logologo
MANTIK EĞİTİMİ
fav gif
Kaydet
viki star outline
Avatar
Ana Yazarİbrahim ÇAPAK18 Nisan 2025 10:31
Mantık "konuşmak" anlamına gelen nutk kökünden türetilen bir kavram olup Grekçe'de "akıl, anlamlı söz" gibi anlamlara gelen logos' kavramının yerine kullanılmıştır. Klasik mantık ise Aristo tarafından sistemleştirilen ve akıl ilkeleri göz önünde bulundurularak, kıyasa dayalı iki değerli mantık disiplinidir.Aristo mantığı hiçbir bilgi yok iken ortaya koymuş değildir. Kendisinden önce Herakleitos (m.ö. 475), Parmenides (m.ö. 450), Zenon (m.ö. 430) gibi filozoflar mantığın bazı konuları üzerinde durmuşlardır. Aristo, bu birikimlerden istifade ile, akıl yürütmeyi kullanarak mantığı bir disiplin haline getirmiştir. Aristo'ya göre mantık, başka ilimleri öğrenmeden önce öğrenilmesi gereken bir disiplindir.İslam dünyasında mantıkçılar mantığı genellikle "bilinenden bilinmeyene ulaştıran ilim"; "zihni yanlışa düşmekten alıkoyan bir zanaat"; "doğru ile yanlışı ayırt etme kurallarını ortaya koyan alet ilmi" şeklinde tanımlamışlardır. Bu tanımlar göz önünde bulundurulduğunda mantık, "Doğru ve tutarlı düşünmenin yasalarını ortaya koyan bir disiplindir" şeklinde tanımlanabilir. Aslında doğru ve tutarlı düşünme bütün ilimler için zorunlu olan bir durumdur. Mantık doğru ve tutarlı olmayı öncelediği için ilimlerin sınıflandırılmasında en başta yer almış ve "ilimlerin ilmi" olarak kabul edilmiştir.Teorik ve pratik iki temel niteliği olan klasik mantık, teorik yönüyle tutarlı düşünme biçimini, pratik yönü ile de akıl yürütmenin doğruluğunu sağlayan kuralları ortaya koyar. Birinci yönü ile mantık bir ilim, ikinci yönü ile de bir zanaattır. Klasik mantığın üzerine bina edildiği Aristo'nun mantık ile ilgili eserleri, kendisinden sonra Organon başlığı altında toplanmıştır. Aristo'nun Organon'u Katigorias (Kategoriler), Peri-Hermenias (Önermeler), I. Analitikler (Kıyas), II. Analitikler (Burhan), Topika (Cedel), Sofistik Deliller'den oluşur. Ammonius Saccas (III. yüzyıl), Aristo'nun yer verdiğimiz altı mantık kitabına Retorika ve Poetika adlı iki eserini ve Porphyrios'un Eisagoge'sini eklemiş, müslüman mantıkçılar da söz konusu dokuz kitaptan her birini mantığın bir bölümü olarak kabul etmişlerdir. Saccas'tan sonra Aristo'nun söz konusu dokuz kitabı klasik mantığın temel kaynakları olarak kabul edilmiştir. Organon'da kavram, önerme, akıl yürütme, ispatlama ve çürütme şekilleri üzerinde durulmuştur. Klasik mantıkta kavramlar önermeler, önermeler de kıyaslar için gereklidir. Çünkü kavram olmadan önermeyi, önerme olmadan akıl yürütmeyi oluşturmak mümkün değildir. Organon'un kapsamında yer alan beş tümel yani burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata kıyasın uygulanma alanlarıdır.İslam dünyasında Aristo geleneğinin takipçisi olmakla birlikte yeni fikirler ortaya koyup, yeni eserler yazan Fârâbî (ö. 950), İbn Sînâ (ö. 1037), İbn Hazm (ö. 1064), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) gibi birçok düşünür ve filozof yetişmiştir. "Muallim-i sânî" olarak kabul edilen Fârâbî, Organon'un bütün bölümleri üzerine eserler yazmanın yanı sıra, Organon'dan bağımsız eserler de yazmıştır. Fârâbî, mantığın bütün konularıyla ilgili sistematik eserler ortaya koyduğu için İslam düşüncesinin sistematik ilk filozofu olarak da kabul edilmiştir. İbn Sînâ ise büyük bir sistem filozofudur. Ona ve onun izinden gidenlerin oluşturduğu geleneğe göre, mantık sadece Aristo'nun konuyla ilgili görüşlerinin şerhedilmesinden ibaret değildir. İbn Sînâ'ya göre mantık, doğru ve yanlış düşünceyi birbirinden ayıran, bilinenlerden bilinmeyenlere ulaştıran bir âlet-i kanûniyedir. İbn Sînâ mantığı felsefe için bir "giriş" olarak kabul etmekte ve mantığı sisteminin vazgeçilmez unsuru olarak değerlendirmektedir. Endülüs'te de İbn Rüşd, Aristo felsefesini açıklamak için çok emek harcamış ve Batı dünyasının Grek felsefesi ile tanışma sürecini hızlandırmıştır ve Aristo'nun en büyük şârihi olmuştur. İbn Hazm ve Gazzâlî gibi âlimler ise mantığın İslam dünyasında meşrulaştırılmasını sağlamışlardır. İbn Hazm özellikle mantık konularını ele aldığı et-Takrîb li-Haddi'l-Mantık, Gazzâlî ise el-Mustasfâ, Mi'yârü'l-İlm ve Kıstâsü'l-Müstakîm adlı eserlerinde mantık öğrenmenin zorunluluğu üzerinde durarak mantığın sadece dinî ilimler için değil, bütün ilimler için bir ölçüt olduğunu savunmuşlardır. Gazzâlî, el-Mustasfâ'da "Mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez" deyip, Kıstâs'ta kıyasın Kur'an kaynaklı olduğunu savunurken, İbn Hazm et-Takrîb'de, birçok kişinin yanlışlık yaptığı fasit fikirleri eksiksiz tashih etme; muğlak konulara dikkat çekme, burhan talibinin az ihtiyaç duyacağı her şeyi kuşatarak farklı meseleleri bir araya getirmeyi amaçladığını ifade ederek, mantık ilmini bilmeyenin, rabbi hakkındaki anlayışının eksik olacağına dikkat çekmektedir.XI. yüzyılda İslam dünyasında eğitim öğretim sistemli hale getirilmiş ve Bağdat başta olmak üzere İsfahan, Belh, Merv, Nîşâbur, Basra ve Musul şehirlerinde Nizamiye medreseleri kurulmuştur. Bu medreselerde verilen dersler düzenli programlara bağlanmış, öncelikle dinî ilimler, felsefe, mantık, sarf-nahiv, astronomi, tıp ve matematik gibi ilimler okutulmuştur. Böylece bu dönemden itibaren yazılan mantık kitaplarında pedagojik kaygılar ön plana çıkmaya başlamış, mantık ile ilgili yazılan müstakil eserlerin sayısı artmış, yazılan önemli eserler üzerine birçok şerh ve haşiye kaleme alınmıştır. Bunlardan Ebherî'nin (ö. l264) Îsâgûcî'si son derece kısa bir metindir. Okunduğunda konular anlaşılmakla beraber, her bir cümlesi veya konusu üzerinde yeni açıklamalar yapılabilen bir metindir. Bu sebeple Ebherî'nin bu eseri üzerinde birçok şerh yazılmıştır. Semerkandî'nin (ö. 1302) Kıstâs'ı ise daha uzun ve anlaşılması daha zor olan bir eserdir. Bundan dolayıdır ki bu eserin daha rahat anlaşılabilmesi için bizzat müellifin kendisi şerh yazmıştır. Bu dönemden sonra çoğunlukla mantık konuları tasavvurat ve tasdikat ayırımı göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Tasavvurat ana başlığı altında kavram, beş tümel ve tanım konusu yer alırken tasdikat ana başlığı altında önerme, kıyas ve burhan konuları yer almaktadır.Bir kısmı Osmanlı döneminde yazılmakla beraber Osmanlı medreselerinde okutulan mantık kitaplarının önemli bir kısmı Osmanlı öncesi dönemde yazılmıştır. Seyfeddin Âmidî'nin (ö. 1233) Dekâiku'l-Hakâik fi'l-Mantık'ı, Ebherî'nin (ö. 1265[?]) Îsâgûcî'si, Kazvînî'nin (ö. 1277) eş-Şemsiyye'si, Urmevî'nin (ö. 1283) Metâliu'1-Envâr'ı gibi. Osmanlı döneminde de Molla Fenârî'nin (ö. 1431) Risâle-i Esîriyye'si (Ebherî'ye Şerh) ile Gelenbevî İsmail Efendi'nin (ö. l79l) Burhân'ı gibi orijinal eserler yazılmıştır. Sadeddin Teftâzânî (ö. 1390), Seyyid Şerîf Cürcânî (ö. 1413), Hızır Bey (ö. 1459), Hocazâde (ö. 1487), Hayâlî (ö. 1470), Taşköprizâde Ahmed Efendi (ö. l561) ve Yanyalı Esad Efendi (ö. 1731) gibi âlimler önemli mantık eserleri kaleme almışlardır.Osmanlı medreselerinde mantık ilmi, diğer ilimlere bir medhal olarak kabul edilmiştir. Öğrenciler medreselerde, alet ilmi olarak da değerlendirilen mantık ilmini okumadan önce, sarf, nahiv (gramer) okurlardı. Bu ilimler okunduktan sonra medrese öğrencileri arasında meşhur olan adlarıyla Îsâgûcî, Hüsâm-ı Kâti, Muhyeddin, Fenârî, Şemsiyye, Tehzîb, Kutbüddin Şîrâzî, Seyyid, Kara Davud, Sadüddin ve Şerh-i Metâli gibi mantık eserleri okunurdu.Osmanlı medreselerinde okutulan mantık kitapları birbirinden farklı olsa da bunlar arasında klasik diyebileceğimiz üç eser ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki Ebherî'nin İsâgûcî'si, ikincisi Kazvînî'nin Risâletü'ş-Şemsiyye fi'l-Kavâidi'l-Mantıkıyye'si, üçüncüsü ise Ahterî'nin manzum olarak yazılan es-Süllemü'l-Münevrak adlı eseridir. Ayrıca Molla Fenârî'nin İlm-i Mîzân'ı ve Gelenbevî'nin Burhân'ı da bu alanda çok önemli eserlerdir. Gelenbevî'nin en önemli eserlerinden biri olan el-Burhân fî İlmi'l-Mantık ve Fenni'l-Mîzân klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen önemli eserlerden biridir. Burhân-ı Gelenbevî, Mîzân-ı Gelenbevî, Mîzânü'l-Burhân veya kısaca el-Burhân olarak bilinen bu esere müellifi tarafından Hâşiyetü'l-Burhân adıyla bir şerh/açıklama kaleme alınmıştır. Eser, Osmanlı'nın son yüzyılının önemli ilim adamlarından Abdünnâfi Efendi tarafından Fenn-i Mantık (Terceme-i Burhân-ı Gelenbevî) adıyla şerh ve tercüme edilmiştir. Tanzimat döneminde söz konusu eserlere dair birçok tercüme ve şerh yapıldığı gibi, birçok telif eser de yazılmıştır. Mehmed Hilmi'nin Türkçe Hulâsatü'l-Mantık, Ahmed Hamdi'nin Mantık ve Muhtasar Mantık, Kilisli Hocazâde Mehmed Tâhir'in Zübdetü'l-Muhteletad mine't-Tasdîkât, Ahmed Cevdet'in Mi'yâr-ı Sedâd ve Sırrı'nın Mi'yârü'l-Makâl'ı bunlardan bazılarıdır. Söz konusu eserler, pedagojik amaçlar sebebiyle, medrese ve mekteplerde okutulmak üzere yazılmış ders kitaplarıdır. Konuların kolayca öğrenilebilmesi için Mehmed Hilmi'nin Türkçe Hulâsatü'l-Mantık'ı, Ahmed Hıfzı'nın Kısmu Tasavvurât min Hulâsati'l-Mîzân'ı, Ömer Fevzi'nin Mi'yârü'l-Ulûm'u soru-cevap şeklinde yazılmış, Mehmed Nûri'nin İkmâl-i Burhân'ı da manzum olarak kaleme alınmıştır. Eserlerde İbn Sînâ geleneği takip edilerek mantık, "tasavvurat" ve "tasdikat" diye iki bölümde incelenmektedir. Bu kitaplar önce kavram incelemeleri ile başlar, mantığın tanımı yapılır sonra sırayla beş tümel, tarif, önerme ve çeşitleri, kıyas ve çeşitleri, delil türleri, ispat şekilleri incelenir.Osmanlı'nın son döneminde yazılan, mantık ilminin gelişimini ve önemini ortaya koyan Abdullah Enverî'nin Usûl-i Cedîde Zübdesi'ne, Galluppi'nin Miftâhu'l-Fünûn'una ve Ali Sedad'ın Mîzânü'l-Ukûl'una kısaca yer vermek mantığın etkinliğini göstermek açısından faydalı olacaktır. Eserlerini son dönem Osmanlı ilim dünyasında ortaya koyduğu "usûl-i cedit" anlayışıyla kaleme alan Abdullah Enverî (1825-1887), özellikle Usûl-i Cedîde Zübdesi Türkî Risâlesi'nde mantığın ilmen ve amelen öğreniminde bu yeni metodun çok etkili olduğunu, bu metodu bilen bir kimseden beş on gün gibi kısa bir zamanda mantığın öğrenilebileceğini ileri sürmektedir. Usûl-i Cedîde Zübdesi'nin ilk bölümünde ana hatlarıyla mantık ilmi ve amelî mantık, mantık-iman ilişkisi, bilginin mahiyeti ve önemi, bilgi ve iman ilişkisi gibi konular ele alınarak incelenirken ikinci bölümde, klasik mantığın tasavvur, beş tümel, tasdik, kıyas gibi temel konuları ele alınmaktadır. Dikkat çekmek istediğimiz diğer önemli bir eser Galluppi'nin (1770-1846) Miftâhu'l-Fünûn'udur. Türkiye'de mantıkla ilgili yeni fikirlerin tanıtılması Miftâhu'l-Fünûn'un 1861'de basılmasıyla başlar. Galluppi tarafından yazılan Miftâhu'l-Fünûn, Batı dillerinden Türkçe'ye çevrilen ilk mantık kitabıdır. Eserin birinci baskısındaki mütercimin imzasız önsözü ile altısı Arapça, üçü de Türkçe olan dokuz takdim yazısına ikinci baskıda yer verilmemiştir. Bilimlerde yöntem konusu ülkemizde ilk defa Miftâhu'l-Fünûn ile ele alınmıştır. Bu eser sadece bir tercüme değildir, birtakım ek bilgilerden de oluşmaktadır. Çünkü mütercim Iones, esere bazı ilaveler yaptığı gibi kitabın sonuna bir de ek koymuştur. Bu sebeple eser, Galluppi'ye ait olmakla beraber, mütercimin mantık anlayışına göre yeni bir şekil almıştır. Mütercimin esere yaptığı katkılardan dolayı eser, tercüme-telif özelliği taşıyan ilk mantık eseridir. Ülkemizde yeni fikirlerin tanıtılmasını sağlayan diğer bir eser de Ali Sedad'ın (1857-1900) Mîzânü'l-Ukûl adlı eseridir. Ali Sedad, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi Aristo mantık geleneğini devam ettirmekle birlikte kendisinden önceki mantıkçılardan farklıdır. Çünkü Batı'da gelişen mantık anlayışlarını iyi tanımış ve konu ile ilgili önemli tartışmaları Mîzânü'l-Ukûl fi'l-Mantık ve'l-Usûl isimli eseri ile Türkçe'ye taşımıştır. Ali Sedad, Avrupa'da doğan yeni fikirleri ilk defa ayrıntılı ve eleştirel bir şekilde Mîzânü'l-Ukûl'de ele almaktadır. Mîzânü'l-Ukûl üç mukaddime, üç kitap ve bir ekten ibarettir. Birinci mukaddimede mantığın tarihçesi, ikincide tarifi ve adlandırılması incelenir, üçüncüsünde mantığın metafizik temeli araştırılır, üç kitap ve ekte ise asıl mantık konuları işlenir. İlk iki kitap klasik mantığa ayrılmış, üçüncü kitapta yöntem meseleleri ele alınmış, ekte de Boole ve S. Jevons'un matematiksel mantıkları anlatılmıştır.Klasik mantığa yapılan bazı eleştirilerle birlikte sembolik/modern mantık gelişmeye başlamıştır. Sembolik mantık ilk defa Leibniz'in (1646-1716) evrensel bir felsefî dil kurma girişimi neticesinde doğmuştur. Daha sonra Bacon Novum Organum adlı eseri Descartes ise yöntem ağırlıklı eserleri ile sembolik mantığın önünü açmıştır. Asıl sembolik mantık çalışmaları De Morgean (1806-1876), Boole (1815-1864) ve Jevson (1835-1882) ile başlamıştır. Sembolik mantıkta, De Morgan kuralları olarak bilinen kurallarla Morgan, klasik mantıktaki tümel, tikel, koşul, karşılıklı koşul önermelerinin sembollerle nasıl ifade edilebileceklerini ve ne tür sonuçlar verebileceklerini gösterir. XIX. yüzyılda Frege, Peano, Russell ve Whitehead'ın görüşleri sembolik mantık açısından önemlidir. Yeni/modern mantık, eğitim kurumlarımıza Reichenbach'ın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde 1938 yılında verdiği lojistik dersleri ile girmiş 1942'den beri Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, 1965'ten beri de Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde okutulmaktadır. Alanla ilgili Hüseyin Batuhan ve Teo Grünberg'in, Modern Mantık, H. Reichenbach'ın H. Vehbi Eralp tarafından çevrilen Lojistik, T. Grunberk'in dört ciltlik Sembolik Mantık El Kitabı; Zekâi Şen'in Modern Mantık, Zekiye Kutlusoy'un Temel Sembolik Mantık gibi yayımlanmış birçok eser bulunmaktadır.Cumhuriyet'ten günümüze kadar 1924-2009 yılları arasında toplam yedi mantık dersi öğretim programı kabul edilmiş ve uygulanmıştır. Bu programların ilk üçü felsefe programlarıyla birlikte verilmiştir. 1957 ve sonrasındaki mantık dersi öğretim programları felsefe grubu derslerinden bağımsız bir şekilde kabul edilmiştir. Klasik mantık, 1976 mantık dersi öğretim programının kabulüne kadar olan programlarda ağırlığını korurken, 1976, 1986 ve 1993 yıllarında kabul edilen mantık dersi öğretim programlarında sembolik mantık ağırlık kazanmıştır. Ancak 1976 yılından 2009'a kadar sembolik mantığın dersler içerisindeki oranı giderek düşmüştür. Son yıllarda ise klasik mantık, özellikle liselerde neredeyse varlığını yitirmiştir. Klasik mantıkla ilgili Cumhuriyet döneminde liseler için M. Fazıl'ın İlm-i Mantık, Ağaoğlu Tezer'in Surî ve Tatbikî Mantık, Hasan Ali Yücel'in Mantık, Hatemi Senih Sarp'ın Mantık gibi eserleri yayımlanırken üniversiteler için yukarıda zikrettiğimiz sembolik mantıkla ilgili eserlerin yanı sıra klasik mantıkla ilgili birçok eser de kaleme alır. Onlardan birkaçı şunlardır: Mantık Tarihi (Hilmi Ziya Ülken), Bilgi Teorisi ve Mantık (Von Aster), Aristo'nun Mantık ve İlim Anlayışı (Hamdi Ragıp Atademir), İslâm Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı (Nihat Keklik), Klasik Mantık (Necati Öner), Mantık: Klasik/Sembolik Mantık/Mantık Felsefesi (Doğan Özlem), Gelenbevî'nin Mantık Anlayışı (Abdulkuddus Bingöl), Temel Mantık (Şafak Ural), Mantık Tarihçesi-Problemleri (Necip Taylan), Klasik Mantığa Giriş (İbrahim Emiroğlu), Anahatlarıyla Mantık (İbrahim Çapak).Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere İslam düşünce tarihinde mantık ilmi ve eğitimi son derece önemsenmiş, öğretilmesi için çok özen gösterilmiş, alanla ilgili birçok özgün eser kaleme alınmıştır.
badge borderhover badge border
avatar
Türk Maarif Ansiklopedisi Kategorisi
Kurulları tarafından
onaylanmıştır.

MANTIK EĞİTİMİ

Board Main İcon

Mantık "konuşmak" anlamına gelen nutk kökünden türetilen bir kavram olup Grekçe'de "akıl, anlamlı söz" gibi anlamlara gelen logos' kavramının yerine kullanılmıştır. Klasik mantık ise Aristo tarafından sistemleştirilen ve akıl ilkeleri göz önünde bulundurularak, kıyasa dayalı iki değerli mantık disiplinidir.



Aristo mantığı hiçbir bilgi yok iken ortaya koymuş değildir. Kendisinden önce Herakleitos (m.ö. 475), Parmenides (m.ö. 450), Zenon (m.ö. 430) gibi filozoflar mantığın bazı konuları üzerinde durmuşlardır. Aristo, bu birikimlerden istifade ile, akıl yürütmeyi kullanarak mantığı bir disiplin haline getirmiştir. Aristo'ya göre mantık, başka ilimleri öğrenmeden önce öğrenilmesi gereken bir disiplindir.



İslam dünyasında mantıkçılar mantığı genellikle "bilinenden bilinmeyene ulaştıran ilim"; "zihni yanlışa düşmekten alıkoyan bir zanaat"; "doğru ile yanlışı ayırt etme kurallarını ortaya koyan alet ilmi" şeklinde tanımlamışlardır. Bu tanımlar göz önünde bulundurulduğunda mantık, "Doğru ve tutarlı düşünmenin yasalarını ortaya koyan bir disiplindir" şeklinde tanımlanabilir. Aslında doğru ve tutarlı düşünme bütün ilimler için zorunlu olan bir durumdur. Mantık doğru ve tutarlı olmayı öncelediği için ilimlerin sınıflandırılmasında en başta yer almış ve "ilimlerin ilmi" olarak kabul edilmiştir.



Teorik ve pratik iki temel niteliği olan klasik mantık, teorik yönüyle tutarlı düşünme biçimini, pratik yönü ile de akıl yürütmenin doğruluğunu sağlayan kuralları ortaya koyar. Birinci yönü ile mantık bir ilim, ikinci yönü ile de bir zanaattır. Klasik mantığın üzerine bina edildiği Aristo'nun mantık ile ilgili eserleri, kendisinden sonra Organon başlığı altında toplanmıştır. Aristo'nun Organon'u Katigorias (Kategoriler), Peri-Hermenias (Önermeler), I. Analitikler (Kıyas), II. Analitikler (Burhan), Topika (Cedel), Sofistik Deliller'den oluşur. Ammonius Saccas (III. yüzyıl), Aristo'nun yer verdiğimiz altı mantık kitabına Retorika ve Poetika adlı iki eserini ve Porphyrios'un Eisagoge'sini eklemiş, müslüman mantıkçılar da söz konusu dokuz kitaptan her birini mantığın bir bölümü olarak kabul etmişlerdir. Saccas'tan sonra Aristo'nun söz konusu dokuz kitabı klasik mantığın temel kaynakları olarak kabul edilmiştir. Organon'da kavram, önerme, akıl yürütme, ispatlama ve çürütme şekilleri üzerinde durulmuştur. Klasik mantıkta kavramlar önermeler, önermeler de kıyaslar için gereklidir. Çünkü kavram olmadan önermeyi, önerme olmadan akıl yürütmeyi oluşturmak mümkün değildir. Organon'un kapsamında yer alan beş tümel yani burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata kıyasın uygulanma alanlarıdır.



İslam dünyasında Aristo geleneğinin takipçisi olmakla birlikte yeni fikirler ortaya koyup, yeni eserler yazan Fârâbî (ö. 950), İbn Sînâ (ö. 1037), İbn Hazm (ö. 1064), Gazzâlî (ö. 1111), İbn Rüşd (ö. 1198) gibi birçok düşünür ve filozof yetişmiştir. "Muallim-i sânî" olarak kabul edilen Fârâbî, Organon'un bütün bölümleri üzerine eserler yazmanın yanı sıra, Organon'dan bağımsız eserler de yazmıştır. Fârâbî, mantığın bütün konularıyla ilgili sistematik eserler ortaya koyduğu için İslam düşüncesinin sistematik ilk filozofu olarak da kabul edilmiştir. İbn Sînâ ise büyük bir sistem filozofudur. Ona ve onun izinden gidenlerin oluşturduğu geleneğe göre, mantık sadece Aristo'nun konuyla ilgili görüşlerinin şerhedilmesinden ibaret değildir. İbn Sînâ'ya göre mantık, doğru ve yanlış düşünceyi birbirinden ayıran, bilinenlerden bilinmeyenlere ulaştıran bir âlet-i kanûniyedir. İbn Sînâ mantığı felsefe için bir "giriş" olarak kabul etmekte ve mantığı sisteminin vazgeçilmez unsuru olarak değerlendirmektedir. Endülüs'te de İbn Rüşd, Aristo felsefesini açıklamak için çok emek harcamış ve Batı dünyasının Grek felsefesi ile tanışma sürecini hızlandırmıştır ve Aristo'nun en büyük şârihi olmuştur. İbn Hazm ve Gazzâlî gibi âlimler ise mantığın İslam dünyasında meşrulaştırılmasını sağlamışlardır. İbn Hazm özellikle mantık konularını ele aldığı et-Takrîb li-Haddi'l-Mantık, Gazzâlî ise el-Mustasfâ, Mi'yârü'l-İlm ve Kıstâsü'l-Müstakîm adlı eserlerinde mantık öğrenmenin zorunluluğu üzerinde durarak mantığın sadece dinî ilimler için değil, bütün ilimler için bir ölçüt olduğunu savunmuşlardır. Gazzâlî, el-Mustasfâ'da "Mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez" deyip, Kıstâs'ta kıyasın Kur'an kaynaklı olduğunu savunurken, İbn Hazm et-Takrîb'de, birçok kişinin yanlışlık yaptığı fasit fikirleri eksiksiz tashih etme; muğlak konulara dikkat çekme, burhan talibinin az ihtiyaç duyacağı her şeyi kuşatarak farklı meseleleri bir araya getirmeyi amaçladığını ifade ederek, mantık ilmini bilmeyenin, rabbi hakkındaki anlayışının eksik olacağına dikkat çekmektedir.



XI. yüzyılda İslam dünyasında eğitim öğretim sistemli hale getirilmiş ve Bağdat başta olmak üzere İsfahan, Belh, Merv, Nîşâbur, Basra ve Musul şehirlerinde Nizamiye medreseleri kurulmuştur. Bu medreselerde verilen dersler düzenli programlara bağlanmış, öncelikle dinî ilimler, felsefe, mantık, sarf-nahiv, astronomi, tıp ve matematik gibi ilimler okutulmuştur. Böylece bu dönemden itibaren yazılan mantık kitaplarında pedagojik kaygılar ön plana çıkmaya başlamış, mantık ile ilgili yazılan müstakil eserlerin sayısı artmış, yazılan önemli eserler üzerine birçok şerh ve haşiye kaleme alınmıştır. Bunlardan Ebherî'nin (ö. l264) Îsâgûcî'si son derece kısa bir metindir. Okunduğunda konular anlaşılmakla beraber, her bir cümlesi veya konusu üzerinde yeni açıklamalar yapılabilen bir metindir. Bu sebeple Ebherî'nin bu eseri üzerinde birçok şerh yazılmıştır. Semerkandî'nin (ö. 1302) Kıstâs'ı ise daha uzun ve anlaşılması daha zor olan bir eserdir. Bundan dolayıdır ki bu eserin daha rahat anlaşılabilmesi için bizzat müellifin kendisi şerh yazmıştır. Bu dönemden sonra çoğunlukla mantık konuları tasavvurat ve tasdikat ayırımı göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Tasavvurat ana başlığı altında kavram, beş tümel ve tanım konusu yer alırken tasdikat ana başlığı altında önerme, kıyas ve burhan konuları yer almaktadır.



Bir kısmı Osmanlı döneminde yazılmakla beraber Osmanlı medreselerinde okutulan mantık kitaplarının önemli bir kısmı Osmanlı öncesi dönemde yazılmıştır. Seyfeddin Âmidî'nin (ö. 1233) Dekâiku'l-Hakâik fi'l-Mantık'ı, Ebherî'nin (ö. 1265[?]) Îsâgûcî'si, Kazvînî'nin (ö. 1277) eş-Şemsiyye'si, Urmevî'nin (ö. 1283) Metâliu'1-Envâr'ı gibi. Osmanlı döneminde de Molla Fenârî'nin (ö. 1431) Risâle-i Esîriyye'si (Ebherî'ye Şerh) ile Gelenbevî İsmail Efendi'nin (ö. l79l) Burhân'ı gibi orijinal eserler yazılmıştır. Sadeddin Teftâzânî (ö. 1390), Seyyid Şerîf Cürcânî (ö. 1413), Hızır Bey (ö. 1459), Hocazâde (ö. 1487), Hayâlî (ö. 1470), Taşköprizâde Ahmed Efendi (ö. l561) ve Yanyalı Esad Efendi (ö. 1731) gibi âlimler önemli mantık eserleri kaleme almışlardır.



Osmanlı medreselerinde mantık ilmi, diğer ilimlere bir medhal olarak kabul edilmiştir. Öğrenciler medreselerde, alet ilmi olarak da değerlendirilen mantık ilmini okumadan önce, sarf, nahiv (gramer) okurlardı. Bu ilimler okunduktan sonra medrese öğrencileri arasında meşhur olan adlarıyla Îsâgûcî, Hüsâm-ı Kâti, Muhyeddin, Fenârî, Şemsiyye, Tehzîb, Kutbüddin Şîrâzî, Seyyid, Kara Davud, Sadüddin ve Şerh-i Metâli gibi mantık eserleri okunurdu.



Osmanlı medreselerinde okutulan mantık kitapları birbirinden farklı olsa da bunlar arasında klasik diyebileceğimiz üç eser ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki Ebherî'nin İsâgûcî'si, ikincisi Kazvînî'nin Risâletü'ş-Şemsiyye fi'l-Kavâidi'l-Mantıkıyye'si, üçüncüsü ise Ahterî'nin manzum olarak yazılan es-Süllemü'l-Münevrak adlı eseridir. Ayrıca Molla Fenârî'nin İlm-i Mîzân'ı ve Gelenbevî'nin Burhân'ı da bu alanda çok önemli eserlerdir. Gelenbevî'nin en önemli eserlerinden biri olan el-Burhân fî İlmi'l-Mantık ve Fenni'l-Mîzân klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen önemli eserlerden biridir. Burhân-ı Gelenbevî, Mîzân-ı Gelenbevî, Mîzânü'l-Burhân veya kısaca el-Burhân olarak bilinen bu esere müellifi tarafından Hâşiyetü'l-Burhân adıyla bir şerh/açıklama kaleme alınmıştır. Eser, Osmanlı'nın son yüzyılının önemli ilim adamlarından Abdünnâfi Efendi tarafından Fenn-i Mantık (Terceme-i Burhân-ı Gelenbevî) adıyla şerh ve tercüme edilmiştir. Tanzimat döneminde söz konusu eserlere dair birçok tercüme ve şerh yapıldığı gibi, birçok telif eser de yazılmıştır. Mehmed Hilmi'nin Türkçe Hulâsatü'l-Mantık, Ahmed Hamdi'nin Mantık ve Muhtasar Mantık, Kilisli Hocazâde Mehmed Tâhir'in Zübdetü'l-Muhteletad mine't-Tasdîkât, Ahmed Cevdet'in Mi'yâr-ı Sedâd ve Sırrı'nın Mi'yârü'l-Makâl'ı bunlardan bazılarıdır. Söz konusu eserler, pedagojik amaçlar sebebiyle, medrese ve mekteplerde okutulmak üzere yazılmış ders kitaplarıdır. Konuların kolayca öğrenilebilmesi için Mehmed Hilmi'nin Türkçe Hulâsatü'l-Mantık'ı, Ahmed Hıfzı'nın Kısmu Tasavvurât min Hulâsati'l-Mîzân'ı, Ömer Fevzi'nin Mi'yârü'l-Ulûm'u soru-cevap şeklinde yazılmış, Mehmed Nûri'nin İkmâl-i Burhân'ı da manzum olarak kaleme alınmıştır. Eserlerde İbn Sînâ geleneği takip edilerek mantık, "tasavvurat" ve "tasdikat" diye iki bölümde incelenmektedir. Bu kitaplar önce kavram incelemeleri ile başlar, mantığın tanımı yapılır sonra sırayla beş tümel, tarif, önerme ve çeşitleri, kıyas ve çeşitleri, delil türleri, ispat şekilleri incelenir.



Osmanlı'nın son döneminde yazılan, mantık ilminin gelişimini ve önemini ortaya koyan Abdullah Enverî'nin Usûl-i Cedîde Zübdesi'ne, Galluppi'nin Miftâhu'l-Fünûn'una ve Ali Sedad'ın Mîzânü'l-Ukûl'una kısaca yer vermek mantığın etkinliğini göstermek açısından faydalı olacaktır. Eserlerini son dönem Osmanlı ilim dünyasında ortaya koyduğu "usûl-i cedit" anlayışıyla kaleme alan Abdullah Enverî (1825-1887), özellikle Usûl-i Cedîde Zübdesi Türkî Risâlesi'nde mantığın ilmen ve amelen öğreniminde bu yeni metodun çok etkili olduğunu, bu metodu bilen bir kimseden beş on gün gibi kısa bir zamanda mantığın öğrenilebileceğini ileri sürmektedir. Usûl-i Cedîde Zübdesi'nin ilk bölümünde ana hatlarıyla mantık ilmi ve amelî mantık, mantık-iman ilişkisi, bilginin mahiyeti ve önemi, bilgi ve iman ilişkisi gibi konular ele alınarak incelenirken ikinci bölümde, klasik mantığın tasavvur, beş tümel, tasdik, kıyas gibi temel konuları ele alınmaktadır. Dikkat çekmek istediğimiz diğer önemli bir eser Galluppi'nin (1770-1846) Miftâhu'l-Fünûn'udur. Türkiye'de mantıkla ilgili yeni fikirlerin tanıtılması Miftâhu'l-Fünûn'un 1861'de basılmasıyla başlar. Galluppi tarafından yazılan Miftâhu'l-Fünûn, Batı dillerinden Türkçe'ye çevrilen ilk mantık kitabıdır. Eserin birinci baskısındaki mütercimin imzasız önsözü ile altısı Arapça, üçü de Türkçe olan dokuz takdim yazısına ikinci baskıda yer verilmemiştir. Bilimlerde yöntem konusu ülkemizde ilk defa Miftâhu'l-Fünûn ile ele alınmıştır. Bu eser sadece bir tercüme değildir, birtakım ek bilgilerden de oluşmaktadır. Çünkü mütercim Iones, esere bazı ilaveler yaptığı gibi kitabın sonuna bir de ek koymuştur. Bu sebeple eser, Galluppi'ye ait olmakla beraber, mütercimin mantık anlayışına göre yeni bir şekil almıştır. Mütercimin esere yaptığı katkılardan dolayı eser, tercüme-telif özelliği taşıyan ilk mantık eseridir. Ülkemizde yeni fikirlerin tanıtılmasını sağlayan diğer bir eser de Ali Sedad'ın (1857-1900) Mîzânü'l-Ukûl adlı eseridir. Ali Sedad, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi Aristo mantık geleneğini devam ettirmekle birlikte kendisinden önceki mantıkçılardan farklıdır. Çünkü Batı'da gelişen mantık anlayışlarını iyi tanımış ve konu ile ilgili önemli tartışmaları Mîzânü'l-Ukûl fi'l-Mantık ve'l-Usûl isimli eseri ile Türkçe'ye taşımıştır. Ali Sedad, Avrupa'da doğan yeni fikirleri ilk defa ayrıntılı ve eleştirel bir şekilde Mîzânü'l-Ukûl'de ele almaktadır. Mîzânü'l-Ukûl üç mukaddime, üç kitap ve bir ekten ibarettir. Birinci mukaddimede mantığın tarihçesi, ikincide tarifi ve adlandırılması incelenir, üçüncüsünde mantığın metafizik temeli araştırılır, üç kitap ve ekte ise asıl mantık konuları işlenir. İlk iki kitap klasik mantığa ayrılmış, üçüncü kitapta yöntem meseleleri ele alınmış, ekte de Boole ve S. Jevons'un matematiksel mantıkları anlatılmıştır.



Klasik mantığa yapılan bazı eleştirilerle birlikte sembolik/modern mantık gelişmeye başlamıştır. Sembolik mantık ilk defa Leibniz'in (1646-1716) evrensel bir felsefî dil kurma girişimi neticesinde doğmuştur. Daha sonra Bacon Novum Organum adlı eseri Descartes ise yöntem ağırlıklı eserleri ile sembolik mantığın önünü açmıştır. Asıl sembolik mantık çalışmaları De Morgean (1806-1876), Boole (1815-1864) ve Jevson (1835-1882) ile başlamıştır. Sembolik mantıkta, De Morgan kuralları olarak bilinen kurallarla Morgan, klasik mantıktaki tümel, tikel, koşul, karşılıklı koşul önermelerinin sembollerle nasıl ifade edilebileceklerini ve ne tür sonuçlar verebileceklerini gösterir. XIX. yüzyılda Frege, Peano, Russell ve Whitehead'ın görüşleri sembolik mantık açısından önemlidir. Yeni/modern mantık, eğitim kurumlarımıza Reichenbach'ın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde 1938 yılında verdiği lojistik dersleri ile girmiş 1942'den beri Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, 1965'ten beri de Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde okutulmaktadır. Alanla ilgili Hüseyin Batuhan ve Teo Grünberg'in, Modern Mantık, H. Reichenbach'ın H. Vehbi Eralp tarafından çevrilen Lojistik, T. Grunberk'in dört ciltlik Sembolik Mantık El Kitabı; Zekâi Şen'in Modern Mantık, Zekiye Kutlusoy'un Temel Sembolik Mantık gibi yayımlanmış birçok eser bulunmaktadır.



Cumhuriyet'ten günümüze kadar 1924-2009 yılları arasında toplam yedi mantık dersi öğretim programı kabul edilmiş ve uygulanmıştır. Bu programların ilk üçü felsefe programlarıyla birlikte verilmiştir. 1957 ve sonrasındaki mantık dersi öğretim programları felsefe grubu derslerinden bağımsız bir şekilde kabul edilmiştir. Klasik mantık, 1976 mantık dersi öğretim programının kabulüne kadar olan programlarda ağırlığını korurken, 1976, 1986 ve 1993 yıllarında kabul edilen mantık dersi öğretim programlarında sembolik mantık ağırlık kazanmıştır. Ancak 1976 yılından 2009'a kadar sembolik mantığın dersler içerisindeki oranı giderek düşmüştür. Son yıllarda ise klasik mantık, özellikle liselerde neredeyse varlığını yitirmiştir. Klasik mantıkla ilgili Cumhuriyet döneminde liseler için M. Fazıl'ın İlm-i Mantık, Ağaoğlu Tezer'in Surî ve Tatbikî Mantık, Hasan Ali Yücel'in Mantık, Hatemi Senih Sarp'ın Mantık gibi eserleri yayımlanırken üniversiteler için yukarıda zikrettiğimiz sembolik mantıkla ilgili eserlerin yanı sıra klasik mantıkla ilgili birçok eser de kaleme alır. Onlardan birkaçı şunlardır: Mantık Tarihi (Hilmi Ziya Ülken), Bilgi Teorisi ve Mantık (Von Aster), Aristo'nun Mantık ve İlim Anlayışı (Hamdi Ragıp Atademir), İslâm Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı (Nihat Keklik), Klasik Mantık (Necati Öner), Mantık: Klasik/Sembolik Mantık/Mantık Felsefesi (Doğan Özlem), Gelenbevî'nin Mantık Anlayışı (Abdulkuddus Bingöl), Temel Mantık (Şafak Ural), Mantık Tarihçesi-Problemleri (Necip Taylan), Klasik Mantığa Giriş (İbrahim Emiroğlu), Anahatlarıyla Mantık (İbrahim Çapak).



Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere İslam düşünce tarihinde mantık ilmi ve eğitimi son derece önemsenmiş, öğretilmesi için çok özen gösterilmiş, alanla ilgili birçok özgün eser kaleme alınmıştır.

Kaynakça

Abdünnâfi İffet Efendi. Tercüme-i Burhân-ı Gelenbevî. haz. İ. Çapak – M. Öğmen – A. Demir. İstanbul 2019.
Ali Sedâd. Mîzânü’l-Ukûl: Mantık ve Metodoloji. haz. İ. Çapak – H. Kuşlu – M. Aydın. İstanbul 2015.
Atademir, Hamdi Ragıp. “Porphyrios ve Ebherî’nin İsagocileri”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 6/5 (1948), s. 461-470.
Ayni, M. Ali. Türk Mantıkçıları. İstanbul 1948.
Bingöl, Abdulkuddûs. “Osmanlı Dünyasında Mantık Bilimi ve Eğitimi”. Osmanlı Dünyasında Bilim ve Eğitim: Milletlerarası Kongresi Tebliğleri: İstanbul 12-15 Nisan 1999. der. H. Y. Nuhoğlu. İstanbul 2001, s. 63-74.
Çapak, İbrahim. Anahatlarıyla Mantık. İstanbul 1988.
Duman, Ekrem Ziya. “Cumhuriyetten Günümüze Ortaöğretim Mantık Dersi Öğretim Programlarının Değerlendirilmesi ve İçerik Önerisi”. Turkish Studies. 13/27 (2018), s. 601-622.
Emiroğlu, İbrahim. Klasik Mantığa Giriş. Ankara 2004.
Enverî, Abdullah. Usûl-i Cedîde Zübdesi. haz. İ. Çapak – M. Öğmen – A. Demir. İstanbul 2016.
Fârâbî. Tavtıe fi’l Mantık. nşr. M. Türker-Küyel. Fârâbî’nin Bazı Mantık Eserleri içinde. Ankara 1990, s. 19-30.
Galluppi, Pasquale. Miftahu’l-Fünûn: Mantık Dersleri. haz. İ. Çapak – M. Öğmen – A. Demir. İstanbul 2021.
İbn Hazm. et-Takrîb li-Haddi’l-Mantık: Mantık ve Dini İlimler. haz. ve çev. İ. Çapak – Y. Arıkaner. İstanbul 2018.
Keklik, Nihat. İslâm Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı. I-II, İstanbul 1969-1970.
Öner, Necati. Tanzimat’tan Sonra Türkiye’de İlim ve Mantık Anlayışı. Ankara 1967.
Özlem, Doğan. Mantık. İstanbul 1996.
Rescher, Nicholas. Studies in the History of Arabic Logic. Pittsburgh 1963.
İbrahim ÇAPAK, "MANTIK EĞİTİMİ", Türk Maarif Ansiklopedisi, https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mantik-egitimi/#yazar-1 (16.04.2025).

Sen de Değerlendir!

0 Değerlendirme
KÜRE'ye Sor