunca devleti idare etmiş etkili siyasetçiler, harbin ateş çemberinden geçmiş yüksek rütbeli askerler, mülki amirler, gazeteciler ve fikir insanları bulunmaktaydı. İngilizlerin bu eğitimli kadroları yaklaşık iki yıl boyunca Malta'da esir tutmaları, Anadolu'da yeni başlamakta olan Milli Mücadele için ciddi bir "kadro sıkıntısı" yaratma potansiyeli taşımıştır. Bu durum, İngilizlerin Türkiye'yi eğitimli insan gücünden mahrum bırakma politikasının bir parçası olarak değerlendirilmektedir.


Ancak, Türk Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) kararlı çabaları sayesinde bu politika geç de olsa başarısızlığa uğratılmıştır. Londra Konferansı'nda gündeme gelen esir değişimi müzakereleri ve nihayetinde İngilizlerin elindeki Türk esirleri ile TBMM'nin elindeki İngiliz esirlerinin değişimi, bu kadroların Anadolu'ya geri dönüşünü sağlamıştır. Malta'dan dönen bu kişilerin önemli bir kısmının TBMM içinde görevler alması, Milli Mücadele'nin ihtiyaç duyduğu liderlik ve uzmanlık boşluğunu doldurmaya yardımcı olmuştur. Örneğin, Malta'daki kadroların Milli Mücadele için ne denli gerekli olduğu, onların Anadolu'ya gelerek Meclis içinde görevler üstlenmesiyle de anlaşılmıştır.

Kaynakça

Bal, Mehmet Akif. “İşgalcilerin Millî Mücadeleyi Kadrosuz Bırakma Çabası: Malta Sürgünleri (1919–1921).” Türk Dünyası Araştırmaları 132, sy. 261 (Aralık 2022): 327–368. Erişim Tarihi: 15 Temmuz 2025. https://doi.org/10.55773/tda.1178337

Gürkan, Uluç. “Malta Yargılamaları.” Ermeni Araştırmaları, sy. 50 (Haziran 2015): 125–150. Erişim Tarihi: 15 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/639175

Gürkan, Uluç. “Malta Yargılaması ve Önemi.” TESAM Akademi Dergisi 2, sy. 1 (Ocak 2015). Erişim Tarihi: 15 Temmuz 2025. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/137997

Tetik, Ahmet. “Malta'dan Esir Mektupları.” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 20, sy. 58 (Mart 2004): 83–104. Erişim Tarihi: 15 Temmuz 2025. https://doi.org/10.33419/aamd.703396

Ayrıca Bakınız

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme

Yazar Bilgileri

Avatar
Ana YazarDenizcan Taşci23 Haziran 2025 05:54
KÜRE'ye Sor